14 Şubat 2025

Acaba her yaştan insana seslenebilir mi?

Kaptan America: Cesur Yeni Dünya, sanki ABD’nin geçmişte bu ırka karşı işlediği günahları hatırlatıyor, onların hesabını soruyor! Nitekim İsaiak adlı bir siyahi nedenini pek kavramadığım biçimde, çok önemli biri sayılıyor. Filmin sonuna dek... Ayrıca kadınlar da görece az...

KAPTAN AMERİCA: CESUR YENİ DÜNYA

X  X  1/2

(Captain America: Brave New World)

Yönetmen: Julius Onah
Senaryo: Rob Edwards, Malcolm Spellman, Dalan Musson, Julius Onah, Peter Glanz
Görüntü: Kramer Morgenthau
Müzik: Laura Karpman
Oyuncular: Anthony Mackie, Harrison Ford, Danny Ramirez, Shira Haas, Xosha Roquemore, Carl Lumbly, Takehiro Hira, Giancarlo Esposito, Liv Tyler, Tim Blake Nelson

Marvel Studios yapımı, 2025

İşte Marvel stüdyolarının en son filmi. Marvel lafı İngilizcedeki marvelous- harika sözcüğünden mi geliyor, bilmiyorum! Ama bu adı taşıyan yapım şirketinin yıllanmış tarihinde, belki çoğu çocuk/genç olan seyirciye, ama sonuç olarak aksiyonu, fantastiği ve heyecanı seven tüm sinefillere seslendiği söylenebilir. Bu son film de bunu doğruluyor.

Hikâye görkemli bir aksiyon bölümüyle açılıyor.  Öylesine ki, başınız dönüyor. Hemen ardından ABD’nin yeni başkanı (hayır, Donald Trump değil!) Thaddeus Ross’u tanıyoruz. TOGETHER- Birlikte yazılı bir panonun altında halkına sesleniyor. Ama hemen sonra aksiyon yeniden hortluyor. Dur-durak bilmeyen bir tempoyla... Ve neler görmüyoruz... Kanatlı insanlar, başkanın etrafını saranlar filan derken, bir şey dikkat çekiyor: Siyahilerin çokluğu... Sanki film ABD’nin geçmişte bu ırka karşı işlediği günahları hatırlatıyor, onların hesabını soruyor! Nitekim İsaiak adlı bir siyahi nedenini pek kavramadığım biçimde, çok önemli biri sayılıyor. Filmin sonuna dek... Ayrıca kadınlar da görece az...

Bu arada aksiyon açısından sakinleşen film, ABD’nin Japonya’yla ilişkilerine geçiyor. Devlet başkanı o ülkeyle bir anlaşma yapıyor. Aslında o anlaşma meğerse 16 yıldır varmış… Arada gökyüzünde de inanılmaz savaşlar başlıyor. Bu arada başkanı -ki efsane oyuncu Harrison Ford ona can veriyor- zor günler geçiriyor. Ve film aksiyona rağmen, zaman zaman duygusallaşıyor.      

Ve asıl Kaptan America’yı tanıyoruz. Yine siyahi oyuncu Anthony Mackie. Ama ne oyuncu! Son dönemde filmden diziye nerede çıktıysa beni-bizi büyüledi. Burada da öyle oluyor. Ve bu fantastik filme biraz daha kalite getiriyor. Elbette bunca zaman sonra yeniden perdede bulduğumuz Harrison Ford’la birlikte... Onun hayli yaşlandığını görmek ise biraz yürek acıtıyor.

Ama filmin en korkunç karakterinden söz etmeyi unutmayalım. O da doktor ünvanlı Samuel Sterne...

Öylesine bir makyajla öylesine korkunç biri olmuş ki... Sanki bir canavar... Oynayansa eski takımdan Tim Blake Nelson. Ayrıca Joaquin Torres’i oynayan Danny Ramirez, Ruth adlı kadını oynayan Shira Haas. İsaiah’ı oynayan Carl Lumbly, Sidewinder’ı oynayan Giancarlo Esposito da iyiler.

Sonuç olarak, sinemaya vakit geçirmek için giden her yaştan seyirci için denebilir...


YARIN: BRİDGET JONES- ONUN İÇİN ÇILDIRIYOR

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay. 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

10 yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966'da başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle, "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında, (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Dorsay, 2013'ten beri, "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de, hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar, son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlatıyor.

Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar adı kitabı Eylül 2022'de yayımlandı.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. T24 Yazıları -Pandemi Günlerine Doğru: Sanat ve Siyaset Ekim 2023'te, "Unutulmaz İnsanlarımızla Konuşmalar" ve "Benim Sevgili ‘6 Silahşörler’im" 2024'te okurla buluştu. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!.."

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yeni usul bir korku filmi acaba korkutuyor mu?

Varlık filmi, bence bir türlü ya mantıklı ya da (tür gereği) gerçekten fantastik bir kimlik alamıyor. Filmin anlatımına gelince... Başlarda kameraların çok hızlı bir temposu var. Öylesine ki, sanki çılgın biçimde koşuyorlar!

Bir Balkan ülkesinde eşcinsellik, aile ve hoşgörü üzerine

Karşımızda bir zamanlar Cristian Mungiu ve Cristi Puiu gibi ustalar yetiştirmiş bir sinemanın son Cannes şenliğinde büyük ilgi görmüş filmi var

Bir müzik dehasının inanılması kolay olmayan macerası

Karşımızda ABD’nin pop ve folk müzik geçmişi üzerine kapsamlı ve tartışmalı bir film buluyoruz. Sahip oldukları zengin bir Amerikan Folk Arşivi var. Sahne üzerine de çok şey öğreniyoruz. O mikrofona yapışık küçük ağız mızıkası gibi mesleki sırlar; sahneden seyirciyle iletişim kurmanın zorlukları ve keyifleri; organizatörlerin inanılmaz baskısı...

"
"