05 Aralık 2024

Türkiye’de eğitimin durumu II: Eğitim İzleme Raporu 2024

Zorunlu eğitim çağında olmasına karşın eğitim dışında kalan çocuk sayısının son üç yılın, gelir eşitsizliğinin ise son 18 yılın en yüksek seviyesine çıktığı; her 100 çocuktan 42’sinin yoksul olduğu Türkiye’de, ekonomik krizin eğitim üzerindeki etkisi giderek artıyor

Gezici Tarım İşçisi Çocuklar (Fotoğraf: Umay Aktaş Salman)

Geçen yazıda Türkiye’de eğitimin durumu ile ilgili olarak Eğitim Reformu Girişiminin (ERG) OECD PISA 2022 sonuçları ile ilgili dikkatli ve çarpıcı bir analize dayanan Geleceğin Dünyasına Hazırlanırken Eğitime Bakış: PISA 2022 Bulguları Işığında Türkiye’de Eğitimin Durumu Araştırmasını ele almıştım. ERG her yılın sonunda Türkiye’de eğitimin durumunu o yıl içindeki gelişmelere göre ele alan bir Eğitim İzleme Raporu yayınlar. Bu yazıda ERG’nin Eğitim Gözlemevi ekibinden Kayıhan Kesbiç, Özgenur Korlu, Ekin Gamze Gencer, Gülen Naz Terzi ve Meltem Burcu Arık tarafından hazırlanan 2024 Eğitim İzleme Raporunu ele alacağım.

* * *

Raporun önsözü “Zorunlu eğitim çağında olmasına karşın eğitim dışında kalan çocuk sayısının son üç yılın, gelir eşitsizliğinin ise son 18 yılın en yüksek seviyesine çıktığı; her 100 çocuktan 42’sinin yoksul olduğu Türkiye’de, ekonomik krizin eğitim üzerindeki etkisi giderek artıyor” cümlesiyle başlıyor. Önsözde İstanbullu bir annenin anlattıkları yer alıyor. Zehra Hanım, ortaokul mezunu bir ev hanımı. Eşi garson, geliri asgari ücretin az üstünde.11, 7 ve 6. sınıfta biri kız, ikisi oğlan üç çocuk devlet okullarına gidiyorlar. 6. ve 7.sınıftaki oğlanlar depreme dayanıklı olmayan okulları yıkıldığı için 4 yıldır başka bir okulun binasında, üç okul aynı binada eğitim alıyorlar. Küçük ilkokulda dört yılda beş öğretmen değiştirmiş. Bunlardan biri ücretli çalışıyor, branşı da sınıf öğretmenliği değil. Okulda kütüphane, laboratuvar yok. 11. sınıfa giden kız ise Anadolu lisesi öğrencisi. Kızına haftada 50-100 TL harçlık verebilen, oğlanlara veremeyen Zehra Hanım şöyle anlatıyor:

Geçen seneki kırtasiye malzemelerini kullanıyor çocuklarım. Sadece defter ve forma alabildik. Kızım üç yıl önce LGS’ye hazırlanırken dershaneye veremedim. Seneye üniversite sınavına girecek, yine veremeyeceğim. Kaynak kitap istenmiş, tüm sınıf almış. Aldık, bir test kitabı 370 TL. Kızım dil sınıfında. Sınıfta diğer öğrencilerden akademik anlamda geride kalan iki öğrenci(den biri). Diğerleri dil kursuna gidiyormuş okul dışında. 7. sınıfa giden oğlum da seneye sınava girecek. Dershaneye veremeyiz. En ucuz dershane 70-80 bin TL... Şu okul iyidir dendiğinde biliyorum ki, velinin durumu iyidir, destekliyorlardır okulu. Durumu iyi olan velilerin 30-40 bin TL bağış yaptığı okullar var. Duyuyorum, görüyorum; o okullarda etüt ve farklı alanlarda kurslar var. Eve de özel öğretmen geliyor. Bu velilerin çocuğuyla kıyaslayamam kendi çocuklarımı. Arada uçurum var… İşin ucu paraya geliyor hep. İmkânı olanın çocuğu iyi yerlere geliyordur.” 

