Suriye’de dikkatler son bir aydır yoğun bir şekilde Fırat’ın doğusuna çevrilmiş ise de, aslındaki ülkedeki en ağır çatışmalar Fırat’ın batısında yaşanıyor. Uluslararası gözlemciler her ne kadar son dönemlerde Ankara’nın desteklediği “Suriye Milli Ordusu” bileşenlerinin Rasulayn kırsalında (Tel Temir istikametinde) ve Tel Abyad kırsalında (Ayn İssa istikametinde) giriştikleri çatışmalara odaklandıkları için, gerçekte en yoğun ve en kanlı çarpışmalara sahne olan İdlib kırsalındaki Kabani (Kıbeyne) köyü civarında Suriye Arap Ordusu ile Selefi cihatçı güçler arasında yaşanan savaş ve şiddeti gözden kaçıyor.
Hatırlanacağı gibi, Suriye Savaşı’nın seyrine ilişkin kimi öngörülerimi dile getirdiğim Ağustos ayı tarihli bir T24 yazımda, “İdlib’in kale kapısı” olarak adlandırılan Han Şeyhun’un denetimini ele geçiren Rusya desteğindeki Suriye Ordusunun, bundan sonra önceliği daha batıdaki Kabani köyüne verebileceğini söylemiştim. Yazıda özetle, “Şam Yönetimi Han Şeyhun’ın ardından aynı hat üzerinden kuzeye, Maaret’un Numan’a doğru ilerlemek yerine, daha batıda, Lazkiye’nin kuzeyindeki yüksek rakımlı bir köy olan Kabani’yi alarak stratejik avantaj yakalamak isteyebilir ve bu şekilde Batı İdlib kırsalında önemli bir yerleşim olan Cisr’uş Şuğur’u tehdit edecek bir konuma gelmeye çalışabilir,” demiştim.
Nitekim İdlib bölgesinde son haftalarda meydana gelen gelişmeler tam da tahmin ettiğimiz istikamette ve giderek yoğunluğunu artırır bir tarzda, Türkiye sınırına en fazla 15 km mesafede olan Kabani mihverinde seyrediyor. Dünyanın dikkatinin Fırat’ın doğusundaki Barış Pınarı Operasyonu’na, onun siyasi, askeri ve insani sonuçlarına odaklandığı bir dönemde, Fırat’ın batısında ve de “burnumuzun hemen dibinde” -bizim de pek dönüp bakmadığımız- bakın neler olup bitiyor:
BİR) Aslında Suriye Ordusu, Lazkiye’nin kuzeydoğusundaki Cebel el Akrad (Kürt Dağı) olarak bilinen dağlık kesimleri tutarak El Gâb ovasına hâkim bir noktaya yerleşmeye ve böylelikle Lazkiye - Halep otoyolunun 70. km’sinde yer alan, ayrıca ülkedeki ticaret yolları şebekesi içinde önemli bir durak olan Cisr’uş-Şuğur kasabasına hâkim bir mevkide çok önemli bir gedik açmaya çalışıyor.
İKİ) Bu çerçevede, Rus uçakları Züveyka (1154 mt.) gibi yüksek tepelerle çevrili, askeri operasyon açısından zorlu bir coğrafyada yer alan Kabani köyü civarındaki cihatçı mevzilerini ve buraların ikmal yollarını aylardır bombalıyor.
ÜÇ) Rusya ve Suriye Hava Kuvvetleri’ni bağlı savaş uçakları ve helikopterler tahrip gücü yüksek füzeler ile sadece Kabani köyü ile Cisr’uş-Şuğur kasabasını değil, bölgedeki el-Canudiye, el-Hassaniye, Bidama ve Mişmişan beldelerini de hedef alıyor.
DÖRT) Kuzeybatı Hama kırsalındaki Curin köyünde konuşlu Suriye Arap Ordusu birlikleri de, Cisr’uş-Şuğur kasabasını ağır top ve roket atışları ile vuruyor.
BEŞ) Ve Suriye Arap Ordusu’na bağlı birlikler bu şekilde zayıflatılmaya çalışılan Kabani’ye karadan saldırı girişimlerinde bulunuyor.
Suriye Ordusu’na bağlı birliklerin cihatçı gruplara karşı gerçekleştirdiği bu girişimler bölgede hâkim durumda olan “Heyet Tahrir’uş Şam” (HTŞ) örgütü ile büyük ölçüde Uygurlardan oluşan, el Kaide bağlantılı “Türkistan İslam Partisi” (Ḥizb ül-Islâmi el-Türkistani -TİP) militanlarınca her defasında püskürtüldü.
Cisr’uş-Şuğur “hayalet kasabaya” döndü
Suriye Arap Ordusu’na bağlı birlikler Kabani’yi ele geçirip bu yüksek mevkiden El Gâb ovasına hâkim bir noktaya konuşlanabilirlerse, en fazla 15 km mesafede olan Cisr’uş Şuğur da menzilleri içine girecek. M4 otoyolunun denetimini sağlamak da kolaylaşacak. Cisr’uş-Şuğur savaş öncesinde 45 bin civarında nüfusa sahip bir kasaba. Ancak 2011’den bu yana yaşanan çatışmalardan ötürü halkın yüzde 90’lık kesiminin bölgeyi terk ettiği ve Cisr’uş-Şuğur’un artık bir “hayalet kasaba”ya döndüğü ileri sürülüyor.
Bölgeye her ne kadar HTŞ örgütü hâkim ise de geniş bir Orta Asya kökenli yabancı savaşçı havuzuna sahip TİP de hem Cisr’uş-Şuğur bölgesinde hem de İdlib’in Türkiye sınırına yakın noktalarında Suriye Ordusu’na karşı savaşıyor.
