28 Ekim 2022

Gençler arasında oynanan bir ölüm oyunu

Film doğrusu baştan sona aynı tempoyla gelişemiyor. Biraz sarkan ve uzatılan yanları yok değil. Ama kendine özgü bir gerilimi de var

KATİL KİM?

X X ½

Yönetmen: Halina Reijn
Senaryo: Sarah DeLappe
Görüntü: Jasper Wolf
Müzik: Disasterpeace
Oyuncular: Amandla Stenberg, Marua Bakalova, Rachel Sennott, Chase Sui Wonders, Pete Davidson, Myha'la Herrold, Lee Pace, Conner O'Malley

A24 (Amerikan) filmi, 2022.

İşte kendine özgü bir korku/gerilim filmi... Kendi adıma sevdiğim bir tür. Ve son günlerde iyi örnekleri ekranlara gelen... Bu belki en iyilerinden değil, ama yine de meraklılarına yeterince keyif verebilir. Yani ürpermenin keyfini!..

Önce 20'lerini yeni aşmış bir grup genç kızı ve aralarında özellikle sevişen iki kızı tanırız. Öylesine ki kızlardan melez Sophie şöyle der: "Azgın bir lezbiyenim ben!" Partöneri beyaz Bee ona kıyasla daha uysaldır. O beş genç kız, aralarına aldıkları iki erkekle birlikte Sophie'nin erkek arkadaşı David'in saray gibi güzel evine davet edilmişlerdir. Orada birden yağmur yağar; büyük bir fırtına başlar. Genç grup baş konusu da, eğlencesi de seks olan bir etkinliğe dalar. Çerez olarak bol içki, uyuşturucu ve dans eşliğinde...

Partinin temposu giderek çılgınlaştıkça, gurup ölümcül oyunlar akıl eder. Adı Bodies Bodies... / Bedenler Bedenler olan oyun, içlerinden birinin 'katil seçilmesi'ni ve arkadaşlarından birini öldürmüş gibi yapmasını talep eder. Giderek oyun gerçeğe dönüşür, cesetler birer birer evin köşelerine yayılmaya başlar. Bu katliamdan acaba kim kurtulabilecektir? Ve -seyirci için daha önemlisi- bu ölüm oyununun asıl ve gerçek suçlusu kimdir?

Film doğrusu baştan sona aynı tempoyla gelişemiyor. Biraz sarkan ve uzatılan yanları yok değil. Ama kendine özgü bir gerilimi de var. Kirsten Roupenian'ın öyküsünden uyarlanmış, İt Follows - Peşimdeki Şeytan adlı korku filmleri serisinde çalışmış olan Disasterpeace'in müziğiyle beslenmiş film, doğrusu genç oyuncularından da çok iyi yararlanmış. Tüm kadınlar birbirinden iyi kişilikler çiziyorlar. Erkekler, başlarda "iyi bir saldırı en iyi savunmadır" diyen Afganistan gazisi David'de Pete Davidson ve ev sahibi Greg'de Lee Pace ilk kurbanlar arasına giriyor. Ama zaten yazarı ve yönetmeni kadınlar olan filmde, kadınlar hem nitelik, hem nicelik olarak kesin galipler!..

Filmde yer yer hiç beklenmedik şeyler anılıyor. Bunlardan biri popüler Law and Order dizisi. Öteki ise Norveçli ünlü yazar İbsen'in Hedda Gabler adlı sahne oyunu. Bir de şunu eklemeliyim: Her şeye karşın filmi kurtaran, belki de finali oluyor. Çünkü öyle bir sürpriz sunuyor ki seyircisine... Tüm entrikayı allak-bullak eden bu final, gerçekten de filmi kurtarıyor. Ve en azından türün meraklılarınca görülmesini gerektiriyor.

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

On yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966 yılında başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Atilla Dorsay, 2013 yılından beri "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Atilla Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlattıyor.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. Son olarak Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar adı kitabı Eylül 2022'de okurla buluştu. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!"...

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bir kadın casusun inanılmaz marifetleri ve gerisi

Temposuyla ve kadıncıl yanıyla olduğu kadar içerdiği teknoloji, giysilerin özenli zenginliği ve teknolojisinin gücüyle göz dolduran bir film...

Roma tarihine ‘Güç ve Onur’ sloganı eşliğinde yolculuk

Film, belki çok uzun (148 dakika), çok karmaşık, aşırı dramatik gözüküyor. Ama yine de görmeye değer...  

İstanbul güzellikleri önünde özel bir motorla tanışmak

Rahat ve olgun bir kamerayla çekilmiş, müziğe başvurmayan bir film. Belki çok akışkanlığı olmayan, sakin ve özgün bir yapım. Ama bu özgünlüğün birçok sinefili çekeceğine inanıyorum

"
"