19 Kasım 2022

Şarkı söyleyen timsah ve olağanüstü serüveni

Orta yaştaki (bence 8-12 yaş arası) çocuklarınızı alıp izlemeye gidebilirsiniz. Çok şey beklemeden...

TİM TİM TİMSAH

X X ½

(Lyle Lyle Crocodile)

Yönetmen: Josh Gordon, Will Speck
Senaryo: Bernard Waber'in çizgi-romanından Will Davies
Görüntü: Javier Aguirresarobe
Müzik: Matthew Margeson, Benj Pasek, Justin Paul
Oyuncular: Javier Bardem, Constance Wu, Scoot McNairy, Brett Gelman, Ego Nwodim, Lyrie Hurd, Jason Kravits

Sony-Columbia filmi, 2022

Çok popüler bir çocuk çizgi-romanından yola çıkmış bir film. Ama sonuç olarak ne küçükleri, ne de büyükleri tam anlamıyla memnun etmesi kolay değil.

Film emprezaryoluk mesleğinde hep yeni ve taze yetenekler aramış olan Hector P.'yi tanıtıyor bizlere... Uzun zamandır görmediğimiz, bu arada göbeğini büyütmüş, iri-yarılaşmış bir Javier Bardem!.. New York'a geldiğinde bir Vahşi Hayvanlar müzesinde oyalanıyor. Ve oradaki timsahlar arasında (daha kibarcası: krokodil) çok özel bir tanesini keşfediyor: insan gibi bakan, ciddi ciddi düşünür gözüken, en önemlisi fırsat bulduğunda şarkı söyleyebilen bir yaratık!.. Onu yetiştirip sahneye çıkararak kalabalık önünde şarkı söylemeye alıştırıyor ve cebini dolduruyor.

Ama, o sahne korkusu denen şey Lyle'ı da yakalıyor. Ve bir gösteride hiç birşey yapamıyor. Seyirci homurtular arasında salonu terk ederken, bu Hector P'yi de hayvanı terkedip kendi yoluna gitmeye teşvik ediyor.

18 ay sonrası... Öğretmen bay Primm ve eşi yeni aldıkları bir eve taşınıyorlar; küçük oğulları Josh'la birlikte... Ama bizim Lyle orada saklanmış değil midir? Ve giderek varlığını gösterip, önce iyice korkuttuğu küçük Josh'la ahpap olmaz mı? Ana-baba da zamanla Lyle'a, ya da bizim koyduğumuz adla Tim'e alışacak ve dünyaya Josh'un gözleriyle bakacaktır. New York sokaklarındaki kaçıp kovalamaca da dahil...

Bu konuşamayan, ama şarkı söyleyen krokodil öyküsü kuşku yok ki teknoloji açısından hayli başarılı. Gerçek oyuncularla çağdaş tekniğin yarattığı düşsel karakterler, perdede olağanüstü biçimde kaynaşıyorlar. Başta Lyle ve tüm o vahşi timsah takımı. Ayrıca komşunun alabildiğine sempatik kedisi Loretta...

Ne var ki başta Javier Bardem, insan karakterleri çok abartılmış duruyor. Sondaki aslında beklenen sürpriz de öylesine geç geliyor ki... Umulan etkiyi yapamıyor. Yine de orta yaştaki (bence 8-12 yaş arası) çocuklarınızı alıp izlemeye gidebilirsiniz. Çok şey beklemeden...

 

Bu arada filmin bizde sadece dublajlı olarak gösterildiğini de belirteyim. Başta krokodil hiçbir kahramanın özgün sesi yok!... Lyle'a sesini veren ve filmin büyük kozlarından biri sayılan Shawn Mendes'in de... Tanınmış bir Kanadalı oyuncu-besteci-müzisyen. Ama yerli ses verenler de gayet iyi. Adlarını bilmesek de... Onları da gönülden kutluyorum. Hele timsaha sesini vermek az şey mi?

 

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

On yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966 yılında başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Atilla Dorsay, 2013 yılından beri "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Atilla Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlattıyor.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. Son olarak Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar adı kitabı Eylül 2022'de okurla buluştu. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!"...

 

Yazarın Diğer Yazıları

Film yok... Onun yerine, şundan bundan!..

Sevgili gazetem Cumhuriyet tam 100. yılını kutlamış. Cemal Reşit Rey kongre salonunda ve görkemli bir geceyle... ‘Mış’lı konuşuyorum, çünkü tam 27 yılımı verdiğim, bana öğrettiği gazeteciliği, kafama yerleştirdiği tüm ilkelerimi bugün T24’teki barış, hak, adalet, hukuk aramaya çabalayan muhalif yazılarımda kullandığım halde... Evet, tüm bunlara karşın; oradaki birçok ‘dostuma’ rağmen... Belki de ‘düşmanlarım’ buna engel oldu

İstanbul'da yaşamanın artı ve eksileri üzerine

Bu yazıyı yazmamın baş nedeni İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin çıkardığı aylık derginin Nisan sayısı oldu. İstanbul Bülteni adını taşıyan ve AVM'ler ya da metro istasyonlarında bulunan bu dergide, İmamoğlu'nun sevgili kentimize kattığı güzellikler öylesine iyi anlatılmıştı ki...

Kaderin elinde sönüp giden bir şarkıcının dramı

Özellikle müzikseverler için kaçırılmaması gereken filmlerden...