14 Aralık 2023

Bir psikolojik macera ve iki özlenmiş kadının dönüşü

Film yer yer sarkar gibi olur, tempo düşer. Ama saf haliyle sinema kokan bölümler de vardır

BİR SKANDALIN PEŞİNDE

X X X

(May December)

Yönetmen: Todd Haynes
Senaryo: Samy Burch, Alex Mechanik
Görüntü: Christopher Blauvelt
Müzik: Marcelo Zarvos
Oyuncular: Julianne Moore, Natalie Portman, Charles Melton, Chris Tenzis, Andrea Frankie, Gabriel Chung, Mikenzis Taylor, Jocelyn Shelfo, Elizabeth Yu, Mike Lopez, Joan Reilly

Amerikan filmi, 2023

Karşımızda özellikle iki büyük ve unutulmaz kadın oyuncunun egemen olduğu alabildiğine yoğun bir psikolojik öykü var. Onlarla yeniden buluşmamızı sağladığı gibi, kendine özgü yönetmen Todd Haynes'in de sinemaya dönüşünü haberliyor.

Film geçen yıl içinde New York film festivalinin açılış filmi olarak sunulmuş. İki büyük yıldızı katılmasa da, görkemli bir gala şaşaasıyla... Ve yönetmen Haynes İsveçli usta Ingmar Bergman'ın Persona filminin kendi filmini etkilediğini, müzikte ise yine efsanevi müzikçi Michel Legrand'ın Joseph Losey'in Arabulucu filmi müziğinin etkisini açık açık belirtmiş. Ama bu itirafları filmi o başyapıtlar düzeyine çıkarmış mı; orası tartışılabilir.

Film bir dönemin ünlü ve adı skandallara karışmış sanatçısı Gracie'yi ve ailesini bizlere tanıtıyor. Tam adıyla Gracie Atherton, 20 yıl önce köpeklere açık özel bir dükkanda çalışan Kore kökenli Joe Yoo'ya tutulmuş ve onunla evlenmiştir. Oysa Joe sadece 13-14 yaşındadır ve bu hayli büyük bir skandala yol açmıştır. Hatta Gracie bu yüzden kısa bür süre için hapiste bile kalmıştır. Şimdi üç yetişkin çocuk sahibidirler. Gracie artık sadece birkaç kurum için özel pastalar yapar. Bu onun hayata bağlılık aracıdır. 

Ama sonra işler karışır. Bir oyuncu, yazar ve TV kişiliği olan gazeteci Elizabeth Berry, çekilecek biyografisi için Gracie'yi ziyarete yollanır. Amacı kendisinin yükleneceği Gracie karakteriyle birlikte o günleri anlatacak bir filmin çekimidir. Ve incelikli bir yaklaşımla o tuhaf geçmişin, 24 yıldır görünürde mutlulukla sürmüş gizemli karı-koca ilişkisinin ve de ülkeyi sarsan skandalın gizlerini ortaya çıkarmaya çalışır.

Temelini belki de ABD'yi yıllar önce benzer bir skandaldan, kendisi 36 yaşındayken daha 7. sınıftaki öğrencisini baştan çıkaran kadın öğretmenden alan bu hikâye, bize ilginç olmasına çalışılan bir filmle sunuluyor. Elizabeth soruşturmasında Gracie'nin hayatına girmiş başkalarını da bulup konuşuyor. Tuhaf biçimde, kendisi de tam 36 yaşındadır!... Ve kalbi Gracie'nin çekici eşi, tuhaf bir Uzak Doğu cazibesi taşıyan Joe'ya kaymaktadır. Bu arada Elizabeth asli görevi olan öğretmenlik ve TV sunuculuğu işlerini sürdürür. Bir ara onu açıkça cinsel bir açlığı canlandıran yalnızlığıyla, başka bir yerde ise kalabalık önünde sinemada seks sahneleri çekmenin gizemli zorluğundan söz ederken görürüz.

Öte yanda, Joe da kendine göre azap çeker. Koreli babası veya oğluyla buluştuğunda, hayatının anlamını sorar durur. Kimilerinin o hayatın içinde kendisini "kurban" olarak gördüğünü düşünür. Gracie'nin malikanesinde beslenen börtü-böcek veya kelebeklerse apayrı bir gizem oluştururlar. Ve tam büyük ailenin çocuklarını mezuniyet töreni yaklaştıkça, ortalıktaki bunalım artar. Finale doğru hikâyenin esrarı çözülmeye başlar.  

Film yer yer sarkar gibi olur, tempo düşer. Ama saf haliyle sinema kokan bölümler de vardır. Örneğin o aynalı sahneler... Özellikle kadın kahramanlarımızı ayna oyunuyla kendi kendileriyle karşılaştırma başarısı... Sigaralı sahne ya da uzun monolog bölümleri. Bunlarda kendine özgü bir naiflik gizlidir. Meraklısının gözünden kaçmayan...

Gracie'de özlediğimiz Julianne Moore, Elizabeth'de aynı biçimde Natalie Portman filme çifte damgalarını vurmayı başarırlar. Bu arada Portman'ı yer yer Juliette Binoche'a benzettiğimi de söylemeliyim. Joe'da Charles Melton'ı da çok beğendim. Hem oyunu, hem de filmin içinde en az Moore ve Portman kadar gözükmesi önemli.

Ve son olarak, yönetmenden söz edelim. 1961 doğumlu Amerikalı yönetmen Todd Haynes 1985'lerden itibaren hayli kişisel bir sinema yarattı. Poison - Zehir, Safe - Güvenli, Velvet Goldmine, Far From Heaven - Cennetten Uzakta, I'm Not There - Ben Orada Değilim, Carol (benim gözdelerimden), Dark Waters - Karanlık Sular, The Velvet Underground. Ve bu son film. Birkaç Julian Moore filmi de var aralarında... O Hollywood için bir tür sanat filmi ustası. Umarım devam eder.  


YARIN: NEFES - YER EKSİ İKİ

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay. 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

10 yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966'da başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle, "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında, (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Dorsay, 2013'ten beri, "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de, hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar, son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlatıyor.

Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar adı kitabı Eylül 2022'de yayımlandı.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. Son olarak T24 Yazıları -Pandemi Günlerine Doğru: Sanat ve Siyaset Ekim 2023'te okurla buluştu. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!"...

Yazarın Diğer Yazıları

Roma tarihine ‘Güç ve Onur’ sloganı eşliğinde yolculuk

Film, belki çok uzun (148 dakika), çok karmaşık, aşırı dramatik gözüküyor. Ama yine de görmeye değer...  

İstanbul güzellikleri önünde özel bir motorla tanışmak

Rahat ve olgun bir kamerayla çekilmiş, müziğe başvurmayan bir film. Belki çok akışkanlığı olmayan, sakin ve özgün bir yapım. Ama bu özgünlüğün birçok sinefili çekeceğine inanıyorum

Din üzerine söylenebilecek ne varsa

Rüya görmek bir anlamda kelebek görmek midir? Tek gerçek varsa, o nedir? Ve sonunda acaba din bir kontrol sisteminden başka bir şey değil midir?

"
"