16 Haziran 2016 16:11
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, PKK'dan ayrılan bazı örgüt üyelerinin de bulunduğu Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK) örgütünün sivillere yönelik eylemlerini en sert kınayan parti olduklarını" söyledi ve "Örgütün tamamen faaliyetlerini durdurması ve dağıtılmasını talep ediyoruz" çağrısı yaptı.
Demirtaş, Brüksel ziyareti sırasında BBC Türkçe'nin sorularını yanıtladı.
"Haklarındaki davalarla ilgili savcılığa gitmeme tavrını sürdürdüklerini" belirten HDP lideri, Başbakan Binali Yıldırım'ın "PKK'dan hükümete silahları bırakmayı hazırız mesajları iletiliyor" sözleriyle ilgili "kendilerine ulaşan bir bilgi olmadığını" söyledi.
Demirtaş, Abdullah Öcalan ile devlet yetkilileri arasındaki görüşmelerin "diyalog anlamına gelmeyeceğini" belirtti.
HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın partiyi eleştirileriyle ilgili "HDP'yi tümden yok sayan ve partinin varlık nedenini sorgulayan düşünceler o milletvekilimizin aslında bir yol ayrımına geldiğini gösterir" dedi.
HDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet gazetesine yaptığı açıklamada, Güneydoğu'da bazı yerlerdeki operasyonlarla ilgili bazı yerel inisiyatifler üzerinden PKK ve hükümetle bir görüşme trafiği yaşandığını söyledi.
Demirtaş bu görüşme trafiğinde yardımcı olduklarını ancak sürecin sonuçsuz kaldığını belirtti.
Demirtaş bu görüşmelerle ilgili şunları söyledi:
"O dönemde görüşmelerin doğrudan muhatabı bizler değildik. Bizden sadece bu konuda bazı destekler istendi ve biz HDP olarak yardımcı olmak istedik. Görüşmelerin tamamı benim bilgim dahilinde gerçekleşti. Özellikle Şırnak, Yüksekova, Nusaybin'de şehirlere yönelik operasyonlar başlamadan önce, 'bu konuda bir çözüm bulunabilir mi' diye bir diyalog yürütüldü hükümet ve Kandil arasında. Bu, doğrudan bizim aracılığımızla yapılan bir çalışma değildi. Ama biz de yardımcı olduk. Bu konuda hükümet temsilcileriyle bazı sivil kesimler görüşmeler yaptılar."
Kendilerinden Kandil'le temas konusunda yardım istenip istenmediği sorusunu Demirtaş "Hayır" cevabını verdi ve ekledi:
"Hükümetten bize iletilen bir talep yoktu. Biz doğrudan Kandil'le görüşmedik ya da bu hükümetle görüşmedik. Sadece bu görüşme trafiğinin sağlıklı işlemesine yardımcı olduk."
HDP lideri bu görüşmelerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın müdahalesi nedeniyle sonuca ulaşmadığını iddia etti:
"Maalesef sonuç alınmadı. Hükümet aslına 'bu konuda bir şeyler yapabilir miyiz' diye küçük de olsa bir arayış içerisine girdi. 'Bir koridor açılabilir, oradaki silahlı insanlar çıkar ve oralarda operasyon yapılmaz' şeklinde bir tartışma sürdürüldü ama anlaşılan o ki, Erdoğan bütün bu görüşme trafiğinin sonucunda görüşmeleri bitirdi."
Başbakan Binali Yıldırım geçtiğimiz günlerde PKK'dan bahsettiği ve HDP'yi ima ettiği, "Terör örgütünün bugünlerde 'biz görüşebiliriz, silahları bırakabiliriz, konuşalım' gibi doğrudan, dolaylı haberler geliyor. Onların uzantılarından bize böyle haberler geliyor" açıklamasını yapmıştı.
