Gündem

Fatih Altaylı: Birileri gazeteciliğimi beceriyor, tecavüze uğradım, suçlu ben oldum

Altaylı'dan '3 kişinin kovulmasına neden olan haberi yapan muhabir neden işten çıkarılmadı' sorusuna yanıt: Ne yapayım 'Baldızımı da kovun' diye talimat mı verseydim?

10 Şubat 2014 22:20

Fatih Altaylı, genel yayın yönetmeni olduğu HaberTürk’te Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kendisine Faruk Saraç aracılığıyla iletilen talimatları yansıtan ses kayıtlarının “montaj olduğunu” savundu. Ses kayıtlarında Saraç ile Konsensus şirketinin anket sonuçlarında değişiklik üzerine konuşan Altaylı, Saraç'tan kendisine bu yönde bir talep geldiğini ancak manipülasyon yapmadıklarını söyledi. Altaylı, “Türk medyasındaki herkes yıllardır utanç içinde” dedi. “Bu iktidar döneminde herkesin itibarı sarsıldı” diyen Altaylı, ses kayıtları sosyal medyaya yansıdıktan sonra kendisini ilk Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın aradığını ve “Bu senin ayıbın değil, bunu yapanların ayıbı” dediğini aktardı. Altaylı, Başbakan’ın rahatsız olduğu haber nedeniyle işten atılanlar arasında haberi yapan muhabir Ceyda Erenoğlu’nun yer almaması hakkında da “Ne yapayım ‘Baldızımı da kovun’ diye talimat mı verseydim” dedi. Altaylı, yaşadıklarını aktarmak için “Tecavüze uğradım ve suçlu gösteriliyorum. Birileri benim gazeteciliğime tecavüz ediyor, benim gazeteciliğimi beceriyor ve ben suçlu oluyorum” ifadelerini kullandı. 

Altaylı’nın Medyaradar’dan Alev Gürsoy Cinmen’e verdiği söyleşinin bir bölümü şöyle:

Fatih Bey, öncelikle geçmiş olsun demek istiyorum. Hiç de kolay bir durum değil son dönemde yaşadıklarınız.  “Gezizede”liğiniz devam ediyor galiba, şimdi de “seszede” oldunuz gibi. İtibarınızın sarsıldığını düşünüyor musunuz?

Sağ olun. Türkiye'de yaşayan herkes bunu tadacaktır bir gün. Köşedeki bakkalın bile telefonlarının dinlendiğini düşündüğü bir ülkede bu durum şaşırtıcı değil. Üzücü olan, o kaydın üzerinde oynanarak yayınlanmış olması. Böyle bir talep geldiği doğrudur. Benim yanıtımın bazı bölümleri kesilmiş, bazı bölümlere yapıştırılmış. Ve sanki ben böyle bir şeyi öneriyormuşum gibi bir hava çıkmış. Mantıksızlık  anketin yayınlanan haline bakınca ortaya çıkıyor zaten... Ben BDP'ye 3,5 puan eklemişim gibi bir kayıt var. Oysa ben buna itiraz eden tarafım ama kayıtta bunun böyle anlaşılması istenmemiş ve değiştirmişler. Sonuçta biz BDP'nin oyunu yüzde 5 olarak açıklamışız. Bir öncekine göre yüzde 25 düşüşlü... Şimdi ben ona 3,5 eklediysem BDP'nin oyu 1,5'a mı düşmüştü yani? Zırvanın daniskası... Aynı tarihlerde yapılan başka anketler var, onlarda da BDP'nin oyu hemen hemen aynı. İtibarım sarsıldı mı diyorsunuz. Sarsılmaz olur mu? Tabii ki sarsıldı. Bu iktidar döneminde herkesin itibarı sarsıldı. Bize bunlar yapılıyor da, diğer medya yöneticilerine yapılmıyor mu zannediyorsunuz. Medyanın itibarı yerlerde... Tabii ben bir yandan da gülüyorum. Yıllardır “medyaya baskı medyaya baskı” diye bağırıp duruyorlardı birileri... İşte bunun kanıtı ortaya çıktı şimdi. Baskıya uğrayan mı suçlu, baskıyı yapan mı?

