Dünya

Mısır’da akan kan ve Amerika'nın suç ortaklığı

Mısır Anayasa Meclisi Genel Sekreteri Amr Darrag, Mısır halkının gözünde Amerika’nın demokrasi söyleminin içinin her geçen gün biraz daha boşaldığını ifade ediyor

16 Ağustos 2013 16:10

 

Çeviri: Nil Karaca

Mısır Anayasa Meclisi Genel Sekreteri Amr Darrag, 15 Ağustos tarihli The New York Times gazetesinde yayımlanan yazısında, Mısır askeri yönetiminin halka yönelik şiddet eylemleri karşısında ABD başta olmak üzere Batı ülkelerinin etkisiz kaldığını dile getiriyor.

Geçtiğimiz iki hafta boyunca arabuluculuk yapmak üzere darbe liderleri tarafından ülkeye davet edilen Avrupa Birliği ve ABD temsilcileri dahil çeşitli yabancı diplomatlarla görüşmeler yaptıklarını belirten Darrag, aracılık çabalarının sorunlu olduğunu kaydediyor. Mısır’da son zamanlarda yapılan bir araştırmaya göre ülke genelinde darbe karşıtlarının oranı yüzde 69 olup protestocular ülkedeki farklı siyasi eğilimleri temsil ederken yabancı diplomat ve gazetecilerin sadece Müslüman Kardeşler ile müzakere eğiliminde olması Darrag’a göre aracılık faaliyetlerinin en önemli sorunlarından biri.

ABD Dışişleri Bakanlığı ve diğer yabancı diplomatların bir yandan devletin uyguladığı şiddeti kınarken diğer yandan Müslüman Kardeşler ve diğer göstericileri şiddetten “vazgeçmeye” veya “kaçınmaya” davet etmesi de Darrag tarafından sorumsuz ve şaşırtıcı bir yaklaşım olarak değerlendiriliyor. Darrag, hatta bu durumun cunta yönetiminin işlemekte oldukları suçları “şiddeti bertaraf etmeye yönelik tedbirler” gibi göstermesine olanak sağladığı inancında.  

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, 1 Ağustos tarihinde verdiği bir demeçte, askeri darbenin “demokrasiyi yeniden inşa etmekte olduğunu” söylediğini kaydeden Darrag, bu ifade Beyaz Saray tarafından reddedilmiş olsa da Amerika’nın protestocuların tarafında olduğu yönünde bir izlenim bırakmadığını belirtiyor.

Darrag, Mısır tarihinin ilk ve tek seçilmiş Devlet Başkanı’nı alaşağı eden darbenin yarattığı krizin sona ermesi için birtakım gerçeklerin gözönünde tutulması gerektiğini belirtiyor:

İlk olarak; bu mücadele, gücün seçim sandığı ile el değiştirdiği demokratik ve çoğulcu bir Mısır hayal edenler ile hükümetin kendini halka zorla kabul ettirdiği askeri devleti destekleyenler arasındaki bir mücadeledir.

İkincisi; bu darbe Mısır’ı, hem devlete, hem de özel sektöre ait medyanın sıkı askeri kontrol altında olduğu,  yönetimin barışçı protestoculara ve gazetecilere saldırdığı ve muhalefet liderlerinin hiçbir suç isnadı veya kanuni prosedür uygulanmaksızın tutuklandığı karanlık diktatörlük dönemlerine geri götürmüştür.

Üçüncü olarak da; General Sisi, bugüne kadar verdiği hiçbir sözü yerine getirmemiş, ayrıca muhalefeti yabancı güçlerle işbirliği yapmakla suçlarken kendisi Batılı diplomatlar ve darbesinin finansmanında önemli rol oynayan Basra Körfezi devletlerinden yardım talep etmektedir.

Yazısında, Amerikan hükümetinin bu süreçte darbe generalleri üzerindeki etkisinin zayıflığını vurgulayan Darrag, Mısır halkının gözünde Amerika’nın demokrasi söyleminin içinin her geçen gün biraz daha boşaldığını, Amerikan siyasetçilerinin kısa vadeli siyasi kazançlar uğruna kendi yasalarını ve değerlerini gözardı edebileceği imajının oluştuğunu belirtiyor.

Darrag son olarak Mısır halkının hiç de yabancı olmadığı ve artık inanmadığı bu işkence ve baskı rejimine Amerikan yönetiminin de kanmaması gerektiğinin altını çiziyor.

İlgili Haberler