25 Kasım 2024

‘Bibi’yi tutuklayanı yakarız’

“Kurallar temelli uluslararası düzen”, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ile Gallant hakkında alacağı tutuklama kararını önce 5 ay geciktirdi, şimdi de “sakın ha, tutuklarsanız yakarım sizi” deme yolunu seçiyor

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında 5 ay gecikmeyle aldığı 21 Kasım tarihli tutuklama kararı Batı'da farklı tepkilere yol açtı.

Birkaç ülke mahkemenin bağımsızlığına saygılarını vurgularken, bazıları da İsrail'e desteklerini dile getirdi. ABD ise bildiğiniz gibi: Jenosit Joe’nun halen başkanlık koltuğunda oturduğu ülkede bazı Cumhuriyetçi senatörler, İsrailli siyasetçilerin tutuklanmasına yardım edecek herhangi bir ülkeye yaptırım uygulama hazırlığı yapıyorlar. Bir ara yeni Trump kabinesinin olası Dış İşleri Bakanlığı makamı için de adı geçen eski CIA Direktörü ve eski Bakan Mike Pompeo, “Yolsuz UCM’nin İsrail'e karşı verdiği tutuklama kararlarını uygulamaya çalışan herhangi bir ulus ağır sonuçlarla karşı karşıya kalmalıdır,” buyurdu. Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak atayacağı Mike Waltz ise 20 Ocak’ta yemin ederek göreve başlayacak olan “yeni ABD yönetiminden UCM’nin anti-Semitik önyargılarına karşı güçlü bir karşılık” beklenmesi gerektiğini dile getirdi.

İsrail şaşırtmadı ve Mahkeme’yi “anti-semitizm” ile suçladı. Cumhurbaşkanı Yitzhak Herzog, sosyal medya hesabından “UCM’nin Hamas için insan kalkanına dönüştüğünü” bile iddia etti.

Netanyahu’ya 5 ay zaman kazandırdılar

Galiba bu işte en sinsi tarihi rolü İngilizler oynadı. Aslına bakılırsa, Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netanyahu ve Gallant için tutuklama emrini, buna temel teşkil eden “makul şüphe” kararını aldıkları Mayıs ayından hemen sonra çıkaracaktı. Tabii İngilizler Netanyahu’ya Gazze’deki kıyım uygulamasında zaman kazandıracak bir kurnazlığa kalkışmasaydı.

Şöyle oldu, takip ettiğim kadarıyla: İngilizler 10 Haziran 2024 tarihinde tutuklama kararını geciktirecek bir adım attılar. Mahkeme’nin İsrail’in savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarıyla ilgili soruşturmasında İsrail uyruklular üzerindeki yargı yetkisine “amicus curiae” sıfatıyla hukuki mütalaa sunmak amacıyla bir itiraz dilekçesi sunma talebinde bulundu o gün İngilizler.

Mahkeme’nin 2021 tarihli bir kararına atıfta bulunuyorlardı bunu yaparken. Üç yıl önceki karara istinaden özetle diyorlardı ki; bir UCM savcısı İsrail vatandaşlarına yönelik bir tutuklama kararı çıkartmak isteğinde, önce Filistin Yönetimi'nin UCM’ye katılmaya yönelik talebinin Oslo Anlaşmaları’nın ihlali anlamına geleceğine yönelik İsrail tarafından yapılmış itirazın nihai karara bağlanması gerekiyor. Dolayısıyla, bir İsrailliyi tutuklamak istiyorsanız, önce o mevzuyu karara bağlamanız lazım.

Bununla tutuklamaya gidecek sürece ket vurulmuş oldu. 27 Haziran’da Mahkemenin Ön Yargılama Dairesi, dilekçesini sunması için İngiltere’ye 12 Temmuz'a kadar süre verdi. UCM’nin diğer üye devletlerinin de isterlerse 12 Temmuz’a kadar benzer mütalaalar sunabilecekleri ifade edildi.

Bu, kısaca “Bibi” olarak da anılan Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant için tutuklama kararı çıkarılıp çıkarılmayacağına ilişkin karar alma sürecinin, İngiltere’nin söz konusu itirazını sonuca bağlayana kadar askıya alınması anlamına geliyordu.