 

‘Bu iktidarla herkesin itibarı sarsıldı’

 

Siz “montaj” dediniz, ancak “Tapelere bakılacak olursa pek de montaj gibi durmuyor” diyenlerin sayısı bir hayli fazla. Onlara yanıtınız ne olur?

Onlara ne diyeyim? Bazıları canı neye inanmak istiyorsa ona inanır. Beni onlar değil de bazı gazeteciler üzüyor ya da sinirlendiriyor. Bu meslekte en şerefsizlerin başında gelen ve bunu herkesin bildiği birisi abuk sabuk yazıyor. Ya da bazıları mal bulmuş mağribi gibi üzerine atlıyorlar bu sözlerin. Sanki kendi gazetelerinde bunlar yaşanmıyormuş, yaşandığını bilmiyorlarmış gibi… Şu kadarını söyleyeyim. İnşallah bu onların da başına gelmez. Ben istesem de onlar kadar kötü olamam. Konuşmayı adam gibi dinlesinler ve montaj olduğunu şöyle anlasınlar. Ben sözde ‘’Manipülasyon yaparım’’ diyorum. Yahu böyle bir konuşmada kim öyle der? Türkçe’nin günlük kullanımına aykırı. Siz öyle bir cümle kurar mısınız? “Tamam ben manipülasyon yaparım’’ diye bir laf olur mu? Benim “Manipülasyon yapamayız” diyen cümlem kesilmiş yapıştırılmış. Çok açık.

 

‘Manipülasyon yapsaydık gazeteyi kapatırdık’

 

Birçok kişi merak ediyor ve ben de özellikle bu soruyu tekrar sormak istiyorum. Gerçekten Habertürk'te anket manipülasyonu yapıldı mı yapılmadı mı?

Tekrar tekrar başa mı döneceğiz? YAPILMADI. O tarihte Metropoll araştırma yayınlamış bizimle aynı günlerde. Orada da kararsızlar dağıtılınca 4,8 ediyor. Bizde de 5 çıkmış. Araştırın bakın, o tarihte BDP'nin anketlerdeki oyu ne. Bakın benden talep edilmiş olabilir ama ben, biz öyle bir şey yapmayız, yapmadık. Değiştirmektense anketi yayınlamamayı tercih ederim. Eğer o anketin satırına dokunmuş olsaydık, bugün ben istifa etmezdim, Habertürk Gazetesi'ni kapatırdık. Bunu yönetim kurulu başkanı Kenan Tekdağ'a sorun, o da aynı yanıtı verecektir size.

 

Anketin değiştirilmesi yönünde talep geldi mi peki?

Geldi diyorum ya, bir daha mı söyleyeyim? Kırk kere mi söyleyeyim? Geldi, geldi, geldi, geldi.

 

‘Talimat bana Saraç’tan geldi’

 

Talep kimden peki?

Bana gelen talep Fatih Saraç'tan...

 

Bu konuşmalar sizce kimler tarafından, nasıl sızdırıldı?

Kimden sızdırıldığını bilmiyorum. Ama niye böyle bant yayınlandığını tahmin edebiliyorum.

 

Niye?

Bir kaç gün önce Başbakan'ın Almanya seyahati öncesi bir soru soruldu. Zaman Gazetesi'nde yayınlanan  ve AKP'yi yüzde 40'ın altında gösteren bir anket vardı. Bu anketi sordular Başbakan'a. O da sinirlendi. “O anket paralel anket” dedi. Bizim bir gün önce yayınlanan anketimizde yüzde 44 olduğunu hatırlattı ve cebinden bir kâğıt çıkararak “Bak bu da en meşhur, en güvenilir anketçini anketi. Orda da yüzde 47'yiz" dedi. Bence bu kayıt "Al sana paralel anket" demek için sızdırıldı.

 

‘İlk arayan Ekrem Dumanlı’ydı’

 

Cemaat yapmış olabilir mi?

