04 Kasım 2024

Muhammed’in 117 cenazesi, ABD’nin B52’leri var

Gazze’de 118 kişilik bir sülalenin ayakta kalan tek üyesi Muhabbed Nebil, İsrail bombardımanlarında hayatını kaybeden 117 akrabasını aynı gün enkaz altından çıkarıp toprağa vermenin acısını yaşarken ABD’nin B52 stratejik bombardıman uçakları da İsrail’e destek için bölgeye geldi

İsrail ordusu, şiddetli saldırılar altında tuttuğu Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahiya kentinde zorlu hayat şartlarıyla karşı karşıya bıraktığı Filistinlileri bölgede çalışır  durumda tutulan son hastaneyi de bombalayarak göçe zorlarken geride kalanlara büyük acılar tattırıyor. Bunlardan birine El Cezire muhabiri Enes el Şerif’e konuşurken, Youtube üzerinde denk geldim. Adı Muhammed Nebil İsa Bereket Ebu Nasır. İsrail güçleri ona aynı acıyı 117 kez tattırmış.

Muhammed, dört haftadır İsrail askerlerinin kuşatması altında olan Beyt Lahiya’da çaresizliğin en koyusu içinde hayatta kalma savaşımı veren Filistinlilerden birisi sadece. Muhammed’i, diğer Filistinlilerden ayıran, soy, hısım, akrabalık ilişkisiyle bağlı olduğu yakınlarından toplam 117 kişinin cansız bedenini enkaz altından çıkararak toprağa vermek zorunda kalmış olması.

Röportajda bombardımanlar ardından yaşadıklarını şöyle anlatıyor Muhammed : “Sivil savunma ekiplerine de sağlık hizmetleri personeline de haber verdik ancak yoğun bombardımandan ötürü hareket edemediklerini ve gelemeyeceklerini söylediler. Ailemin, amcalarımın, kuzenlerimin cenazelerini, toplam 117 aile üyesini enkazdan çıkardım. Neyse ki diğer mahalle sakinleri destek verdi bana. Onları buradaki iki ayrı toplu mezara gömmek durumunda kaldım.”

Bütün sülaleden geriye sadece kendisinin hayatta kaldığını söylüyor Muhammed. Bir tek o yaşıyor artık. Tarihte aynı gün 117 cenazesini birden enkazdan alıp toprağa veren başka biri var mıdır, bilmiyorum. İsrail Muhammed’in daha ne kadar yaşamasına izin verir, onu da bilmiyorum. Belki acısını olabildiğince çok insana anlatsın ve ibret olsun diye yaşamasına izin verecek, hiç bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey, bu kıyım karşısında kendisini bu denli beyhude hisseden insanlar olarak hiçbir şey yapamamanın utancının vicdan sahipleriyle çok uzun yaşayacağını sanıyorum.

Bu arada kendisiyle röportaj yapan El Cezire muhabiri Enes el Şerif de İsrail’in Cebeliye mülteci kampına düzenlediği bombardımanlarda babasını kaybetmiş. El Cezire’nin 7 Ekim’den bu yana İsrail saldırıları altında akrabalarını yitiren dördüncü muhabiri Enes. Ailesini güvenli olmadığı için bölgeden tahliye edip yakınlardaki bir Birleşmiş Milletler (UNRWA) okuluna yerleştirmişler. Ancak 65 yaşındaki baba sağlığı evini terk etmeye elvermediği için geride kalmış. Ve geçen pazartesi günkü bombardımanlarda baba hayatını kaybetmiş.

Ve tabii onunla birlikte çok sayıda çocuk da.

1 yaş altı 786 çocuk

Geçen gün BM’nin Avustralyalı bir uzmanının basın toplantısında ağzından duydum şu rakamları: “Gazze’de 13 bin 319 çocuk İsrail askerleri tarafından öldürüldü. Bunların 786’sı 1 yaşının altında. Çocuklar değil terörist olan, İsrail!”

Filistin Sağlık Bakanlığının iki gün önce yaptığı açıklamaya bakılırsa, 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de öldürülen Filistinlilerin sayısı ise 43 bin 314'e yükselmiş. Yaralıların sayısı ise 102 bin 19.

İsrail ordusunun bombardımanlarda yaralanan çocukların ilaç ve tıbbi malzemelere erişimini engellemek için de bir çabası var. Bunun için Gazze’deki Kemal Advan Hastanesi’nin Dünya Sağlık Örgütü’nden geçtiğimiz günlerde aldığı ilaç ve tıbbi malzemeleri sakladığı üçüncü katını dahi bombaladı İsrailliler.

1949'da imzalanan ve 1950'de yürürlüğe giren Dördüncü Cenevre Sözleşmesi, savaş bölgelerinde ve işgal altında yaşayan sivilleri korumayı taahhüt ediyordu. İsrail hükümeti Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’ni imzalamasına rağmen parlamentosu yasal olarak sözleşmeyi onamamıştı. Dolayısıyla İsrail hükümetinin yerine getirmediği sorumluluğu, 1948 sonrasında yerlerinden yurtlarından edilmiş Filistinlilere sağlık, eğitim ve diğer temel hizmetleri kapsayan birçok alanda hizmet ve koruma sağlama misyonunu Batı Şeria, Gazze, Ürdün, Lübnan ve Suriye’deki 18 binden fazla çalışanı ve ofisiyle Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) veriyor.