Zehra Hanım, okul kantininde bir tostun 80 TL, suyun 10 TL olduğunu söylerken, kıt kanaat oluşturdukları pazar bütçesinde önceliği beslenme çantalarının aldığını anlatıyor:

Üç çocuğumun yanına beslenme koymanın toplam maliyetini söyleyemiyorum çünkü hiçbir standardı yok. Bazen poğaça yapıyorum, onu koyuyorum. Kalanları da evde yemiyor, buzluğa atıyoruz ki beslenme çantalarına kalabilsin. Bir içecek 10 TL. Üçüne de koysam, her gün 30 TL. Oğlum ‘Anne herkesin içeceği var, niye koymadın’ dediğinde, arada alıyorum. Pazar parasından kısarak içecek alıyorum. Bazen de içecek yerine, alabildiysek meyve koyuyorum. Öncelik çocuklarım; evde ekmek, peynir, çay idare ediyoruz. İstediğimiz ve ihtiyacımız olan her şeyi alamıyoruz. Ona rağmen haftalık bin 500 - 2 bin TL mutfak masrafı oluyor.

* * *

2024 Eğitim İzleme Raporu güncel durumu tüm çocukların örgün eğitim kurumlarına kayıtlı olması (devam etmesi) ve tüm çocukların temel becerilere sahip olması şeklinde iki temel göstergeye göre ele alıyor. 2023-24 ders yılında TÜİK verileriyle yapılan hesaplar zorunlu eğitim çağındaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı çocukların yaklaşık yüzde 4’ünün, 613 bin çocuğun eğitim dışında olduğunu gösteriyor. Eğitim dışındaki çocukların çoğu daha büyük yaşlarda. 15 yaşın üstünde her 20 çocuktan, 16 yaşında her 10 çocuktan, 17 yaşında her 7 çocuktan biri eğitimin dışında. 15-17 yaş grubunda eğitim dışında çocuk oranının en yüksek olduğu il yüzde 35,6 ile Muş. Türkiye’nin her yanında hem kızların hem de oğlanların ortaöğretimde net okullulaşma oranları azalırken bölgeler arasında kız çocukların ortaöğretim net okullulaşma oranlarının oğlanlardan daha düşük olduğu tek bölge 1,2 yüzde puan farkla Güneydoğu Anadolu’dur.

Yabancı, göçmen, mülteci çocukların okullulaşma oranları daha da düşük. Türkiye’de 6-17 yaş grubunda 1 milyon 181 bin 111 “yabancı” çocuktan yaklaşık yüzde 81’i geçici koruma altındaki Suriyeli çocuklar. Bu çocukların net okullulaşma oranları ilkokul çağında yüzde 90, ortaokul çağında (10-13 yaş) yüzde 93 ve ortaöğretim çağında (14-17 yaş) sadece yüzde 50'ymiş.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve “yabancı” toplamda ne yaygın ne de örgün eğitime erişebilen, yani her türden eğitimin dışında 855 bin çocuk varmış 2023-34 ders yılında.

Eğitim İzleme Raporu; örgün eğitim kurumlarına gidemeyen yaygın eğitimdeki çocukların, nitelikli eğitime erişebilmelerinin çok zor olduğunu vurguluyor. Yaygın eğitime kayıtlı çocuklar da eğitim dışındaki çocuklarla aynı şekilde çocuk işçiliği ve çocuk yaşta, erken ve zorla evlilik riskleriyle altındalar.

Rapora göre “2023-24’te örgün eğitim kapsamındaki MESEM programındaki öğrenci sayısı yüzde 5,6 artarak 404 bin 756’ya yükseldi.” Haftada bir gün okulda eğitim gören, dört veya beş gün sözleşme imzaladıkları işletmede çıraklık eden Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) öğrencilerinin “okulda geçirdikleri süreden daha fazlasını işletmelerde geçirdikleri düşünüldüğünde, bu programın “örgün eğitim” olduğunu söylemek güçtür 9, 10 ve 11. sınıf öğrencileri asgari ücretin en az yüzde 30’u, 12. sınıf öğrencileri asgari ücretin en az yarısı kadar maaş alırken... İşletmelerde çocukların sağlığına ilişkin ciddi iş güvenliği riskleri bulunuyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi tarafından yapılan açıklamaya göre, MESEM’de, tarlada, sokakta, sanayide, inşaatta son bir yılda en az 24 çocuk işçi hayatını kaybetti.” Bu şartlara ragmen bazı çocuklar lisedeki olumsuz deneyimlerden sonra hiç olmazsa meslek sahibi olmak ve şimdiden para kazanmak amacıyla MESEM’e geçiyorlar. MESEM eğitiminin okulun ve öğretmenlerin kontrolünde, çocukların ve güvenliğini sağlayan, iş tecrübesi de kazandıran kaliteli bir örgün pratik meslek eğitimine dönüşmesi gerekir.