Onu da bilmiyorum ama ilk arayıp "Dert etme bu senin ayıbın değil bunu yapanların ayıbı. Bunu da bir twett'le herkese söyleyeceğim” diyen Ekrem Dumanlı oldu.

 

‘Habertürk sürekli haber yüzünden dayak yiyor’

 

Türkiye kuşkusuz ki sağlık alanında çağ atladı ama görünen o ki medyada henüz atlayamamış. “Anket kayıtları montaj” dediniz, samimiyetinize inanıyorum. Peki ya bu sağlık haberiyle ilgili ses kayıtlarına ne demeli, onlar da mı montaj?

Bakın bütün bu telefon kayıtlarının ortaya çıkmasının ortaya çıkardığı tek bir gerçek var. Bu televizyon ve gazete gördüğünüz gibi yaptığı her haber yüzünden sürekli dayak yiyor. “Bunu nasıl yaparsınız, bu nasıl haber?” diye. Bir şeyleri ortaya koymaya çalışıyoruz ve bunun karşılığında biz sürekli fırça yiyoruz. Bu fırçayı da ben yemiyorum, arada Fatih Saraç var. Ona tepkilerini gösteriyorlar.

 

Fatih Saraç sanki kurum içerisinde iktidarın sözcüsü gibi davranıyor. Yanılıyor muyum? Eğer yanlışsam düzeltin.

Nesini düzelteyim? Konuşma tarzı ve konuşmalar ortadayken…

 

Burada var oluş nedeni ne, hükümet adına mı var?

Bunu ben bilemem Alev Hanım. Ben gazetenin sahibi değilim. Künyede üstümde isimler var. Ben buranın sahibi olsaydım bu soruların tümüne yanıt verirdim. Ama ben sadece gazeteyle ilgili kendi alanımda belli yetkilere sahibim.

 

‘Atılan o başlık doğru değildi’

 

Siz hükümet cephesinden o sağlık haberine gelen tepkinin ardından köşe yazdınız; peki mesleki açıdan bu ne kadar doğru?

Şimdi söyle doğru; o başlık bana kalırsa ağır bir başlık. Çünkü sağlık alanında yapılan iyi çalışmaları herkes gibi biliyoruz. O başlık bana göre ağır olmuştu. Olmamıştı.

 

‘İşten atılmamaları için direndim’

 

Peki o arkadaşların işten atılmaları ne kadar etik, yaptıkları haber ve gelen talimat üzerine bunun yapılması?

O olayın olduğu tarih ile o arkadaşların işten atılma tarihine baktığınızda benim ne kadar bir direnç gösterdiğim ortadadır.

 

‘Baldızımı kovun diye talimat mı verseydim?’

 

Haberi yapan o isim aslında Ceyda Erenoğlu. Yani baldızınız. Ancak o haber sebebiyle 3 gazeteci işten çıkarılırken bunların arasında haberi bizzat yapan baldız yok; neden?

Ne yapayım “Baldızımı da kovun” diye talimat mı verseydim?

 

‘Faith Saraç’ın üslubu hoş değil’

 

“Namus fukaraları” diyor Fatih Saraç kendi çalışanları için o ses kaydında… Bu çok acı değil mi?

Kötü tabii ki normal değil. Saraç'ın konuşma üslubu kulağa hoş gelmiyor.

 

‘Düşmanımın bile ses kayıtlarının yayınlanmasını istemem’

 

Talimat gazeteciliği böyle bir şey mi acep?

Benim böyle bir konuşmam yok, buna emin olun. Bu başımıza gelen istemem ki hiç sevmediğim, medya gruplarının ve medya çalışanlarının bile başına gelsin. Kimse bunu yaşamasın. Sevmediklerim bile... Eğer herkesin yaptığı konuşmalar ortaya çıkarsa kimsenin durumunun çok da farklı olmadığı görülecektir. Alev Hanım beni en çok üzen şu: 5 yıldır "Medyaya baskı" deniliyor. Bunu Türkiye'de ilk söyleyen benim. 2007 yılında ben Akif Beki'nin beni arayarak manşet değiştirmemi istediğini, Cumhurbaşkanı'nın manşetlerini indirmemi istediğini ben söyledim, bir başkası değil. Ve bu unutulmadı, AK Parti’nin benden hoşlanmamasının bir nedeni de budur.

