24 Kasım 2019

Paranı neye harcıyorsan osun

Üst kültürel sınıfa ait bir kimliğe bürünmek için uygulanan ritüeller tam tersi bir noktada konumlandırıyor insanı. Bir bebeğe tek taş takılmasını başka nasıl açıklarsınız?

İlk sorun şu ki; yeni zenginler kendi burjuvazisini yaratamadı. Mimetik bir ilişki kuruyor kutlamalarla. Bakıyor, görüyor, uyguluyor. Uygularken biraz kendine uyarlıyor. Düğünse düğün, 5 yıldızlı otelde. Birkaç eksik, birkaç fazla ama her şey yerinde. İçecek değişir. Müzik değil mevlit girer devreye. Kına gecesi gibi örneğin, hem eski bindallı kıyafetlerin giyildiği hem de yeni alışkanlıklara uygun. Böyle yapılmış kutlamaları görünce bir sorunu daha düşünmekten kendimi alamıyorum. "Kendimizi ne çok önemsiyoruz?" Aslında insanın kendi kendine eğlenmesinde ne gibi bir problem var diyecekseniz size iki şey söylerim. Bir kutlama paylaşıldığı andan itibaren üzerine yorum yapabildiğimiz bir alan açıyor bize. Hem de bu toplumsal dinamikleri okuyarak kendimizi daha iyi tanıyoruz. Martin Stokes, sokak tabelalarını okumadan, gündelik hayatı anlamadan, hayatı anlamanın zorluğundan bahsetmişti. Tam da öyle.

Gerçi bu konu Türkiye'de burjuvazinin oluşumu konusuna kadar gider. Ben bildiğim yerden bildiğim kadarını anlatırım. Ama bir burjuvazinin oluşamadığını ve oluşan burjuvazinin de küçük burjuvazi olduğunu biliyoruz. Sürekli bir üste zıplamaya çalışan ve bunu yapmak için çabuk karar veren, çabuk vazgeçen bir kesim. Biz ana konumuza geri dönelim.

Eski bir yazımdan referans alacağım. "Kendini sev çünkü kendini sevmekle başlar her şey" cümlesi kişisel gelişimciler tarafından pompalandıkça insanın kendini sevmeye değer hikayeler mi yaratması gerekti. Oysa Erich Fromm öyle demiyordu. Ona göre sevgi bir üretme haliydi ve insan kendini sevmeliydi. Bunun bir bencillik olduğunu söyleyenlerin inadına insan kendisini daha çok sevmeye devam etmeliydi. Ama sanırım kendimizi sevmek yerine, kendimizi merkeze koyuverdik. Farklı hikayelere değemedikçe, o hikayeler unutuldukça hep kendi hikayemizi daha çok önemsedik. Hayatı kendi hikayemiz çevresinde inşa ettik. Tabii bu gerçek acaba Instagram'da yeterince havalı görünüyor mu? Bunu da düşünmemiz lazım. 

Şimdiye kadar konuyla ilgili sorunsallaştırabildiğim birkaç farklı örnek verdim. Bana sorarsanız bu meselenin özünde birkaç temel sorun daha var. Mesela başladığımız yere dönelim. Evet bilmeyen taklit ediyor ama taklit edilen niye yapıyor bunu? İşin özü mevlit fikrinden de başka. O bir kutlama, ha doğum günü ha "baby shower", ha mevlit. Önemli olan kendini farklılaştırdığını düşündüğün o deneyimi yaşamak ve yaşatmak ve onu altını çize çize göstermek. Bu belki de en önemli kısmı geçen hafta Tayfun Atay'ın da konuyla ilgili yazısında bahsettiği kısım, amaç bu deneyim üzerinden kendini daha görünür kılabilmek. Bir imaj denizinde görünmezsen yoksun. Herkes görünüyorsa yeni bir şeyler katmalısın, çeşnilendirmelisin, en pullu en parlak balık olmalısın. En parlak balık olabilmek için akla incelikli bir yol gelmiyorsa onu altın kaplamak da bu yüzden. Ayrıca görünmeyen, paylaşılmayan bir deneyim nedir ki? Neden vardır?

