Cümleten geçmiş olsun…
Eskiden böyle derdik, değil mi?
Sokaklarda, sınıflarda, stadlarda, kahvelerde, devlet dairelerinde veya plazalarda…
Başımıza gelen kötü bir hadise sonrasında, eğer ki önümüzdeki engeli bir şekilde aşmış ve muzaffer olmasak da yaşama dair umudumuzu korumuşsak, “cümleten” bir rahatlama hissi duyardık.
Oysa hiçbir zaman hepimizi kapsayan bir “cümle”miz olmadı bizim. Toplumun tüm katmanlarını, kimliklerini, inançlarını, yaşam biçimlerini içine alan müşterek bir tarifimiz olmadı hiç. Kuşkusuz Anayasa’da yazan bir tarif vardı; ama o da “cümleten” olmaktan çok uzak bir cümleydi birçoğumuz için.
Yine de uzun yıllar birlikte fotoğraf vermenin yalancı huzuruna gizlemedik mi kendimizi?
Bizi o fotoğraf karesine ite kaka sokuşturan motivasyonun birazı komşu hatırı ise, çoğu dipçik darbesi değil miydi?
Gerçekten aynı acılara mı ağladık? Aynı sevinçlerle mi güldük?
Hadi gelin itiraf edelim.
İşin aslı,
Yalnızca fotoğrafları çekilirken hep beraber gülümseyen mutsuz bir aileydik biz…
Bu yüzden Ertem Eğilmez filmlerini çok sevdik.
Şefkatli ve namuslu anne babaların kurduğu ve yalanın dolanın, dışlanmanın, hor görülmenin olmadığı, asla dağılmayacak o ailelere benzediğimiz için değil; bir türlü benzeyemediğimiz için…
31 Mart sabahı itibariyle bizim mutsuz ailemiz 3 parçaya bölünmüştür artık.
Nezaket Hanım başkasına kaçmış, Yaşar Usta kahrından ölmüş, çocuklar kendilerine miras kalan evin her bir köşesini zapt edip birbiriyle selamı sabahı kesmiştir artık.
Evin salonu ve en büyük odası birine, pencereye yakın tarafları başka birine, dış kapıya en yakın kısımlar ise bir başkasına kalmıştır bundan böyle.
Bugünden sonra aynı çatı altında 3 farklı dünya hüküm sürecektir.
********
Kuşkusuz seçimlerin sonuçlarını dilimizde tüy bitene kadar tartışacağız.
AKP’nin bunca yolsuzluk iddiası ve otoriter-ayrıştırıcı diline rağmen oylarını artırmasının arkasındaki sosyal ve siyasal dönüşümü,
CHP’nin sağa kayarak oy kazanmasının ne anlama geldiğini ve neden hala kayda değer bir başarı gösteremediğini,
BDP’nin bundan sonra daha ayrılıkçı bir dil kullanıp kabuğuna çekilip çekilmeyeceğini konuşup duracağız haftalarca.
Bilmiyorum, belki “hüsnü kuruntu” diyeceksiniz ama,
Bence bir tek şeyi konuşmayacağız artık.
Ertem Eğilmez filmlerine ne kadar benzediğimizi…