 

AK Parti sizden hoşlanmıyor mu?

Hoşlanıyor mu sizce?

 

Başbakan ilk sizin programınıza çıktı?

Belki de daha çok ses getireceğini düşündü. Diğerlerine çıksa o kadar etkili olmayacağını hissetti belki de, bilemem ki.

 

Siz Başbakan’dan hoşlanıyor musunuz?

Ben Başbakan’a sadece 2003, 2004 yıllarına kadar açık destek verdim. Nedeni de çok basitti: O gün Türkiye’de farklı meseleler konuşuluyordu ve ben Türkiye’de demokrasinin zarar görmemesini düşünüyordum. Benim görevim sandıktan çıkana bir sonraki seçimlere kadar destek vermek. Bu CHP-MHP bile olsa değişmez.

 

‘Direnç gösteren bir kukla olabilirim’

 

MHP lideri Bahçeli sizin için “kukla” dedi.

“Direnç gösteren bir kukla” olabilirim. Bugün kim kukla değil ki. MHP lideri biraz terbiye sınırlarını zorlamaya başladı ama bunu bana söylemesi doğru değil.

 

“Alo Fatih”te sürekli tüm yollar MHP’ye çıkıyor, MHP lideri Bahçeli de doğal olarak çok sinirleniyor.

Başbakan bir yanda AKP, bir yanda CHP olsun istiyor. Biliyor ki Türkiye’de CHP’nin alacağı oy oranı ortada. Sağ seçmenin oyunun bu partiye gitmeyeceğini de biliyor. AKP oylarının CHP’ye gitmesi imkânsız ama MHP’ye kayabilir çünkü MHP netice itibariyle bir sağ parti. Sağ partiler arasında bir geçirgenlik var. Neden Demokrat Parti’yi içinde kattı, çok mu ihtiyacı vardı? Bence yoktu. Mesele bu zaten, bir gün AKP’den yaka silkenlerin MHP’ye kayma kaygısı var Başbakan’da. Sağ ile sol arasında bir geçirgenlik yok ama sağ partiler arasında bir geçirgenlik var. Biliyor ki o seçmen ne olursa olsun aman solcular gelmesin diye AK Parti’ye verecek ama MHP varken durum değişebilir. Bakın bugün cemaat dese ki, “Ben bütün oyların CHP’ye verilmesini istiyorum” dese kaç kişi verir? Belki yüzde 5, belki 10... Ama “MHP’ye verin” derse verirler. Başbakan’ın Türkiye’de kendine rakip gördüğü parti MHP...

 

“Herkesin tapesi var, benden çok farklı değiller” dediniz ya, neden sadece Habertürk’ün ses tapeleri yayımlanıyor? Bir yerleri rahatsız mı ediyorsunuz?

Çünkü bizim bir tarafımız yok. Düşmanımız çok. İş ilişkimiz bile yok.

 

‘Sürekli dövülüyor, sürekli fırça yiyoruz’

 

Patronunuz Turgay Bey, işadamı ama?

Onun da kimseyle bir ilişkisi yok ki. Burası içine kapanık bir yer. Şimdi her yerde işadamları gazeteci... Ben şunu anlamıyorum; milletin bilmem neresine koyanların gazetesi konuşulmazken şimdi niye biz konuşuluyoruz? Benim anlamadığım bu. Yolsuzluk konuşulmuyor, hırsızlık konuşulmuyor, bizim sağlık haberimiz konuşuluyor; bu çok enteresan.

 

‘Cemaatin benden hoşlanması mümkün değil’

 

Hükümet benden hoşlanmıyor dediniz, peki ya cemaat?

