Kobani (6-8 Ekim) Olayları: 2014'te nasıl başladı, sonrasında neler yaşandı?
Türkiye'de "Kobani Olayları" ya da "6-8 Ekim Olayları" olarak bilinen protestolar ve çatışmalarda 37 kişi yaşamını yitirmiş, 326'sı güvenlik görevlisi 761 kişi de yaralanmıştı
25 Eylül 2020 15:20
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2014'teki "Kobani eylemleri" be ilişkin yürüttüğü soruşturma kapsamında aralarında Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) eski milletvekilleri, Merkez Yürütme Kurulu üyeleri ve belediye başkanlarının da bulunduğu toplam 82 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarıldı.
HDP'li Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen ile eski HDP milletvekilleri Ayla Akat Ata, Sırrı Süreyya Önder, Altan Tan, Nazmi Gür, Emine Beyza Üstün, Emine Ayna ve MYK üyesi Alp Altınörs'ün de aralarında bulunduğu 20 kişi gözaltına alındı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, "Ülke genelinde meydana gelen eylemlerde sokağa çıkma çağrısı yapan PKK/KCK terör örgütü ve sözde örgüt yöneticileri ile bazı siyasi parti yönetici ve partililer hakkında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımız Terör Suçları Soruşturma Bürosunca 2014/146757 sayı ile soruşturma başlatılmış, soruşturma kapsamında Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ Şenoğlu tutuklu bulunmakta olup gelinen aşama itibarıyla Ankara merkezli 7 ilde, 25 Eylül 2020 tarihinden geçerli olmak üzere 82 şüphelinin gözaltına alınmasına karar verilmiştir. Karar gereği şüphelilerin yakalanmasına yönelik çalışmalara Ankara İl Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğü ekiplerince devam edilmektedir" denildi.
Açıklamada olaylar sırasında "37 nitelikli adam öldürme, 29 adam öldürmeye teşebbüs, 3 bin 777 mala zarar verme, 25 alıkoyma, 395 hırsızlık, 15 yağma, 308 iş yeri ve konut dokunulmazlığını ihlal, 13 Türk bayrağını yakma, 7 Atatürk'ü Koruma Kanunu'na muhalefet suçunun işlendiği, ayrıca 326 güvenlik görevlisi ile 435 vatandaşın yaralandığı" belirtildi.
Kararla ilgili HDP açıklamasında, "Partimize karşı bu sabah başlatılan intikam saldırısının kararı dün yapılan MGK toplantısında, savcının Saray'daki düğün töreninde alınmıştır. AKP-MHP bloğu kaybettikçe muhalefeti tasfiye etmeye çalışıyor. HDP sizin darbelerinize boyun eğmedi, eğmeyecek" ifadeleri yer aldı.
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ise konuyla ilgili açıklamasında "Bu bir intikam operasyonudur. Yargı uzun süredir olduğu gibi iktidarın sopası olarak kullanılmaktadır. 6-8 Ekim olaylarının sorumlusu partimiz değildir" dedi.
Ekim 2014'te ne oldu?
Türkiye'de "Kobani Olayları" ya da Mithat Sancar'ın ifade ettiği gibi "6-8 Ekim Olayları" olarak bilinen protestolar ve çatışmalarda 37 kişi yaşamını yitirmiş, 326'sı güvenlik görevlisi 761 kişi de yaralanmıştı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na göre 35 il ve 96 ilçede çıkan olaylarda 197 okul yakılmış, 269 kamu binası tahrip edilmiş, 1731 ev ve işyeri yağmalanmış, 1230 araç da zarar görmüştü.
2011'de Suriye'de iç savaşın başlaması ve ardından Irak-Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) başlattığı saldırılar sonrasında ülkenin kuzeyinde Kürt nüfusun yoğun olduğu ve "Rojava" olarak adlandırdığı bölgede Afrin, Kobani ve Cezire kantonları oluşturulmuş, Demokratik Birlik Partisi (PYD) ile silahlı kanadı olan ve Türkiye'nin "terör örgütü" olarak gördüğü Halk Koruma Birlikleri (YPG) bölgede kontrolü ele almıştı.
Eylül-Ekim 2014'te IŞİD'in Kobani bölgesine saldırıları yoğunlaştırması üzerine Türkiye'nin farklı şehirlerinde "Kobani'ye destek" eylemleri başladı.
Eylemlerde Suriye'nin kuzeyindeki diğer bölgeler ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi üzerinden gelecek askeri yardımın ulaşması için Türkiye toprakları üzerinden Kobani'ye bir koridor açılması, Türkiye'nin IŞİD'e verdiği (iddia edilen) desteği kesmesi ve Türkiye'nin Kobani'ye operasyon yapmaması talep edildi.
HDP yetkilileri krizin başından bu yana Türk yetkilerle çeşitli görüşmelerde bulundu. Bu dönem, 2015'e kadar hükümet ile Kürtler arasında yürütülen ve "çözüm süreci" olarak anılan dönemdi.
HDP ve Demokratik Bölgeler Partisi'nin (DBP) çağrısıyla çeşitli yerlerde eylemler düzenlendi. "IŞİD'in Kobani içine girmesi ve Türkiye'den beklenen adımların atılmaması üzerine" HDP, 6 Ekim'de ülke çapında sokak eylemi çağrısı yaptı.
Eylemlerde ölümlerin ve şiddet olaylarının yaşanması ardından 9 Ekim'de HDP'li bir heyet dönemin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'la görüştü, ardından basın açıklaması yapıldı. Açıklamada yaşananlardan dolayı hükümet eleştirildi ancak "Şiddet, yakma, yıkma asla olmamalıdır" denildi.
