Hürriyet gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi, AKP teşkilatına ilişkin yetkilerin Başbakan Ahmet Davutoğlu'ndan alınarak MKYK’ya verilmesiyle ilgili kulis yazdı. "Başbakan, MKYK’ya girmeden önce en önemli görüşmesini Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptı" diyen Selvi, "Bu görüşmede yetki devri ve MKYK’nın ertelenmesi gibi seçenekler konuşuldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sorunun büyütülmemesini istedi. Cumhurbaşkanı’nın, “Büyütülecek bir sorun değil. Akşam zaten beraber olacağız, orada konuşuruz” sözleri üzerine Başbakan’ın, MKYK’ya yetki devri önerisini kendisinin getirmesi sonucunda büyüyebilecek bir kriz aşılmış oldu" ifadesini kullandı. Selvi, 29 Nisan MKYK'sından sonra Erdoğan ile Davutoğlu'nun arasında hassasiyet alanı oluştuğunu söyledi.
Abdulkadir Selvi'nin, "AK Parti sürprizlere gebe" başlığıyla yayımlanan (2 Mayıs 2016) yazısı şöyle:
"Dokunulmazlık dosyaları ve yeni anayasa nedeniyle siyasette bu yaz sıcak geçecek.
AK Parti’de ilginç şeyler oluyor. AK Parti geleneğinde görmeye alışık olmadığımız gelişmeler yaşanıyor. Görünen o ki, bu yaz AK Parti açısından sıcak geçecek.
Zaten dokunulmazlıklar ve yeni anayasa nedeniyle önemli gelişmeler bekleniyordu.
Ama siz asıl AK Parti’deki sürprizlere hazır olun.
Çünkü 29 Nisan tarihli MKYK toplantısı, bir kırılma noktası oldu.
AK Parti siyaseti açısından artık bir 29 Nisan öncesi var, bir de 29 Nisan sonrası.
O nedenle, AK Parti’deki gelişmeleri büyük bir dikkatle izlemekte yarar var.
İktidar partisi olması nedeniyle AK Parti’deki gelişmeler aynı zamanda siyasetin seyrini belirleyecek.
Bu yaz siyaset çok şeye gebe.
AK Parti, 12 Eylül kongresinden önce ciddi bir badire atlattı.
Ancak kongreden birlik ve beraberliğini koruyarak çıkmayı başardı.
Kol kırıldı yen içinde kaldı
Önce AK Parti kendi içinde istikrarını korudu. Sonra da 1 Kasım’da halkımız, Türkiye’nin istikrarı açısından AK Parti’yi tercih etti.
29 Nisan Cuma günü yapılan MKYK toplantısında ilginç şeyler yaşandı.
Başbakan Davutoğlu, il ve ilçe başkanlıklarıyla ilgili olarak MKYK tarafından kendisine verilen yetkiyi MKYK’ya iade etti.
Bu yetki genel başkan olduğu dönemde Erdoğan’a devredilmişti.
Aynı gelenek Davutoğlu döneminde de sürdürüldü.
Aslında kimse AK Parti’de böyle bir yetki devri ya da sorunun varlığının farkında değildi.
Davutoğlu şimdiye kadar bu yetkisini Teşkilat Başkanlığı’ndan gelen öneriler doğrultusunda kullanmış.
Ama belli ki bir enerji birikmiş. Bir güç denemesi ya da gücün sınırlanması yoluna gidilme kararı alınmış.
Şehit cenazelerinin geldiği, canlı bomba eylemlerinin yaşandığı bir sırada AK Parti bunu mu tartışıyor diyebilirsiniz.
Ama ciddi bir kriz yaşandı.
Tam olarak da aşıldığı söylenemez.
Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması, başbakanlık görevini Davutoğlu’nun üstlenmesi sürecinde AK Parti, ANAP ve DYP’den farklı olarak sancısız bir geçiş dönemi yaşadı.
Ancak ilerleyen süreç gösterdi ki, kongrede açılan parantez tam olarak kapanmamış.
Başbakan o gün sabaha karşı Katar’dan dönmüştü.
Hem onun etkisiyle hem de MKYK öncesi yaptığı temaslar nedeniyle toplantı 5.5 saat gecikmeli olarak başladı.
Başbakan, MKYK’ya girmeden önce en önemli görüşmesini Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptı.
Bu görüşmede yetki devri ve MKYK’nın ertelenmesi gibi seçenekler konuşuldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sorunun büyütülmemesini istedi.
Cumhurbaşkanı’nın, “Büyütülecek bir sorun değil. Akşam zaten beraber olacağız, orada konuşuruz” sözleri üzerine Başbakan’ın, MKYK’ya yetki devri önerisini kendisinin getirmesi sonucunda büyüyebilecek bir kriz aşılmış oldu.
MKYK öncesinde bir hazırlık yapılmıştı. Ancak Teşkilat Başkanı Mustafa Ataş’ın hazırladığı ve ilk imza sahibinin Başbakan Davutoğlu olduğu teklif metni üzerinden karar alındı.
Bu süreçle birlikte AK Parti cephesinde yeni bir durum ortaya çıktı.
Mayıs ayındaki MKYK’yı görmek lazım.
Kritik bir sürecin içine giriyoruz.
Geçmişte Özal sonrası ANAP’ta, Demirel sonrası DYP’de sancılı süreçler yaşanmıştı.
ANAP’ta yaşanan Özal-Yılmaz çekişmesi, DYP’deki Demirel-Çiller mücadelesi iki partinin tasfiyesiyle sonuçlandı.
İbret verici örneklerdi.
AK Parti’nin ANAP ve DYP’den farkı var.
Başta ne Erdoğan, Demirel ya da Özal ne de Davutoğlu, Tansu Çiller ya da Mesut Yılmaz.
AK Parti farklı bir siyaset kültürünün içinden geliyor.
Erdoğan kendisinden sonrayı dizayn ederek Cumhurbaşkanlığı makamına geçti.
Partisinin iplerini her zaman elinde tutmayı başardı.
Kongrede de kabine listelerinde de parti yönetiminin belirlenmesinde de hep son söz sahibi oldu
Bu süreçte AK Parti’nin en önemli şansı, Erdoğan’ın güçlü liderliği oldu.
Bu süreçte AK Parti’nin en önemli güvencesi Davutoğlu’nun sağduyusuydu.
Güçlü lider-çalışkan başbakan gibi bir model oluşmuştu.
29 Nisan MKYK’sından sonra bu ilişkide bir hassasiyet alanı oluştu.
Bu yaz siyasetin yönünü iki önemli gelişme tayin edecek.
1- AK Parti’deki gelişmeler.
2- Milletvekili dokunulmazlığı.
Yeni anayasa ve başkanlık sistemi ise iki gelişmenin oluşturacağı eksen içinde kendine önemli bir yer bulacak.
AK Parti, sürprizlere gebe bir sürecin içine girdi."