05 Ağustos 2021

Aklımızı başımıza toplayalım, aklımızı yüreğimize toplayalım

Bu rejim gidecek. Ayağımızı yere basalım. Hakikati, yanlışları, tedbirleri tespit etmeye, bu ülkeyi onarmak, kurumlarımızı yeniden kurmak için ne yapılması gerektiği üzerine çalışmaya başlayalım

Türkiye yanıyor. Kelimenin hem gerçek hem de mecaz anlamıyla yanıyoruz.

Durum apaçık ortada. Toplumun her kesiminden birçok vatandaş içtenlikle, üzüntüyle, öfkeyle, isyanla; ama göz önündeki aşikâr kanıtları görerek, akıllarını, sağduyularını kullanarak aynı şeyleri bağırıyorlar.

Ahlak, vicdan ve siyasetin temel ilkesi herkesin, eşit olarak ve başkalarının aynı haklarını ihlal etmeksizin kendisi için iyi bildiği şekilde mutlu olmaya çalışmasıdır.

Ne yaparsak kendimiz için ve başkaları için ne olacağını ancak deneyimle, kanıtla, dünya bilgisi ile öğrenebiliriz. Toplumun genel çıkarına en uygun yolu da kanıtlara dayanan, açık, şeffaf tartışma ile bulabiliriz. Her kişinin, grubun, sınıfın çıkarları toplumun tümüne uygun olmayabilir. Onun için de sürekli olarak kanıtlara dayanan bir tartışma, uzlaşma yöntemi olmalıdır. Demokrasi için akıl ve kanıt üzerine açık tartışma, geniş, kapsayıcı bir toplumsal sözleşmeyi inşa etmek lazım.

Otorite ile, buyrukla, baskıyla, şiddetle, din, milliyetçilik ve başka her türlü ideolojiyle kılıflanan, akla ve kanıtlara bakmadan her şeyi önceden bilme iddiaları üzerine doğru iş, doğru tartışma olamaz. Laikliğin en geniş anlamı da budur: Yalnız devlet işlerinin değil toplumu ilgilendiren tüm işlerin yalnızca dini değil, ideolojik her türlü ön yargıdan, buyruktan bağımsız olması. Laiklik ve demokrasiyle toplumun esenliğini aramak ancak aklın ışığı ile olur.

Akıl yolundan uzaklaşınca ne olur? Çıkarları, yolsuzlukları, haksızlık ve zulmü gizlemek için yalanlar; kliklerin kadrolaşması sonucunda beceriksizlik ve yanlışlıklar baskın çıkar. Neyin yalan, neyin kasıt, neyin yanlış olduğunu bilemez hale geliriz. Geldik.

Yalan ve yanlışın sonu yangındır.

* * *

Doğru yönetim kolektif bir iştir, bütün toplumu ilgilendirir. Karar alma ve tartışmalara herkesin katılabilmesi hem tüm çıkarların temsili ve ortak noktalara ulaşabilmek için hem de toplumun bütün potansiyelini kullanabilmek için gereklidir. İnsanlık katılımlı demokrasi idealine çok uzun bir aydınlanma süreciyle ulaştı. Bu idealin gerçekleşmesi için uğraş hep sürecek. Yalan ve baskıyla baş edebilmenin sigortaları da kuvvetler ayrılığı, bağımsız ve akılcı, dürüst yargı, aktif, etkili ve denetleyici yasama ve ihtisaslaşmış, işini iyi yapan kurumlardır.

Bütün bunların tam tersi, en aşırı uç, tüm yetkinin tek kişide toplandığı rejimlerdir.

Türkiye'nin başkanlık sisteminden çıkması, eskisinden daha güçlü, şeffaf ve katılımlı bir parlamenter sisteme, bağımsız bir yargı sistemine, kurumların ve kamu görevlilerinin liyakat ve uzmanlık esasıyla çalışacağı geniş bir restorasyona acilen ihtiyacı var.

