30 Eylül 2021

Bir zamanlar sosyalist Rusya’da neler oluyordu!..

Önemli bir ustadan yıllar sonra gelen ilk film olan Sevgili Yoldaşlar, görülmeyi hak ediyor. Anlattıklarının önemi ve ona pek uygun estetiğiyle...

SEVGİLİ YOLDAŞLAR - X X X ½

 

(Dear Comrades/ Dorogie Tovarischi)
Yönetmen: Andrey Konchalovsky
Senaryo: Elena Kiseleva, A. Konchalovsky
Görüntü: Andrey Naydenov
Oyuncular: Yuliva Vysotskaya, Vladislav Komarov, Andrey Gusev, Yuliva Burova, Sergei Erlish, Alexander Maskelyne

Rus filmi, 2020.

Komünizm artık öldü mü? Dünya bir yana, bizde bile hâlâ bir TKP-Türkiye Komünist Partisi var... Ülkemizde tek bir tane de olsa bu partiden bir belediye başkanımız var: Tunceli başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu. Ve hayli de hayli popüler...

Eski komünistlerimizden yazar-gazeteci Doğan Özgüden (1936 doğumlu) hâlâ aktif... Ülkemizde çok iş yaptı, ama 1971 müdahalesinden sonra yurt dışına kaçtı; o zamandan beri Brüksel- Belçika’da yaşıyor ve bol bol yazıyor. Yazıları 4-5 cildi buldu. Ve Boyun Eğme başlığı altında internette birçok ülkeye ulaşıyor.

Ve üstelik Nâzım Hikmet onca zaman sonra hâlâ ülkenin en çok sevilen ve okunan şairi. Sol kesimde elbette, ama sağda da öyle!.. Ve birçok ankette hâlâ o birinci çıkıyor. Ayrıca gayet etkin bir Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’miz de var!...

Ama bu rejimin anavatanı olan Sovyetler’e ne oldu? 1922’de kurulan SSCB-Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği, iyice dayandı; sayısız tartışmalı lider gördü. Ama 70 yıl sonra bitti, tükendi. Ve 1991 yılında son başkan Gorbaçov’un istifasıyla sona erdi, dağıldı gitti. Yerine Doğu Avrupa'da (Rusya, Beyaz Rusya, Ukrayna, Moldova) Baltık’ta (Estonya, Letonya, Litvanya,), Kafkasya’da (Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan) ve Orta Asya ülkelerinde (Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Tacikistan) gibi yepyeni ülkeler oluştu.

Ve bu 70 yıllık tarih ne çok şey yüklüdür!... Usta Andrey Konchalovsky‘nin filmi bize en ilginç bir dönemi yansıtıyor. 1960’lı yılların başlarında (tam olarak 1962’de) Sovyetler’in küçük sanayi şehri Novotcherkassk’ta olup bitenler. Baş kişimiz Lyudmila kentin yerel yönetiminde üyedir. Devletine körü körüne bağlıdır ve Stalin dönemini de hasretle anmaktadır.

Ama Kruşçev’in başında olduğu o dönemde, ülkede öylesine büyük bir yokluk, hatta açlık ve işsizlik egemendir ki... Her şeyin fiyatı sürekli yükselmekte, buna karşılık işçi ücretleri gitgide düşürülmektedir. Ve tam bir karaborsa ortaya çıkmıştır. Böylece emekçiler o zamana dek görülmedik bir isyana girişirler, greve giderler. O zamana dek görülmemiş bir şey...

Bu isyan elbette sosyalizm karşıtı ülke ve kurumlarca desteklenmektedir. Örneğin CIA veya etkili Amerika’nın Sesi radyosu... En çok da gençler bu protestolara katılırlar. Aralarında Lyudmila’nın gencecik kızı Sveta da vardır. Bol sigara içildiği, siyah-beyaz TV’lerin izlendiği bu dönemde, tüm yerel ve genel yöneticiler en şaşkın hallerindedir ve bu başkaldırıyı nasıl bastıracaklarını bilemezler. Ve elbette en klasik yönteme başvurulur: Şiddet ve kıyım...

Böylece birçok insan vurulur. Özellikle de gençler... Arada Sveta da kaybolur gider. Sisteme inancına, hatta yönetici olma durumuna rağmen, ‘koyu komünist’ Lyudmila isyan edecektir. Hele onu aramak için morga veya uzak mezarlıklara yolu düştüğünde...

Film bir döneme son derece ciddi, ama ayni zamanda dramatik ve yer yer de komik bir büyük ışık tutuyor. Konchalovsky’nin gerçek tarihle kaleminden çıkmış kişilikleri birleştirmesi olağanüstü. Ayrıca çok patetik başka kişiler de var: Lyudmilla’nın yaşlılığı içinde alaycılığını koruyan küskün babası; yakın arkadaşı bir KGB ajanı, dehşet içindeki bir yaşlı mezarcı. Ve olayların odak noktasındaki genç Sveta... Ki annenin onu umutsuzca arayışı, filmin en dramatik noktasını oluşturuyor.

 Ve görkemli kalabalık sahneler... Yönetmen özellikle siyah-beyazı ve de kareye yakın bir biçimi seçmiş. Bu da döneme belgesele yakın bir tat veriyor. Birbiri ardına düşen insan bedenleriyle birlikte yüreğimiz dağlanırken, beceriksiz yöneticilerin dışarıdan taş ve kurşun yağmuruna tutulan toplantılarına gülme hissiyle yaklaşıyor, her şeye karşın süregiden sokak eğlencelerine ve danslarına ise neredeyse hayret ediyoruz!..

Önemli bir ustadan yıllar sonra gelen ilk film olan Venedik 2021 ödüllü ve Oscar adayı olmuş bu film, sonuç olarak görülmeyi hak ediyor. Anlattıklarının önemi ve ona pek uygun estetiğiyle...


Yarın: Türk filmi AV ve korku filmi NEFESİNİ TUT-2

Yazarın Diğer Yazıları

Bir korku klasiğinin ilk günlerine dönüş

Bu türü sevenler ve özlemiş olanlar için iyi bir seyirlik sayılabilir

Hindu kültüründen gelen kendine özgü bir kitle filmi

Karşımızda gerçekten hayli değişik bir film var. Hem anlattıkları; hem anlatma biçimleriyle...

Aziz Nesin'i sinemaya aktarmanın belki en usta işi örneği

Hikâyelerin tümü usta biçimde yoğrulmuş; alabildiğine serbestçe, özgür ve özgün biçimde perdedeki yerini almış: Nesin'e çok yakışan bir mizahın yer yer absürt biçime dönüşmesiyle...