Gündem

Yeni Şafak yazarı: Amerikalı Nuri Alço Bill Cosby sapık olmayı nasıl göze aldı, o kadınlar yıllar boyunca neden sustu?

Bill Cosby tarafından tacize uğradığını söyleyen kadınlar New York Magazine dergisine kapak olmuştu

14 Ağustos 2015 17:36

Yeni Şafak yazarı Özlem Albayrak, Bill Cosby tarafından 40’ı aşkın kadının taciz edilmesi olayı karşısında tacize uğrayan kadınların neden sustuğunu sorduğu yazısında “Batılı, özgür, kendi ayakları üzerinde durabilen, Türkiye'deki kadın hareketi tarafından rol-model olarak gösterilen kadınlar neden yıllar boyunca konuşmadı?” ifadelerini kullandı.

Albayrak’ın iddiasının aksine Cosby tarafından taciz edildiğini söyleyen kadınlardan bazıları seslerini duyurmaya çalışmıştı. Cosby ile yediği bir akşam yemeğinden sonra kendisinin cinsel saldırısına uğradığını iddia eden manken ve televizyon sunucusu Janice Dickinson, 2002 yılında yazdığı otobiyografisinde bu olaydan bahsetmiş ancak Cosby'nin avukatı ve yayıncısının baskısıyla cinsel saldırı iddialarını kitabından çıkartmıştı.

Cosby'nin tacizine uğradığını söyleyen kadınlar New York Magazine dergisinde kapak olmuştu“Meğer, Yeşilçam'ın Nuri Alço'su varsa, Hollywood'un da Bill Cosby'si varmış” diyen Özlem Albayrak’ın Yeni Şafak’ta “Bill Cosby’nin “genişletilmiş!” ailesi” başlığıyla yayımlanan (14 Ağustos 2015) yazısı şöyle:

Vay be! Çocukken izlemelere doyamadığımız, bol kahkaha efektli Cosby Show'un “ne güzel aile babamızdın sen” denilecek kadar prototip özellikler taşıyan Bill Cosby'si, tecavüzcü çıkmış. Boston Globe'a göre, Cosby'nin “cinsel saldırısı”na maruz kaldığını iddia eden 40'ın üstündeki kadına önceki gün üç kişi daha katılmış.

Üstelik kadınların hikayelerine yer verilen habere göre, yöntem de bildiğin “gazoza ilaç atma” şeklindeymiş. Söz konusu olan Amerika Birleşik Devletleri olunca içeceğin türü de değişiyor elbette; Cosby kadınların gazozuna değil, şampanyasına ilaç atarmış.

Yıllarca biraz cehaletle, biraz sapıklıkla açıklanan ama üstüne muhakkak “Nuri Alço yöntemi” alaylarıyla “Türk usulü” sosu dökülen yöntem, meğer ulus üstüymüş. Meğer, Yeşilçam'ın Nuri Alço'su varsa, Hollywood'un da Bill Cosby'si varmış. Üstelik Nuri Alço'nun rolü, Cosby'nin gerçeğiymiş. Üstelik Amerikalı Nuri Alço; koskoca ülkenin, hatta tüm dünyanın; en tanınan, sevilen, gülünen ve elbette en güvenilen “aile babası” figürüymüş.

Demek ki, “Bu işler hep bizim gibi gelişmemiş ülkelerde olur zaten” diyerek feministliğini bile self-oryantalizme bulamadan sunamayanlar; bu durumun ırklarla, bölgelerle o kadar da ilgili olmadığını; gelir ve eğitim düzeyleriyle bir ilgisi varsa bile, bunun o kadar da belirleyici olmadığını teslim etmek zorundalarmış.