Demirtaş hükümet ve PKK arasındaki olası herhangi bir temasa dair kendilerine bir sinyal gelip gelmediği sorusu üzerine şunları söyledi:
"Hayır, bu konuda, hükümet veya Kandil'den bize ulaşan hiçbir şey yok. Başbakan kendisine PKK'den doğru silahları bırakmaya hazırız gibi mesajlar iletildiğini belirtiyor. Bu konuyla ilgili HDP'nin, bizim hiçbir bilgimiz yok."
'Öcalan'la görüşme, diyalog anlamına gelmez'
Hürriyet gazetesi yazarı Abdulkadir Selvi, çarşamba günkü yazısında "İmralı'ya yapılan devlet ziyaretleri seyrekleştirilmiş ama devam ediyor" diye yazdı. Daha önce de AKP milletvekili Galip Ensarioğlu, "devletin Öcalan'la görüşmeye devam ettiğini" iddia etmişti. Demirtaş bu konuda, "kendilerine yansıyan bir bilgi olmadığını" belirtirken görüşme ile diyalog ve müzakerenin farklı şeyler olacağını söyledi:
"Abdullah Öcalan İmralı adasında özel tecrit altında tutulan bir siyasi mahkum ve kendisiyle devlet yetkililerinin görüşüyor olması bir siyasi görüşme, müzakere veya diyalog anlamına gelmez.
"Sonuçta kendisi bakanlığa bağlı bir cezaevinde tutuluyor ve kapının anahtarı da Adalet Bakanlığı'nın elinde. İstediği zaman kapıyı açıp kendisiyle konuşabilirler ama bu, Kürt sorununda yeni bir diyalog ve müzakerenin sürdüğü anlamına gelmez.
"Ancak bunun alenileşmesi, görüşme trafiğinin siyasi heyetler ve üçüncü göz arabulucular huzurunda yapılması bir çözüm masasının yeniden kurulduğu anlamına gelir. Dolayısıyla bunların tamamı spekülatif olarak kalmaya mahkum ifadelerdir. Abdullah Öcalan'la şu halde, bir yıldan fazladır hiçbir şekilde hiç kimsenin teması yok ve devletin haliyle görüşüyor olmasının da dış dünya açısından hiçbir kıymeti harbiyesi yok."
HDP milletvekili Altan Tan'ın hafta içinde Habertürk gazetesine verdiği röportajda HDP yönetimini eleştirmesi ve "Kürt siyasetinde bir yol ayrımındayız şu an" açıklamasını yapması HDP içinde tartışma yarattı.
Demirtaş ve Tan'ın karşılıklı açıklamalarıyla tartışma derinleşti.
Bu tartışma ile ilgili sorularımız üzerine Demirtaş, Tan'ın eleştirileri medya önünde yapmasını eleştirdi ve 'açıklamalarının kendisinin bir yol ayrımına geldiğini gösterdiğini' söyledi:
"Partimizin (…) şiddete karşı duruşu nettir; demokratik siyaset yürüten, çok kültürlü, çok dilli, çok inançlı ve çoğulcu bir demokrasiyi savunan partidir. Bunu herkes bilerek partimizde siyaset yapmıştır ve yapmaktadır. Partimize dönük tabi ki eleştiriler yapılabilir, bunların da yeri basın ve medya değil, partinin yetkili mekanizmalarıdır. Partimiz şiddet veya demokratik siyaset konusunda bir yol ayırımında değildir. Yolunu seçmiştir, çizgisi nettir.
"HDP bir yol ayrımındaymış gibi ifade edilen her düşünce aslında HDP'nin yeterince anlaşılmadığını gösterir. Milletvekillerimiz kendi fikirlerini, düşüncelerini, eleştirilerini bugüne kadar çok cesurca her zaman ifade ettiler ama HDP'yi tümden yok sayan ve partinin varlık nedenini sorgulayan düşünceler o milletvekilimizin aslında bir yol ayrımına geldiğini gösterir.
"Bizim Altan Bey'le bir yol ayrımımız söz konusu değil ama düşünce olarak ve sürece bakış açısıyla ilgili tabii ki farklı düşüncelerin olması da normaldir.
