Yaşam

İnci Pastanesi militanlığı

'Doğal olmayan haber unsurlarının, yayının kendi görüşü çerçevesinde ayıklanarak gerçeklikten uzaklaştırılması ve sadece yukarıdaki amaca hizmet eder hale getirilmesi'

21 Aralık 2012 22:56

 

Gökhan Tan

 
Sadece Beyoğlu’nun simgelerinden biri değil, Türkiye’nin en eski işletmelerinden İnci Pastanesi’nin mahkeme kararıyla tahliyesine gösterilen tepki, bir grup insanın “değişime direnişi” olarak algılanıyor. İnci Pastanesi için “Zaten profiterolü de bir şeye benzemiyordu” başlığıyla özetlenebilecek bu algı, çıkış noktası rant ya da salt ideoloji olsun, hemen her projede karşımıza çıkıyor. Taksim Projesi’nden Haliç Metro Köprüsü’ne, Çamlıca Camii’nden Göztepe Parkı’na durum aynı. Proje sahiplerinin, durdukları tarafla isimlendirirsek “değişimciler”in söyledikleri, karşıdaki “direnişciler” tarafından ikna edici bulunmuyor ya da hiç duyulmuyor. Tarafların birbirine doğru mesafe kat ettiği bir örnek neredeyse yok. 
Çatışma elbette basında da sürüyor. Basın kuruluşlarının, kendi okuyucusundan/kitlesinden taraf, onun beklentisine cevap vermek üzere yayın yapması doğal. Doğal olmayan ise haber unsurlarının, yayının kendi görüşü çerçevesinde ayıklanarak gerçeklikten uzaklaştırılması ve sadece yukarıdaki amaca hizmet eder hale getirilmesi. Gazeteci İsmet Berkan bu durumu “militan gazetecilik” olarak tanımlıyor. Berkan’a göre İnci Pastanesi’nin 7 Aralık’ta, polis ve zabıta eşliğinde tahliye (ve tarumar) edilmesine dair haberler, bu türdeki gazeteciliğin bir örneği. Tahliyeye neden olan gelişmeler “düzgün bilgi” ile verilmediği için, İnci Pastanesi’nin mağdur gösterilmesine neden oluyor. Pastane için “Bildiğim kadarıyla, Başbakan’ı da tanıyan Rize kökenli bir aile tarafindan işletiliyordu epeydir” diyen Berkan, İnci’nin tahliye kararına direnmiş olabileceğini iddia ediyor Twitter hesabından. Ve şöyle bağlıyor:  “Gazeteler, gazeteciler bilgi aktarmak yerine militanlik yapınca böyle oluyor işte.” 
Berkan’ın “militan gazetecilik” ve “düzgün bilgi vermeme” tezlerinden yola çıkarak cevaplamaya çalışalım: İnci Pastanesi’nde taraflardan birinin hak etmediği şekilde mağdur gösterilmesine neden olan şeyler var mı? 
 

Tahliye bedeli 

İnci’nin tahliyesi, Emekli Sandığı’na (SGK) ait Beyoğlu’ndaki Cercle d’Orient (Serkl Doryan), İsketinj Apartmanı, Melek Apartmanı, İpek Sineması ve Rüya Sineması’nı kapsayan yapı grubunun yenilenerek işletilmesi amacıyla 1993’te Kamer İnşaat’a devri sözleşmesine dayanıyor. Projenin kamuoyunda bilinir ve tepki alır hale gelmesi ise 2010’da “Emek Sineması’nın yıkılacağı” söylemi üzerine oluyor. Durumu “Sanki bütün muhalefet cephesi Emek Sineması etrafında bir araya geldi” diye tanımlayan Kamer İnşaat’ın ortağı Levent Eyüboğlu “yıkma” iddiasını reddediyor. Sinemanın, şimdi bulunduğu binada dört kat yukarı taşınacağını söylerken bile.
İnci Pastanesi, İstiklâl’e bakan Serkl Doryan binasındaki son kiracıydı. (1944’te kurulan pastanenin bu binadan daha çok tanındığını söylemek de yanlış olmaz.) Emekli Sandığı ile sözleşmesi devam eden diğer kiracıların, Kamer İnşaat’tan “tahliye bedeli” alarak ayrıldığı iddia edilirken İnci bu grupta yer almadı. Pasteninin, 42 yıllık çalışanı ve işletmecisi Musa Ateş sık sık “İnci’nin bir başka şubesi olmayacağını ve Serkl Doryan’da kalmak için direneceğini”dile getirdi. Yargıtay İnci’nin tahliyesini 18 Ekim’de onadı -ve yine Berkan’ın iddiasını doğrular şekilde- bu karar İnci’ye tebliğ edildi. Ancak 7 Aralık’ta İcra Dairesi’nin kamyonları pastanenin kapısına dayanana kadar, alacaklı SGK ve sözleştiği Kamer İnşaat hariç kimse tahliye zamanını bilmiyordu. (Kamer’in gelişmeden haberdar olduğunu, avukatı Sabahaddin Özkan’ın tahliyeye eşlik etmesinden anlıyoruz. Özkan’ın, okuduğunuz bu yazı kaleme alınana dek bir Koruma Kurulu üyesi olduğunu da unutmayalım.) 
Musa Ateş’in tahliye günü söyledikleri eksik aktarılıyor olabilir. Ama açıkça “Bize tarih bildirilmedi” diyor Ateş. Berkan’ın varsayımının tutmadığı nokta buradan başlıyor: 18 Ekim’den sonra İnci’nin tahliyesinin önünde yasal bir engel yoktu. Ancak hukuk yoluyla direnmeye 18 Ekim’den sonra da devam etti. İnci’nin avukatı Hasan Tiftik Yargıtay’dan, “tashih-i karar” (karar düzeltme) talebinde bulundu. Ve icra kamyonları İnci’ye geldiğinde bu talep karara bağlanmış değildi. 
 

