27 Mart 2015 10:33
"Büyülü bir yerdi," diyor Aslı. "Lisede opera izlemeye gitmiştik. IV. Murat'tı galiba. Sahneye at girmişti. Çok etkileyiciydi."
O zamandan sonra da hep gitmiş zaten Atatürk Kültür Merkezi'ne… Okul-ev arası yaşarken şehirle tanıştığı, sanatla haşır neşir olduğu, Cuma günleri konserlere gittiği, tiyatro festivalindeki oyunları izlediği, arkadaşlarıyla buluşacaksa hep önünde randevu verdiği bir referans noktası…
Şimdiki eşi, o zamanki sevgilisiyle ilk buluşmalarının da mekanı. Birlikte bir piyano resitali dinlemişler ta 1997'de.
Aslı, AKM'nin perdelerini kapattığı 31 Mayıs 2008'de de oradaymış. "Operation: Orfeo" adlı oyunu izlemek üzere...
"Oyunun sonunda bütün salona lazerle su dalgası efekti yaptılar. Orfeo'yla birlikte hepimiz battık."
AKM yedi yıldır seyirciye kapalı. Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un "Ömrünü tamamladı, yıkılmalı" demesinden bu yana ise 10 yıl geçti.
O günden bu yana AKM'yle ilgili tartışmalar zaman zaman durulsa da asla tam olarak dinmedi.
Selin Girit'in BBC Türkçe'de yayımlanan haberine göre, son olarak bu ay 30'u aşkın meslek örgütü, dernek ve birlik #AKMdeyiz başlıklı bir girişim için bir araya geldiler.
"AKM neden hala kapalı?" diye soruyor, binanın güçlendirme ve iyileştirme çalışmalarının derhal başlamasını talep ediyorlar.
Dünya Tiyatro Günü olan bugün bir suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyorlar.
Girişimin çatısı altındaki Taksim Dayanışması ve Mimarlar Odası'ndan Yüksek Mimar Mücella Yapıcı, "Bize cevabı verilmesi gereken soru şu" diyor, "AKM için hazırlanmış, Kültür Bakanlığı, Mimarlar Odası tarafından onaylanmış bir güçlendirme projesi varken bina neden çöküntüye terk edildi?"
İşte bu noktada hafızaları biraz tazelemek gerekiyor. Birkaç başlıkta durumu özetlemeye, bugüne gelmeye çalışalım:
1 Kasım 1999'da İstanbul 2 No'lu Koruma Kurulu, AKM'yi 1. grup kültür varlığı olarak tescil etti.
Tabanlıoğlu Mimarlık'ın hazırladığı ilk proje Kültür Sanat Sendikası'nın açtığı dava sonucu yargı kararıyla iptal edildi.
AKM Mayıs 2008'de tadilat nedeniyle kapatıldı.
Binanın olduğu gibi korunarak yenilenmesi ve güçlendirilmesi için ilgili tüm taraflar arasında 2009'da bir protokol imzalandı.
Restorasyonu yapmak üzere yine Tabanlıoğlu Mimarlık görevlendirildi.
2012'de restorasyon çalışmaları başladı. AKM'nin 29 Ekim 2013'te açılacağı söylendi.
Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'dı. Günay Ocak 2013'de görevinden istifa etti. Yerine Ömer Çelik atandı.
Mayıs 2013'te Kültür Bakanlığı kararıyla çalışmalar durduruldu.
Gezi Parkı olayları sırasında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan "AKM'ye barok tarzında opera yapalım" dedi.
Gezi olaylarından sonra AKM bir yılı aşkın süre polis karakolu olarak kullanıldı.
Yani bugün bakıldığında hukuken, AKM'nin güçlendirilmesi için tarafların üzerinde uzlaştıkları, hatta restorasyon çalışmalarını başlattıkları bir proje mevcut. Ancak AKM aradan geçen onca yıla karşın hala metruk halde…
Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, projenin, kendisinin görevden alınmasından sonra emirle durdurulduğunu söylüyor.