Raporda aktarılan istatistiklere göre 15-17 yaş grubunda eğitim dışındaki erkek çocuklar daha çok ev dışında çalışma durumundayken kızların çoğu ev işlerinde çalışmakta ya da çocuk yaşta, erken ve zorla evlendirilmekte.

* * *

Nitelikli eğitim için fiziksel altyapı yeterli derslik sayısı, temiz, sağlıklı ve güvenli, yeşil alanlar, oyun yerleri içeren, çocuğun mutlu olacağı okul ortamlarından oluşmalıdır. Oysa içinde bulunduğumuz ekonomik ve sosyal kriz içerisinde bazı çocukların aç olması raddesine gelmiş bir okul yemeği sorunu dahi var. Raporda UNESCO’nun mutlu okul kavramı alıntılanmış:

UNESCO bu modeli beş duyu üzerinden anlatıyor: “Bir öğretmenin gülümsediğini görmek. Öğrencilerin güldüğünü duymak. Bir arkadaşının sana sarılmasını hissetmek. Temiz havayı koklamak. Besleyici okul yemeğini tatmak. Bu beş duyu, okulda mutluluğu teşvik edebilir ve öğrencilerin öğrenme deneyimlerini, çıktılarını ve refahını iyileştirebilir.”

Bunları gerçekleştirmek maddî yatırımlar kadar eğitime doğru kavramlarla yaklaşmayı, somut şartları iyileştirme niyet ve becerisini şeffaflığı ve denetlemeyi gerektirir. Eğitim İzleme Raporu Millî Eğitim Bakanlığının “2015 yılında yayımlanan Eğitim Yapıları Asgari Tasarım Standartları’nda okullarda resim ve müzik derslikleri, laboratuvarlar, kütüphaneler, spor ve beden eğitimi salonu gibi mekânların bulunabileceği paylaşılıyor. Ancak, kaç okulun bu mekânlara sahip olduğuna ilişkin ERG’nin veri taleplerine … Ekim ayı itibarıyla yanıt verilmedi. MEB’in fiziki ve teknolojik altyapıyla ilgili hizmetleri ile bunlarla bağlantılı genel müdürlükleri bulunmasına karşın, bu hizmetleri denetleme(ye)… yer verilmemesi önemli bir eksikliktir. Üstelik, Türkiye’de okullar arası başarı ve imkân farklılıkları olduğu bilinirken imkân farklılıklarına ilişkin şeffaf verinin olmaması bu alanda müdahale programları geliştirmeyi de zorlaştırıyor.

* * *

Tüm çocukların temel becerilere sahip olması açısından Türkiye’nin ortalama olarak kötü ve sosyoekonomik duruma göre büyük eşitsizlikler gösteren konumu bir önceki yazımda ele alıdığım ERG’nin Geleceğin Dünyasına Hazırlanırken Eğitime Bakış: PISA 2022 Bulguları Işığında Türkiye’de Eğitimin Durumu Araştırmasıyla ortaya konuyor. 2024 Eğitim İzleme Raporu ortaöğretimin durumuna Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) penceresinden de bakıyor.  Buna göre lise “Son sınıf düzeyinde başvuranlardan bir yükseköğretim kurumuna yerleşenlerin oranı YKS 2022’de yüzde 30,1 , YKS 2023’te ise yüzde 32,3’tür. Yerleşme oranı en düşük program türü yüzde 21,3 ile meslek liseleri ve teknik liselerdir.” En düşük gelirli ailelerin çocuklarının çoğunlukta olduğu bu okulların zaten düşük olan ortalama YKS başarısının bu kadar altında olmaları da fırsat eşitliğinin olmadığını gösteriyor. Yüksek öğretime devam etmeyen 18-24 yaş aralığındaki erkeklerin yüzde 16 kadarı ne eğitimde ne istihdamda, yani işsiz. Bu oran Avrupa Birliği ortalamayla aynı. Oysa Türkiyede 18-24 yaş arasında ne eğitimde ne istihdamda olan kadınların oranı yüzde 59, AB ortalamasının (yüzde 21) neredeyse üç katı. Bütün bu sayılar eğitim sistemimizin her çocuğa ve gence temel becerileri kazandırmaktan uzak olduğu gibi ayrıca bölgesel, sosyoekonomik ve toplumsal cinsiyete göre eşitsizliklerin de yüksek olduğunu gösteriyor.

