Kürt sorununun çözümünde “kısır” günlerden geçiyoruz. Bir yandan KCK açıklaması ile durdurulan geri çekilme ve Abdullah Öcalan’ın “çözüm sürecinde yeni formata ihtiyaç var” açıklaması, beri yandan hükümetin açıklamaya hazırlandığı ancak pek de heyecan yaratmayan yeni demokratikleşme paketi… Tüm bu gelişmeler, Kürtler için meselenin “Türkiye” boyutunda hala gidecek çok yol olduğunu gösteriyor.
Ancak sınırın birkaç kilometre ötesinde, Irak’ın kuzeyindeki Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde ise Kürtler için bambaşka bir gündem var: 21 Eylül’de gerçekleştirilecek milletvekili seçimleri…
1992 yılından beri gerçekleştirilen Kürdistan seçimleri, her geçen gün Ortadoğu ve dünyanın daha çok ilgisini çekiyor. Buna sebep yalnızca şu an alev alev yanan bölgede istikrar ve demokrasiye en yakın deneyimin Kürdistan’da yaşandığı gerçeği değil. Bunun ötesinde, bölgedeki siyasi değişimlerin tüm Ortadoğu siyasetine etki edebilme potansiyeli.
Seçime 192 uluslararası gözlemci katılacak
Irak Yüksek Seçim Kurulu’nun açıklamasına göre, 21 Eylül’deki seçimlere 192 uluslararası gözlemci katılacak. Toplam gözlemci sayısının 2 bine ulaşacağı seçimde görev yapmak üzere 540 gazetecinin akredite olduğu belirtiliyor. Bölgede 1992’den sonra iç savaş nedeniyle 13 yıl boyunca yapılamayan seçimlerin en son 2005 ve 2009 yıllarında yapıldığını da yeri gelmişken hatırlatalım.
Bu yıl ilk kez “elektronik mühür” sisteminin kullanılacağı seçimlerin favorisi her zaman olduğu gibi Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin liderliğini yaptığı Kürdistan Demokratik Partisi, yani KDP. Hemen ardından 2005 yılından beri Irak Cumhurbaşkanı olan Celal Talabani’nin lideri olduğu Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) geliyor. Bölgede KDP her zaman KYB’den daha güçlü olsa da, seçim sonrası kurulan ikili ittifaklarla Kürdistan yönetimi istikrara kavuşmayı bildi. Fakat bu birliktelik, Barzani’nin kalesi Erbil ile Talabani’nin kalesi Süleymaniye arasındaki makasın kültürel ve siyasal anlamda açılmasına engel olamadı.
En son 2009 seçimlerinde yüzde 57 oy alan KDP ve KYB ittifakı, birlikteliğini ve gücünü perçinledi. Fakat 2009 seçimlerinin asıl kazananı KYB içinden çıkmış yenilikçi Goran (değişim) hareketi oldu. Hareketin lideri Noşirvan Mustafa, girdiği ilk seçimlerde 111 sandalyeli parlamentoda 25 sandalye kazanarak birdenbire herkesin dikkatini çekti. Hem KDP’yi hem de KYB’yi antidemokratik olmakla eleştiren Noşirvan Mustafa, 17 Kasım 2012 tarihli Milliyet gazetesinde Hasan Cemal’e verdiği röportajda şunları söylüyordu:
““Süleymaniye’de polis olacaksan, peşmerge olacaksan, yargıç olacaksan, ihale alacak bir işadamı olacaksan, önceliğin KYB’li olmaktır. Liyakattı, iyi işadamlığıydı para etmez. Öbür tarafta, Erbil’de de tersi geçerlidir. Bu sefer KDP’lilik öne çıkar.”
Goran Hareketi’nin hem KDP hem de KYB’ye karşı oluşturduğu muhalif ve demokratik dil elbette büyük ilgi gördü. Zira Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin dış dünyadan eleştiri oklarına en fazla muhatap olduğu konu, aşiretsel yapı ve particilikti. Bu yüzden Goran Hareketi’nin bu beklenmedik başarısı, Kürdistan’ın demokratikleşmesi açısından umut verici bir adım olarak kayda geçti.
