10 Şubat 2025

USAID’den sonra imparatorun bağırsakları

“ABD tarihinin en büyük medya skandalı” dense de USAID olayının boyutları ve kollarının tahmin edilenin de ötesine geçtiği ve rejim değişikliği manipülasyonlarından uyuşturucu ticaretini yönlendirmeye kadar gittiği anlaşılıyor

Kimilerinin ABD tarihindeki en büyük medya skandalı olarak nitelendirdiği USAID olayına ilişkin ayrıntılar belirginleştikçe Washington’un yabancı ülkelerdeki medya manipülasyonunun boyutlarının muazzam denilebilecek ölçülerde olduğu da ortaya çıkıyor. Tabii Amerikalılar için mesele daha ziyade “elitler vergi mükelleflerimizin paralarını nerelere harcanıyormuş” gibi bir yaklaşımla sınırlı. Biraz daha spesifik olanlar için ise konu, “Kuzey Karolina’da kasırganın yol açtığı yıkım nedeniyle çadırda yaşamak durumunda kalan afetzedeler sadece 750 dolar alırken Chelsea Clinton USAID’den nasıl olur da 84 milyon dolar alır!” olabiliyor. Ancak rejimlerine müdahale edilen yabancı ülkelerde yaşayanlar için meselenin “tüyü bitmemiş Amerikan yetiminin hakkının yenmesiyle” sınırlı olmadığı da aşikâr.

CIA tarafından fonlanan Amerikan kuruluşlarının yardımlarının (!) yabancı ülkelerde nüfuz satın almak ve siyaseti biçimlendirmek için kullanıldığı bilinmeyen bir gerçeklik değil. Ancak bu kez George Soros’un “turuncu devrimleri” kendi cebinden fonlamadığı, bunun için USAID’den (United States Agency for International Development – ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı) yılların seyri içinde yüz milyonlarca dolar kaynak aldığı da ortaya çıkmış durumda. Bizzat hükümet kurumlarının resmî web sitelerinden teyit edebildiğim kadarıyla, Soros’un Açık Toplum Vakfı ile irtibatlı East-West Management Institute’e sadece USAID’den 266,3 milyon doların üzerinde kaynak aktarılmış bu yıllar boyunca. Şu an için iddia düzeyinde kalsa da şaşırtıcı bir diğer gelişme de USAID’nin küresel uyuşturucu ticaretinin de bir cephesi olarak faaliyet gösterdiği ve Latin Amerika’dan Afganistan’a uyuşturucu şebekelerini desteklediği.

Gerçi bu mevzu da biraz tanıdık. 1986’da ABD’de ortaya çıkan ve dünya genelinde büyük yankı uyandıran İran–Kontra Skandalı, Soğuk Savaş döneminin çok katmanlı doğasını gözler önüne sermişti. Skandal, İran’a silah satışından elde edilen gelirlerin Albay Oliver North liderliğindeki operasyonlarla Nikaragua’daki sağcı Kontra güçlerine aktarılması ve bu sürecin ABD Kongresi tarafından getirilen yasakları ihlal etmesi etrafında şekilleniyordu. Buna paralel olarak Kontraları desteklemek için Honduras’ta uyuşturucu trafiğinin yönlendirilmesi de söz konusu olmuştu. Dönemin ABD yönetimini zora sokan bu olay, Pentagon’un dış politika hedefleri doğrultusunda nasıl etik ve hukukî sınırları aştığını ortaya koyuyordu.

Uyuşturucunun üstünlüğünü teşvik

Dolayısıyla uyuşturucu trafiğinin yönetilmesi için geçmişte de hukuk sınırlarının dışına taştığı vakiydi ABD için. Ancak bu kez boyut çok büyük sanki. Eski bir istihbarat görevlisi olan Mike Benz’in iddialarına göre göre, USAID, CIA ile irtibatlı bir yapı olarak hatta on ayrı vakada görüldüğü üzere onun bir cephesi olarak faaliyet yürütüyor. Tanınmış Amerikalı gazeteci Tucker Carlson’a konuşan Benz’in verdiği bilgilere bakılırsa, dünya eroin ticaretinin yüzde 95’i Afganistan kaynaklı ve ABD Kongresi’nden yılda 56 milyon dolar bütçe alan (USAID bağlantılı bir yapı olarak) US Institute for Peace’in 2023’te Taliban rejimine uyuşturucu üretimini bırakmamalarını telkin etmesi bile söz konusu. Afganistan’daki haşhaş tarlalarının sulama projelerinin dahi USAID tarafından fonlandığını ileri süren eski istihbarat görevlisi, uyuşturucu trafiğinin bu teşkilatlar tarafından Afganistan ve Orta Doğu üzerinden nasıl yönlendirildiğini de aktarıyor.

Benz’e göre, CIA de örtülü operasyonları için kendi milyarlarca dolarının yanı sıra, USAID’in tarım, gıda, sanitasyon, yeniden yapılanma ve son zamanlarda iklim adına alıcı ülkelerdeki çıkar gruplarına dağıttığı yıllık 40 milyar dolarlık devasa parayı bile kullanmış durumda.