* * *

Raporun öğretmenlerle ilgili kısmı ayrı bir yazının konusu. Eğitimde Yönetişim başlığı altında Millî Eğitim Bakanlığının Stratejik Planları, uygulamaları ve gerçek durumun ele alındığı bölümüne girmeye gerek yok: Durum tespiti eğitimin iyi yönetilmediğini ortaya koyuyor. Durumun iyileşmesi için eğitimin kalitesi ile ilgili hedeflerin işleyebilecek projelerle desteklenmesi, bu projelerin uygulanabilmesi için liyakatli kadroların samimi gayreti, şeffaflığa denge ve denetlemeye öncelik verilmesi şart. Eğitim Reformu Girişimi durum tespitinin ötesinde yol gösterici analizlerle, öğretmenlere verdiği meslekî ve moral destekle, iyi örnekleri seçip göstermesiyle yıllardır sivil toplum içinden hem sivil toplum kuruluşlarına, hem Millî Eğitim Bakanlığına hem de siyasî partilere açık kaynaklar sunmakta. Siyasî açıdan rejim bu tür çalışmaya uygun olmadığı, iktidar da niyet ve donanım sahibi olmadığında iyi örneklerin sivil toplum, yerel yönetimler tarafından ortaya konması, muhalefet partilerinin de kendi projelerini geliştirmeye ve örneklemeye odaklanmaları yerinde olur, çünkü yapılması gereken ve yapılabilecek çok iş var.  

* * *

Rapordan birkaç alıntıyla bitirelim:

“Bu bağlamda eğitim politikalarının acil ve öncelikli hedeflerinden biri örgün eğitim dışındaki çocukların sayısını sıfırlamak olmalıdır. Bu sayı sıfırlanmadan Türkiye’nin nitelikli eğitim hedefini gerçekleştirmesi mümkün değildir.”

“Her ne kadar 2018’den beri resmi verilere göre çocuk yaşta, erken ve zorla evliliklerin sayısı düşme eğiliminde olsa da bu sorun, buna maruz kalan tek bir çocuk kalmayıncaya değin gündemde tutulması gereken bir konudur.”

“Erken çocukluk eğitimi çocuğun iyi olma hâli, eğitimde fırsat eşitliği ve akademik kazanımlar açısından kritik olmasına rağmen, Türkiye’de hâlâ zorunlu ve ücretsiz eğitim kapsamında (değildir).”

“Eğitim harcamalarının hanehalkı gelir durumundan ciddi oranda etkilenmesi ve öğrencilerin ailelerinin sosyoekonomik arka planlarına göre okullara ayrılması, okullar arasındaki imkân farklarını ve eğitimin niteliğini önemli ölçüde etkiliyor.”

“Türkiye’de … hanehalkı eğitim harcamaları çocukların nitelikli eğitime erişimlerini, eğitim kazanımlarını ve geleceklerinin en önemli belirleyicisidir. Sosyoekonomik olarak avantajlı çocukların akranlarına kıyasla daha başarılı olmaları, (eğitim durumunun) kuşaklararası aktarım oranlarının yüksek olması, kültürel ve sportif faaliyetlere erişimde maddi durumun belirleyiciliği eğitim sisteminde yaşanan eşitsizliğin öne çıkan yansımalarıdır. Bu nedenle, eğitim sisteminin birinci önceliği, nitelikli eğitime erişimde imkân farklılıklarını ve eşitsizliği ortadan kaldırmak olmalıdır.”

