12 Ekim 2023

Borsa oyunları teması üzerine eşsiz bir gerilim: Keriz Parası

Miami’nin Florida eyaletinde açılan film, bize Keith Gill (Paul Dano) denen tombiş ve zaman zaman karikatür gibi duran kahramanını tanıtıyor

DUMB MONEY | X X X 

Yönetmen: Craig Gillespie

Senaryo: Ben Mezrich’in romanından Lauren Schucker, Rebecca Angel

Görüntü: Nicolas Karakatsanis

Müzik: Will Bates

Oyuncular: Paul Dano, Pete Davidson, Vincent D’Onofrio, America Ferrera, Myha’la Herrold, Nick Offerman, Seth Rogen, Talia Ryder, Shallene Woodley, Kate Burton, Sebastian Stan, Clancy Brown/ Amerikan filmi 2023

İşte size belki herkesi sürekli ekrana bağlamayacak, ama kendi sınırları içinde son derece farklı ve özgün bir film... Çok özetlemek gerekirse, para ve servet edinip ayni hızla kaybetme üzerine yapılagelmiş en yürekli film denebilir...

2020-21 yıllarında, tüm dünya korona virüsü belasıyla boğuşurken ABD’nin, dolayısıyla tüm dünyanın gözünü diktiği WallStreet’de geçen bir öykü. Bir başka deyişle WallStreet Bets- WallStreet Yatırımları denen riskli ama çok para getiren eylem, bu kez GameStop (kısaca GME) video oyunları çevresinde yoğunlaşmıştır.

Borsa oyunlarının tüm dünyada nasıl iniş-çıkışlar içerdiğini ilgilenenler pek iyi bilirler. Ama bu kez bu film bizi her açıdan bu işin, bu kazanıp kaybetme ikileminin yüreğine götürüyor. Alabildiğine profesyonel bir yaklaşımla; konunun tüm kendine özgü dilini, ahlakını (ve de ahlaksızlığını) bir tür değişik gerilim haline getirerek...

Miami’nin Florida eyaletinde açılan film, bize Keith Gill (Paul Dano) denen tombiş ve zaman zaman karikatür gibi duran kahramanını tanıtıyor. Üzerinde kedi resimleri içeren kendine özgü T-shirt’leri içinde Roaring Kitty lakabıyla tanınan Gill, yaygın deyişle ‘Sayın Piyasa’da bir varlık edinmeye çabalıyor. Videosunu 70 bin kişinin izlediği bir servet edinme uzmanı o... Ayrıca film her servet sahibi kişi veya firmayı tanıttığında, yanı başında bize o inanılmaz mali gücünü veren rakamlar da beliriyor!...

Keriz Parası/Dumb Money

Olay pandeminin en hızlı döneminde geçtiği için herkesin maskeli olduğu bir zaman yaşıyoruz. Tik-Tok hastalığı da iyice yaygınlaşmış. Ama bu yıldırım hızıyla gerçekleşen servet edinmeler veya tüm servetini yitirmeler kimilerini iyice rahatsız edecek ve gereken önlemler gelmekte gecikmeyecektir. Bir yerde kullanılan o hoş tabirle “Şimşekler çakarken, mal meydanda da olsa koşmaktan başka çare yoktur!”.

Sonuç olarak konusu çok özel bir kesimi ilgilendirse ve başlarda biraz yabancılık hissettirse de, sonunda gerçekten ilginç olabilen bir film bu... 2016’lardan itibaren The Finest Hours, I Tonia, Cruella gibi özgün apımlar imzalamış Craig Gillespie yine çok dinamik bir sinema diline ulaşmış. Hayli kilo almış bir Paul Dano harika bir dönüş yapıyor ve filmi sürükleyen oyuncuların başında geliyor., Eşini oynayan Shallene Woodley, ayrıca Vincent D’Onofrio, America Ferrera, Seth Rogen gibi yine özlenen adlar da var. Yani görülmeye değer...

Yarın: Zübeyde- Analar ve Oğullar

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

On yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966 yılında başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Atilla Dorsay, 2013 yılından beri "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan... " sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Atilla Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlatıyor.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. Son olarak 2022'de Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar, onu tamamlayan Övgüler, Yergiler, Atışmalar ise 2023'de çıktı. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!"...

 

Yazarın Diğer Yazıları

Altın Palmiye’li, bol seks ve ırk kavgası içeren bir film

Filmin gayet hareketli bir kamerası var. Drew Daniels’in elinden çıkma...Sean Baker yönetimle senaryoyu gayet iyi kotarmış. Son haftaların en iyi filmi bence...

Bir ustadan ölüm ve ötanazi üzerine cesur bir film

Film görkemli bir melodram tadı içeriyor. Konuşmalar oldukça edebi; yani yer yer suni (yapay) kaçıyor. Ayrıca dünyamızın gidişi üzerine de ahkam kesiliyor. Ama belki en önemli yanı, iki kadının o inanılması zor ilişkisi

Görkemli bir hayal kırıklığı

Başlarda oldukça ilginç gözüken bu film, sonunda insanı neredeyse boğar!.. Ve sanki zaman zaman yönetmen finalde kullanılan ‘ucube’ lafını üzerine giyer. Kanlı-bıçaklı, her türe el uzatmış, ama en büyük özelliği zırvalık olan bir film...

"
"