11 Mart 2023

Korkunun zirvesine çıkmaya çalışan bir film

Bu son derece iddialı, dehşet denen kavramda zirveyi amaçlayan film de, belki başta tüm Çığlık serisinin tiryakileri olmak üzere tüm korku meraklılarını tatmin edebilir. Ama korkunun böylesine abartılmasının bence gerçekten faydası yok

ÇIĞLIK - 6

X X

(Scream - 6)

Yönetmen: Matt Bettinelli-Olpin, Tyler Gillett
Senaryo: James Vanderbilt, Guy Busick, Kevin Williamson
Görüntü: Brett Jutkiewicz
Müzik: Sven Faulconer, Brian Tyler
Oyuncular: Melissa Barrera, Jenna Ortega, Jasmin Savoy Brown, Courtenay Cox, Mason Gooding, Hayden Panettierre, Dermot Mulroney, Henry Czemi, Devyn Nekoda, Jack Champion, Liana Liberato, Tony Revolori, Andre Anthony

Paramount filmi, 2023

Çığlık serisinin gerçek fanlarından olmadım. Korku filmlerini ilke olarak sevmeme rağmen... İlk ve ikinci filmi 1996-67 yıllarında görüp yazmışım (Hayatımızı Değiştiren Filmler/ 1995-2005). İkisi de türün ustalarından Wes Crawen'in imzasını taşıyor. İlkini oldukça sevmiş ve X X X vermişim. İkincisine ise ancak X... Sonrakileri zahmet edip görmemişim.

Şimdi tam 6. bölüm geliyor. İki saati aşan bir filmle... İlk filmlerden sadece Courtenay Cox kalmış, efsanevi Friends dizisinin unutulmaz yıldızı... Bu film içinse şunu hemen söyleyebilirim: Bu türde şimdiye dek gördüğüm en abartılmış, en şişirilmiş film... Bu tümüyle çok kötü anlanıma gelmiyor belki... Ama benim/bizim gibi yıllar boyu Elm Sokağı Kabusu, Şeytan, Halloween, Evil Dead, 13. Cuma gibi serileri izlemiş olanlar için o kadar da yenileyici değil.

Film bir lokantadaki güzel bir kadınla başlıyor. O kalabalıkta (birçok sahne kalabalık figüran kadrosuyla parlıyor) ustaca aydınlatılmış olan yüzüyle kadına odaklanıyoruz. Telefonunda gizemli muhatabıyla konuşuyor; ondan aldığı talimatla sokağa çıkıyor; karanlık bir ara yola sapıyor. Ve orada hayalet maskesi takmış bir katil tarafından acımasızca öldürülüyor. Film boyunca bu katillerin marifetleri hep sürecektir. Bu ilk kurbanın bir sinema öğretmeni olduğunu ve en çok korku filmleri üzerinde yoğunlaştığını da öğreniyoruz!..

Sonrasında Carpenter kardeşleri tanıyoruz. Sam (Samantha) ve Tara... ABD'nin kendine özgü Halloween - Cadılar Bayramı kültürü ve New York'un o çılgın atmosferi içinde, kardeşler kendilerini sürekli bir tehdit altında hissediyorlar. Bu korku içinde ikisinin duygusal ilişkileri başlamadan bitiyor: dehşet duygusu aşkı önlüyor. Ve cinayetler devam ediyor. Bu işin peşine düşmüş bir hukukçu, bir yüksek rütbeli polis, arada kalan ve bırakın aşkı, normal bir cinselliği bile yaşayamayan yakışıklı erkekler... Ve yine peşlerine düşen ünlü bir TV sunucusu kadın...

Ve araya giren kentin göbeğindeki bir korku müzesi. Ürkünç giysiler, heykeller, maskeler; geçmişteki olayları anımsatan görkemli bir dehşet sanatı yuvası. Ki orası sonradan cinayetlerin şahını işlemek için mükemmel bir dekor oluşturacaktır. Ve filmin sonu da şaşırtıcı biçimde, asıl kıyım sorumlularının kimler olduğu konusunda sürprizlerle gelecektir.

Ama eskilerin dediği gibi, fazlanın fazlası sıkar... Bu son derece iddialı, dehşet denen kavramda zirveyi amaçlayan film de, belki başta tüm Çığlık serisinin tiryakileri olmak üzere tüm korku meraklılarını tatmin edebilir. Ama korkunun böylesine abartılmasının bence gerçekten faydası yok. Bizler ki tüm andığım dizileri, ek olarak o alabildiğine zarif Alfred Hitchcock gerilimlerini, ayrıca türün kimi has ustalarını yıllar boyu izledik... Onlar bizim için çok daha etkili olmuştu. Demek ki sadece serinin ya da aşırılığın meraklıları için...

Bu arada eskilerden Courteney Cox, Dermot Mulroney, Hayden Panettiere, Henry Czerny gibi adları bulmak hoş. Yenilerdense kardeşlerde Melisa Barrera ve Jenna Ortega, ayrıca Jasmin Savoy Brown, Devyn Nekoda, Josh Segarra, Jack Champion, Liana Liberato gibi yüzleri tanımak da ilginç oldu.

Sevgili dostlar.

Son kitabım "Övgüler, Yergiler, Atışmalar" çıktı.

2000-2014 arası sayısız ve hâlâ güncel polemikler...

Hıncal Uluç, Ahmet Hakan, Mahsun Kırmızıgül, Ertuğrul Özkök, Şahan Gökbakar, Tuna Kiremitçi ile tartışmalar...

Türkan Şoray veya Sezen Aksu sevdaları...

Hep Galatasaraylı ve Cumhuriyetli olmak...

Yıldız Kenter ve Haldun Dormen'e saygı duymak...

Ve ülkemizdeki linç kültürünü eleştirmek...

İlginize sunarım...

 

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

On yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966 yılında başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Atilla Dorsay, 2013 yılından beri "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Atilla Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlattıyor.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. Son olarak Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar adı kitabı Eylül 2022'de okurla buluştu. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!"...

 

Yazarın Diğer Yazıları

Canlandırma sinemasına Disney el atarsa ne olur?

'Mufasa Aslan Kral' filminde; canlandırma hayvanların yüzlerinde, insan yüzlerinde görmeye alıştığımız tüm o ifade zenginliği vardır. İşte bu belki de o eskimeyen Disney damgasıdır ve filmin değerini bu yapar

Gizemli bir ‘sanat filmi’: Sevsek mi sevmesek mi?

"On Saniye" filmi sadece iki kadının bitmeyen diyalogları üzerine kuruludur. Bir sanat filmi için bile tam bir handikap! Kendi adıma şunu söyleyebilirim: Bunca lafı etmem bile, filme özel nitelikler kazandırmıyor mu?

Aksiyon sinemasında çekici ve modern bir zirve

'Avcı Kraven'de pek uyum sağlamayan, karmaşık ve biraz zıt motifler olduğunu biliyorum. Ama belki bu filmin gücünü oluşturan asıl öge. Bunca tema içinde böylesine çekici bir filme ulaşmak... Kolay olabilir mi?

"
"