“Sonunda hayatta kalabilenler hikâyemizi anlatacaklar. Biz elimizden geleni yaptık. Bizi hatırlayın.”
Bu satırlar Gazze'nin kuzeyindeki Cebeliye kenti yakınlarında yer alan Avdet Hastanesi'nin normalde ameliyat takvim ve planlamalarının kaydedildiği beyaz panoya Dr. Mahmut Ebu Nuceyle tarafından 2023 yılının 20 Ekim günü İngilizce olarak yazılan satırlar. Dr. Nuceyle, bu satırları yazdıktan bir ay sonra, 21 Kasım günü İsrail uçaklarının üçüncü ve dördüncü katlarını bombaladığı hastanede, görevi başında Dr. Ahmed el Sahar, Dr. Ziyad el Tatari ve bazı sağlık personeli ile birlikte can verdi. İsrail’in Gazze’de aylardır süren kıyımı sırasında hayatını kaybeden pek çok meslektaşı gibi…
Onun “(…) Bizi hatırlayın” diye biten bu satırlarını Filistin’in Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Riyad Mansur BM’nin New York’taki 3 Ocak 2025 tarihli oturumunda, yani geçen cuma günü, gözyaşları içinde okudu ve ardından “Dünya bizi bu yazgıya terk etti. Anlatılan sadece bizim hikâyemiz değil, insanlığın ortak utancının da hikâyesidir,” dedi. Hesap verebilirlik ve dayanışma ihtiyacına vurgu yapan Mansur, BM’yi acilen harekete geçmeye çağırdı.
Ancak, ne “uluslararası toplum” ne de Birleşmiş Milletler harekete geçip İsrail uçakları ve tanklarının Gazze’de duraksamadan aylardır sürdürdüğü saldırıların önünü alabilmiş halde. 2025’e de kıyımla başlayan İsrail ordusu yeni yılın bu ilk gününde Cebeliye ve Bureyc’de 77 Filistinlinin ölümüne sebep oldu.
Sağlık Bakanlığı’nın geçen cuma günü yaptığı açıklamaya bakılırsa, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarında 7 Ekim’den beri hayatını kaybedenlerin sayısı 45 bin 658'e, yaralıların sayısı ise 108 bin 583’e ulaşmış durumda.
Gazze’nin hayati altyapı tesislerini yerle bir eden, halkı açlığa mahkûm eden ve tıbbi hizmet veren tesislerini çökerten İsrail güçleri 2024 yılının son günlerinde de Gazze’deki Kemal Advan Hastanesi’nin direktörü, 51 yaşındaki Hüssam Ebu Safiye’yi tutukladılar ve hastaneyi ateşe verdiler. Onun yıkıntılar arasında beyaz önlüğüyle İsrail tankına doğru ikonik yürüyüşü 2024 yılının hafızamıza kazınan en dramatik ve en utanç verici görüntülerinden biri oldu. Bu görüntülerin ardından İsrail askerlerinin o anda 350 kişinin bulunduğu hastaneyi boşalttırdığını ve doktorlarla sağlık personelini ve yaralıları dışarda toplayarak tutukladıklarını gördük.
İsrail ordusunun bombardımanlarda yaralanan Filistinlilerin hekim hizmetinin yanı sıra ilaç ve tıbbi malzemelere erişimini engellemek yönünde de bir çabası var. Gazze’deki Kemal Advan Hastanesi’nin Dünya Sağlık Örgütü’nden aldığı ilaç ve tıbbi malzemeleri sakladığı üçüncü katı bu kapsamda İsrail uçaklarınca daha önce bombalanmıştı. Şu an Gazze’nin kuzeyinde çalışır durumda olan sadece El Ehli Baptist Hastanesi’nin kaldığı söyleniyor. İsrail ordusu önceki gece de bu hastaneyi ve civarını meşalelerle aydınlattılar. Bu da diğer hastanelerde uyguladıkları kuşatma ve işgal planında sıranın Eh Ehli’ye geldiğine işaret. Joe Biden da giderayak son bir “kıyak” yaparak İsrail’e 8 milyar dolarlık askeri silah ve mühimmat paketine onay verdi. Paket tabii ki 155 mm’lik top mermilerinden saldırı helikopterleri için Hellfire AGM-114 füzelerine, savaş uçakları için AIM-120C-8 AMRAAM füzelerinden bombalara, Filistinlilerin tepesine inecek çok sayıda silah ve mühimmat içeriyor.
Daha önce de ifade getirdiğim gibi, tarih bu zulmü yaşatanları olduğu kadar bu zulüm karşısında susanları ve silahların susmasını sağlamaya çalışıyormuş gibi yapıp zulme kapı aralayanları cezalandıramayabilir, ama mutlaka hatırlayacaktır! Dolayısıyla Dr. Mahmut Ebu Nuceyle’nin ölmeden önce hastane panosuna yazdığı “bizi hatırlayın” çağrısı muhtemelen cevapsız kalmamış olacak. Ama bununla birlikte bütün bu saldırılar olup biterken hiçbir şey yapmamış olduğumuzu, aylarca tanık olduğumuz bu zulmü, kıyımı engelleyemediğimizi de ortak bir utançla hatırlayacağız. Bu büyük felaketin sonunda sahte itiraz ve göz yaşlarıyla değil ancak derin bir utançla bir araya gelebilirsek, insanlık adına belki ancak o zaman yeniden ümitlenebileceğiz.
Ama evvela, bir yıl önce İsrail saldırılarına 8 yaşındaki oğlunu kurban vermiş, buna rağmen Gazze’yi, görev yaptığı hastaneyi terk etmemiş, en zorlu şartlar altında ihtiyacı olanlara şifa dağıtma düsturuyla hareket etmiş Dr. Hüssam Ebu Safiye’nin tutulduğu cezaevinden kılına zarar gelmeden serbest kalmasının sağlanması gerekiyor. İsrail askerlerince diğer hastane personeliyle birlikte “Hamas ile iltisaklı” oldukları iddiasıyla tutuklanıp cezaevine konan Dr. Safiye’nin akıbeti insanlığımız için bir turnusol kâğıdı işlevi taşıyor artık! Onun işkence odalarıyla bilinen Sde Teiman Askeri Cezaeevi’nden ivedilikle serbest bırakılması sağlanmaz ise beyhudeliğimizden bir kez daha koyu bir şekilde utanmamız gerekecek.
Artık anlıyoruz ki, uluslararası toplumun İsrail ordu birliklerinin bu kıyımını durdurabilecek hiçbir askeri, hukuki ve iradi gücü yokmuş! Vicdan sahibi insanların da utancından başka hiçbir teçhizatı yokmuş meğer!
Oysa aylardır görüyoruz, İsrail güçleri beldeleri, mahalleleri, kampları, köyleri yerle bir ediyor ki, o bölgedeki insanların dönüp de başlarını sokabilecekleri bir yuvaları, bir vatanları kalmasın. Kimse, evim, okulum, hastanem, camim, kilisem diyemesin. “Doktorum” da diyemesin bir daha. O coğrafyanın tüm sivil yapıları içindeki insanlarla birlikte yok olsun ve geride kalanlar yaşadıkları toprakların topoğrafyasını bile hatırlayamasınlar!
Ama işte elbette sonunda ayakta ve hayatta kalanlar “hatırlıyorlar” ve “hikâyelerini anlatıyorlar.”
Yine de Dr. Mahmut Ebu Nuceyle ve arkadaşlarına onları ve hikâyelerini hatırlamaktan çok daha fazlasını borçluyuz!