Gündem

Hasan Cemal'e 'Cumhurbaşkanı'na hakaret' davası; iddianamede hapis talebi var, hangi ifadenin 'hakaret' olduğu yok!

4 yıl 8 ay hapis talep edilen dava 28 Eylül'de başlayacak...

27 Nisan 2016 16:45

T24 yazarı ve P24 Bağımsız Gazetecilik Platformu Başkanı Hasan Cemal’e, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianame, Ankara 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. Dava konusu yazının aktarıldığı iddianamede, Hasan Cemal'in hangi ifadesiyle Cumhurbaşkanı'na hakaret ettiğine yer verilmemesi dikkat çekti. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'nin "gereğinin yapılması" yazısının ardından Erdoğan’ın, avukatı Hüseyin Aydın aracılığıyla “Sen Cumhurbaşkanı ol, hem de...” başlıklı yazısı nedeniyle şikâyetçi olduğu Hasan Cemal’in 1 yıldan 4 yıl 8 aya kadar hapis istemiyle yargılanacağı davanın görülmesine 28 Eylül’de başlanacak. Hasan Cemal ve avukatı Fikret İlkiz, 20 Mayıs’ta İstanbul 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nde iddianameye karşı savunma yapacak. 

Hasan Cemal: Sen cumhurbaşkanı ol, hem de...

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nin ilgili yazıya dair “gereğinin yapılması” talebiyle Adalet Bakanlığı’na gönderdiği dilekçe üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Hasan Cemal hakkında TCK 299'dan soruşturma başlatmıştı.

Hasan Cemal 30 Eylül 2015'te ifade vermek için gittiği Çağlayan Adliyesi'nde...Cemal, avukatı Fikret İlkiz eşliğinde Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında 6 Ocak’ta ifade vermişti. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Tahsin Yavuz’a ifade veren Hasan Cemal, “Yazımda Cumhurbaşkanı’na hakaret ve iftira yoktur. İfade özgürlüğü çerçevesine oturan sert bir yazıdır. İftira ve hakaret kastım yoktur. İktidar sahiplerinin de eleştiri karşısında daha tahammüllü olması gerektiği kanaatindeyim" demişti. 

 

Savcı: Salt hakaret içeren ağır ifadeler...

 

Savcı Kürşat Kayral tarafından 6 Nisan’da tamamlanan iddianamede Hasan Cemal'in yazısının aktarılmasının ardından şu ifadelere yer verildi:

“Yazıda kullanılan tümcelerin; incelenmesinde;

Herkesin düşünceyi açıklama hakkına sahip bulunduğu, bu hakkın düşünce hürriyetini ve hakkın resmi makamların müdahalesi ve memleket sınırları söz konusu olmaksızın kullanımını içerip, haber veya fikir alma veya vermek özgürlüğünü kapsadığı, hatta hakkın kapsamının ve sınırlarının çoğunluğu rahatsız edecek şekilde şoke edici ve endişe verici olmasının ve siyaset sahnesinde bulunanlar ile devletleri yönetenler açısından bunlara karşı eleştirilerin sert ve acımasız olması unsurunu da içerdiği,

Ancak hiçbir zaman hakaret içeriğinin fikir özgürlüğünde yer almasının bu hakkın özü ve ruhuna uygun bulunmadığı, kişilik hakkının ve saygınlığının insan haklarının gelişiminde büyük rolünün olduğu, şeref ve haysiyet kavramının kişiye toplum tarafından verilen değerlerin tümünü ifade ettiği, Türk Ceza Yasasının 299.maddesinde korunmak istenilen hukuksal değerin, devleti temsil eden ve yürütme organının başı olan Cumhurbaşkanının şahsında devletin saygınlığı olması ve yasa koyucunun bu hükümle Cumhurbaşkanına saygının yüksek ve sarsılmaz bir halde tutulmasını sağlamayı amaçladığı, böylece devletin manevi kişiliği, Anayasal kurumları ve hukuksal kişiliğinin korunduğu, Cumhurbaşkanının devletin başı olarak bu sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil ettiği bu suç tipinde diğer Anayasal kurumlardan farklı olarak, kişi ile kurumun bütünleştiği, korunan değerin sahibinin Devletin kişiliği olduğu, suçun maddi unsurunun da, görev ile ilgili veya görev nedeniyle olmasının zorunlu bulunmadığı,