Aslına bakılırsa, o tarihlerde İngilizlerin olaya bu şekilde müdahil olmalarının tutuklama kararlarını çok da geciktirmeyeceği düşünülüyordu. 27 Haziran 2024 tarihli The Times of Israel gazetesinde konuyla ilgili yer alan bir haberde adı geçen Kudüs İbrani Üniversitesi hukuk ve teknoloji kürsüsünde öğretim görevlisi ve Tachlith Enstitüsü'nde program direktörü Dr. Tal Mimran’a bakılırsa, karar UCM’nin Netanyahu ve Gallant’ın tutuklanmalarına yönelik emir çıkartma sürecini çok uzun süre geciktirmeyecekti.

Hatırlayalım, UCM Başsavcısı Kerim Han, Netanyahu ve Gallant hakkında “imhaya sebep olma, savaş yöntemi olarak açlığa sebep olma, insani yardım malzemelerinin ulaştırılmasını engelleme, çatışmalarda sivilleri kasten hedef alma” gibi hususlarda suç işlediği şüphesi oluştuğu için tutuklama emri talep ettiğini duyurduğunda Gazze Kıyımı 227. gününe girmiş, tarih 20 Mayıs 2024 olmuştu. Tutuklama kararı ise ancak 21 Kasım tarihinde çıkarılabilmişti. Sonuçta İngilizler mahkemeyi 5 ay oyalamış ve Netanyahu’ya biraz daha savaş suçları işleyebilmesi için 5 ay ek süre satın almışlardı.

Her neyse, 5 ay sonra da olsa tutuklama emirleri çıktı. Şimdi gelelim tepkilere…

‘Hele bir tutuklayın, yakarım!’

İngiltere Başbakanlık Ofisi Sözcüsü, UCM'nin, İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkında çıkardığı tutuklama emirleri hakkında yorum yapmayı reddetti.

Ama tabii şimdi bayrağı İngilizlerden Amerikalılar devralıyor. Amerikalıların görevi, “hele bir tutuklama yoluna gidin, müttefik ülke bile olsanız, gözünüzün yaşına bakmam, yaptırımlarımla boğarım sizi” benzeri tehditkâr bir tavır takınmak. Böyle işlerin oradaki ustası da malum South Caroline Senatörü Lindsey Graham. UCM’nin tutuklama kararına ilişkin Fox News kanalına konuşan Graham, “İsrailli herhangi bir politikacının tutuklanmasına yardım ve yataklık edecek herhangi bir ülkeye yaptırım uygulamak için mümkün olan en kısa sürede yasanın geçmesi için çalışıyorum,” dedi. Cumhuriyetçi senatör, söz konusu tasarının ABD'nin müttefiklerini de kapsayacağını dile getirerek, “Yani Kanada, İngiltere, Fransa, Almanya, eğer herhangi bir müttefik UCM'ye yardım etmeye çalışırsa, yaptırıma tabi tutacağız,” tehdidinde bulundu. Graham’ın böyle işlerdeki bir ortağı da Senatör Tom Cotton. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu için tutuklama emri çıkarma kararı nedeniyle UCM’ye yüklenen Cotton, Hollanda merkezli mahkemeye karşı askeri güç kullanımına yeşil ışık yakan “Amerikan Ordu Mensuplarının Korunması Yasası”na atıfta bulunarak, “yakarım sizi” demiş oldu.

Alman hükümetinin ise ilk tepkisi, “tutuklama kararlarını dikkatlice inceleyeceğini,” ancak bu kişiler “Almanya'ya bir ziyaret planlanıncaya kadar daha fazla adım atmayacağını” dile getirmek oldu. Yani Netanyahu’yu 2023 Mart’ında ağırlamış Berlin, ihtiyatlı davranıyordu.

Ofsayta düşenler

Ancak bazı ABD müttefiki ülkeler ABD’nin resmi tepkisini tam öğrenemeden, deyim yerindeyse, “ofsayta düşüverdiler.”

Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Bu kararlar, tüm AB üye devletlerini kapsayan Roma Statüsü’ne taraf olan tüm devletler için bağlayıcıdır,” ifadelerini kullandı.

Kanada Başbakanı Justin Trudeau ise Kanada'nın, UCM'nin “kurucu üyelerinden” biri olduğunu belirterek, “Uluslararası hukuku savunuyoruz ve uluslararası mahkemelerin tüm düzenlemelerine ve kararlarına uyacağız,” dedi ve ülkeye gelirlerse bu kişileri tutuklayacaklarını ifade etti.

İtalya, Hollanda, Belçika, İsviçre, İsveç, İrlanda ve Norveç, UCM'nin talebine uyacaklarını söyleyen ülkeler arasında yer aldı.

UCM, 21 Kasım'da açıkladığı kararında, “Gazze'de işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan ötürü” İsrail Başbakanı Netanyahu ile eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama emri çıkardığını ilan etmişti,

UCM kararında, Netanyahu ve Gallant'ın açlığa mahkûm etmeyi bir savaş yöntemi olarak kullanma, savaş suçu ile cinayet ve diğer insanlık dışı muameleleri içeren insanlığa karşı suçlar işlediğine dair makul şüphe bulunduğunu belirtilmişti. Kararda ayrıca Netanyahu ve Gallant'ın bilinçli olarak sivil nüfusu hedef alan saldırıların talimatını verdiklerine dair makul şüphenin de bulunduğu ifade edilmişti.

11 Temmuz 2002’den bu yana faaliyette olan Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni kuran Roma Statüsü’ne taraf olarak Mahkeme’nin yetkisini tanıyan 124 ülke var. (Bu arada belirtelim, Türkiye bunlardan biri değil.) Netanyahu ve Gallant teorik olarak bu ülkelerin herhangi birine adım attığında tutuklanmak zorunda. Ama işte aktardığım gibi hayat başka türlü akıyor. “Kurallar temelli uluslararası düzen” başka planlar pişiriyor. O planlar yapılırken de birileri deyim yerindeyse “ofsaytta kalıyor.” Ama sonra “doğru yola” getiriliyorlar.

Filistinliler ise katledilmeye devam ediliyor. Kuzeydeki Kemal Advan Hastenesi’nin bir kez daha hava saldırılarında hedef alındığı Gazze’de Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya bakılırsa, İsrail'in 8 Ekim’den sonraki saldırılarında en az 44 bin 176 Filistinli hayatını kaybetti, 104 bin 473 kişi de yaralandı. Ama tabii katili yakalamaya kalkışırsanız karşınızda “yakarım sizi” diyenleri bulacaksınız.

Yazarın Diğer Yazıları

ABD’nin savaşı kimle olacak?

Geçen hafta yeni Başkan Trump’ın ne olmadığını açıklamaya çalışmıştık. Bu hafta “yeni” ABD’nin 20 Ocak 2025’ten itibaren asıl savaşının kiminle olacağını öngörmeye çalışalım.

“Masum” liberallerin gözyaşları ve pragmatik plütokrat

Orta Doğu’nun ateşe verilebileceği, büyük bir bölgesel savaşın kapısının aralanabileceği çok kritik bir dönemeçte iken İran ile zamanında yapılmış anlaşmadan ABD’nin imzasını çekmiş, Avrupa’yı güvenlik mimarisinden uzaklaştırmış bir lider Beyaz Saray’a geliyor. Bu ateşin sönümlenmesi hiç de kolay görünmüyor. Umalım ki dünya 2025’te kürekleri biraz daha barış istikametinde çeksin!

Muhammed’in 117 cenazesi, ABD’nin B52’leri var

Gazze’de 118 kişilik bir sülalenin ayakta kalan tek üyesi Muhabbed Nebil, İsrail bombardımanlarında hayatını kaybeden 117 akrabasını aynı gün enkaz altından çıkarıp toprağa vermenin acısını yaşarken ABD’nin B52 stratejik bombardıman uçakları da İsrail’e destek için bölgeye geldi

"
"