İstanbul- İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Uzay Yüksek Mühendisi Mehmet Ertan Ümit, Felix Baumgartner'ın atlayışına ilişkin yaptığı açıklamada, ''Korkusuz Felix''in, 1960'da saatte 988 kilometre hızla 31 bin metreden atlayan Joe Kittinger'in rekorunu kırmayı amaçladığını anımsatarak, Baumgartner'ın astronotların kullandığı özel atmosferik basınç kıyafetiyle yukarı çıktığını, bu kıyafet ile ısı, basınç ve radyasyondan korunduğunu kaydetti.
Baumgartner'ın kıyafetlerinin çok kalın olduğu ve kontrol mekanizması bulunmadığı için dönerek kontrolsüz bir şekilde düştüğünü ifade eden Ümit, ''Kontrolsüz düşüş aslında önceden tahmin edilen bir şey. Çalışmalar kapsamında güvenlik sistemi kurmuşlar. Uzun süre dönerek, iniş yaptığı için bilinç kaybı oluşabilirdi. Burada sporcunun tecrübesi de çok önemli. Bu rekorun hız ve yükseklik olarak daha da geliştirilebileceğine inanıyorum'' diye konuştu.
'Felix'in hızı deniz seviyesindeki ses hızının 6 katı'
Baumgartner'ın stratosferden kendini boşluğa bırakmasının arkasında yatan mühendisliğin ve yatırımın önemine işaret eden Ümit, ''Buna, birçok firma sponsor olmuş. Yoksa bunun mühendislik alt yapısının maddi olarak kaldırmak çok zor. Bizim gördüğümüz şu, 'adamın başında bir kapsül, balonla yukarı çıkıyor sonra adam atlıyor' ama bunun için bir çok değişik sistem oluşturulmuş. Düşük basınçta çalışması için birçok elektronik ve mekanik sistem özel olarak tasarlanmıştır. Kıyafetleri, elektronik sistemler, hızını, dönmesini ölçen sistemler var. Felix'in üzerindeki sistemlerin büyük ölçüde yedekli olması gerekiyor'' şeklinde konuştu.
Ümit, ses duvarının aşılmış olmasının kendileri için etkileyici olmadığını anlatarak, şunları kaydetti:
''Uçaklar ve roketler ses duvarını rahatça aşabiliyorlar. Ama Felix'in hiçbir destek olmadan bir insanın kendi başına ses duvarını aşmış olması etkileyici bir olay. Felix'in bahsedilen hızı, deniz seviyesindeki ses hızının 6 katına denk geliyor. Bu gerçekten iddialı bir rakam. Sağlıklı bir şekilde iniş yapamasaydı, meteorların yaptığı gibi çöl yüzeyinde küçük bir krater açacaktı. Rüzgarsız bir gün seçtikleri için fırlatma noktasına dik bir şekilde yükselmiş ve hemen hemen aynı bölgeye düşmüştü. En büyük paraşütün açılmaması ve çok fazla döndüğü için bilincini kaybetmesiydi. Gerekli sponsor ve destek bulunduktan sonra bu Türkiye'de de yapılabilir. Türkiye'nin teknolojik alt yapısı bu atlayışı gerçekleştirmeye yeter. Türkiye, artık kendi uydularına sahip, hatta kendi uydularını kendi kendine uzaya gönderebilecek teknolojilere sahip olacak.''