Bu arada, paçaları tutuşan karşı cephe de hareket geçiyor ve “uyuşturucu kartellerinin” terörist muamelesi görmesinin yanlışlığını Amerikan çıkarlarından dem vurarak dile getiriyorlar. New Yok Times, “How Labeling Cartels 'Terrorists' Could Hurt the U.S. Economy” (Kartelleri “Teröristler” Olarak Yaftalamak ABD Ekonomisini Nasıl Vurabilir?”) başlıklı bir yazı yayımlıyor, CATO Enstitüsü, “Trump Administration Shouldn’t Designate Drug Cartels as Foreign Terrorist Organizations” (Uyuşturucu Kartellerini Yabancı Terör Örgütü -FTO- “Olarak Tanımlamamalı” şeklinde bir makale kaleme alıyor. Malum, Trump yönetimi, bazı uluslararası suç örgütlerini ve uyuşturucu kartellerini yabancı terör örgütleri (FTO) olarak tanımlamak üzere bir süreç başlatmış ve bu amaçla 20 Ocak 2025'te bir yürütme emri yayınlamıştı. Dışişleri Bakanlığı'nın FTO listesinde henüz bir güncelleme yapılmadı.

Kisve, “hukukun üstünlüğü”

1961’de Başkan John Kennedy tarafından kurulan USAID, 100’ün üzerinde ülkede CIA ile ortaklaşa istihbarat faaliyeti gösteriyor. USAID’in fonlama gerekçeleri bazen Gürcistan'da olduğu gibi “hukukun üstünlüğünü teşvik etmek”, Uganda'da olduğu gibi “sivil toplumu güçlendirmek,” Arnavutluk’ta olduğu gibi “herkes için adaleti kolaylaştırmak” ve Sırbistan örneğinde olduğu gibi Avrupa Birliği ile “katılım görüşmelerini ilerletmek” şeklinde ifade edilmiş olsa da paralar pek öyle “masum” işlerde kullanılmıyor.

Arnavutluk örneğinde olduğu gibi, ülkede yargının ele geçirilmesini sağlayacak bir “yargı reformu” fabrika edilmesinde kullanılabiliyor.

(Kuzey) Makedonya örneğinde olduğu gibi, ülkenin medya ortamının şekillendirilmesinde kullanılabiliyor.

Ukrayna örneğinde olduğu gibi yasal hükümetin liderini hedef almakta, onu devirecek bir darbenin fonlanmasında ya da ABD bağlantılı bir firmayı soruşturmaya kalkan yargıcın işten el çektirilmesinde kullanılıyor.

Etiyopya örneğinde olduğu gibi, “gıda yardımı yapıyor, açları doyuruyoruz” diyerek yardım tırlarını silahlı gruplara göndermekte kullanılabiliyor.

Suriye örneğinde olduğu gibi, “savaşta yersiz yurtsuz kalmışlara gönderiyorum” diyerek el-Kaide bağlantılı gruplara 10 milyon doları aşan gıda desteği yapmakta kullanılabiliyor.

Gürcistan örneğinde olduğu gibi, ülkedeki seçim sonuçlarını etkileyecek nüfuz satın almak için “Assistance to Europe, Eurasia and Central Asia” (AEECA) programı aracılığıyla bazı sivil toplum örgütlerine 2023’te 88 milyon dolar göndermekte kullanılabiliyor.

Yine Ukrayna örneğinde olduğu gibi, “bağımsız” sıfatı ile öne çıkan 10 medya organından 9’unu fonlamakta, Ukrayna Dijital Dönüşüm Bakanlığı’nı neredeyse bordrolarına almakta kullanılabiliyor.

Ayrıca, USAID’in Venezuela, Nikaragua ve Bolivya’da “renkli devrimler” gerçekleştirmek üzere darbe girişimlerini teşvik etmek gibi faaliyetlerde de bulunduğu ileri sürülüyor. Ajansın sadece 2023 yılında 30’un üzerinde ülkede 6 bin 200 gazetecinin eğitim alması ve desteklenmesi için fon sağladığı, devlete bağlı olmayan 707 haber kuruluşu ile medya alanından 279 sivil toplum kuruluşuna yardım sağladığı biliniyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’ne (RSF) bakılırsa, teşkilat “bağımsız medya ve özgür bilgi akışı” için 2025'te yaklaşık 268,4 milyon dolar bütçe ayırmıştı.

Ne olmuştu?

USAID skandalı geçtiğimiz ay patlak verdi. Hatırlanacağı gibi, ABD Başkanı Donald Trump 21 Ocak'ta başkanlık görevine başlamasının hemen ardından dış yardımları donduran bir kararnameye imza attı. Kararnamede, ABD'nin, yabancı ülkelerdeki kalkınma yardımı programlarından sorumlu tüm bakanlık ve kurumların dış ülkelere yapacağı ödemelerin kesileceği, programların ABD dış politikasıyla uyumunun değerlendirilmesi için 90 günlük inceleme süresinin başlatıldığı kaydedildi. ABD Dışişleri Bakanlığı da 27 Ocak'ta Bakanlık ve USAID tarafından finanse edilen tüm dış yardımların durdurulduğunu açıkladı.

