Sen cumhurbaşkanı ol.
Ama Türkiye’nin en büyük gazetesi taşlı sopalı saldırıya uğrasın.
Sesini çıkarma.
Bir değil iki kere saldırıya uğrasın.
Yine tek kelime etme.
Hiç kınama.
Sen cumhurbaşkanı ol.
Gazeteci evinin önünde dayak yesin.
Yine sessiz kal.
Saldırganlar senin partiden çıksın.
Yine dut yemiş bülbülü oyna.
Sen cumhurbaşkanı ol.
Gazete basan güruhun başında senin partinden bir milletvekili çıksın.
Ve o saldırgan, parti kongresinde divana da seçilsin.
Üstüne üstlük bir de, gazete basan o saldırgan milletvekili, gazeteciyi evinin önünde dövmekten söz etsin.
Yine çıtını çıkarma.
Sen cumhurbaşkanı ol. Türkiye’nin en büyük gazetesi saldırıya uğrasın, gazeteci dayak yesin, sesini çıkarma
Sen cumhurbaşkanı ol.
Danışman yaptığın, milletvekili yaptığın biri, Türkiye’nin en büyük medya grubunun başındaki patronun dişlerini sökmekten, tırnaklarını sökmekten söz etsin.
Sesini çıkarma.
Senin eserin olan ‘havuz medyası’nın tetikçilerinden biri, gazeteciye, “Seni sinek gibi ezeceğiz!” desin.
Hiç ses etme.
Sen cumhurbaşkanı ol.
Eleştiriye tahammülsüzlüğünden hakkında hakaret davası açtığın gazeteciye, avukatın aracılığıyla ‘aşağılık’ diyebil.
Sen cumhurbaşkanı ol.
Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı ‘hainlik’la suçla.;
Merkez Bankası Başkanı’nı ‘satılmışlık’la suçla.
TÜSİAD Başkanı’nı ‘vatan hainliği’yle suçla.
Hoşlanmadığın kararlarından dolayı yüksek mahkeme yargıçlarını ‘hainlik’le suçla.
Sen başbakan ol.
Nefret ettiğin bir büyük iş adamının hakkındaki beraat kararını bozdurmak için Adalet Bakanı’nı Yargıtay nezdinde devreye sok.
Danıştay Başkanlığı seçimine karış.
Herkesin gözleri önünde, büyük bir devlet ihalesini bir iş adamından alıp ötekine ver.
Sen başbakan ol.
“Gerekirse evinin kapısını kırın, alın o gazeteciyi içeri; savcı mı mırın kırın ediyor, onu da atın içeri; mahkeme kararı mı yok, merak etmeyin, gerekirse sonra kanun da çıkartırız” diye İstanbul Valisi’ne talimat verebilen kendi Başbakanlık Müsteşarı’nı İçişleri Bakanı yap.
Hukuku hiçe say.
Yargı bağımsızlığını hiçe say.
Güçler ayrılığını hiçe say.
Yani demokrasiyi demokrasi yapan temel değerlere boş ver.
Sen cumhurbaşkanı ol.
Senin gibi düşünmeyene hain de.
Seni eleştirene darbeci de.
Seni eleştirene aşağılık de.
Terörist de.
Satılmış de.
Sen cumhurbaşkanı olarak böyle deyince, elinin altındaki gazete ve televizyonlarda köşe başlarını tutmuş tetikçi takımı bin mislini söylesin.
Diş söksün.
Tırnak söksün.
Sinek gibi ezsin.
Ve koca ülke gerildikçe gerilsin.
Sen cumhurbaşkanı ol.
Türkiye’nin önünde bir ‘büyük koalisyon’la birlikte açılabilecek normalleşme ve istikrar kapısını kapat.
Bunu 400 milletvekili uğruna yap.
Başkan babalık uğruna yap.
Ve dağlarda silahlar yine patlasın.
Kan akmaya başlasın.
Analar gözyaşı döksün.
Sen cumhurbaşkanı ol.
Türkiye’yi düşman kamplara bölerek ayakta kalmaya çalış.
Türkiye’yi cepheleştirerek, kanlı seçim süreçlerine iterek yolsuzluk ve rüşvet dosyalarını kapatmaya çalış.
Türkiye’yi senin de altından kalkamayacağın bir yere doğru ittikçe itiyorsun
Bak, şunu iyi bil Sayın Cumhurbaşkanı:
İçte ve dışta Türkiye’yi o hâle getirdin ki, hiç beklenmedik bir anda tek bir kıvılcım koca ülkeyi tam anlamıyla cehenneme çevirebilir.
Kardeş kavgasının kanlı çukuruna itebilir.
Bunun adı ‘iç savaş’tır, iç savaş...
Farkında mısın büyük tehlikenin?
Ne yazık ki değilsin.
Türkiye’yi senin de altından kalkamayacağın bir yere doğru ittikçe itiyorsun.
Bu millet inşallah 1 Kasım’da sana dur diyerek hem seni, hem partini, hem Türkiye’yi uçurumun kenarından kurtarır.
İyi pazarlar!