Mısırlı aktivist Kholoud Bidak, Mısır'da Hüsnü Mübarek döneminden bu yana son dönemde gerçekleşen olayları değerlendirirken, kadınların darbeden önce ve darbeden sonra çektiği sıkıntıları dile getirdi. Yapılan çalışmalara rağmen kadınlara tecavüz ve tacizlerin engellenmesi yolunda ilerleme kaydetmenin çok zor olduğunu belirten Bidak, "Mısır'da cinsel taciz ve tecavüz, devrimden çok daha eski zamanlardan bugüne gelmiş olan bir veba" dedi. Bidak, bütün yaşananlara rağmen kadınların Tahrir Meydanı'nda protesto yapmaktan ve Saray'a yürümekten vazgeçmediğini, dirençli olduklarını kaydetti.
Kaos GL'nin 2. Uluslararası Feminist Forumu'na konuk olan Kholoud Bidak, forumda katılımcıların sorularını yanıtladı. Kaos GL'nin sitesinde yayımlanan söyleşi şöyle:
Mübarek hükümeti döneminde yıllardır sesi soluğu çalınan kadınlar, askerlerin avuçlarında da bir o kadar acı çekiyor. Cinsel şiddet ve kadınların varlığı, Müslüman Kardeşler başta olmak üzere sadece İslamcıların değil, aynı zamanda rejim karşıtı protestocuların, sivil toplumun ve solcu partilerin de gözünden kaçmış yıllarca. Mücadele zor, belki şimdi daha da zor, ancak Bidak’ın da dediği gibi, mesaj ulaşana kadar kadınlar her bir gün sokaklarda kendilerini Mısır’ın geri kalanına hatırlatmaya yeminli.
Kholoud, anaakım medya günlerdir yazıyor ancak biz, seni ve sokaklarda birlikte örgütlendiğin kadınları sizden dinlemek istiyoruz. Sokaklar yeniden neden ve nasıl doldu?
Kısaca söylemek gerekirse, halk, Müslüman Kardeşler’i reddettiklerini göstermek ve şimdi eski Mısır Cumhurbaşkanı olan Mursi’den kurtulmak için sokaklara döküldü.
Kadınlar olarak sokaklarda hangi şartlar altında mücadele ediyorsunuz?
Mısır’da kadın olmak, devrimden önce bile, nasıl görünürsen görün, kaç yaşında olursan ol, sözlü ve fiziksel olarak cinsel tacize uğrayacağın anlamına gelir! Bir de buna sivil toplumun, entelektüellerin ve sol partilerin, kadınların sorunlarına bir kez dönüp bakmayışlarını ekleyin.
Devrimden önce bu konuda çalışmaya başlayan yalnızca “Tacizi Haritalama”* adında tek bir kolektif vardı. Şimdilerde özellikle cinsel saldırıların artmasından sonra bu alanda daha fazla örgüt çalışmakta ve daha çok emek harcanmakta. OpAntish - Cinsel Saldırı ve Tacizlere Karşı Operasyon** örgütünün rolü bu anlamda çok önemli.
Ordunun hükümeti ele geçirmesi sizin için şu aşamada ne ifade ediyor?
Ne yazık ki, ordu Mısır’da kutsal bir kurum ve halkın orduya güveni büyük. Mısırlılar politize olmadıkları için bir kez daha orduya güveniyorlar. Ancak Mart 2011’de Tahrir’de yakalanan 18 kadına bekâret testi yapan da yine orduydu. Ekim 2011’de ordunun tanklarla Kıpti Mısırlıları’nın vücutlarının üzerinden geçtiği Maspero Katliamı’nı unutmuş da değiliz. Bizim en son istediğimiz şey, militarize bir ülkeydi.
Feminist Forum için Ankara’dayken Tahrir Meydanı’nı anlatmıştın bize ve artık eskisi gibi güvenli olmadığını söylemiştin. Şimdi sokaklar nasıl ve sokaklarda yürüyenler aslında kim?
Evet, suç oranları hızla artıyor, ekonomi çok kötü bir durumda ve binlerce -belki de milyonlarca- Mısırlı aile gelir kaynağı bulamaz halde. Buna ek olarak, sokaklardaki şiddetin miktarı ürkütücü bir şekilde artmakta. Daha da artacağını tahmin ediyoruz…
Sokaklarda, Müslüman Kardeşlere karşı olan Mısırlılar yürüyor. Bir de Müslüman Kardeşler’in destekçileri. Bir de herkes…
İki yıl önceki devrim ışığı, kadınlara karşı cinsel şiddet ve tecavüz davalarını kapatmaya yetmedi. Şimdi aynı hikâyeleri tekrar duyar olduk. Siz ve 6 diğer kadın örgütü bunu kınamak için bir basın açıklaması yaptınız. Bu süreçten neler bekleyebilir kadınlar?
Şu anda bu konu üzerinde çalışan pek çok örgüt ve siyasi parti var. Bunların yanında bu konu üzerinde çalışmak için örgütlenen çok sayıda kolektif ve grup da var. Ne yazık ki hemen bitmesini beklemiyoruz yaşadıklarımızın. Cinsel taciz ve tecavüz, toplumumuzda devrimden çok daha eski zamanlardan bugüne gelmiş olan bir veba. Mısır merkezinde meşhur ve her anı kalabalık olan Attaba Meydanı’nda 1995 yılında bir kıza sokak ortasında toplu tecavüz edildi, geç kalınmış da değildi ama oradan geçen kimse müdahale etmedi.
Neyse ki, tüm bu üzücü haberlere rağmen kadınlar Tahrir’e veya saraya yürümekten vazgeçmiyorlar.