Bütün bunlara ailelerin harcamalarının ve çocukların gayretlerinin büyük bir kısmının okul dışında kurs ve dershanelerle, merkezi çoktan seçmeli sınavlara hazırlanmaya ayrıldığını da ekleyelim. Bu da nitelikli eğitim değil. Tam tersine nitelikli eğitimi baltalıyor, bilginin nereden geldiğini bilerek anlamak yerine ezberleyerek az zamanda çoktan seçebilmeyi öğretiyor. Buna mecbur değiliz. Raporlarla ortaya konan manzara sahici eğitim projelerini gerektiriyor.

Ali Alpar kimdir?

Astrofizikçi. Sabancı Üniversitesi Emeritus öğretim üyesi. Bilim Akademisinin kurucu başkanı.

1968'de Robert Akademi'den, 1972'de ODTÜ Fizik bölümünden mezun oldu. 1977'de Cambridge Üniversitesi'nden fizik doktorasını aldı.

Boğaziçi Üniversitesi, Columbia Üniversitesi, University of Illinois at Urbana-Champaign, TÜBİTAK Temel Bilimler Araştırma Enstitüsü, ODTÜ ve Sabancı Üniversitesi'nde çalıştı.

Araştırma alanları nötron yıldızları ve pulsarlardır.

1993-1997 arasında Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Konseyi, TÜBİTAK Bilim Kurulu ve TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları'nı başlatan yayın kurulu üyesiydi.

ODTÜ (1994) ve Sabancı Üniversitesi'nde (2003) mezuniyet sınıfı öğrencilerinin seçtiği en iyi öğretim üyesi ödüllerini aldı.

TÜBİTAK Teşvik Ödülü 1986, Sedat Simavi Ödülü 1988, TÜBİTAK-TWAS Bilim Ödülü 1992, ODTÜ Mustafa Parlar Vakfı Bilim Hizmet ve Onur Ödülü 2018 sahibi.

Hükümetin KHK ile Türkiye Bilimler Akademisine (TÜBA) üye tayin etmesi üzerine TÜBA'nın 82 aslî üyesinden istifa eden 52 üye arasındaydı. 25 Kasım 2011'de Bilim Akademisi'nin 17 kurucu üyesi arasında yer aldı.

2011-2021 yılları arasında Bilim Akademisi'nin ilk başkanlığını yaptı.

Türk Astronomi Derneği üyesi ve eski başkanı. Academia Europaea, American Philosophical Society, European Astronomical Society, International Astronomical Union üyesi.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye’de eğitimin durumu I: PISA 2022 sonuçlarının değerlendirilmesi

Türkiye’de eğitimde fırsat eşitliğinin olmadığı PISA raporunda çarpıcı biçimde ortaya çıkıyor. Akademik ve sosyoekonpmik durumları farklı olan 15 yaşındaki öğrencilerimiz birbirinden çok farklı okullarda ve okul türlerinde eğitim görüyor. PISA anketlerinde bizim çocuklarımızın yüzde 31’i okuldan önce kahvaltı yapmadıklarını, yüzde 2si akşam yemeği yemediklerini, yüzde 10’u haftada bir gün akşam yemeği yiyemediklerini, söylemişler. ‘Son 30 günde kaç kere paranız olmadığı için yemek yiyemediniz?’ sorusunu yüzde 19,2’si en az bir gün, yüzde 1,9’u ise neredeyse her gün diye cevaplamışlar. 15 yaş grubundaki öğrencilerimiz ortalama ekonomik, sosyal ve kültürel durum endeksinde bütün OECD ülkeleri arasında en son sırada yer alıyorlar. Okuldan memnuniyet seviyesi en düşük olan ülke Türkiye

Ahlâk, mantık ve demokrasinin savunulması

Demokrasiden uzaklaşma ve ahlâki çürüme sorgulamanın ve mantığın reddini gerektirir. Onun için totaliter rejimler yolsuzluğu ve ahlâksızlığı sıradanlaştırır, olağan kılarken, itirazları yasaklar, akıl ve mantığı devre dışı bırakırlar. – Ne yapılabilir?

Sıradan ve fahiş

Fahiş ve sıradan arasındaki ilişki nedir? Rakel Dink’in deyişiyle bir bebekten bir katil, (bir bebek katili) nasıl çıkıyor?

"
"