05 Ekim 2019

Daha çocukken ’Alemin Kralı’ olmaya kalkanlar

Son derece sempatik Nicola’nın çektiği grup, özellikle haracı kaldırıp küçük insanları rahatlatmak amacındadır

PİRANHALAR
(La Paranza dei Bambini)
X X X

Yönetmen: Claudio Giovannesi
Senaryo: C. Giovannesi, Roberto Saviano, Maurizio Braucci
Görüntü: Daniele Cipri/ Müzik: Andrea Moscianese
Oyuncular: Francesco Di Napoli, Viviana Aprea, Mattia Piano Del Balzo, Ar Tem, Pasquale Marotto, Ciro Vecchione

İtalyan filmi

Roberto Saviano’nun romanı çok ilgi görmüş, onun da senaryosuna katıldığı filmiyse birçok ödül almış. Ben de doğrusu filme gönlümü kaptırdım ve çok sevdim. 

Bunun birçok nedeni var. Öncelikle, İtalyan sinemasından son yıllarda ne kadar az film geldiğini fark ettim. Öte yandan, yıllar önce görme fırsatını bulduğum o harika müze- kent Napoli’yi ne denli özlediğimi anladım.

O kentin her şeyi ne farklıdır. İtalya’dan bile...Başta dili olmak üzere. İnanmazsanız IMDB’ye bakın. Filmin dili için İtalyanca değil, ‘napolitan’ diyor. Yani Napolice...Zaten ‘Napoliten şarkılar’ da müzikte apayrı bir alan oluşturmaz mı? O Sole Mio’dan Santa Lucia’ya, Core Ingrato’dan Torna A Sorriento’ya, Guarda Che Luna’dan Funiculi Funicula’ya?

Buna karşın, Napoli sinemada ne az kullanılır... Özellikle son dönemde...Filmi izlerken, daracık sokakları, eski binaları, loş avluları, gizemli kiliseleri ve her şeyiyle kendimi orada hissettim. Ve yeniden gidesim geldi.

Ama ayrıca daha çok şey var filmde. Özellikle gençliğe öylesine bir bakış atıyor ki... Gençlik derken yeni yetmeliği kastediyorum: Yaş ortalaması 15 olan bir gençliği. Ve elbette en yoksul kesimlerden gelen, en sorunlu, en çaresiz bir grup insanı...

Arka planda filmlerden bildiğimiz o toplumsal manzara var. Yani sömürünün en İtalyan usulü olan yerel Mafya. Onun  özellikle esnaf üzerine kurduğu haraca bağlama yöntemi. Bunu kaldıran bir yönetim ne yazık ki uzaklaştırılmış ve o aile kenara itilivermiştir. İşlerini yine uyuşturucu ticaretine ve haraca bağlayan Yeni Mafyacılar ise son derece acımasızdır.

Ama o taze 15’likler çetesi bunu düzeltmeye kararlıdır. Başını son derece sempatik Nicola’nın çektiği grup, özellikle haracı kaldırıp küçük insanları rahatlatmak amacındadır. Bunun için en gözü pek biçimde ve edindikleri en ölümcül silahlarla donanıp sokak savaşlarına girişmeye hazırdırlar.

Ve o dar sokaklar yeniden bir ölüm-kalım savaşımına sahne olacaktır.

Film adına erkenden büyüyen gençlik diyebileceğimiz ve bizde de var olan bir kesimi ele alıyor. Aileleri biraz öteye iterek...Bu aslında tüm Akdeniz ülkeleri kadar tüm Orta-Doğu’da da varolan bir kesimdir. Çocuklukları bitmeden, filmde dendiği gibi ‘alemin kralı’ olmaya kalkışanlar...

Ama ne de olsa orası İtalya’dır. Ve öyle bir kendine özgü kültürü vardır ki...Böylece Nicola en az kendisi kadar sempatik sevgilisi Letizia’yı ilk dışarı çıkarışında, bilin bakayım nereye götürür? Operaya götürür ve birlikte arya dinlerler!.. Milano’daki ünlü La Scala’yı andıran tarihsel bir yapıda....

Elbette bizim gibi İstanbul’daki tek opera binasını on yıl önce yıkıp yerine yenisini yapamayan bir toplumun asla anlayamayacağı bir şey... Her toplumun serserisi farklı oluyor!...

Velhasıl kendine özgü bir film. Ve kendi gençliğine göz atarken, bunu toplumsal bir tabloya dönüştürebilen bir proje. Bu çağdaş ‘asi gençlik’ öyküsü rahatlıkla izleniyor ve insanı etkiliyor.

Ve en azından yine Saviano’nun romanından 2008’de çekilmiş Matteo Garrone filmi Gomorra kadar belleklerimize yerleşecek gibi duruyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Son dönemin en büyük düş kırklığı getiren filmi

Her şeyin sonuç olarak bir özenti gibi durduğu "Hain"de, cesetler birbiri ardına geliyor. Sonu yok sanki... Sonunda bir tek başkan, yani Haldun Dormen sağ kalıyor. Acaba ona olan saygıdan mı dersiniz?

Kadın özgürlüğüne adanmış çok özgün bir komedi

Mukadderat; bir yandan yalnız bizde değil, tüm dünyada da var olan aile kurumunun miras denen olayla boğuşmasını ele alır. Öte yandan bu yaşlanmayı kabul etmeyen bir kadının portresidir

Belki tüm zamanların en kanlı Türk filmi

Tümüyle sadizm ve sado-mazoşizm duygusu sinmiş "Barda 2", belki tüm zamanların en kanlı Türk filmi olmaya adaydır. Bu kıyımdan kurtulan pek azdır. Böyle bir filmin bir kadının elinden çıkması kendi başına bir olaydır bence...

"
"