İnsan anlam veremiyor. Kariyerinin her bir taşını on yıllar boyunca ve tek tek, ailenin, muhafazakârlığın ve babacanlığın üstüne koya koya sembolleşmiş bir aktör, bunu nasıl yapar? On milyonların, hatta yüz milyonların karşısına “aile” ve “baba” imajlarıyla çıktığı için, kaybedeceği itibar ve prestij de yüz milyonlarla çarpılacak olan biri nasıl olur da, kadınlara sarkıntılık/tecavüz eden bir sapık olmayı göze alabilir? Adam almış!

Cosby'nin baba olma özelliğinin, aile vurgusunun; hem kişisel hayatında hem de TV kariyerinde bu kadar yoğun olması kanaatimce zaten sorunlu bir görüntüydü. Çünkü, genel geçer bir realitedir; bir şeyin varlığını ispatlamak için gösterilen aşırı çaba, o şeyin yokluğunun delilidir.

Manzara, kolay kolay sarsılmayacak bir saygınlık elde etmiş bir aktörün obez egosunun sonucu deyip geçebilmek için, fazla kriminal ve fazla sapıkça; dolayısıyla buna bir tür kişilik bozukluğu ya da ruh hastalığı diyenlere hak verebilirim.

Peki, kadınların yıllar boyunca susmasına ne demeli? Her gelir düzeyi-sınıf-yaş ve renkten; yani genel Amerikalı kadını betimleyecek kadar geniş bir yelpazeden 43 kadın neden sustu? Batılı, özgür, kendi ayakları üzerinde durabilen, Türkiye'deki kadın hareketi tarafından rol-model olarak gösterilen kadınlar neden yıllar boyunca konuşmadı?

Sanırım ilk sebep Bill Cosby'nin efendi imajının kadınların ithamlarını değersiz kılacak olmasından duyulan endişe. İkincisi şu: Dünyanın hiçbir yeri hiçbir zaman insan ve kadın hakları açısından güllük gülistanlık olmadı; sözgelimi İslam gelmeden önce Arap toplumunda kız çocukları diri diri toprağa gömülüyordu, ama Massachusetts'in –Halloween'in, yani Cadılar Bayramı'nın çıkış yeri- Salem kentinde de 1700'lerin ortalarında kadınlar “cadı” diye yakılıyordu. Kabil'de kadınların yüzüne kezzap atılıyorsa, New York'ta da kadınların son durağı, poşet içindeki parçalanmış bedenleriyle çöp konteynırı olabiliyor.

Üçüncü sebep kadınlık-erkeklikle değil, daha çok insan olmakla ilgili –ki bence belirleyici olan bu-. Sosyolojinin temel düalizmlerinden biri “faillik-yapı”dır. Yani “toplum mu bireyi belirler, yoksa birey mi toplumun normlarından bağımsız hareket ederek toplumu dönüştürebilir?” şeklindeki hiçbir zaman cevap bulamamış dikotomi. Ama sanırım “Bill Cosby ve mağdurları” örneğinde, toplumun bireyi-aktörü belirlediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü, hemen her toplumda kadınların başlarına gelenler sanki onların kendi hatalarının sonucuymuş gibi bir erkek dil yaratıldığı, bundan dolayı toplumda kadınları hedef alan bir utanma normunun bulunduğu doğru.

Ancak, onun da ötesinde kadın-erkek hiçbir insan başına gelen, zarara uğradığı, canının yandığı, başkalarının gözünde zavallı ya da güçsüz bir duruma düşeceği olayları anlatmak istemez. Bunun için hiçbir insan yeterli kelimeye sahip değildir. Çünkü havası binbeşyüz olsa, egosu bulutlarda uçsa bile; her insan, içinde bir yerlerde, ama hafif ama ağır bir özgüvensizlik taşır. Dolayısıyla, başkasının zalimine açıktan, sözünü sakınmadan, farkındalık oluşturmaya çalışarak karşı çıkarken; kendi zalimi sözkonusu olduğunda “Allahından bulsun” diyerek susar.

Bill Cosby buldu galiba, darısı diğerlerinin başına…

İlgili Haberler