Önceki yazıda ahlâk ve mantık ilişkisinden söz etmiştim. Popülist, otoriter, totaliter rejimlerde iktidarın açıklama yapma hesap verme gereği ortadan kalktıkça ahlaki görünme gereğinin de ve giderek ahlâkın da rafa kalktığını, aynı zamanda akıl, mantık çerçevesinde açıklama yapma, gerekçe söyleme, tutarlı davranma gereğinin, yani mantığın kendisinin de iktidarlar tarafından gereksiz ve yok sayıldığını, akıl ve mantık çerçevesinde bir toplumsal uzlaşma ortamının yok edildiğini yazmıştım. Bu yazıda eğitim konularına döneceğim. Daha önceki yazılarda Maarif Modelinin akıl ve mantık temelinden yoksun, değerler adı altında tepeden inme niyetler empoze eden yapısını ele almıştık. Milli Eğitim Bakanı’nın son beyanlarıyla kendisinin laiklik algısı ve laikliğe karşı tutumu iyice ortaya çıktı. Maarif Modelinin nasıl, ne şekilde uygulanmaya başlandığı bir yana Millî Eğitim Bakanlığı öğrenci ve öğretmenlerin esenliğini, can güvenliğini, temizlik ve hijyen, beslenme, geçinebilme imkanlarını karşılamıyor. Böylece Bakan ve Bakanlık kanunun verdiği görevlerini yerine getirmiyor. Tabii bunun akla yakın, mantıki bir açıklaması da yok.
* * *
Biz yine konuya akıl ve mantıkla, gözlemler, kanıtlara dayanarak, analitik yaklaşalım. Bu yazı ve gelecek yazıda Türkiye’de eğitimin durumunu Eğitim Reformu Girişiminin (ERG) iki raporuyla ele alacağım. Bugünkü yazımın konusu OECD’nin 2022 PISA Raporu üzerinde ERG’nin Türkiye bağlamında ayrıntılı değerlendirmesi. Gelecek yazıda ise ERG’nin 2024 Eğitim İzleme Raporunu ele alacağım. Eğitim Reformu Girişimi 2003 yılında Sabancı Üniversitesi içinden, kurucu rektör Prof. Tosun Terzioğlu ve Prof. Üstün Ergüder’in inisiyatifi ile kurulan bir sivil toplum platformudur. Sabancı Üniversitesi ofis mekanını sağlayan ev sahibi ise de ERG’nin bütçesi birçok vakfın katkılarıyla sağlanır. ERG’nin güncel destekçileri Anne-Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV), Aydın Doğan Vakfı, Borusan-Kocabıyık Vakfı, Elginkan Vakfı, Ekol Vakfı, ENKA Vakfı, MV Holding, Tekfen Vakfı, Vehbi Koç Vakfı ve Yapı Merkezi’nden oluşmakta. ERG kuruluşundan beri Türkiye’de eğitimin durumunu izledi, raporladı; eğitimde iyi örnekleri öne çıkaran İyi Örnekler Konferansları ile ve Öğretmen Ağı ile öğretmenlere mesleki ve moral destek sağladı. İlkeleri yüzde 100 eğitim odağı, veri temelli analiz, siyasi ve ideolojik tarafsızlık, disiplinler arası çalışma, yapıcı görüş ve hayal gücü olarak ilân edilmiştir ve ERB tüm etkinliklerinde gerçekten, çalışmalarında bu ilkeleri somut örneklerle ortaya koyar. Bireysel inisiyatifleri teşvik ederken öğretmen meslek örgütleri ve sendikalarından TÜSİAD’a, eğitimle ilgili düşünce kuruluşlarına ve eğitimi destekleyen vakıflara uzanan birçok sivil toplum kuruluşu ile birlikte çalışır. ERG Milli Eğitim Bakanlığı ile de yıllar boyunca hem bakanlar hem de üst düzey bakanlık yöneticilerinden il ve ilçe Milli Eğitim ve okul müdürlerine her katmanda görevlilerle karşılıklı bilgi ve fikir alışverişi, danışmanlık, ortak projeler bazında, yer yer aksamalar olsa da genellikle iyi ilişkiler içinde çalıştı. Bu durum son dönemde bakanlığın tavrı nedeniyle değişti.
* * *
OECD ülkelerinde eğitimin durumunu tespit eden PISA raporları da elbette ERGnin takip çerçevesindedir. Son 2022 PISA Raporunun Türkiye ile ilgili bulguları üzerine Özgenur Korlu, Kayıhan Kesbiç, Ekin Gamze Gencer ve Helin Kotan’dan oluşan ERG ekibinin hazırladığı rapor 5 Eylûl 2024’te TÜSİAD’ın ev sahipliğinde düzenlenen “Geleceğin Dünyasına Hazırlanırken Eğitime Bakış: PISA 2022 Bulguları Işığında Türkiye’de Eğitimin Durumu Araştırması" başlıklı bir toplantıyla kamuoyuna sunuldu. Üç yılda bir düzenlenen PISA araştırmaları 15 yaşındaki öğrencilerin matematik, kendi dilinde okuma ve fen becerilerini ölçüyor. Araştırma örneklemi eğitim dışında olma, eğitimi terk ve okula devamsızlık nedenleriyle Türkiye’de 15 yaş grubunun sadece yüzde 74’ünü yansıtıyor. Bu oran OECD üyesi 37 ülke arasında 35. sırada, yani en düşük oranlı iki ülkeden biri Türkiye. Matematik, okuma ve fen becerilerinde Türkiye’nin sıralamadaki yeri yıllar içinde bir-iki basamak arttıysa da yine OECD ortalamasının epeyce altında ve sıralamanın en sonlarında yer alıyoruz.