Çocuk doğum günü işi uzundur epey abartılı bir hal aldı. Sadece çocuk doğum günü de değil aslında bu tür kutlamaların tümü. Doğum günü yaklaşan çocuk diğerine "senin konseptin ne?" diye soruyor. Konseptsiz doğum günü abesle iştigal. Yine eski yazılarımdan birine gitti işte aklım. Bu toplumsal plasebolar bizim ikame edilecek yeni anlam arayışımıza denk düşüyor. Anlam kayboluyor, yerine neyi koyacağımızı bilemiyoruz. Anlamı yaratmaya çalışıyoruz ama nasıl? Medya tüketimi özendiriyor, anlamı tüketmekle bulmaya çalışıyoruz. Bize her gün anlamlı bulabileceğimiz yeni bir deneyim öğütlüyor medya. Ama tüm deneyimler kısa sürede tükeniyor. Sürekli yeni bir hazzın peşinde koşarak durmamaya çalışıyor olmamız bu yüzden. Norveçli felsefeci Svendsen, hazzın tatmin edilmedikçe daha çok talep edildiğini yazar. Ona göre, bireysel yaşam daha çok merkeze oturdukça, gündelik hayatın bayağılıklarından daha çok anlam talep etmeye başlarız. İnsanın sürekli kendisini yaşanacak hikayesi olan bireysel bir varlık olarak gördüğü içindir ki hep tesadüfi başlangıçların ve mutlu sonların peşinde koşuyoruz ve bir de yeni "deneyim"lerin. Bugünkü hayat içinde ilginç olan tek şey "deneyim yaşamak". Brodsky'ye göre "özgünlük ve yenilik, çoğu zaman ilgi çekicilikten tamamen yoksun olarak görülen bir varoluştan kaçış için sığınak teşkil eden iki değere dönüştü." Bugün bu sebeple bir "değer"e sahip olan değil ama "ilginç" olan önden koşuyor.

İlginci fikirle yakalayamayan insan deneyimle yakalamanın peşinde. Çocuklara bu doğum günlerini kim yapıyor? Kızımın eve en yakın parkta kutladığımız doğum gününe bir hafta önce aynı parkta görerek telefonunu aldığım sihirbazı aramıştım. Hayatımda böylesi bir kurumsallık büyük şirketlerde görmedim. "Ne zaman için?" diye sordu bana adam. "Ben sadece bilgi alacağım ama haftaya" dediğimde şoka girdi. En az 3 aylık bir sıra olduğunu söylemişti bana. "Size bir liste yollayayım siz önümüzdeki sene için ne istediklerinize karar verirsiniz" demişti. Neler yok ki listede. Köpük yapma makinesi bile kiralanıyor. Her yıl gittiğim çocuk doğum günlerinde ve "baby shower" partilerinde hızla absürtleşen kutlama biçimlerine şahit oldum. Ayrıca kendini farklılaştırmak adına herkesin bir fazlasını yapmaya çalıştığına çok şahit oldum. İşte bu top kimin elinde kalırsa herkes onu kendine göre süslüyor. Ancak sadelik yeni trend olsa bile henüz zengin olmuş biri sadelikten yana olamıyor. Zenginliğin göstergeleri para el değiştirdiğinden beridir oldukça görünür. Orada da bir taklit yok mu? Bir imparatorluğun zenginliği taklit ediliyor, döneme, dönemin ruhuna bakılmaksızın. Pierre Bourdieu tüketilen nesnelerin sembolik anlamları olduğunu anlatırdı. Buna göre kişinin geliri değildir onun kim olduğunu anlatan, o geliri nasıl harcadığıdır. 

Bu kutlamalar, yeni uydurulan törenler bize kim olduğumuzla ilgili çok şey söylüyor. Veblen'de, Simmel'de hatta Riesman'da hep tüketimin üst sınıfa ait olabilmek için bir kimlik edinme çabası olduğundan bahsediliyordu. Oysa bugün üst kültürel sınıfa ait bir kimliğe bürünmek için uygulanan ritüeller tam tersi bir noktada konumlandırıyor insanı. Bir bebeğe tek taş takılmasını başka nasıl açıklarsınız?

Yazarın Diğer Yazıları

Neden bağırıyor bu kadınlar?

Suyun üzerinde kalan, çapalamayan kadın karakterlere da ihtiyacımız olduğunu yazmak istedim. Sevilmek, takdir görmek ve hak ettiği yeri gerçekten hak ettiğini göstermek için çapalaması gerekmeyen karakterlere

Dijital yas mümkün mü?

Yapay zekâ ile ölümden sonraki yaşam dediğimizde iki şeyden bahsediyoruz. Bir ölen kişinin ardından kalanların yaşadıkları süreç, bir de bir gün ölecek olduğumuzu bildiğimizden bizden sonraki süreci olan katkımız

"Bahar"ın uyanışı ya da dizideki ikinci hayat fikri üzerine

Orta yaşa gelmiş olanlar, her bir seçim ile bir adım atıyor, yolun ortalarında bir yerde arkasına bakıyor, izlemek istenen rota bu muydu ya da yeniden başlanırsa aynı rota mı izlenmeli diyerek düşünüyor. Bazen hayatımızdan memnun olmadığımız için bile değil sadece seçmediklerimizin bizi nasıl değiştirebileceğini merak ettiğimiz için