Milliyet yazarı Melih Aşık, devlet kurumların özelleştirilmesine olanak sağlayan yasa tasarısıyla aynı anda kurulması planlanan Türkiye Varlık Fonu'yla ilgili olarak, "TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen tasarıyla devlet malları parça parça satılıp Varlık Fonu aracılığıyla büyük projelerin açıkları kapatılacak. Oynanan oyunun özeti bu..." dedi.
Melih Aşık'ın Milliyet gazetesinin bugünkü (16 Ağustos 2016) nüshasında yayımlanan "TRT satılıyor mu?" başlıklı yazısı şöyle:
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen tasarıyla, 100’den fazla devlet kurumunun varlık ve hisselerinin Özelleştirme İdaresi’ne devri kararlaştırıldı.
PTT, TÜBİTAK, Atatürk Orman Çiftliği, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu, Milli Piyango, TRT, Türkiye Petrolleri, Devlet Hava Meydanları gibi kuruluşlar da bu yasanın kapsamı içinde. Kamuoyunda bu kurumların özelleştirileceği gibi bir hava esiyor. Ancak yasa kurumun kendisini değil sahibi olduğu varlıkları özelleştirmeyi öngörüyor. Konuyu CHP Milletvekili Aykut Erdoğdu ile konuşuyoruz..
Örnek veriyor:
- Diyelim ki TRT’nin Antalya’da çok değerli bir yaz kampı veya kullanmadığı bir istasyonu var. Yasa ile bu tesisler satılabilecek. Aslında kurumların bu şekilde parça parça satışı söz konusu...
- TRT o kampı isterse satamaz mıydı?
- Satardı ancak İhale Kanunu çerçevesinde hareket etmeye mecburdu. O zaman işlemler uzar, yolsuzluk zorlaşırdı. Özelleştirme İdaresi’nin satış mekanizması daha süratli işler. Malı kısa sürede istediğin fiyata istediğine satmak kolaylaşır.
Aynı zamanda Türkiye Varlık Fonu kuruluyor... Varlık Fonu:
“Otoyollar, üçüncü köprü, üçüncü havalimanı, nükleer santral gibi büyük altyapı projelerine finansman sağlanması”nı öngörüyor.
Devlet malları parça parça satılıp Varlık Fonu aracılığıyla büyük projelerin açıkları kapatılacak. Oynanan oyunun özeti bu...
Abant
Cemaat itirafçısı Nurettin Veren CNN’deki son programda çarpıcı bir ifşaatta bulundu:
- Abant toplantılarına katılanlara zarf içinde 2-3.000 dolar rüşvet veriliyordu, dedi...
Açıklama tabii yankı yaptı. Cumhuriyet yazarı Aydın Engin dün:
- Ben 2001, 2014 ve 2016’da üç toplantıya katıldım, bana kimse para vermedi, dedi.
Demek ki 3 bin dolarları birisi arada yürüttü...
Bu toplantılara malum, ikinci cumhuriyetçiler, enteller, yetmez ama evetçiler falan katılır.
Toplantılarda sözde her şey özgürce tartışılır. Etraf bu şekilde uyutulur.
Toplantı sonunda yayımlanan bildiride ise Fethullah Gülen’in düşünceleri yansıtılır.
Rüşvet almaktan daha kötüsü... FETO’nun bu şekilde figüranı ya da vitrin süsü olmaktır...
“İnlerine gireceğiz” diyorlardı.
Akif Kökçe: Feto’nun Pensilvanya’ daki karargâhı yerinde dururken “Darbe” diye askerin karargâhı darmaduman edildiğine göre şimdi kimin inine girilmiş oldu?
Çomak
Cumhurbaşkanı Erdoğan 8 yeni rektör ataması yaptı. Bu 8 rektörün 6’sı üniversitelerde yapılan seçimlerde birinci olmayan şahıslar. En ilginç atamayı ise Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde görüyoruz. ...
Burada Prof. Dr. Ömer Çomaklı, rektörlük seçimlerinde 124 oyla 4. sırada yer almasına karşın rektör olarak atandı.
Prof. Çomaklı, rektörlük seçimlerinden önce basın toplantısı düzenleyerek “Milli Görüşçü” olduğunu açıklamış, 2007’de de AKP’den Erzurum millet-vekili aday adayı olmuş bir zat...
Hani artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, tarikata cemaate falan değil de liyakate önem verilecekti...
Diye sormayınız... Geçiniz onları bir kalem...
Darbenin örtüsü
Darbe girişiminin üzerinden tam bir ay geçti... Her gece televizyonlarda darbe tartışılıyor. Ancak hâlâ bu bir darbe mi, kalkışma mı... TSK’ya karşı mı yapıldı, Erdoğan’a karşı mı yapıldı soruları yanıt bulmuş değil.
ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey dün Hürriyet’te yayımlanan röportajda ABD’nin Erdoğan’a ve TSK’ya bakışı konusunda ilginç bilgiler veriyordu:
- Erdoğan Washington’da sevilmiyor. Erdoğan Avrupa’da da sevilmiyor. Otoriter görülüyor ve iyi bir oyuncu olmadığı düşüncesi hâkim. Batı daha önce Erdoğan’dan daha otoriter olan çok liderle muhatap oldu, olmaya da devam ediyor. Ama fark şu; Suudlar, Mısırlılar lisanımı mazur görün her koşulda bize yaltaklanıyor. F-16’ları, müttefiklik ilişkilerini falan düşünerek bizimle aynı değerleri paylaşıyormuş gibi yapıyorlar. Erdoğan ise bizimle çatışıyor, çelişkilerimizi yüzümüze vuruyor, dostumuz olmaya çalışmıyor. Erdoğan Washington’da bu yüzden sevilmiyor.
- Mesele sadece Erdoğan mı yani?
- Türk ordusu çok zor, selam çakıp IŞİD’le savaşmaya gitmiyorlar, aylar süren müzakereler oluyor. Başka ülkeler ise 4 uçak gönderip IŞİD’le savaşıyorum diyor. Aslında hiçbir şey yapmıyorlar ama olumlu puan alıyorlar.
***
Bazı strateji uzmanları ABD’nin Türkiye’de çekip çevirebileceği bir lider ve kullanabileceği bir ordu yaratmak için darbe tezgâhladığı iddiasında. Yukarıdaki satırlar onlara hak verir nitelikte...