26 Mayıs 2019

Bir ünlem yetmez üç tane koy!!!

Kendimizi ünlem işareti olmadan ne kadar zor anlatıyor olduk. Bir ünlem yetmiyor, iki ya da üç ünlem gerekiyor artık duyguların coşkusunu anlatmak için. Sahi duygulara inanmak bu kadar zorlaştı mı?

E-posta yazarken sıklıkla aynı soruyla karşı karşıya kalıyorum? Ünlem koymalı mıyım? Ünlem yazımı çok mu heyecanlı gösteriyor? Ünlemi yersiz mi kullanıyorum?..

 6 ay kadar önce, “Explained” belgeselinin konu ile ilgili 15 dakikalık kısa belgeselini izlediğimde “işte” demiştim. Demek ünlem işaretlerini uzun uzun düşünen bir ben değilim.  

Ünlem işaretlerinden karakter analizine, duygu durumu analizine girişebiliyorum. Kullanmak kadar kullanmamak da sizinle ilgili bir şeyler söylüyor olabilir.

Viktor Hugo “Notre Dame’ın Kamburu” kitabını yazdıktan sonra yayıncısına bir mektup gönderiyor. Kitabın başarıya ulaşıp ulaşmadığını çok merak ettiğinden boş bir sayfaya koca bir soru işareti yapıyor. Yayıncıdan gelen cevap şöyle;  “!”. Yayıncı elbette telgrafa Proustvari bir cevap yazsaydı bu işin maliyeti de çok olacaktı.

Uzun zaman ünlem işaretleri sadece bir açıklamayı vurgulamak için kullanıldı. Bugün yazı dilimize çok yerleşmesinin sebebi mesajlaşmanın yazıda çok baskın hale gelmesinin bir sonucu olabilir. Analog fotoğraf makinesi çok uzun zaman oldu. Fotoğraf filmiyle çekilen 36 fotoğrafın tab edilmesi için seyahatin sonu beklenirdi muhakkak. Az hakkın varsa iyi kullanmalıydın. Bu sebeple her fotoğraf bir ünlem olmalıydı. Yaşadığın o anı, o yeri sana en iyi anlatacak anı. Üstelik iyi çıkman gerekmesi de cabası.

Herman Melville belki de bugün mesajlaşmada kullandığımız dilin babasıdır. Moby Dick kitabında duyguları daha iyi anlatabilmek için 1683 ünlem işareti kullanırken;

“Onu şimdi görebiliyorum. Solgun bir sevimliliğe, acınası bir saygınlığa, iflah olmaz bir acıya sahip!”

James Joyce yazdığı her 100 bin kelime için 1105 ünlem işareti kullanırken, Virginia Woolf 9 kitabında toplam 258 ünlem işareti kullanıyor,  Jane Austen ise Woolf’tan daha bonkör, 449 ünlem işaretini yazıya döküyor.

Amerikalı romancı ve senaryo yazarı Elmore Reonald, “Yazmanın 10 Kuralı” kitabında her 100 bin kelime için en fazla 2 ya da 3 ünlem işareti kullanmak gerektiğini söylese de kendi eserlerinde bu öğüdünü tutamamış ve koyduğu kuralı yüz kat aşmış görünüyor. Demek bir kez daha sorunu tanımlamak onu çözmeye yetmiyor.

Ernest Hemingway “Yaşlı Adam ve Deniz” kitabında sadece 1 ünlem kullanmış. Melville’den Hemingway’e gelene kadar ünlem işaretleri yolda bir yerde kadınsı görünmeye başlamış olmalı. Ünlem kullanarak anlatmayı Hemingway’den daha tutkulu kullansa da Fitgerald’ın “ünlem işaretleri kullanmayı bırakın. Ünlem kullanmak kendi şakana gülmeye benzer” dediğini biliyoruz.

Yazarların ünlemle ilişkisi hep biraz mesafeli oldu ama reklamlar, çizgi romanlar onları çok sevdi. Öyle ya, bir cümleyi bitirmek için zaten çok fazla da şansımız yoktu hani.

Bugün mesajlaşmada ünlem işaretlerini kullanmadığımızda coşkumuzu karşımızdakine yeterince veremiyoruz. 2006’da yapılan bir araştırma her 100 ünlem işaretinden 73’ünü kadınların kullandığını gösteriyor. 

Filmlere bakınca hem başlıklarında hem anlatımda ünlem kullanımlarına rastlıyoruz. Harrison Ford, “uçağımdan defol!!” diye bağırırken ya da Rezervuar Köpekleri’nde “Larry, o lanet olası silahı babama doğrultmaktan vazgeç!” veya 300 Spartalı’da “Burası Sparta!” cümlelerini ünlemsiz söylemiş olabilir mi?

 

Yazışırken birbirimizi yanlış anlamamak, ne kadar yoğun duygularda olduğumuzu göstermek için Hemingway’in aksine bolca kullandığımız ünlem işaretleri duyguları aktarmakta giderek başarısız oluyor. Her günü ünlem haberlerle ve ünlem reklamlarla geçiren ortalama bir kişinin bir yazıya dikkat edebilmesi için sahi artık kaç ünlem gerekir?

Her durumda karşımızdakinin bizi yanlış anlamamasını sağlamak, onda olumsuz değil olumlu duygular uyandırabilmek adına kullanılan her ünlem işareti kabulümüz. Anlaşmaya varan yolda her yazının sonuna 10 ünlem işareti koymuşuz çok mu? Paul Klee “çizgi yürüyüşe çıkmış bir noktadır” diyordu. Bu nokta yol boyu hiç mi heyecanlı bir şeyle karşılaşmadı? 

Yazarın Diğer Yazıları

Baby Reindeer: Gelgitli bir zihin yolculuğu

Hepimizin farklı derecede tuhaf olduğunu anlatan Baby Reindeer, insan olmak nedir sorusuna cevap verilemeyişinin de yanıtı

Neden bağırıyor bu kadınlar?

Suyun üzerinde kalan, çapalamayan kadın karakterlere da ihtiyacımız olduğunu yazmak istedim. Sevilmek, takdir görmek ve hak ettiği yeri gerçekten hak ettiğini göstermek için çapalaması gerekmeyen karakterlere

Dijital yas mümkün mü?

Yapay zekâ ile ölümden sonraki yaşam dediğimizde iki şeyden bahsediyoruz. Bir ölen kişinin ardından kalanların yaşadıkları süreç, bir de bir gün ölecek olduğumuzu bildiğimizden bizden sonraki süreci olan katkımız