Peki aradan 4 yıl geçtikten sonra, şimdi sandıktan nasıl bir sonuç çıkacak?
Yenilikçi Goran hareketi neden zayıfladı?
Barzani ve Talabani’nin güçlerini koruyacağı sıradan bir seçim olacak gibi gözükse de, Kürdistan seçimlerinin iki önemli sonucu olacak gibi görünüyor. Bunlardan ilki Goran hareketinde yaşanması beklenen kan kaybı. İkincisi ise, Kürt bölgesinde giderek ağırlığını daha fazla hissettiren İslami hareketin oylarını anlamlı bir oranda artırma ihtimali…
Bölgeyi yakından takip edenlerden aldığımız bilgilere göre, Goran Hareketi 2009 seçimlerinde yakaladığı ivmeyi sürdürmekten uzak görünüyor. Hareketin yenilikçi ve geleneksel siyasete başkaldıran söyleminin, 4 yıllık Meclis deneyimi sonrasında eskisi kadar heyecan yaratmadığı söyleniyor. Öte yandan geçirdiği ağır hastalık nedeniyle “Talabani sonrası” siyasete ilişkin teoriler havada uçuşsa da KYB’nin siyasi kadroları Süleymaniye’de Goran’a kaptırdıkları oyları almak konusunda büyük çaba sarfetmiş. Kuşkusuz Kürtlerin “Mam Celal (Celal Amca)” diyerek “aile büyüğü” payesi verdiği Celal Talabani’nin karizması da bu çabanın başarıya ulaşmasında büyük kolaylık sağlıyor.
Bu durumun da son seçimlerde yüzde 23 oy alan Goran’ın dramatik bir oy kaybı yaşayacağına dair görüşleri güçlendiriyor. Sonuç olarak bölgedeki kaynaklar, Goran Hareketi’nin mevcudiyetini sürdürse de 2009 seçimlerinden sonraki değişim rüzgarından geriye zayıf bir esinti kaldığı görüşünde birleşiyor. Hareketin yenilikçi söyleminde slogandan öteye gidemediği, hükümet politikalarına etki edecek bir muhalefet sergileyemediği belirtiliyor. Öyle ki, Goran Hareketi’nin son günlerde “2009’dan sonra ölenler seçmen listesinden çıkarılmadı” itirazı bile toplumda karşılığını bulmakta zorlanıyor.
'İslami hareket oylarını artıracak'
Öte yandan Güney Kürdistan’daki en büyük İslami örgüt olan Kürdistan İslami Birlik Partisi’nin (Yekgirtu) 21 Eylül seçimlerinde, yüzde 12’lerde seyreden oy oranını yüzde 20’lere çıkarmasına kesin gözüyle bakılıyor. Böylelikle 2009 seçimlerine kadar KDP ve KYB’nin ardından bölgedeki en büyük üçüncü güç konumunda olan Kürdistan İslami Birlik Partisi, yenilikçi Goran Hareketi’ne kaptırdığı tahtına yeniden oturmuş olacak. Son yıllarda Irak ve Suriye’de yaşananlar şöyle bir hatırlandığında, İslam’a dayalı siyasetin güç kazanmış olmasını sürpriz saymamak gerekiyor.
Ancak, Kürdistan İslami Birlik Partisi’ni El Kaide’nin başını çektiği radikal İslamcı gruplar ile aynı kefeye koymak hata olur. Çünkü bölgede hiçbir zaman milis gücü bulunmayan, silahlı mücadeleden her zaman uzak duran partinin siyaset dilinde İslam’ın birleştirici söylemleri ile Kürt milliyetçiliğini öne çıkardığı biliniyor. Kürdistan İslami Birlik Partisi’nin yakın zamanda Türkiye’de kurulan Hizbullah kaynaklı Hüda-Par ile de yakın ilişkileri bulunduğunu not edelim.