"(AKM'nin) ihalesi yapılmıştı, ihale kurulundan, kültür varlıkları koruma kurulundan geçmişti, yer teslimi yapılmıştı. Bakanlık olarak biz fon ayırmıştık, 40 milyon lira civarına gelmişti bu fon. Sabancı Vakfı'nın ayırdığı 30 milyonluk bir kaynak da vardı. Yani kaynağı da hazırdı, şantiyesi kurulmuştu, çalışmalar başlamıştı. Gezi olaylarının ardından (o dönemki) Başbakan Erdoğan sesini yükseltince bakanlık çevreleri bunu derhal ferman kabul etti. Bir yazı yazdılar ve çalışmalar durduruldu. Bu durdurma kararı tamamen hukuksuzdur." diyor Günay.
Ertuğrul Günay, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'nın ilk projeye ayırdığı 90 milyonluk kaynağın, yargının iptal kararının ardından ikinci projeye aktarılmamasının da hükümetin tercihi olduğunu söylüyor.
"Sayın Erdoğan hiçbir zaman AKM'nin restorasyonundan yana değildi. Yıkılıp yeniden yapılmasından yanaydı. Galiba ikinci kez kaynak ayırmayı da o frenledi."
Bu konuda Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik'in de konuyla ilgili görüşlerini almak istediğimizi, ancak mülakat talebimizin geri çevrildiğini belirtelim.
Aynı şekilde Meclis Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler ve Başkanvekili Avni Erdemir de mülakat talebimize olumlu yanıt vermediler.
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Sami Yılmaztürk ise AKM'nin yıkılması düşüncesinin ardında yeni bir kimlik yaratılması niyeti olduğunu savunuyor.
"AKP 2002'den bu yana Türkiye Cumhuriyeti'nin değerlerini, kimlik özelliği olan, Cumhuriyet'le özdeşleşmiş yapılarını, modern toplum yaratma öngörüsü çerçevesinde yapılan tüm düzenlemeleri yok edip yeni bir kimlik yaratmak istiyor. Örneğin Taksim Meydanı'nın yok edilmesi. Meydanların kimliksizleştirilmesi. Modern mimarinin özgün örneklerinin yok edilip farklı kimlikteki yapıların yapılması. Bunların hepsi bir proje."
Mücella Yapıcı da AKM'nin ideolojik nedenlerle çürümeye terk edildiği görüşünde.
"Bu bir metoddur. Nasıl Tarlabaşı, Sulukule gibi mahalleler kamu hizmetinden, bakımdan, teşvikten mahrum bırakılarak çöküntüye terk edilip rant sermayesine devredildiyse, burada da çöküntüye bırakmak bir metoddur. Bu ideolojik bir tavırdır."
"Emek Sineması bunun bir başka örneğidir. Kamu varlığı olan Emek Sineması'nın yıkımı da koltukların eskiliği, farelerin dolaştığı gibi gerekçelerle meşrulaştırılmaya çalışılmıştır. Bu bir yöntemdir. Bakımsızlığa terk edilen bu değerlere bakmayanların açıkça hesap vermesi gerekir."
Peki AKM'nin asıl ev sahipleri, sanatçılar, bu yılan hikayesine dönen hukuk süreci ama en çok da evlerinden olmaları hakkında ne düşünüyorlar?
Devlet Tiyatrosu Opera ve Balesi Çalışanları Yardımlaşma Vakfı TOBAV'ın Genel Başkanı Tamer Levent, AKM'nin yedi yıldır kapalı olmasının kültür kaybına neden olduğu görüşünde.
"Türkiye, Avrupa Birliği adayı. O birliğin üyelerinde kent merkezinde bulunan, kentin prestiji sayılan bir kültür merkezi bu şekilde bırakılamaz. Bırakılırsa yüz karası anlamına gelir." diyor ve şöyle devam ediyor:
"Böyle bir görüntü o ülkenin sosyal yapısı hakkında bir fikir verir ve bu fikir, o ülkede bir demokrasi kültürü olduğu yönünde değildir."
Tiyatro sanatçısı Sumru Yavrucuk, "AKM'yi ben Alzheimerlı bir hastaya benzetiyorum. Yavaş yavaş ölüyor gözümüzün önünde." diyor.
Konservatuarı bitirir bitirmez ilk oyununu 1983'te "sanat fabrikası" diye nitelediği AKM'nin büyük salonunda oynadığını, AKM kapandığında da yine sahnede olduğunu anlatıyor.
"Leenane'in Güzellik Kraliçesi oyunuyla bitti benim AKM maceram. Özel eşyalarımı, aksesuvarlarımı dahi alamadan terk ettik binayı."
