Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Sarıgül’e yönelik haciz kararına ilişkin basında yer alan haberlere cevaben açıklama yaptı. Açıklamada, fona devredilen Bank Ekspres’in kendi kaynakları kullanılarak kredi borcunun ödenmiş gibi gösterilmesinde payı olduğu açıklanan, aralarında Sarıgül’ün de bulunduğu 9 kişiye yönelik kararın “ mevzuatın verdiği görev ve yetki kapsamında” alındığını belirtti.
Açıklamada ayrıca, “sanki bugüne kadar banka kaynaklı borçlardan hiç kimse takip edilmiyormuş da ilk defa adı geçen borçlular böyle bir hukuki işleme muhatap oluyormuş gibi bir anlayışla, Kurumumuz haksız bir şekilde bir takım siyasi ve güncel tartışmaların içine çekilmeye çalışılmaktadır” ifadelerine yer verildi.
TMSF’nin yazılı basın açıklaması şöyle:
Kurumumuz tarafından 5411 sayılı kanun kapsamında; Fon’a devredilen bankalardan Bankekspres A.Ş. kaynaklı ödenmemiş kredi borcu nedeniyle başlatılan kanuni takip sonucunda, kamuoyunda irademiz ve isteğimiz dışında çeşitli spekülatif haber ve yorumlar yapılmaktadır. Bu tarz haber ve yorumların daha ziyade işlemin zamanlaması ile bir kısım borçluların kişisel özellikleri üzerinden yapıldığı görülmektedir. Konunun tam olarak anlaşılması bağlamında daha önceden yaptığımız açıklamayı bir kere daha hatırlatmakla birlikte, kamuoyunun yeterince aydınlanması bakımından aşağıdaki hususların altının bir kere daha çizilmesinde yarar olduğu müşahede edilmiştir. Şöyle ki;
Söz konusu alacak tahsil işlemine konu, borcu doğuran bilgi ve belgelere ulaşılması konusunda, icrai takibe muhatap 9 kişi içinde yer alan banka hakim ortağının, Kasım 2013 tarihinde Kurumumuza sunmuş olduğu belgelerden yola çıkılarak, gelişen süreçte gerek Kurum ve gerekse ilgili banka nezdinde 2 aya yakın bir süre yapılan incelemeler sonucunda Ocak 2014 tarihi itibariyle, 1998 yılında 3.500.000-USD tekabül eden miktarda banka kaynağının kullanıldığı ve dolanlı yollardan yine banka kaynağı kullanılarak kredi borcunun kapatılmış gibi gösterildiği, bu şekilde kredi borcunun Banka kaynaklarından finanse edilerek kapatılması nedeniyle aslında gerçekte borcun ödenmediği ve banka kaynağının tahsil edilemediği anlaşılmıştır. Tahsil işlemine başlanılmasını bekletici veya geciktirici herhangi bir hukuki sebebin de bulunmaması nedeniyle, 5411 sayılı Kanun kapsamında, bu kaynağı edinenler ile bu kaynağın edinilmesine neden olanlar; Nahit Hayal, Çetin Kırışgil, Mustafa Sarıgül, Oktay Özkan, Fatih Aytekin, Altan Ayanoğlu, Cafer Sait Okray, Korkmaz Yiğit ve Savaş Özcan hakkında Fon Kurulu kararı çerçevesinde alacak tahsil işlemine başlatılmıştır. Kurumun bugüne kadar ki uygulamalarına uygun şekilde, rutin olarak borçlu oldukları tespit edilenlerin malvarlıklarına ihtiyaten haciz tatbik edilmiş ve esas takibe ilişkin yasal süreç de işlemektedir. Konunun cezai boyutuyla ilgili incelemeler ise ayrıca devam etmektedir.
Hal böyle iken ve tamamen mevzuatın verdiği görev ve yetki kapsamında hareket edilmişken, sanki bugüne kadar banka kaynaklı borçlardan hiç kimse takip edilmiyormuş da ilk defa adı geçen borçlular böyle bir hukuki işleme muhatap oluyormuş gibi bir anlayışla, Kurumumuz haksız bir şekilde bir takım siyasi ve güncel tartışmaların içine çekilmeye çalışılmaktadır. Kurumumuz bugün itibariyle, aradan 16 yıl geçmiş olsa bile elde ettiği belgelere ve bilgilere dayalı olarak kamuoyunda tartışma konusu yapılan iş bu alacak tahsil işleminin haricinde birçok başka borçlu hakkında da yasal takip işlemini başlatmakta ve sürdürmektedir. Zaten kanun koyucunun Fon alacaklarına ilişkin öngördüğü 20 yıllık zamanaşımı süresi de bu amaca yöneliktir.
Kamuoyunun da bildiği üzere TMSF batık bankalardan kaynaklı olarak halkımızın sırtına yüklenmiş olan maliyetin azaltılması konusunda çalışma yapmakla görevli ve yetkilidir. Bu görev ve yetki kaynağını kanunlardan ve ilgili mevzuattan almakta olup, Kurumumuzun yasal olarak özerk yapısı dikkate alındığında, bu görevin ifasında Fon Kurulu alacağı kararlarda bağımsızdır. Yine bilinmektedir ki idarenin her türlü işlemi yargı denetimine açık olup, bugüne kadar bu işlemlere muhatap kişilerin, kanuni haklarını bağımsız yargı mercileri önünde aradıkları veya takibe konu borcu ödeme yolunu seçtikleri gözetildiğinde, söz konusu işleme muhatap kişilerin de aynı şekilde hareket etme hakkına sahip oldukları açıktır.