Yeni kuşaktan bir avuç yetenekli sanatçının bir araya gelmesiyle oldukça farklı, hayli etkili ve gereğince ürkünç bir psikolojik gerilim filmi ortaya çıkmış. Meraklılarının keşfi gereken...

Sıradan ve tipik bir Amerikan kasabası. Ve bir okul, yani lise... Orada genç insanlar eğitimden çok eğlenceyi, ciddiyetten çok gırgırı, öğrenmek tutkusundan çok seksi düşünürler. Bir diğer merak da elbette uyuşturucudur. Ve tüm insan ilişkileri, hep olduğu gibi sorunludur.

Annesiyle birlikte oraya yeni taşınan ve yeni okuluna adım atan Maggie de aynı yolu izler. İçine katıldığı bir grupla içki alemleri, partiler, uygun flörtü seçme. Babasız büyüyen genç kızın annesi de bir kulüpte iş bulur ve evine bakmaya çabalar.

Gençler kısa zamanda ortalarda dolaşan, ama aslında bir veterinerin yanında çalışan siyahi ve orta yaşlı bir kadınla tanışırlar. Kısaca Ma diye çağrılan kadın tuhaf biridir. Ve evini gençlere açmak için heveslidir.

Orada kimi kurallara uymak kaydıyla rahatça ‘partileşip’ gönüllerince eğlenebilirler. Ama örneğin Ma’ya asıl adını sormak ya da üst kata çıkmak yasaktır. Ve o üst kat Ma’nın geçmişiyle ilişkili birden çok sır saklamaktadır.

Amerikan gerilim sineması gençlerin kurban olduğu filmler  tasarlamada ustadır.. Oysa biz onlara gözümüz gibi bakar, böyle filmlerde kolay kolay harcamayız!.. (Sahi, öyle miyizdir gerçekten?).

Bu filmde de o genç ve güzel insanlar korkunun, nefretin, ölüm tehlikesinin hedefi oluyorlar. Ama iyi anlatılmış bu hikaye, içerdiği tipik Amerikan ögelerle birlikte bir toplumun taşrasına ürkünç  bir ayna tutuyor.  Birçok kez olduğu gibi...

Öte yandan Ma, karmaşık, kompleks ve alabildiğine dramatik bir karakter olarak beliriyor. Geçmişi giderek ortaya çıkıyor, sırlar birbiriyle örülü olarak geliyor. Ve tüm o içburucu yalnızlığı ve umutsuzluğu içinde, onun adım adım çılgınlığa kayışını izliyoruz.

Yaratıcı ekipte The Help- Duyguların Rengi, Get On Up, Trendeki Kız gibi filmleriyle tanınan yönetmen Tate Taylor ve bunlar dahil son dönemin birçok ilginç filminin yapımcısı, son derece çalışkan Jason Blum, bu filmde de işbirliği yapmışlar. Ve yine iyi bir sonuca ulaşmışlar.

Oyunculara gelince... Oscarlı Octavia Spencer yine döktürüyor: uzun zamandır ilk kez bir baş rolde olarak... Ayrıca annede bir dönemin başarılı oyuncularından Juliette Lewis de parlak bir dönüş yapıyor. Deneyimli Luke Evans’ın yan ısıra, gençler de iyi seçilmişler. Özellikle Maggie’de Diana Silvers başta olmak üzere... Küçücük bir rolde (kadın veteriner) çok az gözüken Allison Janney’i ise (Mom dizisinin mom’u) dikkat etmezseniz kaçırabilirsiniz!..

Not: MİLLİYET SANAT Haziran sayısındaki yazım, 1939 yapımı NOTRE DAME’IN KAMBURU (Charles Laughton- Maureen O’Hara). Elbette ünlü katedralin yanması nedeniyle...Okumanızı dilerim. .