Konuştuğum tüm sanatçılar, AKM'nin bir takım sorunları olduğunu, akustik, izolasyon problemleri yaşandığını, asansörlerde, güvenlikte yetersiz kaldığını söylüyor. "Bakıma ihtiyaç vardı ama şu anki haline yürek dayanmıyor," diyorlar.
Opera ve bale sanatçıları şimdi Kadıköy'deki Süreyya Operası'nda teselli bulmaya çalışıyor.
1981'den 2008'e kadar AKM'de Verdi'den Puccini'ye, Rossini'den Mozart'a kadar başrollerde oynayan İstanbul Opera ve Balesi'nin eski müdürü ve solist sanatçısı Suat Arıkan, "AKM olanaklarını en çok eleştirenlerden biriydim. Kapandıktan sonra yaşadıklarımız aslında eleştirdiğimiz AKM'nin ne kadar mükemmel olduğunu ortaya koydu." diyor.
"AKM'de her türlü eseri oynayabiliyorduk. Süreyya küçük operetler oynamak üzere tasarlanmış bir bina. Estetik ve akustik açısından mücevher gibi. Ama AKM'deki repertuvarla, imkanlarla ilgisi yok. Aida gibi, Turandot gibi büyük dekor ve koro isteyen eserler oynanamıyor Süreyya'da."
Bale sanatçısı Ayfer Zeren ise AKM'nin yokluğunun yarattığı hissi "Artık çığlık mı desem, nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum, kelimeler boğazımda tıkalı kalıyor." diye ifade etmeye çalışıyor.
"AKM bizim evimizdi. Tüm sanatçıların var olabildiği, nefes alabildiği, sanatlarını icra ettikleri, yaşadıkları evleriydi. Bir sanat yuvasıydı. Sese, saza, sözcüklere, repliklere, kareografilere yuva olmuş bir yerdi. Kimsenin hakkı yok İstanbul'u böyle bir yerden mahrıum etmeye."
Son sözü ise seyirciye, Aslı'ya bırakalım:
"Keşke oğlumu alıp AKM'de bir konsere götürebilseydim bugün. Şimdi AVM'ye götürmek zorundasın, inanılmaz paralara müzikal izlemeye. AKM tamamen kültür için yapılmış bir yapıydı. Öyle bir şeyi benim çocuklarım yaşayamıyorlar."
AKM'nin çökmesi ihtimali var mı?
Mücella Yapıcı: Elimizdeki statik raporlara göre binanın çökme ihtimali olamaz. Ama her geçen gün binanın güçlendirme maliyeti artmakta, kamu zarara sokulmaktadır.
Koltuklar başka salonlara mı gönderildi?
Ertuğrul Günay: İnşaat içinde koltuklar, perdeler bulunamaz. Bunların hepsi resmi kayıtlarla Üsküdar'da açılmış olan iki yeni tiyatro salonuna, İstanbul'da açılmış yeni salonlara, Anadolu'da yenilenmesi gereken opera salonlarına gönderildi.
Teknik aksamın söküldüğü, hurdacılara satıldığı gibi iddialar doğru mu?
Sami Yılmaztürk: Kültür Bakanlığı'nın elinde bu bina içindeki tabloların, halıların, her türlü malzemenin dökümü vardır. "Bu şuradadır, AKM talan edilmedi" der, biter bu iş. Ama Bakanlık bunu yapmıyor. Bu da iddiaları doğruluyor diye düşünüyoruz.
Gezi Pastanesi, AKM'ye tahsis edilmiş alanı işgal mi ediyor?
Sami Yılmaztürk: Gezi Pastanesi AKM'nin gişelerinin önündeki alana taşmış durumda. Belediyeden izin alarak kaldırımı kullanabilir. Ama AKM'ye tahsis edilmiş alanı izinle dahi işgali mümkün değil. Tescilli yapıya işgalde bulunamazsınız. Bu suçtur.
Bugün restorasyon çalışmaları başlasa ne zaman biter?
Ertuğrul Günay: Çok iyi bir ekiple bir yıl içinde biter. Ama bina çürümeye terk ediliyor. Sinsi amaç şudur: Binayı böyle kaderine terk etmek ve bir vadede 'Canım bu iyileşmez, bunu yıkalım, yenisini yapalım' demektir. İş oraya sürükleniyor.
© Tüm hakları saklıdır.