Cemaatin benden hoşlanması mümkün mü? Geçmişte yazdıklarımı bir tarayın isterseniz.(Arşivden bir gazete istiyor ve geçmişte Gülen için kaleme aldığı bir yazıyı okuyor bana Fatih Altaylı... Başlığı da “Şeriattan korkma, cemaatten kork”!)

Ben bu yazıyı yazdığımda iktidarla cemaat aynı yatakta yatıyordu. Bakın Alev Hanım bu gazete bu kadar fırça yiyorsa emin olun bir şeyler yapıyordur. Fatih Altaylı neden bu kadar fırça yiyor sanıyorsunuz, direndiği için.

 

Başbakan'ın hatta Cumhurbaşkanı'nın dinlenildiği bu kâbus dolu ortamda siz hiç dinlenebileceğinizi aklınıza getirmediniz mi? Telefon konuşmalarınızı yaparken özen göstermiyor muydunuz?

Aklıma getirmedim çünkü dinlendiğimden ve konuştuğum herkesin dinlendiğinden eminim yıllardır. Benim dinleme kayıtlarından bir korkum yok. Yeter ki, montajlama olmasın. O dinlemeler benim nasıl bir adam olduğumu da gösterir. Tabii orda gırgırlar, alaylar, dalga geçmeler de var.

 

Cep telefon numaranızı değiştirmeyi düşünüyor musunuz?

Ne fark eder ki, değiştirsem dinlenemem mi? Yine dinlenir. Kontörlü hat alıp, her konuşmadan sonra hat değiştiren siyasetçi var. O bile dinlenmiş. Sonuçta aradığınız kişi de dinleniyor zaten. Korkum yok.

 

CHP ve MHP kurmayları, ses kayıtlarının ardından Habertürk'ün yayınlarının tarafsızlığını ve güvenilirliğini yitirdiğini iddia ederek Habertürk'e çıkmama kararı aldı, bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Yanlış karar ama saygı duyarım. Yanlış adrese kızıyorlar. Diğer medya gruplarının ses kayıtları da yayınlanırsa herkes her şeyi görür. Bakın ben bana yapılan baskılar karşısında, en fazla direnç gösterenlerden biriyim.

 

MHP diyor ki, “Habertürk müzmin bir MHP düşmanıdır.” Bu çok ağır bir itham değil mi?

Habertürk kimsenin düşmanı değildir.

 

Habertürk çok büyük bir marka, bu yaşananların ardından sizce nasıl etkilenir?

Medya kuruluşları böyle krizler yaşarlar. Bu dönemde herkes zedeleniyor. Türkiye iyi bir yola gidecekse, Türkiye bu baskılardan kurtulacaksa Habertürk feda olsun. Biz tarafsız yayıncılığa devam edeceğiz. Bana küfreden, kızan kadar "Biz sizi yıllardır biliyoruz" diyen de var. Yüzde elli ellidir.

 

Özür dilemeyi düşünüyor musunuz?

Bakın aramızda bir iletişim sorunu yaşanıyor galiba. Ankette bir manipülasyon yapsaydım özür dilemekle yetinmezdim Habertürk'ün kapatılmasını isterdim. İstemişler, yapmamışım. Kimden özür dileyeceğim? İstediklerini yapmadım diye hükümetten mi? Fatih Saraç'tan mı? O da gidip Bilal Erdoğan'dan mı dilesin "Altaylı istediğimizi yapmadı" diye?

 

’Türk medyasındaki herkes utanç içinde’

 

Çok samimi bir soru soracağım ve asla niyetim sizi incitmek, kırmak değil. Montaj olduğunu iddia ettiğiniz o kayıtların ardından hiç utandınız mı?

Bakın ben size daha da samimi  bir yanıt vereyim. Türk medyasındaki herkes yıllardır utanç içinde. Bunu kendi aramızda da konuşuyoruz. Böyle bir ortamda eğer utanç içinde değilsek o zaman sorun vardır. Ve şimdi siz büyük ihtimalle bu sözü başlık yaparsınız. Fatih Altaylı: Utanıyorum diye başlık atarsınız. Türk medyasını dibine kadar arasanız benden daha samimi bir adam bulamazsınız. Başıma gelen de bu yüzden gelir genelde zaten.

