03 Haziran 2022

İran usulü bir yol filmi

Bence oğul Panahi'nin babasından alacağı dersler var... Yine de film yeterince ilginç ve özellikle has sinefillerce görülmeli

YOLA DEVAM

X X ½

(Jaddeh Khaki)

Yönetim ve senaryo: Panah Panahi
Görüntü: Amin Jafari
Müzik: Peyman Yazdanian
Oyuncular: Hassan Madjooni, Pantea Panahiha, Rayan Sarlak, Amin Simiar, Masoud Tosifyan/ İran filmi, 2021.

Bir 'yol filmi'. Bize en çok Amerikan sinemasının sunduğu bu tür, bu kez çok farklı bir sinemadan geliyor. Ve o nadir bir taşı andıran kendine özgü, çok özel ve mağrur sinemanın yakın zamanda dikkat çeken (Cannes 2021'de Yönetmenlerin 15 Günü adlı saygın bölümde yer almıştı) bir örneğini oluşturuyor.

Tipik İranlı bir ailenin yolculuğu bu... Büyücek bir arabanın içinde dört kişilik bir aile var. Uzunca sakallı iri-yarı babanın aslında ayaklarından birinden ciddi yara aldığı ve zorlukla yürüdüğü sonradan anlaşılıyor. Yanıbaşındaki karısı vaktiyle çok güzel olduğu anlaşılan zarif ve hoş bir hatun, ve de ailenin temel direği. Direksiyondaki hep kaygılı duran genç adam büyük oğulları... 

Bir de küçük bir velet var. Bu oğlan öylesine zeki, öylesine esprili ki, sanki hayatı çocuksu bir mizahın özel çerçevesine oturtmayı ve etrafındakileri sürekli güldürmeyi başarıyor. Ama öylesine iyi bir çocuk bulmuşlar ki, o espriler senaryodan gelse de çocuğun ağzına çok yakışıyor.

Hemen başta o veletle ana-babası arasında tam bir savaş patlıyor: bir akıllı telefon yüzünden... Ve ana-baba ne yapıp edip onu elinden alıyorlar. Oysa telefonu onun okuldaki küçük aşkıyla, evlenme rüyaları gördüğü kızla tek bağlantısıdır!.. Arabada bir canlı daha vardır: bir köpek... Ama sorunlu ve her an öbür yana gidebilecek... Bu arada bir bisiklet yarışına dalarlar ve sakallı bir yarışçıyı arabaya alırlar. Adamın oldukça ilerde inip yarışa yine (elbette çok avantajlı olarak!) katılması ise tam bir üçkağıtçılıktır!..

Böylece takım kimi zaman Kapadokya'yı andıran dağlar, kimi zaman keçilerin otladığı yeşil tepeler arasında yol alır. Urmiye gölü kıyısından da giderek... Küçük oğlan Ağam diye seslendiği babasıyla sürekli takışır: daha çok şaka sınırlarında... Arada bir ikilem baş gösterir: arabada görülen sızıntı klimadan mıdır, yoksa sızan benzin midir?..

İsimleri bize yakın duran Hüsrev, Hüsenk, Ferit vb. kişiler, kimi zaman Farsça, kimi zamansa Azerice konuşurlar. Arada bizim müziğimize benzeyen duygusal şarkılar çalınır; sinema üzerine konuşulurken 2001 Uzay Yolu Macerası filmi anılır: Stanley Kubrick'in eşsiz başyapıtı... Ayrıca bol bol Batman tartışması yapılır. Ve direksiyondaki ağabeyin kaderini saptayacağı anlaşılan olaya doğru adım adım yaklaşılır.

Film genelde farklı bir kültürün sesini, şarkısını duyuruyor bizlere... Komşu, ama yine de farklı bir kültür... Kadınların illa da yüzlerini örtmediği ve toplumda genel bir saygı gördüğü, Batı kültürünün öcü sayılmadığı, kendine özgü yaşam kuralları ve alışkanlıkları olan bir toplum. Onu bir film boyunca daha iyi tanımak hiç de fena bir deneyim değil.

Ne var ki kimi yerlerde film adeta tümüyle duraklıyor, sürekli ayni şeyler söyleniyor, aynı espriler yineleniyor. Kimi zaman seyircinin sabrıyla oynanıyor: Örneğin önemli bir sahne tümüyle çok uzaktan ve tek çekimle sunuluyor; ne olup bittiği bile anlaşılmıyor; ya da o Batman tartışması uzun dakikalar boyu sürüyor. Bu tür bir sinema bence illa da 'sanat filmi' yaftası peşinde koşan hevesli sinemacılara ait, ve modası geçmiş bir şey. 

Baba Panahi, yani Jafar (Cafer) Panahi bence daha sıcak filmler sunmuştu bize... 1995'lerden itibaren Beyaz Balon, Ayna, Daire, Offside, Taksi Tahran, Üç Hayat gibi filmler yapmış ve ülkemizi de ziyaret etmişti. Bence oğul Panahi'nin babasından alacağı dersler var... Yine de film yeterince ilginç ve özellikle has sinefillerce görülmeli.

BU AYIN KLASİK FİLMİ

Klasik sever okurlarım için: bu ayın Milliyet-Sanat dergisi için seçip yazdığım film bir Fellini yapıtı: usta yönetmenin TV için yaptığı, star oyuncu içermeyen, ama bence büyük özellikleri olan filmi Orkestra Provası. Nino Rota'nın müziğiyle bezenmiş film, sinemanın yanına müziği de koyanlar için bir zirve...

 

Yazarın Diğer Yazıları

Son olup bitenlerin ışığında: Filmler, gösterimler, kayıplar, kazançlar

Belki ülkemizdeki en zengin DVD ve de CD koleksiyonu bendeydi. İşte ben, artık bu yaşta, tüm bunları bir elde toparlamak istiyorum. Bir tür müzede... Ki insanlar gelsin, izlesin veya dinlesin... Ve bu sanatsal arşiv gelecek kuşaklara da kalsın...

Bir imparatorluk acaba ne zaman çöker?

Büyük bütçesine ve yönetmenin kesin özgürlüğüne rağmen, film gerçek bir dinamizme de kavuşamamış. Coppola’nın yapmak istediği “ABD devleti ebediyen var olabilir mi?” sorusu ise, bunu bir ölçüde başarmış

Paris’te aşk, seks ve romans

Sürekli konuşmalar normalle kitabi olmak arasında gidip geliyor. Arada biraz canlanıyor. Evet, burası Fransa’dır, yani “L’amour, cest toujours l’amour” diyen; metres ya da ‘amant’ (yasal olmayan aşık) gibi terimleri icat etmiş ülke...

"
"