Trump’ın Hükümet Verimliliği Departmanı'nın (DOGE) başına getirdiği Elon Musk’a bağlı personel USAID binasına giderek gizli bilgilerin tutulduğu bir nevi “kozmik odaya” girmek istemiş, ancak güvenlik görevlisi izin vermemişti. USAID yöneticileri ile yaşanan sorunun akabinde Musk, USAID çalışanlarının toptan “idari izne çıkarıldığını” duyurmuştu. Ajansın sosyal medya hesapları da kapatılmıştı. Musk, bu gelişmelerin ardından “suç örgütü” olarak tanımladığı USAID'in kapatılması gerektiği yönünde Başkan Trump ile aynı paralelde açıklamalarda bulunmuştu. Son olarak geçen perşembe akşamı Trump yönetiminin küresel ölçekte 10 binin üzerinde çalışanı olan teşkilatın personel sayısını 294’e indirmeyi planlandığı Reuters kaynaklarınca ileri sürülmüştü.

Gerçek “Demokrat” Trump mı?

Ha, diyeceksiniz ki Trump bunları gerçek “Demokrat” kendisi olduğu için ve ülkesindeki “derin devleti” ortadan kaldırmak için mi yapıyor? Malum, Trump Beyaz Saray’a yerleşmeden önce, yola “haydut bürokratları görevden alma yetkisini ABD Başkanı’na geri veren 2020 yönetmeliğini yeniden geçerli kılmakla ve ulusal güvenlik ve istihbarat aygıtındaki tüm yolsuz aktörleri temizlemekle” koyulacağını söylemişti. Dolayısıyla bütün bu yaşananlar Trump’ın ülkedeki Derin Devleti ortadan kaldırma arzusunun bir tezahürü olabilir mi?

Pek sanmıyorum.

Gazze’yi Filistinlilerden temizleyerek adeta bir Costa Brava yaratmak istediğini dile getirmiş, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne yaptırım uygulama kararı almış birinin istihbarat aygıtının “bağırsaklarını temizle” iddiasıyla, “etik” ve “demokratik” karakter taşıyan bir saikle hareket ettiğini düşünmek saflık olabilir. Trump, bir zamanla önünü tıkayan, hatta kendisine kurşun atan, attıranlardan intikamını almak istiyor. Beraberinde ABD şirketinin genel giderlerini de azaltarak bir taşla iki kuş vurmuş oluyor. Trump için devlette kendi kadrolarını “derinleştirmek” büyük ihtimalle daha öncelikli olacaktır.

Daha önce de, “Masum liberallerin gözyaşları ve pragmatik plütokrat” başlıklı T24 yazımda ifade ettiğim gibi, Trump önceki başkanlardan farklı bir kişilik. Susmayıp “oyunu ele veren” yani ABD’nin gerçek maskesini bize gösteren bir Başkan. Daha her şeyi görmüş de sayılmayız. Bakalım bu oyunda daha neler göreceğiz?

Trump’ın hiç sevmediği Keir Starmer’ın İngiltere’sinde de rejim değişikliği görebilir miyiz, dersiniz?

Ya da Washington Büyükelçisi Andreas Michaelis’in kaleme aldığı 5 sayfalık uyarı notunda ülke için alarm zillerinin çaldığı ifade edilen Almanya’da rejim değişikliği mümkün olur mu?

Olabilir mi bütün bunlar? Yani ABD’nin en iyi dostları da ondan birer darbe yiyebilir mi?

Hemen “o kadar da olmaz,” demeyin. Dünya enteresan günlerden geçiyor ve “her an her şey olabilir!” Hiçbir şey olmasa bile, karşılıklı ifşaatla imparatorun bağırsaklarının detaylı bir fotoğrafını görmüş olabiliriz.

Yazarın Diğer Yazıları

Umut güneyden yükseliyor

Ailelerin yüzde 41'inin kendilerine ait olmayan Filistinli çocuklara bakmak durumunda kaldığı bir kıyımın yaşandığı Gazze’de olup bitenlere birileri Batı’da gözlerini kaparken, küresel Güney’i temsil eden başka birileri hak hukuk talebiyle öne çıkıyor!

ABD CEO’sundan sopa ve havuç taktiği

Trump, ulusal borcu GSMH’sinin yüzde 100’üne ulaşmış ülkesinde icraatlarına gümrük vergisi tehditleri, yükseltilmiş harcama hedefleri ve gasp dayatmasıyla koyuldu. Her şey, imparatorluğun ulusal borcunu “uluslararası topluma” ödetmek için!

Geldiler, kıydılar ve gittiler!

Sırf kendi anlattıkları bile Beyaz Saray’a veda eden “Jenosit Joe’nun” Gazze’de olup bitenlerin bir savaş değil, bir soykırım olduğunu başından beri bildiğini ama bu kıyımı durdurmak yerine o ateşe bir yılı aşkın süre odun taşımayı seçtiğini kanıtlamaya yetiyor

"
"