 

Sayın Turgay Ciner bu ses kayıtlarının internet ortamına düşmesiyle hiç kuşkusuz ki herkesten daha zor duruma düştü, çünkü güven bunalımı yaşanıyor şu an Habertürk'e… Turgay Bey ne diyor yaşananlara?

Turgay Ciner veya başkası adına bir yanıt verme durumunda değilim. Turgay Bey'den bir randevu alırsınız, bu soruyu ona sorarsınız. Zaten benim en büyük sıkıntım bu. Habertürk'le ilgili her şey bana soruluyor. Kırk kere yazdım, söyledim ben "Mr.Habertürk değilim" diye. Ama tüm medyanın hoşuna gidiyor hedef tahtasının ortasına Altaylı'yı oturtup ateş etmek.

 

‘Mirgün Cabas tipik bir samimiyetsiz medya mensubu’

 

Mirgün Cabas’ın programında “Bazı yerlerde olmak, olmamaktan daha iyidir” dediniz... Ne demek istediniz?

Açık değil mi söylediğim? Orada Mirgün'e samimiyet dersi vermek istedim. Çünkü Mirgün ekranda jest ve mimikleriyle benim söylediğim "Sen de NTV'de baskıya maruz kalmadın mı?" cümleme son derece samimiyetsiz yanıtıyla ayıp etti. "Ben istifa ettim" dedi. ki bunun böyle olmadığını biliyoruz. NTV ekranından alıp, aynı grubun dergisine kaydırdılar. O da paşa paşa kabul etti. Sonra da ekranda bana ders vermeye kalkıştı. İstifa ettim diyen o kapıdan çıkar gider. Herkesi salak sanıyor Mirgün. Motosiklet üzerinde Türkiye turu yaptığını, haberden uzaklaşıp turizm programı yapmayı Kabul ettiğini, sonra da GQ’nun başına geçtiğini. Sonra oradan da alınınca ayrıldığını hatırlamayacak kadar aptal olduğumuzu düşünüyor. Tipik bir samimiyetsiz Türk medya mensubu. Sorularıyla ağzıma etse hiç bir şey demem. Ama samimi olacak önce. Adam olacak. Sözde kahraman olmayacak. “Evet benim de başıma geldi’’ demek çok mu zordu.

 

İstifa zor bir karar mıdır?

Benim konumumda kolay bir karar değildir. Bakın Habertürk'ü ben kurdum. 400 gazeteci bir o kadar da matbaa çalışanı var. Bu arkadaşlarımı Türkiye'nin farklı gazetelerinden koparıp buraya getiren benim. Ben istifa ederim ve hayatımda hiç bir şey değişmez. Bir internet gazetesi kurarım, şimdi kazandığımdan da daha çok para kazanırım. Ayrıca kazanmasam kaç yazar. Peki, bu arkadaşlar ne olur? Buraya yeni birisi gelir. Kendi ekibini getirir ve 400 tane doğru düzgün, onurlu gazeteci işsiz kalır. Ben burada patronun da arkamda durmasıyla bugünkü ortamda  yapılabilecek olanın azamisi bir gazetecilik yapıyorum. Bir kaç hafta önce Cüneyt Özdemir ve eşiyle ailece yemekteydik. Cüneyt "Ağabey, 17 Aralık’ta ortaya dökülen ne varsa, siz aslında bunların hepsini bir dönem bir şekilde haber yapmışsınız." dedi. Ali Ağaoğlu, Reza Zarrab, Mehmet Cengiz, Abdullah Tivnikli gibi pek çok isim bizim gazetede haber oldu. Var mı başka bir yer bu haberleri yapan. Kolay mı oldu zannediyorsunuz bunlar? Bedel ödemiyorum mu zannediyorsunuz? Biz oturduğumuz yerden söverek gazetecilik yapmıyoruz. Gerçekleri yazarak, bularak, çıkararak gazetecilik yapıyoruz.

 

Söyleşinin tamamı için tıklayın

İlgili Haberler