Bir anlamda, UNRWA İsrailli vergi mükelleflerinin son 64 yılda milyarlarca dolar tasarruf etmesini sağlamış da bir örgüt. Ama onların da bu çabası karşılıksız (!) kalmıyor. İsrail, Filistinli mültecilere hizmet vermek üzere Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından yetkilendirilmiş tek kuruluş olan UNRWA’yı da hedefe koymuş durumda. 7 Ekim 2023’ten 2024 Eylül’üne kadar İsrail askerleri tarafından öldürülen BM personeli sayısı 212.

Aslına bakarsanız Beyt Lahiya ile Meşru Beyt Lahiya bölgeleri Gazze Şeridi'nin kuzeyinde bölgenin sakini ve yerinden edilmiş Filistinlilerin tutunmaya çalıştığı son yerler arasındaydı. Şimdi orası da Filistinlilerden “arındırılıyor.”

Daha önce dile getirdim, bir kez daha ifade edeceğim:

Tarihte bir ülkenin yüzde 80’inin yok edildiği, nüfusun yüzde 100'ünün yerinden edildiği ve ölümlerin yüzde 50'sinin çocuklardan oluştuğu başka bir savaş yaşandı mı, bilmiyorum. Ama bizim tanık olduğumuz ilk! Ve bunun soykırımdan daha doğru bir tanımı da yok, sanıyorum.

Lübnan’daki “ağır” ilerleme

Bu arada, herkes İsrail ordu birliklerinin Gazze’de olduğu gibi Güney Lübnan’da da ağır ilerlediğini söylüyor. 50 bin civarında İsrail askerinin Lübnan sınırını sadece birkaç km kat edebilmiş olmasında Hizbullah’ın sağlam bir direniş sergiliyor olmasının payı büyük elbette. Ancak İsrail askerlerinin kara harekâtında “ağır kalmasının” temel bir başka sebebi olduğu kanısındayım: İsrail ordu birlikleri Hizbullah güçlerinin mevzilerini bularak onları tecrit ya da imha etmeye dönük bir operasyon yürütmüyor Lübnan’ın güneyinde. İsrail ordu birliklerinin bir tane hedefi var: Gazze’de olduğu gibi Lübnan’ın güneyinde taş üstünde taş bırakmamak.  

Beldeleri, mahalleleri, kampları, köyleri en küçük yerleşimine dek yerle bir ediyorlar ki, o bölgedeki insanların dönecek bir yeri kalmasın. Kimse, evim, okulum, hastanem, camim, kilisem diyemesin bir daha. O coğrafyanın tüm sivil yapıları yok olsun ve geride kalanlar yaşadıkları toprakların topoğrafyasını bile hatırlayamasınlar! Gerektiğinde kolayca ilhak edilebilsin.

Tarih bu zulmü yaşatanları olduğu kadar bu zulüm karşısında susanları ve silahların susmasını sağlamaya çalışıyor gibi yapanları cezalandıramayabilir, ya da biz görmeyebiliriz belki ama mutlaka hatırlayacak!

Bütün bunlar yaşanırken ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM), “Minot Hava Kuvvetleri Üssü'nün 5. Bombardıman Filosu’ndan kalkan B-52 Stratofortress stratejik bombardıman uçaklarının Orta Doğu’ya ulaştığını” geçen gün duyurdu. Daha önce, İran'ı kendisini vuran İsrail'e karşı başka bir misilleme saldırısı başlatmaması konusunda uyaran ABD’ye nükleer ve konvansiyonel saldırı kabiliyeti sağlayan uçaklar bunlar. Sekiz jet motora sahip B-52’ler, uzun menzilleri, yüksek görev kabiliyeti oranları, geniş yük kapasiteleri ve hem nükleer hem de konvansiyonel hassas silahları uzaktan kullanma yetenekleriyle biliniyorlar.

Biz onları Vietnam, Kamboçya ve Laos’taki halı bombardımanları ve napalm operasyonlarıyla hatırlıyoruz.

İsrail şimdi daha bir güvenle sürdürebilir işgal operasyonunu!

Yazarın Diğer Yazıları

Orta Doğu’da Arap sonbaharı

Batı’nın lacileri giydirdiği neo-Ladinist Colani güçlerinin Şam’a girmesi ve Esad’ın ülkeyi terk etmesinin ardından Suriye’de bir dönem bitti. Muzafferlerin sevinç çığlıkları yanıltmasın, kötü günler bitmiş ve şimdi sırada daha kötü günler de olabilir

Savaşın ekseni Türkiye sınırına dayanırken

İlk bakışta Lübnan ateşkesi akabinde, İran-Hizbullah ikmal hattını kesmeye yönelik bir hamle gibi görünen Suriye’deki cihatçı taarruzu en çok Tel Aviv’i sevindirmiş olabilir ama en çok Şam’ı mı, Tahran’ı mı, yoksa Ankara’yı mı üzecek, bunu söylemek için çok erken

‘Bibi’yi tutuklayanı yakarız’

“Kurallar temelli uluslararası düzen”, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ile Gallant hakkında alacağı tutuklama kararını önce 5 ay geciktirdi, şimdi de “sakın ha, tutuklarsanız yakarım sizi” deme yolunu seçiyor

"
"