20 Nisan 2023

Korku filmlerinde zirveye ulaşalım derken...

Kendi adıma, korku sineması sevdiğim bir türdür. Ama keşke tüm bunlar biraz daha ölçülü kalsaydı...

KÖTÜ RUH: UYANIŞ

X X 1/2

(Evil Dead: Rise)

Yönetim ve senaryo: Lee Cronin
Görüntü: Dave Garbett
Müzik: Stephen McKeon
Oyuncular: Lily Sullivan, Noah Bruce, Alyssa Sutherland, Morgan Davies, Mirabai Pease, Anna-Mardee Thomas, Nell Fisher, Billy Reynolds-Mc Carthy, Tai Wano, Jayden Daniels, Mark Mitchinson

New Line-Warner Bros filmi, 2023

Bu ünlü serinin son filminde hikâye Los Angeles'ta açılıyor. Önce bir ürkünç bölüm var; birkaç kişinin vahşice öldürüldüğü... Hemen sonrasında ise Emily Bronte'nin ünlü romanı Wuthering Heights-Uğultulu Tepeler'den birkaç klasik ve ürkütücü satır okunuyor.

Sonrasında, birkaç gün öncesine gidiliyor. Gitarcı müzisyen Beth adlı kahramanımız, Los Angeles'e gelişinden yararlanarak ablası Ellie'yi'yi ziyarete gidiyor. Ellie kocasından bir süre önce ayrılmıştır ve üç sempatik çocuğunu büyütmektedir. Bridget, Danny ve en küçüğü Kassie.

Sonra birden korkunç bir deprem olur: 5.5 gücünde... Ama ortalığı perişan eden... Bu arada elektrik de kesilmiştir. Ve ailenin hayatı altüst olur. Meraklı gençlerden biri bodrumda bir sürü eski şey keşfeder: 20'li yıllardan kalma 78'lik plaklar; eski mektuplar, resimler... Arada yıpranmış bir kutudan fırlayan böcekler... Ve bu arada bir 'korkular kitabı'. Naturem Demento adlı klasik bir Latin eseri. Bir adı da Ölüler Kitabı olan...

Böylece aile bu geçmişten gelen, ardında çok eskiden verilmiş ürkünç dinsel vaazlar ve ölümcü yaklaşımların etkisi altına girer. En çok etkilenen büyük kızkardeş Ellie'dir. Zaman zaman Sophia Loren'i andıran bu güzel kadın öylesine bir metamorfoz geçirecek, o denli korkunç bir değişim yaşayacaktır ki...

Evil Dead sinemanın başta gelen korku serilerinden birinin adıdır. Önce 1980'de başlayıp 1992'ye dek gelen bir üçleme yapılır. Sam Raimi adlı çalışkan yönetmen-yapımcı-oyuncu, ilk üç filme imzasını koyar. Sonrasında daha çok Örümcek Adam gibi daha popüler serilere ağırlık verir; ama bu seriyle ilgisini de hiç kesmeden, bir biçimde sürdürür. Nitekim bu filmin de yapımcıları arasındadır.

Daha sonra 2013'te bir yeni bölüm eklenir. 2015-2018 arasında ise Ash vs. Evil Dead adıyla bir seri yapılır. O tarihten beri diziye dönmeyi umut eden Raimi, bu yeni film için İrlandalı yazar-yönetmen Lee Cronin'le anlaşır. Ve kendisi rahat yapımcı koltuğunda kalır!..

Karşımızdaki film kuşkusuz yaratıcıları açısından büyük bir gayreti simgeliyor. Yapılmak istenenin en saf biçimiyle korkuyu, en korkunç haliyle dehşeti veren bir film olduğu açık. Bir diğer deyişle bu yaratıcı ve sofistike bir korku filmi olmayı deniyor. Ve yer yer de başarıyor,

Ama ne derler... Fazlanın fazlası fazladır... Bu filmde de öyle oluyor. Özellikle Ellie'nin öz çocuklarına karşı bitmeyen saldırısı, onun bir türlü ölmeyi kabul etmemesi kadar geri tepiyor. Kadının geçirdiği fiziksel değişim yeterince verilmiş ve yeterince ürkünç. Bence bu kadar abartılmasına gerek yoktu. Bir ara birisinin kopardığı "Çocuklarını almasına izin vermeyin!" feryadı ne kadar acıklı!.. 

Kendi adıma, korku sineması sevdiğim bir türdür. Ama keşke tüm bunlar biraz daha ölçülü kalsaydı... Sinemanın her türünde belli bir yalınlık, asgari bir sadelik önemlidir bence... Bu filmde bunu daha çok hissettim. Yine de türün has tiryakileri ilgisiz kalmamalı. 

Son birkaç nokta... Hikâyede oynadıkları rol düşünülünce, eski plak merakıma sevindim! (Ama elbette bu kadar eskisi de değil!) Bir de çocuk oyunculara acıdım doğrusu... O yaşta böyle kan-revan içinde kalan küçüklere hayat vermek... Umarım yeni yeni oluşan kimliklerini zedelememiştir.

Tüm okurlarımın bayramını kutlar, en iyi günler dilerim.

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

On yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966 yılında başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Atilla Dorsay, 2013 yılından beri "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Atilla Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlattıyor.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. Son olarak 2022'de Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar, onu tamamlayan Övgüler, Yergiler, Atışmalar ise 2023'de çıktı. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!"...

Yazarın Diğer Yazıları

Canlandırma sinemasına Disney el atarsa ne olur?

'Mufasa Aslan Kral' filminde; canlandırma hayvanların yüzlerinde, insan yüzlerinde görmeye alıştığımız tüm o ifade zenginliği vardır. İşte bu belki de o eskimeyen Disney damgasıdır ve filmin değerini bu yapar

Gizemli bir ‘sanat filmi’: Sevsek mi sevmesek mi?

"On Saniye" filmi sadece iki kadının bitmeyen diyalogları üzerine kuruludur. Bir sanat filmi için bile tam bir handikap! Kendi adıma şunu söyleyebilirim: Bunca lafı etmem bile, filme özel nitelikler kazandırmıyor mu?

Aksiyon sinemasında çekici ve modern bir zirve

'Avcı Kraven'de pek uyum sağlamayan, karmaşık ve biraz zıt motifler olduğunu biliyorum. Ama belki bu filmin gücünü oluşturan asıl öge. Bunca tema içinde böylesine çekici bir filme ulaşmak... Kolay olabilir mi?

"
"