Türkiye'deki Kürtler ne diyor?
Konuya ilişkin görüşlerine başvurduğumuz AK Parti Diyarbakır Galip Ensarioğlu da bölgeden aldığımız bilgilerin paralelinde konuşuyor. Goran Hareketi’nin toplumun değişim beklentilerini sırtlayamadığı için KDP ve KYB karşısında kan kaybettiğini dile getiren Ensarioğlu, 21 Eylül’den sonra Kürdistan İslami Hareketi’nin adının daha fazla duyulacağını söylüyor. Ensarioğlu, “Geleneksel yapı itibariyle Barzani ve İslami hareketin uzlaşacağını düşünebiliriz. İslami hareket ile iyi ilişkiler KDP’nin tabanında da olumlu algılanacaktır. Ancak ne olursa olsun Barzani ve Talabani arasındaki ittifak, Celal Talabani yaşadığı müddetçe kırılmaya uğramaz” diyor.
Ensarioğlu, “21 Eylül sandıktan çıkacak sorunlar Türkiye’deki çözüm sürecini nasıl etkiler?” sorumuza işe şu yanıtı veriyor:
“Artık çözüm sürecini Irak ve Suriye’den bağımsız düşünemeyiz. Bu süreç tüm ülkelerde Kürtlerle ittifakı, kader birliğini öngörüyor. Irak ve Suriye’deki Kürtlerin Türkiye’deki Kürtlerden çok da bağımsız olmadığını görmek gerekiyor.”
Kürt Bölgesel Yönetimi’ni yakından takip eden isimlerden biri olan BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan da hükümet üyesi Ensarioğlu ile aynı görüşte. “Seçimlerden sonra ortaya politika değişikliği gerektiren bir sonuç çıkmayacaktır” diyen Tan, Goran’daki gerileme ile İslami hareketlerdeki yükselişin Ortadoğu’daki mevcut gelişmelere paralel algılanması gerektiğini söylüyor. Tan, “Geçen seçimlerde yüzde 12,5 civarında oy alan hareket mutlaka oy arını artıracak. Ama bu yüzde 17 mi olur yüzde 20 mi olur göreceğiz” diye konuşuyor.
Seçim öncesi benzine yüzde 50 indirim
Edinilen bilgilere göre 111 üyeli parlamento seçimlerine KDP, KYB ve Goran 100’er adayla, Kürdistan İslami Birlik Partisi ise 76 adayla katılacak. Azınlık ve gayrimüslimler için ayrılan 11 koltuğun 5’i Türkmenlere, 2’si Asurilere, 2’si Ezidilere, birer koltuk da Keldani ve Süryanilere pay edilmiş durumda.
Seçimlere geniş katılım olması hükümet tarafından çok önemseniyor. Bu nedenle 18 Eylül’de başlayacak olan Hac seferleri, ani bir kararla seçim sonrasına ertelendi. Barzani hükümeti bununla da kalmadı, geçen hafta benzin fiyatlarına yüzde 50 indirim yaptı. Böylelikle bölgede benzinin litre fiyatı bir anda 80 centten 40 cente düşürülmüş oldu. Benzerlerine petrol zengini Körfez ülkelerinde rastladığımız bu hareket, muhalefette “seçim rüşveti veriliyor” nidalarını yükseltse de gelen haberler halkın indirimden gayet memnun kaldığı yönünde.
İç savaştaki Suriye bir ABD müdahalesinden kıl payı kurtulmuşken, Irak’ta hala gün aşırı patlayan bombalarda onlarca kişi yaşamını yitirirken, Kürdistan Bölgesel Yönetimi demokrasiye bir adım daha yaklaşmak için 21 Eylül’de sandık başına gidiyor. Görünen o ki, seçim sonrasında ana akım siyasette değişen pek birşey olmasa da bazı şeylerin değişeceği kesin.