21 Aralık 2023

İşte hoş bir komedi: Düğüne gidip cenaze bulmak...

Bu filmin temel özelliği modern ve etkili bir güldürü olmayı başarması. Bir tür kara mizah örneği de denebilir. Öyle ya, ölüm olayından neşe ve kahkaha çıkarmak kolay mı?

CENAZEMİZE HOŞ GELDİNİZ 

X X X

Yönetmen: Neslihan Yeşilyurt
Senaryo: Doğacan Perkün Güneş, Gonca Vuslateri
Görüntü:
Erhan Makar
Müzik:
Cem Öger
Oyuncular:
Sevda Erginci, İsmail Ege Şaşmaz, Gonca Vuslateri, Erkan Can, Timur Acar, Gözde Seda Altuner, Şebnem Sönmez, Şükran Ovalı, Demir Uğur, Güven Hokma, Hakan Meriçliler, Müge Boz

MedyaYapım, AyYapım filmi, 2023


Sayısı birden çoğalan ve
yağmur gibi üzerimize yağan Türk usulü komedi filmlerinden biri daha. Elbette o felaket “korku filmleri”nin yanında komedi tercih edilir!.. Hiç olmazsa şu sıkıntılı günlerde biraz gülmek hepimize ilaç gibi de gelebilir. Cenazemize Hoş Geldiniz, nişan günlerinde kendilerini akla gelmeyecek olayların içinde bulan bir çiftin hikâyesini konu ediyor. İrem ve Ozan, dört yıllık uzun bir flörtten sonra artık evlenmeye hazırdırlar. Aslında sosyal sınıf açısından farkları vardır. Ozan iyi bir eğitim almıştır ve ailesi aristokrat sayılabilir. Bu da İrem’i son derece gergin kılmaktadır.

Tam o gün İrem’in annesi hastaneden çıkacaktır. Nişana katılacaklar arasında aileden kimler yoktur ki... İrem’in üçkağıtçı teyzesi; durup durup eski alaturka şarkılar söylemeye başlayan öbür teyzesi; Hollanda’dan bunun için gelmiş çılgın halası; öbür yana göçmüş kocasını sayıklayıp duran büyük halası da vardır.

Ama kader denen şey burada da devreye girer. Ve hiç beklenmedik bir şey bu gidişatı bozar. İrem’in büyük babaannesi Atike, tam o gün vefat eder. Ve semtin belediyesi, onun cesedini özel bir buzdolabına koyarak nişan; pardon cenaze evine yollar!..

İş bu kadarla kalmaz. Bir sürü insan art arda boy gösterir; davetliler, nişan için ısmarlanmış yiyecek-içecek, düğün için çalacak orkestra, özel klarnetçi… Ve hepsi düğün yerine karşılaştıkları cenazenin şokunu yaşayarak... Böylece ailenin her biri başka telden çalarken, ortaya gizlenegelmiş bir sürü entrika çıkar. Ne cenaze ama... Böylesi hiç görülmemiştir. Tam bir yaygara, bitmez bir kargaşa...

Bu filmin temel özelliği modern ve etkili bir güldürü olmayı başarması. Bir tür kara mizah örneği de denebilir. Öyle ya, ölüm olayından neşe ve kahkaha çıkarmak kolay mı? Proje hem senaryoya katılan hem de önemli bir rol alan Gonca Vuslateri’nin yıllanmış bir projesiymiş. Sonunda hayata geçen... Çok iyi seçilmiş oyuncular perdede bizleri gülmeye çağırıyor gibiler. Ben başta biraz direndim; ama sonra kahkahaları koyuverdim!..

Şöyle bir bakarsak... Genç çifti oynayan Sevda Erginci ve İsmail Ege Şaşmaz ikilisi görevlerini yapıyorlar. Gonca Vuslateri’nin derin bir makyajla büründüğü Misliye karakteri dört dörtlük... Film boyunca Misliye’nin Gonca olduğu aklıma bile gelmedi. Öylesine!.. Erkan Can’ın o alkolden başını alamayan şoförü bir alem...

Ve ailenin çeşitli bireylerini oynayanlar: Behçet’te Timur Acar, Gülşen’de Şebnem Sönmez, Suzan’da Güven Hokna... Arzu’da Şükran Ovalı, Hülya’da Gözde Seda Altuner, Nevin’de Demir Uğur... Hepsine şapka...

Filmin teslim edildiği hanım yönetmen Neslihan Yeşilyurt, görüntüleri çeken Erhan Makar, müziği yapan Cem Öger... Hepsi görevlerinin altından kalkmışlar. Sonuç olarak, gerçekten hoş bir eğlencelik...

Yarın: FERRARİ

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay. 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

10 yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966'da başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle, "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında, (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Dorsay, 2013'ten beri, "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de, hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar, son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlatıyor.

Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar adı kitabı Eylül 2022'de yayımlandı.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. Son olarak T24 Yazıları -Pandemi Günlerine Doğru: Sanat ve Siyaset Ekim 2023'te okurla buluştu. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!"...

Yazarın Diğer Yazıları

Canlandırma sinemasına Disney el atarsa ne olur?

'Mufasa Aslan Kral' filminde; canlandırma hayvanların yüzlerinde, insan yüzlerinde görmeye alıştığımız tüm o ifade zenginliği vardır. İşte bu belki de o eskimeyen Disney damgasıdır ve filmin değerini bu yapar

Gizemli bir ‘sanat filmi’: Sevsek mi sevmesek mi?

"On Saniye" filmi sadece iki kadının bitmeyen diyalogları üzerine kuruludur. Bir sanat filmi için bile tam bir handikap! Kendi adıma şunu söyleyebilirim: Bunca lafı etmem bile, filme özel nitelikler kazandırmıyor mu?

Aksiyon sinemasında çekici ve modern bir zirve

'Avcı Kraven'de pek uyum sağlamayan, karmaşık ve biraz zıt motifler olduğunu biliyorum. Ama belki bu filmin gücünü oluşturan asıl öge. Bunca tema içinde böylesine çekici bir filme ulaşmak... Kolay olabilir mi?

"
"