Haluk Ataklı, 1991 yılında Kadıköy Postanesi’nden faks çekerek başlattığı organizasyon serüvenini, bugün büyük festivaller ve turnelerle sürdürüyor. Ataklı, günümüz konser piyasasının en zorlu dönemlerinden birinden geçtiğini söylüyor. Pandemi sonrası hızlanan sektörün dışarıdan hareketli görünmesine rağmen işin perde arkasında büyük riskler, belirsizlikler ve astronomik bütçeler olduğunu ifade ediyor.  

Haluk Ataklı ile Türkiye’deki konser organizasyonlarından, metal sahnesinin dinleyici profiline çok geniş bir alanı konuştuk.

- İlk nasıl konser organizasyonuna işine girdiniz?

Yaklaşık 35 senedir bu sektördeyiz. İlk konserimi 1991 yılında yaptım. Alman metal grubu Sodom’u getirmiştik. 

- Nasıl iletişim kurmuştunuz?

Eskiden gruplara bildiğiniz mektup ile teklifi yapıyorduk. Sonrasında faks çıktı. Postaneden faks çekerek gruplara teklifte bulunuyorduk, ardından Kadıköy Postanesi’ne iki saatte bir gidip ‘faks geldi mi’ diye soruyorduk. Sonra kişisel fakslar çıkınca ofislerimizden iletişime devam ettik. Konser açıklandıktan sonra paranın yarısını, kalanı da uçağa binmeden gönderiyorduk. 

"Büyük isimlerin kaşeleri astronomik seviyelere ulaştı ve organizatörler ciddi finansal risk almaya başladı"

- Son iki yıldır gerçekleşen konserleri değerlendirmenizi rica etsem...

Pandemi dönemi özellikle eğlence ve hobi sektörünü yerle bir etti. Sonra herkes bir anda bir şeyler yapmaya başlayınca işler iyi gidiyormuş gibi gözüktü. İşin iç yüzü öyle değil. Maliyetler çok yükseldi. Sektör hareketlendi gibi görünse de sponsorluk bulmak zorlaştı. Büyük isimlerin kaşeleri astronomik seviyelere ulaştı ve organizatörler ciddi finansal risk almaya başladı. Gerçekten çok çok zorlaştı her şey. Sadece bazı işler çok iyi onun dışında iyi değil. İçerisi kalabalık görünüyor bakıldığında ama işin aslı böyle değil. 

- Bu sene neler yapacaksınız?

Temmuz ayında bir festival düzenliyoruz. Manowar, Opeth, Catatonia’nın geldiği bir iş. Yeni isimler de eklenecek. Konser organizatörü arkadaşlar da bu yaz gelecek Steve Vai, Joe Stariani, Dream Theather gibi isimleri açıkladı. Eylül için başka şeyler de yakında ilan edilir.

- Müzik türleri değişiyor ve kitleler de farklılaşıyor. Ancak dünyada ve Türkiye’de özellikle metal konserleri her zaman popüler. Bunun nedeni hakkında neler söylersiniz?

Açıkçası rock ve metal müzik dinleyen kitle sanatçısına daha çok sahip çıkıyor. Bu isimlerin ürünlerini alıyor ve onlarla beraber aynı ortamda olmaktan zevk duyuyor. Türkiye’deki durum için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Avrupa'daki herhangi 1-2 milyonluk nüfuslu şehirde yapılan bazı konserler 20 milyon nüfuslu İstanbul’a göre çok daha fazla seyirci topluyor. Dolayısıyla nüfusa oranla baktığınız zaman Türkiye'deki seyirci kitlesinin halen istenilen seviyede olmadığını düşünüyorum.

"Sanatçıların bilinirliklerine ve hangi şehirlerde dinlendiklerinde bakıyoruz"

- Siz nasıl isimlere karar veriyorsunuz ve işleyiş nasıl oluyor?

Yaptığımız işlerde genelde birkaç kişi ortak çalışmayı tercih ediyoruz. Zaten hep rock ve metal tarzında yıllardır çalıştığımız ve sevdiğimiz gruplar var. Onlarla çalışmayı tercih ediyoruz. Tabii yeni jenerasyon gruplar çıkıyor, bunları da takip ediyoruz. Bunların bilinirliklerine ve hangi şehirlerde dinlendiklerinde bakıyoruz. Buna göre karar veriyoruz. Ancak en başta bizim sevmemiz lazım. 

- Çok yüksek maliyetli konserleri nasıl planlıyorsunuz ve oradaki riskleri nasıl yönetiyorsunuz?

Türkiye'de bu işler bir kere dünyadan farklı işliyor. Sponsorluk artık ekonomik krizlerden de dolayı çok zor hale geldi. Özellikle dünyada büyük işlerde stadyumlarda alkol ve yemek satışı yapıp oradan gelir alabiliyorsun ama bu Türkiye’de maalesef mümkün değil. Pandemiden sonra dünyada yani sanatçıların, grupların fiyatları çok yükseldi. Bence global bir sıkıntı. Bunun çok da sebebini bilmiyorum açıkçası ama fiziksel albüm satışları düşünce artık bütün isimler konser işlerine asılmaya başladı. Bir de bütün dünyada büyük oyuncular girdi piyasaya. Onlar da biraz işleri etkiledi. Şu anda acayip rakamlar dönüyor.

- Acaba organizatörler neden o rakamları veriyorlar? 

Bilemiyorum neden verdiklerini. Bu durum matematik ile açıklanacak hali geçti. 

- Dünyada ve Türkiye’de kara para aklandığını hakkında iddialar var. Siz böyle duyumlar alıyor musunuz?

Ben bunu çok mantıklı bulmuyorum fakat anlamadığım tek şey bazı organizasyonların o büyük bütçelerle nasıl yapıldığı. Bence bunun açıklaması yok.

- Duyumlar alıyor musunuz?

Hiç bilmiyorum, duymadım öyle bir şey.

- Yani yüksek kaşeleri verip zararına konser düzenlemeleri bir tercih mi diyorsunuz?

Muhtemelen o işe bir paket şeklinde bakıyorlar.  Bazı markaların Türkiye’de ve dünyada 300 tane mağazası var. Belki bunun 200 tanesi iş yapıyor 100 tanesi zarar ediyor. Ama baktığın zaman totalin altında olsalar bile biz kar ettik diye düşünüyorlar. Ben böyle düşünüyorum.

"Kendimizi korumaya ve çok riskli iş yapmamaya çalışıyoruz"

- Haluk bey siz bu risklere karşı nasıl kendinizi koruyorsunuz? Planlarken mesela bir takım stratejilerimiz mutlaka vardır onlar ne?

Olabildiğince kendimizi korumaya çalışıyoruz. Çok riskli işleri yapmamaya çalışıyoruz. İnce eleyip sık topluyoruz. Tabii ki bazen bizim de hesaplamadığımız birçok şey oluyor. Sonuçta bu bir ticaret. Ülkede bir şey oluyor bir anda konser işleri tamamen kesiliyor. 

- Yükselen bilet fiyatları sizin izleyici profilinizi nasıl etkiledi?

Aslında yükselen bilet fiyatı yok kötü giden ekonomi var. Konsere gelenler artık gidecekleri seçiyorlar. Buna üzülüyoruz. 

- Bu işten para kazanmak mümkün mü?

Çok dikkatli olmak lazım. Bu işin karı azdır ve zararı çok büyüktür.  

YARIN: Psikiyatrist Cengiz Arca ile konser deneyiminin bireyler ve toplum üzerindeki psikolojik ve sosyolojik etkilerini konuştuk...