* * *
Türkiye’de eğitimde fırsat eşitliğinin olmadığı PISA raporunda çarpıcı biçimde ortaya çıkıyor. Akademik ve sosyo ekonomik durumları farklı olan 15 yaşındaki öğrencilerimiz birbirinden çok farklı okullarda ve okul türlerinde eğitim görüyor. Akademik kapsayıcılık açısından Türkiye 37 OECD ülkesi arasında 35. sırada, sosyal kapsayıcılık açısından 32. sırada bulunuyor. Fen liseleri ile mesleki-teknik okullar arasındaki ortalama matematik puanı farkı, bir öğrencinin ancak 10 öğretim yılında kapatabileceği düşünülen düzeyde. OECD ülkeleri arasında Türkiye personel yeterliliği açısından devlet okulları ile özel okullar arasındaki farkın en büyük olduğu 4. ülke.
15 yaş grubundaki öğrencilerimiz ortalama ekonomik, sosyal ve kültürel durum endeksinde bütün OECD ülkeleri arasında en son sırada yer alıyorlar. Ebeveynin eğitim düzeyini, çalışma ve gelir durumunu , evde bulunan çeşitli eşyayı hesaba katan bu endekste Türkiye örneklemindeki öğrencilerin yüzde 33,2’si en düşük yüzde 20’lik dilimde. Anketlerde öğrencilerin ailelerinin sosyal ve ekonomik konumunu 1 en düşük, 10 en iyi olmak üzere değerlendirmeleri isteniyor. Türkiye’den katılan gençlerin yüzde 3’ü ailelerini en alt, 1. seviyede, yüzde 43’ü ise 5. seviye ve altında görüyor. Buna paralel olarak Avrupa İstatistik Kurumu Eurosat da 2022 yılında Türkiye’de 0-17 yaş arası çocukların yüzde 43,6’sının yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında olduğunu buluyor.
PISA anketlerinde bizim çocuklarımızın yüzde 31’i okuldan önce kahvaltı yapmadıklarını, yüzde 2’si akşam yemeği yemediklerini, yüzde 10’u haftada bir gün akşam yemeği yiyemediklerini söylemişler. ‘Son 30 günde kaç kere paranız olmadığı için yemek yiyemediniz?’ sorusunu yüzde 19,2’si en az bir gün, yüzde 1,9’u ise neredeyse her gün diye cevaplamışlar. Evinde düzenli yemek yiyemeyen çok çocuk var. Türkiye’de okul yemeği acil bir ihtiyaç.
* * *
Türk öğrencilerin PISA öğrenci anketleriyle ölçülen hayatından genel olarak memnun olma durumu da endişe verici. Memnuniyete en çok etki yapan faktör ebeveynle ilişkiler, ardından yakın aralıklarla okul hayatı ve sağlık durumu geliyor. 10 puan üzerinden yapılan değerlendirmede 6’dan küçük değerler hayatından memnun değil kabul ediliyor. OECD ortalaması 6,8. En yüksek memnuniyet 7,4 ile Finlandiya’da, en düşük memnuniyet ise 4,9’la Türkiye’de. Türkiye’deki çocukların yarısından fazlası okula devam etmenin mutluluğun belirleyicisi olduğunu düşünüyor. 15 yaş çocuklarının yüzde 4,6’sı ortaöğretimde üç aydan uzun süre okula gidememiş. Türkiye’de de OECD genelinde de devamsızlığın en önemli nedeni sağlık sebepleri.
Okulda güvenlik riskleri de büyük. PISA 2022’de Türkiye’de 15 yaşındaki öğrencilerin yüzde 25’i son bir ay içinde okulda çeteler gördüklerini, yüzde 26’sı da silâh veya bıçak taşıyan öğrenciler gördüklerini söylemişler.
* * *
PISA sonuçlarına göre Türkiye’de 2022’de 15 yaşındaki öğrencilerin yüzde 14’ü haftada bir gün, yüzde 11’i ise her gün para kazanmak için çalışıyorlar. Bunlar öğrenci olanlar. MESEM uygulamaları ile haftada bir gün okula devam edip kalan günlerde çalışan meslek okulu öğrencileri bunun dışında. Bir de öğrenci olmayanlar var. Milli Eğitim Bakanlığı 2022-23 verilerine göre 14 yaşındaki çocukların yüzde 3,1’i, 15 yaşındakilerin yüzde 5,1’i, 16 yaşındakilerin yüzde 5,8’i ve 17 yaşındakilerin yüzde 8,2’si artık okula gitmiyor. Okuldan ayrılan kız çocukları ev işlerine yardım ediyor, ya da zorla veya erken yaşta evlendiriliyorlar, erkek çocukların çoğu da çalışıyorlar.