Şüpheli tarafından kullanılan ibarelerinin, düşünce açıklama ve düşünceyi yayma özgürlüğü dışında salt hakaret içeren ibareler olup, ağır ve sert eleştiri sınırlarının aşılmış bulunduğu, kullanılan sözcüklerin A.İ.H.S. ve sözleşmeye dayalı A.İ.H.M. kararlarında belirtilen koruma kalkanında bulunmasının mümkün bulunmadığı,

Eylem, şikayete bağlı suç niteliğinde bulunmadığından onarıcı adalet müessesesi olan uzlaşma hükümlerinin uygulanmadığı, İlgili yayının yapıldığı internet sitesinin niteliği açısından, aleniyet unsurunun gerçekleştiği,

Eylemde kullanılan söylemlerde, açıkça Türkiye Cumhuriyeti 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kast edilmiş bulunduğu...”

 

Duruşma eylülde

 

Ankara 5. Asliye Ceza Mahkemesi, savcı Kürşat Kayral tarafından hazırlanan iddianameyi  11 Nisan’da kabul etti. Hasan Cemal’in TCK 299/1-2 kapsamında 1 yıldan 4 yıl 8 aya kadar hapis istemiyle yargılanacağı davanın ilk duruşması  28 Eylül sabahı saat 09:55’te yapılacak. Hasan Cemal ve avukatı Fikret İlkiz  20 Mayıs’ta İstanbul 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nde iddianameye karşı savunma yapacak.

 

İki soruşturmaya takipsizlik verilmişti

 

Hasan Cemal’in, T24’te yayımlanan 12 Ağustos 2015 tarihli "Akan kanın bir numaralı sorumlusu Saray'daki Sultan'dır, nokta!" ve 7 Eylül 2015 tarihli “Heyy sen!” başlıklı yazılarına dair de Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla soruşturma açılmıştı. Savcılar Umut Tepe ve Emin Aydinç, soruşturmalar hakkında takipsizlik kararı vermişti.

Savcı Umut Tepe, "Akan kanın bir numaralı sorumlusu Saray'daki Sultan'dır, nokta!" başlıklı yazısına ilişkin verilen takipsizlik kararının gerekçesinde "mağdurun Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olması nedeni ile eleştirilere diğer insanlara göre daha fazla katlanması gerektiği" görüşüne yer vermiş ve "siyasetçileri ve toplum önünde bulunan tanınmış kişileri eleştiri sınırlarının normal bireye göre daha geniş olduğu" ifadesini kullanmıştı.

Hasan Cemal hakkında Cumhurbaşkanı’na hakaretten açılan ikinci soruşturmayı yürüten savcı Emin Aydinç da şu ifadelerle takipsizlik kararını gerekçelendirmişti:

"Eleştirinin ağır ve keskin bir eleştiri olmasına karşın ifade özgürlüğünden yararlanabilen açıklama mahiyetinde olduğu, yazının bir bütün olarak eleştirel nitelik arz ettiği, yazıdan ayrı olarak başlı başına hakaret suçunu oluşturacak mahiyette herhangi bir ibarenin de yazıda yer almadığı, bu itibarla şikayet konusu yazının hakaret suçunu oluşturmadığı kanaatine varılmıştır."

 

Hasan Cemal: Sen cumhurbaşkanı ol, hem de

 

Hasan Cemal'in davaya dayanak gösterilen 4 Ekim 2015 tarihli yazısı şöyle:

Sen cumhurbaşkanı ol.
Ama Türkiye’nin en büyük gazetesi taşlı sopalı saldırıya uğrasın.
Sesini çıkarma.
Bir değil iki kere saldırıya uğrasın.
Yine tek kelime etme.
Hiç kınama.
Sen cumhurbaşkanı ol.
Gazeteci evinin önünde dayak yesin.
Yine sessiz kal.
Saldırganlar senin partiden çıksın.
Yine dut yemiş bülbülü oyna.