İnci: “Kamer’le görüşmedik”

Daha önemlisi, İnci ve Kamer İnşaat arasında geçtiği iddia edilen görüşmeler. Ya da “Kamer, 7 Aralık’taki görüntülere neden olmamak için ne yaptı?” sorusu. Ortak Levent Eyüboğlu’nun Habertürk’e yaptığı açıklamaya göre Kamer İnci’ye “Restorasyon süresince taşınmasını ve restorasyondan sonra geri gelmesini” teklif etti, “Bunun için belli bir para önerdi. Ancak anlaşmaya varılamadı.” Gelgelelim Musa Ateş bu iddiayı yalanlıyor: “Muhatabım Kamer İnşaat değil, çünkü sözleşmem Emekli Sandığı ile. İki yıl kadar önce Osman Ağca diye biri geldi dükkâna. Firmanın ortağıymış. ‘Kiracı varken SGK’nın dükkânı başkasına verme hakkı yok’ dedim. Ve görüşmedim.” Avukat Tiftik de, kendilerine teklif sunulmadığını doğruluyor.
Bir tarafta, 68 yıldır verdiği hizmet İstanbullu tarafından benimsenmiş bir değerin 68 yıllık yerinde kalabilmek için verdiği hukuk mücadelesi, diğer tarafta o değerin hakkını temsil ettiğini söyleyen ama onu yerinde korumak için ne yaptığı sorguya muhtaç bir şirket... Makul hiç bir cevap ve akıl, 7 Aralık’taki görüntüleri açıklayamıyor. Tahliyeden sonrası da, örneğin boş vitrinden İnci isminin silinmek istenmesi, bu akıldışılığa tuz biber ekiyor. İnci, izleri ve ismi silinmeye çalışılan 68 yıllık dükkanı için hâlâ kira ödüyor. Çünkü aralık ayı kirasını SGK’ya peşin ödemişti.  
Bu arada İnci’nin işletmecisi Musa Ateş Rizeli değil, Erzincanlı. Belki İsmet Berkan gibi Başbakan da İnci’de profiterol yemiştir. Berkan’ın profiterol yerken Rizeli sandığı Ateş, belki aynı vesileyle (profiterol) Başbakan’la da tanışmış olabilir. Tanışsalar da bu “bilgi” Berkan’ı militan yapmaz. 
 
 
NOT: Kamer İnşaat’a yönelttiğim “İnci’nin Serkl Doryan’da kalması istendi ise, kendilerine nasıl bir teklif yapıldı?” sorusunun cevabı, yazıyı bitirdikten sonra elime ulaştı. Firmanın ortaklalarından Levent Eyüboğlu şöyle yanıtlamış: “İnci Pastanesi’ne taşınması ve binanın restorasyonundan sonra geri dönmesi teklif edildi. Taşınması konusunda kendisine destek olabileceğimizi ilettik. Ancak İnci Pastanesi bu teklifi kabul etmedi. Neden etmediği konusuna İnci Pastanesi işletmecilerinin yanıt vermesi gerekir. Cercle d’Orient, tamamlandığında alt katları şu anda olduğu gibi dükkanlardan oluşacak. Ancak daha organize bir yapıda çalışması gerekiyor dükkanların. Belki İnci pastanesi idari olarak böyle bir sistemde çalışmayı tercih etmemiş olabilir.” 
Cevap böyle. Ancak yazıda da belirttiğim gibi Musa Ateş, Kamer İnşaat ile teklifi üzerine görüştüğünü reddediyor.  
 
(Fotoğraf: Mehmet Kaçmaz - Nar Photos)

İlgili Haberler