İlk silahlı çatışmalarla 2011’de tanışan ve hükümet otoritesinin kısa süre içinde yitirildiği Cisr’uş-Şuğur’da denetim 2012 başında lokal unsurların başat olduğu, muhalif Özgür Suriye Ordusu’nca (ÖSO) sağlanmıştı. Ancak daha sonra el Nusra Cephesi, Türkistan İslam Partisi, Ensareddin ve Ahrar’uş Şam gibi o günlerde tamamı El Kaide’ye biat eden ve yabancı savaşçıların yoğunluğuyla dikkat çeken Selefi cihatçı yapılanmalardan oluşan bir ittifak, 25 Nisan 2015’te kasabanın denetimi ele geçirdi. O tarihten sonra 3 bin 500 civarında Uygur savaşçının sınırdan sahte pasaportlarla ülkeye sokulup iskân edildiği ileri sürüldü. Kasabanın asli sakinlerinden geriye kalanların da peyderpey bölgeyi terk ettiği biliniyor. Çin’in Sincan Özerk Bölgesi olarak da bilinen “Doğu Türkistan” coğrafyasından bölgeye “cihat için” savaşmaya gelen Türkistan İslam Partisi militanı Uygurlar bir ara Şam Yönetiminin kontrolündeki Ebu Zuhur hava üssünün kontrolünü de ele geçirmişti. Yakın bir zamanda örgütler arasında yeniden bir ayrışma, yeni ittifaklar oluşturma süreci ve akabinde silahlı çatışmalar yaşandı. Ardından da İdlib’in yüzde 90-95’i gibi Cisr’uş-Şuğur ve civarı da (eski el Nusracı örgüt) HTŞ’nin (ve TİP’in) denetimine girdi.
Suriye Arap Ordusunun Cisr’uş-Şuğur’u geri alma çabaları bu yılın Ağustos ayı sonlarında yoğunlaşmaya başladı. Cihatçıların Kabani mihverinde yoğunlaşan bu çatışmalarda 25 Ağustos 2019 tarihinden itibaren ilk kez güdümlü tanksavar füzeleri (ATGM) kullanmaya başladığı da rapor edildi. Hükümet kuvvetlerinin ilerlemesinin hızını kesen bu modern silahlar hem 4. Zırhlı Tümen’e ait bazı zırhlı araçları kullanılamaz hale getirmiş hem de Suriye ordu birliklerine ilk kez 25 Ekim’de zayiat verdirmişti.
26 Ekim’de de HTŞ ve TİP militanları Kabani’nin güneyindeki Zuvayke tepesini ele geçirmeye çalışan İran destekli İmam Rıza Kuvvetleri’ne mensup askerlere geçit vermemiş ve çok sayıda kayıp vermelerine yol açmıştı.
Ağustos ayından bu yana cephedeki çok sayıda saldırısı püskürtülen, pek çok zırhlı aracını yitiren Şam Yönetimi’ne bağlı birlikler Kabani ısrarından vaz geçmiş değiller. Kasım ayının 8’inden bu yana gece görüş teçhizatı da kullanmaya başladığı ileri sürülen hükümet kuvvetlerinin yoğun ateş hattında kalan cihatçıların epeyce yorgun düştüğü bir gerçek. Dolayısıyla Hükümet birliklerinin Kabani cephesinde önümüzdeki haftalarda ilerleme kaydetmesi ve Züveyka tepesini ele geçirmesi bölgeyi yakından takip edenler açısından çok da sürpriz olmayacaktır.
Ankara’nın başı ağrıyabilir
Rusların Han Şeyhun’dan sonra Lazkiye’nin kuzeyine ağırlık verebileceklerini düşünmemizdeki sebeplerden biri, bu şekilde el Gâb ovasına ve bu ova üzerindeki Cisr’uş-Şuğur kasabasına hâkim bir konuma geçebilecekleri idiyse de, bir sebep te, Rusya’nın Hmeymim Hava Üssüne bu bölgeden insansız hava araçlarıyla yapılan saldırılardan çok rahatsız olmasıydı.
Rusya Federasyonu Savunma Bakanlığı yetkilileri son olarak Ağustos ayında meydana gelen saldırı sonrasında bu konuyu Türk meslektaşlarına iletmiş ve Ankara’yı Soçi mutabakatındaki yükümlülüklerine uymaya ve çatışmasızlığı sağlamaya davet etmişti.
Bu arada hemen hatırlatalım ki, Cisr’uş Şuğur’un hemen güneybatısında İştebrak köyü yakınlarında TSK’nın bir gözlem istasyonu var. Eğer Ankara ile Moskova Kabani’nin cihatçıların elinden alınacağı güne dek bu gözlem istasyonlarının akıbetine dair bir çözüm bulamazlarsa, bu istasyon da tıpkı Han Şeyhun yakınlarındaki Morek gözlem noktası gibi Suriye ordu birliklerince kuşatılabilir.
İştebrak’ın Suriye hükümeti için Morek’ten farklı bir anlamı da var. Alevilerin çoğunlukta olduğu bu köyde Nusra Cephesi militanları Nisan 2015’te Alevi katliamı gerçekleştirmiş ve 200’ün üzerinde yöre insanını öldürmüştü. Dolayısıyla, 2018 yılı Mayıs ayından bu yana İştebrak’ta bir gözlem noktasına sahip olan Ankara için şartlar, o gün geldiğinde Morek’tekinden daha da hassas olabilir.
twitter: @akdoganozkan