KCK'den yapılan açıklamada da eylemler desteklenirken Atatürk büstü, Türk bayrağı ve okullara saldırılması ile yağma olayları eleştirildi.
Eylemler ağırlıklı olarak Kürtlerin yoğun yaşadığı illerde meydana geldi. Ancak Batı illerinde de Kürt vatandaşların yanı sıra bazı sol gruplar, sendikalar, öğrenci grupları, kadın örgütleri ve aydınların da desteğiyle gösteriler yapıldı.
Hükümet nasıl tepki verdi?
Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, IŞİD saldırısı altındaki Kobani'deki gelişmeler nedeniyle düzenlenen gösterilere tepki göstererek "Çözüm sürecini vandalizme kurban etmeyiz" dedi.
Ahmet Davutoğlu, PKK ile Türkiye devletinin müzakere sürecine atıfta bulunarak, "Hiçbir vandalizme çözüm sürecini kurban etmeyiz. Ama çözüm süreci adına da şiddete müsamaha gösterecek bir tavır içine girmeyiz" şeklinde konuştu.
Davutoğlu, Meclisin askeri operasyona yeşil ışık yakmasının ardından, Kobani'nin IŞİD'in eline geçmemesi için Türkiye'nin elinden gelen her şeyi yapacağını açıklamıştı.
Kürtlerin Kobani ile ilgili talepleri ve iddiaları konusunda ise Türkiye IŞİD'e destek verdiği iddialarını kesin bir dille reddetti. YPG ve PYD'yi Türkiye'nin yıllardır savaştığı PKK ile bağlantılı "terörist unsurlar" olarak tanımladığı için Kobani'ye silah yardımını gündeme almadı.
PYD ve HDP'li yöneticiler yardım için bir koridor açılması konusunda Türkiye'nin önce olumlu sinyaller verdiğini ancak daha sonra adım atmadığını iddia etti.
Suriye'nin kuzeyinde bir tampon bölgeyi savunan Türkiye, PYD'den kantonlara dayalı öz yönetim sisteminden vazgeçilmesini, Suriye yönetimine karşı savaşmasını ve muhalif Özgür Suriye Ordusu'nu desteklemesini istiyordu.
Eylemlerde hem güvenlik güçleriyle göstericiler hem de bazı yerlerde göstericilerle onlara karşı çıkanlar arasında çatışmalar yaşandı.
Güvenlik güçleri yer yer gerçek mermi de kullanarak müdahale etti, göstericiler ise taş, sopa, molotof kokteyli ve havai fişek kullandı.
Göstericilerle onlara karşı olanlar arasında patlak veren çatışmalarda ise her iki taraftan da taş, sopa, kesici alet ve silah kullanıldığı görüldü. Bu durum çok sayıda ölüm ve yaralanmaya sebep oldu.
Ölümlerin bir bölümü eylemcilerle Hür Dava Partisi (Hüda-Par) yanlıları arasındaki çatışmalardan kaynaklandı.
2013 yılında kurulan ve ağırlıklı olarak Kürt illerinde faaliyet gösteren ve İslami çizgiye sahip Hüda-Par, kamuoyunda Hizbullah örgütüyle bağlantılı parti olarak biliniyor, parti ise bu nitelendirmeyi kabul etmiyor.
Hizbullah ile PKK arasında 1990'lı yıllarda yoğun çatışmalar yaşanmıştı.
Batıdaki kentlerde de eylemler
Güvenlik güçleri Batı kentlerinde de birçok gösteriye müdahale etti ve çatışma görüntüleri ortaya çıktı.
Bazı kentlerde göstericilerle, milliyetçi bazı kesimlerin öncülüğünü yaptığı düşünülen bazı karşı göstericiler arasında kavgalar yaşandı.
Batı kentlerindeki karşıt eylemlerde atılan sloganlar, bozkurt işaretleri ve bayraklar, bunlara MHP'lilerin, ülkücülerin öncülük ettiğini düşündürmüştü.
MHP'den yapılan açıklamada "ülkücü-milliyetçi hareketin kavga ve çatışmadan uzak durması" istendi.
Bazı Kürt siyasetçiler ise eylemlerin planlı bir şekilde, güvenlik güçlerinin de göz yummasıyla yapıldığını iddia etti.
Çözüm süreci
PKK'nın önde gelen isimlerinden Murat Karayılan 23 Eylül'de yaptığı açıklamada Kobani'deki saldırılar nedeniyle Türkiye'yi suçladıktan sonra "Bizim için çözüm süreci bitmiştir" dedi.
Türkiye IŞİD'e destek verdiği idialarını kesin bir dille reddetti ve YPG "terör örgütü" listesinde yer aldığı için Kobani'ye silah yardımı yapmayı gündemine almadı.
HDP'nin açıklamasında yaşananlardan dolayı hükümet eleştirildi ancak "Şiddet, yakma, yıkma asla olmamalıdır" denildi.
İmralı Cezaevi'nde hapis yatan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın 9 Ekim'deki mesajında müzakere ve diyalog çağrısı vardı.
Öcalan daha sonra ise kardeşi Mehmet Öcalan'la ilettiği bir mesajında ortada bir müzakere süreci olmadığını belirterek "Çözüm için 15 Ekim'e kadar biz bekleriz" dedi.
Hükümet tarafından yapılan açıklamalarda ise eylemlerin çözüm sürecini tehlikeye attığı belirtildi ve Kürt tarafı sert bir dille eleştirildi.
Çözüm süreci her ne kadar 2015'te bitmiş olsa da, Kobani Olayları'nın da süreci olumsuz etkilediği yönündeki görüşler sıklıkla dile getirildi.