Politika

Mehmet Altan: MHP muhalefeti Kızıl Meydan’a inen uçak gibi

"Dün Ankara’yı gören MHP yönetiminin partiyi bırakıp gitmesi gerekmez miydi?"

16 Mayıs 2016 13:46

Mehmet Altan*

Dün MHP’li muhaliflerin Ankara’daki toplantısı bana Mathias Rust’ı anımsattı…

Mathias Rust kim?

Mathias Rust, 28 Mayıs 1987 tarihinde Sovyetler Birliği’nin başkenti Moskova’daki Kızıl Meydan’a Cessna tipi bir tayyare ile korsan iniş yapan kişi…

Kremlin’in burnunun dibine yapılan bu korsan dalış, tarihe rejimin sonunu getiren ya da sonu gelmiş bir rejimin bitişini hızlandıran bir olay olarak geçti.

Doğrusu ben de zorbalıkla kongre yapması önlenen MHP’li muhaliflerin, aynen Mathias Rust gibi AKP zorbalık rejiminin sonunu getirecek hayati bir adım attıklarını düşünüyorum…

Ankara’daki miting sayesinde mevcut siyasal iktidarın ve yönetiminin nasıl çürüdüğünü tüm açıklığıyla gördük…

Aslında bir ‘bitişe’ şahit olduk.

* * *

Dün MHP muhaliflerinin engellenen kongresi, Türkiye’de hukukun ve siyasetin nasıl çürüdüğünü çok açıkça sergiledi.

Nasıl mı?

Her şeyden önce, kongreden kaçan bir parti başkanının ve Genel Merkezi’nin azınlıkta kalmasına ve bir anlamda fiilen meşruiyetini yitirmesine rağmen AKP desteğiyle direnmeye kalkmasındaki çirkinliği ve bunu anında kusmayan siyaset kurumunu gördük…

Gerçi, genel kurulu ve genel seçimleri kazanan Davutoğlu’nu darbe yaparak azleden Erdoğan’ın AKP’yi yok eden hamlesi ve buna ağzını bile açmayan AKP’nin durumundan sonra MHP’deki parti içi iktidar direnmesi de şu andaki siyasi ortama uygun diyebilirsiniz…

Siyasal partiler mezarlığına dönen Türkiye’de dün bir cenaze kalktı aslında, AKP’de ise çürüyen ceset manzarası var.

* * *

Siyaset, sıkışınca ‘milli irade’ diyor, eline güç geçince ‘darbecilik’ yapıyor…

Sürekli anayasal suç işleyen Erdoğan ve ona dur diyemeyen iktidar partisi gibi…

‘Ben halkımdan beslenirim’ demagojisi yapan zihniyet, neden hukuk ve anayasa sözü etmez? Anayasal sisteme darbe yaparken mi ‘milletinden’ besleniyor?

Her konuşmasını, arkasına Maliye Bakanlığı’nın tetikçiliğini alarak zorla TV’lerden yayınlatmak ve diğer partilerin elini tutmak mıdır ‘milletinden beslenmek? ‘TRT’yi borazanlaştırıp, muhalif medyayı gasp etmek midir ‘milletten beslenmek?’

17-25’in üzerini kapamak için hukuk ve siyaseti darbe ile zehirlemek midir?

Başka partilerin iç işlerine ‘bizim’ dediğiniz yargı yoluyla müdahale etmek midir?

Sadece kendi partisinin içindeki gelişmelerden değil, diğer partilerin içindeki hareketlerden de ölesiye korkmak mıdır?

* * *

Aynısı Bahçeli ve MHP yönetimi için de söz konusu…

Oy veren halkın ve parti tabanının taleplerine rağmen siyasal İslam faşizmi peşinde koşanlara destek vererek oylarını ve milletvekili sayını tepetaklak et, sonra da orada kalmak için diren…

Normalde dün Ankara’yı gören MHP yönetiminin partiyi bırakıp gitmesi gerekmez miydi?

Bu pişkinliğe siyaset mi diyoruz?

Kendi delegesinden, tabanından, kongresinden korkan bir parti başkanı, kendi partisine değil de AKP’ye ve onun yargısına dayanarak ne kadar o koltukta oturabilir?

* * *

AKP’nin, başta medya olmak üzere her bir yanı zorbalıkla ele geçirme çabasının, gerçekleri örtme kaygısının, demokratik her adımı nasıl önlemeğe çalıştığını da bir kez daha anladık…

Eşit, özgürlükçü, çoğulcu ve demokratik bir ortamda AKP ne kadar var olur? Devlet Bahçeli ne kadar var olabilirse o da o kadar var olur…

Erdoğan ve AKP, MHP’deki fiili meşruiyetini yitiren bir parti yönetimi üzerinden Türkiye’deki laiklik ve anayasal rejimi devirmeye kalkıyor…

Demokratik bir rejim ve hukuk devleti yanlısı bir iktidarın, çakma mahkemelerle ve havuz medyasıyla Bahçeli’yi desteklemesi, kendi amaçlarının ve yöntemlerinin de itirafıdır aslında.

Dün MHP’li muhalifler sayesinde bunu da bir kez daha gördük…

* * *
MHP muhaliflerinin dünkü eylemi, AKP’nin siyasal İslam faşizminin yargıyı büyük bir oranda nasıl yok ederek siyasallaştırdığını da adeta gözümüze soktu.

Genel Kurul delegelerinin neredeyse dörtte üçünün iradesine rağmen genel kurulu siyasal iktidar baskısıyla engellemeye kalkan mahkeme ve hukukçular…

Göz önündeki tabloya rağmen kendi inanılırlığını ve saygınlığını kezzaplayarak, kongreyle ilgilini kararını orta sahada top çevirir gibi erteleyen Yargıtay…

Gördük ki mahkeme kararları ‘başkanlık’ saplantısının zorbalık yöntemi etrafında dans edebiliyor…

Bu çürüyüşün de resmini dün net bir şekilde izledik…

* * *

Tüm bu skandallar ve rezaletler zincirinin tek bir nedeni var, siyasal İslam faşizminin tek adam üzerinden zorbalıkla ülkeye dayatılması…

Medya, siyaset, yargı bu nedenle esir alınıp susturulmak isteniyor…

Anayasa, kanun, hukuk, kural bu nedenle bıçaklanıyor…

Meşru olmayanlara bu nedenle hükümet desteği veriliyor…

Hepsinin çürüyerek kokuştuğunu dün gördük…

* * *

Ankara’daki dünkü fotoğraftan ne çıkar, nasıl çıkar, onu hemen ve bugünden söylemek de, kestirmek de zor…

Ama oradaki resmi tek bir kare olarak okumak isterseniz, bu benim açımdan 28 Mayıs 1987 tarihinde Moskova’daki Kızıl Meydan’a Cessna tipi bir tayyare ile korsan iniş yapan Mathias Rust’ın eyleminden farksız…

O eylem, Sovyet sisteminin bittiğini ispatlamıştı, dünkü Ankara’daki MHP’li muhalifler de AKP zorba rejiminin çürümüşlüğünü sergiledi…

MHP muhalefetinin dünkü eylemi, Kızıl Meydan’a inerek Sovyetler Birliği’nin tükenişini haber veren uçak gibiydi...


Bu yazı gazete360.com'dan alınmıştır.

İlgili Haberler