* * *
OECD standartların korunması ve işlerin daha iyiye gitmesini de ‘dayanıklılık’ adı altında ölçüyor. Akademik dayanıklılık ölçütü matematik ortalamasının OECD ortalamasının üstünde olması ve PISA 2018’den 2022’ye matematik performansının korunmuş olması. Sosyoekonomik dayanıklılık ölçütü sosyoekonomik adalet puanının yüksek olması ve dezavantajlı öğrencilerin performanslarının 2018 ile 2022 arasında sabit kalmasını veya iyileşmesi. Öğrenci refahına göre dayanıklılık ise okul aidiyeti düzeyinin OECD ortalamasının üstünde olmasını ve aidiyet endeksinde 2018’e göre artış olmasıyla ölçülüyor. Oysa Türkiye’de öğrencilerin okul aidiyeti düzeyi 2018’den 2022’ye ciddi oranda düşmüş. Türkiye bütün dayanıklılık ölçütlerinde kötü durumda. Eğitim sistemiz daha da kötüye gidiyor.
* * *
ERG Raporu PISA 2022 sonuçlarını Türkiye için ayrıntılı biçimde inceledikten sonra, “Türkiye’nin bu şartlar altında önceliği öğretim programları değişikliği mi olmalıydı?” sorusuyla bitiyor. Sonuç olarak sosyoekonomik durumun eğitime olumsuz etkilerini azaltmak için müdahale politikaları uygulanması ve eğitimde her politika değişikliğinin reform veya müdahalenin öncelikle öğrenci ve öğretmenlerin iyi olma hâlini merkeze alması öneriliyor.
“Geleceğin Dünyasına Hazırlanırken Eğitime Bakış: PISA 2022 Bulguları Işığında Türkiye’de Eğitimin Durumu Araştırması” toplantısı ERG raporunun sunuundan sonra akademisyenlerin, eğitim uzmanlarının katıldığı panel ve söyleşilerle devam etti. Katılanların hepsi çeşitli açılardan raporun bulgularını açtılar, durumu bir çok yönüyle tartıştılar. TÜSİAD temsilcilerinin de konuya verimlilik açısından değil, Türkiye’nin sorunlarının eğitim boyutu olarak bakmaları dikkat çekiciydi. Toplantının bütün seansları şurada bulunabilir.
Milli Eğitim Bakanı sadece protokol oturumuna geldi, konuşmaların hiç birini dinlemedi ama kendi politikalarını ve Maarif Modelini eleştirenlerin durumu incelemeden ideolojik sebeplerle kendilerine saldırdıkları iddiasını tekrarladı. Eğitimdeki durumu incelemeye ERG’nin 2024 Eğitim İzleme Raporu ile devam edeceğim.
Ali Alpar kimdir?
Astrofizikçi. Sabancı Üniversitesi Emeritus öğretim üyesi. Bilim Akademisinin kurucu başkanı.
1968'de Robert Akademi'den, 1972'de ODTÜ Fizik bölümünden mezun oldu. 1977'de Cambridge Üniversitesi'nden fizik doktorasını aldı.
Boğaziçi Üniversitesi, Columbia Üniversitesi, University of Illinois at Urbana-Champaign, TÜBİTAK Temel Bilimler Araştırma Enstitüsü, ODTÜ ve Sabancı Üniversitesi'nde çalıştı.
Araştırma alanları nötron yıldızları ve pulsarlardır.
1993-1997 arasında Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Konseyi, TÜBİTAK Bilim Kurulu ve TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları'nı başlatan yayın kurulu üyesiydi.
ODTÜ (1994) ve Sabancı Üniversitesi'nde (2003) mezuniyet sınıfı öğrencilerinin seçtiği en iyi öğretim üyesi ödüllerini aldı.
TÜBİTAK Teşvik Ödülü 1986, Sedat Simavi Ödülü 1988, TÜBİTAK-TWAS Bilim Ödülü 1992, ODTÜ Mustafa Parlar Vakfı Bilim Hizmet ve Onur Ödülü 2018 sahibi.
Hükümetin KHK ile Türkiye Bilimler Akademisine (TÜBA) üye tayin etmesi üzerine TÜBA'nın 82 aslî üyesinden istifa eden 52 üye arasındaydı. 25 Kasım 2011'de Bilim Akademisi'nin 17 kurucu üyesi arasında yer aldı.
2011-2021 yılları arasında Bilim Akademisi'nin ilk başkanlığını yaptı.
Türk Astronomi Derneği üyesi ve eski başkanı. Academia Europaea, American Philosophical Society, European Astronomical Society, International Astronomical Union üyesi.
|