Aklın gösterdiği yoldan gitmek demek fikir ve ifade özgürlüğü, her türlü ayırımcılığın reddi, şiddetin reddi, liyakat ilkesi, yolsuzluğun reddi, şeffaflık ilkesi - gizli iktidar gruplarının, cemaatlerin iktidar paylaşımının reddi demektir.

Türkiye Cumhuriyet'ten beri zaman zaman geri gidişlerle de olsa demokrasi yönünde yol almıştı. Atatürk'ün manevi mirası da, kendi deyişiyle, hiçbir dogmayı, sabit fikri değil, akıl ve bilimi rehber edinmektir. Gelecek için kalıcı olan hazır formüller değil, yöntemdir. Gerçekten, insanlığın, uygarlığın bütün tecrübesi ile, aklın, sağduyunun ışığı olmadan daha iyiye yol alamayacağımızı, tersine aklın yolundan sanal dünyalara saptıkça gerçek dünyamızı kaybedeceğimizi yakıcı deneyimlerle görüyoruz.

* * *

Birçok yurttaşımızın çığlığı duyuluyor.

Bütün sivil toplum kuruluşlarının, meslek örgütlerinin, bütün muhalefet partilerinin, AKP ve MHP'ye oy vermiş olanlar dahil bütün yurttaşların katılımıyla başkanlık rejiminden nasıl çıkılacağını hemen konuşmak lazım.

Erken seçim talebiyle yetinmeden bir yandan çalışmak lazım. Ne yapılabilir, ne üzerine çalışılabilir? Bir yandan başkanlık rejiminde, yeni kanunlarla, KHK'larla ya da kanunsuz yapılan uygulamaları kaydetmek, bir yandan da anayasadan, seçim kanununa, partiler kanununa, illerin köyleriyle büyükşehir olmasından, tarıma, çevreye, ormana, eğitime, ekonomiye, üniversitelere ve özerk kurumlara, dış politikaya, medyaya, fikir ve ifade özgürlüğüne, İstanbul Sözleşmesine her alanda yeni kanun tasarılarının partiler, sivil toplum örgütleri tarafından önerilmesi yurttaşlar nezdinde tartışmaya açılması lazım. TBMM'yi çalıştırma girişimlerini sürdürürken, araştırma soruşturma önergeleri reddedildiğinde partiler kamuoyuna açık şekilde kendi araştırma ve soruşturmalarını yürütmeli. Hukuk ihlalleri karşısında dayanışma, danışma, organize avukatlık desteği sürdürülmeli.

Bu rejim gidecek. Ayağımızı yere basalım. Hakikati, yanlışları, tedbirleri tespit etmeye, bu ülkeyi onarmak, kurumlarımızı yeniden kurmak için ne yapılması gerektiği üzerine çalışmaya başlayalım. Demokrasi içinde yapıcı tartışma ve çözüm üretme için çalışmaya başlayalım. Sonrasının iş birliği ile inşasına çalışmak, bu gayretle bir araya gelmek bu rejimin gidişini de sahneye koyacaktır.

Aklımızı başımıza devşirelim, aklımızı yüreğimize devşirelim.


*Ali Alpar, Bilim Akademisi üyesi, Sabancı Üniversitesi emeritus öğretim üyesi

Yazarın Diğer Yazıları

Lizbon depremi, bilmek, yapabilmek, kader

Önceden alınabilecek önlemler alınmamış, önlenebilecek kayıplar önlenmemiş ve sonrasında yapılabilecek etkili kurtarma organizasyonları yapılmamışken "kader" demek sorumluluk almamaktır

Umudun temelli olması için...

Umut, etkin uygulamalarla, açık bilgi ve iletişimle desteklenirse yaşar. Bilgiye dayanan, iyi uygulamaların sürdürülebilmesi, krizin aşılabilmesi için geleneksel patronaj mekanizmaları yerine sürdürülebilir sosyal politikalar ve doğru iletişim lâzım şimdi

Akbelen

Akbelen, güncel siyasi arenanın ortasında; muhalefet artık harekete geçmeli, yeni bir başlangıç için...