25 Ağustos 2023

Dracula'sız bir Dracula filmi nasıl çekilmiş?

Keşke bu film tümüyle o ünlü klasikten sıyrılıp daha özgürce çekilmiş bir korku yapımı olsaydı

DRACULA: SON YOLCULUK

X X

(The Last Voyage of Demeter)

Yönetmen: Andre Ovredal
Senaryo: Bragi F. Schut, Zak Olkewitz
Görüntü: Roman Osin, Tom Stern
Müzik: Bear McCreary
Oyuncular: Corey Hawkins, Aisling Franciosi, Liam Cunningham, David Dastmalchian, Chris Walley, Jon Jon Briones, Stefan Kapicic, Nikolai Nikolaeff, Woody Norman, Javier Botet

Dreamworks yapımı, 2023


 Doğrusu hayli şaşırtıcı bir film... Klasik korku romanlarının en tanınmışlarından olan Dracula öyküsü tam şu sıralarda sanki yeniden moda oldu. Yakın zamanda sinemalara gelen Renfield adlı film Nicolas Cage, Nicholas Hoult, Awkfafina, Ben Schwartz gibi oyuncularıyla başa güreşiyordu.

 Klasik romanın aslı 1897 yılında Bram Stoker adlı İrlandalı bir yazarın elinden çıkmış. Ve kısa zamanda bir klasik olmuş. Tıpkı o yılların Frankenstein, Görünmeyen Adam, Dr. Jekyll ve Mr. Hyde romanları gibi.... Kendi adıma bu klasik romanları ve onlardan uyarlanan filmleri hep ciddiye aldım, hatta hayli sevdim. Kanıtı: James Whale imzalı, 1931 yapımı Frankenstein filmini 1996 tarihli 100 Yılın 100 Filmi kitabıma aldım. Sonrasının kimi modern örnekleriyle birlikte...

Evet, daha ışıltılı gözüken Renfield filminden sonra, bu filme bakınca... Öncelikle gerçek Dracula hikâyesiyle hiç ilişkisi yok gibi duruyor. Şu mazeretin dışında: film gerçek romandaki tek bir bölümden esinlenmiş... Demeter’in Son Yolculuğu adını taşıyan.... Ama bu yetmiyor ve film boyunca otantik Dracula’yı arayıp duruyorsunuz.

Ama filmin hakkını da tümüyle yemeyelim. 1872 yılında açılan film, Bulgaristan’ın bir limanından Londra’ya gitmek için denize açılan görkemli, gösterişli, sayısı yelkenleri olan dev bir gemide geçiyor. Adı Demeter olan... Gemi için yetersiz gözüken mürettebat bir bölümü kıyıda bekleyen, kimileri ürkünç, kimileri gerçek beceri taşıyan haşin erkekler arasından alınanlarla takviye ediliyor. Ki, bunlardan biri doktorluktan astronotluğa sayısız bilgiyle donanmış, Cambridge Üniversitesi mezunu siyahi Clemens’tir. Gemide toplam 9 kişilik mürettebatın yanı sıra türlü-çeşitli hayvanlar, kısaca Hutch diye çağrılan Huckinson adlı bir köpek, Toby adlı son derece sempatik bir çocuk vardır; kaptanlardan birinin oğlu olan...

The Last Voyage of the Demeter' Review: Blood on the Water - The New York  Times
Bu Ege yolculuğu sayısız sürpriz içeriyor. Giderek daha korkunçlaşan... Gemide önce nasılsa saklanmış, yara-bere içinde ve yarı ölü halde bir kadın bulunuyor, sonradan adının Anna olduğu anlaşılan, cesur ve kişilikli bir hanımefendi...

Ama daha sonra cinayetler başlıyor; geminin kahramanları birer-ikişer yok oluyor. Nasıl, niçin, neye ve kime teslim olarak? Bunu anlamak kolay değil. Ama işin içinde bizzat "şeytan"ın olduğunu ve onun değişik hallerini görme fırsatını bulacağınızı söylesem... Biraz açık vermiş olur muyum, bilemiyorum....

Sonuç olarak bu filmin kendine özgü bir cazibesi yok değil. Bir gemi dekoru içine bu denli gerilim yerleştirmek... Zengin kadroyu -Liam Cunningham dışında- iyi seçip kullanmış olmak. Bir deniz atmosferini bu kadar korkunç hale getirmek....

Ama bu aynı ölçüde filmin adıyla ve çağrıştıklarıyla çelişiyor. Çünkü Dracula deyince akla hemen kapalı mekânlar, ürkünç şatolar, tütsülü odalar filan geliyor. Keşke bu film tümüyle o ünlü klasikten sıyrılıp daha özgürce çekilmiş bir korku yapımı olsaydı.... Bence çok daha iyi olurdu.

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

On yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966 yılında başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Atilla Dorsay, 2013 yılından beri "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Atilla Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlatıyor.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. Son olarak 2022'de Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar, onu tamamlayan Övgüler, Yergiler, Atışmalar ise 2023'de çıktı. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!"...

 

Yazarın Diğer Yazıları

Canlandırma sinemasına Disney el atarsa ne olur?

'Mufasa Aslan Kral' filminde; canlandırma hayvanların yüzlerinde, insan yüzlerinde görmeye alıştığımız tüm o ifade zenginliği vardır. İşte bu belki de o eskimeyen Disney damgasıdır ve filmin değerini bu yapar

Gizemli bir ‘sanat filmi’: Sevsek mi sevmesek mi?

"On Saniye" filmi sadece iki kadının bitmeyen diyalogları üzerine kuruludur. Bir sanat filmi için bile tam bir handikap! Kendi adıma şunu söyleyebilirim: Bunca lafı etmem bile, filme özel nitelikler kazandırmıyor mu?

Aksiyon sinemasında çekici ve modern bir zirve

'Avcı Kraven'de pek uyum sağlamayan, karmaşık ve biraz zıt motifler olduğunu biliyorum. Ama belki bu filmin gücünü oluşturan asıl öge. Bunca tema içinde böylesine çekici bir filme ulaşmak... Kolay olabilir mi?

"
"