Sen cumhurbaşkanı ol.
Gazete basan güruhun başında senin partinden bir milletvekili çıksın.
Ve o saldırgan, parti kongresinde divana da seçilsin.
Üstüne üstlük bir de, gazete basan o saldırgan milletvekili, gazeteciyi evinin önünde dövmekten söz etsin.
Yine çıtını çıkarma.

 

Sen cumhurbaşkanı ol.
Danışman yaptığın, milletvekili yaptığın biri, Türkiye’nin en büyük medya grubunun başındaki patronun dişlerini sökmekten, tırnaklarını sökmekten söz etsin.
Sesini çıkarma.
Senin eserin olan ‘havuz medyası’nın tetikçilerinden biri, gazeteciye, “Seni sinek gibi ezeceğiz!” desin.
Hiç ses etme.
Sen cumhurbaşkanı ol.
Eleştiriye tahammülsüzlüğünden hakkında hakaret davası açtığın gazeteciye, avukatın aracılığıyla ‘aşağılık’ diyebil.
Sen cumhurbaşkanı ol.
Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı ‘hainlik’la suçla.;
Merkez Bankası Başkanı’nı ‘satılmışlık’la suçla.
TÜSİAD Başkanı’nı ‘vatan hainliği’yle suçla.
Hoşlanmadığın kararlarından dolayı yüksek mahkeme yargıçlarını ‘hainlik’le suçla.
Sen başbakan ol.
Nefret ettiğin bir büyük iş adamının hakkındaki beraat kararını bozdurmak için Adalet Bakanı’nı Yargıtay nezdinde devreye sok.
Danıştay Başkanlığı seçimine karış.
Herkesin gözleri önünde, büyük bir devlet ihalesini bir iş adamından alıp ötekine ver.

Sen başbakan ol.
“Gerekirse evinin kapısını kırın, alın o gazeteciyi içeri; savcı mı mırın kırın ediyor, onu da atın içeri; mahkeme kararı mı yok, merak etmeyin, gerekirse sonra kanun da çıkartırız” diye İstanbul Valisi’ne talimat verebilen kendi Başbakanlık Müsteşarı’nı  İçişleri Bakanı yap.
Hukuku hiçe say.
Yargı bağımsızlığını hiçe say.
Güçler ayrılığını hiçe say.
Yani demokrasiyi demokrasi yapan temel değerlere boş ver. 

Sen cumhurbaşkanı ol.
Senin gibi düşünmeyene hain de.
Seni eleştirene darbeci de.
Seni eleştirene aşağılık de.
Terörist de.
Satılmış de.
Sen cumhurbaşkanı olarak böyle deyince, elinin altındaki gazete ve televizyonlarda köşe başlarını tutmuş tetikçi takımı bin mislini söylesin.
Diş söksün.
Tırnak söksün.
Sinek gibi ezsin.
Ve koca ülke gerildikçe gerilsin.
Sen cumhurbaşkanı ol.
Türkiye’nin önünde bir ‘büyük koalisyon’la birlikte açılabilecek normalleşme ve istikrar kapısını kapat.
Bunu 400 milletvekili uğruna yap.
Başkan babalık uğruna yap.
Ve dağlarda silahlar yine patlasın.
Kan akmaya başlasın.
Analar gözyaşı döksün.

Sen cumhurbaşkanı ol.
Türkiye’yi düşman kamplara bölerek ayakta kalmaya çalış.
Türkiye’yi cepheleştirerek, kanlı seçim süreçlerine iterek yolsuzluk ve rüşvet dosyalarını kapatmaya çalış.

Bak, şunu iyi bil Sayın Cumhurbaşkanı:
İçte ve dışta Türkiye’yi o hâle getirdin ki, hiç beklenmedik bir anda tek bir kıvılcım koca ülkeyi tam anlamıyla cehenneme çevirebilir.
Kardeş kavgasının kanlı çukuruna itebilir.
Bunun adı ‘iç savaş’tır, iç savaş...
Farkında mısın büyük tehlikenin?
Ne yazık ki değilsin.
Türkiye’yi senin de altından kalkamayacağın bir yere doğru ittikçe  itiyorsun.
Bu millet inşallah 1 Kasım’da sana dur diyerek hem seni, hem partini, hem Türkiye’yi uçurumun kenarından kurtarır.
İyi pazarlar!

İlgili Haberler