"Biz, demokratik bir işleyişe sahip, emek politikaları, ekonomik politikalar itibariyle sol politikaya sahip, inanç özgürlüğü, ibadet özgürlüğü ve inanmama özgürlüğü konusunda da özgürlükçü laikliği, sekülerizmi savunan bir partiyiz. Bunun bilinmiyor olması ihtimali yok.
"HDP'de Kürt muhafazakâr, Müslümanların da; Türk muhafazakâr, Müslümanların da hepsinin inançlarının büyük karşılığı vardır. Hepsi partimizde en güçlü şekilde temsil edilmektedir. Partimizde bir siyasi İslamcı temsiliyet söz konusu değildir ama inanç grupları itibariyle herkes temsil edilmektedir. HDP'deki Kürt Müslüman temsiliyeti diyorsanız onun en üst düzeydeki temsilcisi benim. Kürdüm ve Müslümanım. Partimde hiçbir inançla, mezheple, kimlikle ilgili hiçbir sorun, sıkıntı yok."
Demirtaş Tan'ın açıklamalarının partinin ilgili kurullarından ele alınacağını ancak bir disiplin soruşturması yapacak bir durum olmadığını söyledi.
Son olarak İstanbul Vezneciler'de bir saldırı gerçekleştiren TAK örgütü, saldırı sonrası yaptığı açıklamada sivil kayıplardan AKP'yi sorumlu tutmuş ve "Türk Halkı sessiz kalarak onayladığı bu savaşın mağduru olmaya mahkûmdur" ifadesini kullanmıştı.
Demirtaş, TAK'la ile ilgili soruları yanıtlarken sivillere yönelik eylemlerin 'terör' eylemi kapsamında değerlendirdiklerini belirtti:
"Bizim dışımızda TAK'a dönük, doğrudan TAK'ı sert bir şekilde eleştiren, uyaran veya bu tür eylemlere son vermesi çağrısı yapan başka hiçbir parti yok aslında.
"Bizim hiçbir şekilde bu tür, sivilleri doğrudan hedef alan terör eylemleriyle hiçbir alakamız olamaz. Hiçbir şekilde HDP'nin hoşgörüsü veya toleransı olamaz.
"Biz bu isimle eylem yapan örgüte hep çağrı yaptık ve bu tür eylemleri yapmamalarını ve bundan sonra bu tür eylemleri yapacaklarına ve artıracaklarına dönük tehditleri de geri çekmeleri gerektiğini ifade ettik."
"Siz açık olarak, bu örgütün tamamen faaliyetlerini durdurması ve dağıtılmasını talep ediyor musunuz?" sorusuna Demirtaş şu cevabı verdi:
"Elbette ki. Böyle bir örgütün kimseye faydası olduğunu hiçbir zaman düşünmedik, tam tersine zarar verdiği çok açık bir şekilde ortada."
Son günlerde bazı meslek odaları, demokratik kitle örgütleri ve sol partilerin içinden HDP'nin içinde yer alacağı bir 'demokrasi cephesi' kurulması çağrıları yapılıyor.
Bu çağrılarla ilgili Demirtaş, 'demokrasiyi savunan muhalif güçlerin birliğine büyük ihtiyaç olduğunu' söyledi:
"Çok anlamlı, önemli buluyoruz. Bizim Türkiye'de demokrasiyi savunan muhalif güçler olarak temel birkaç ilkede bir araya gelmemiz gerekiyor. Bir partide buluşmak gerekmiyor ama bir cephe olabilir, bir blok olabilir veya bir geçici ittifak olabilir fakat, Türkiye'nin şu kötü gidişatını durduracak ve barıştan, demokrasiden, özgürlüklerden, insan haklarından yana bütün kesimlerin birlikte hareket edebileceği bir sürece mutlaka ihtiyaç var.
"Partimiz çok açık bir biçimde böylesi platformları ve birliktelikleri destekleyecek ve bütün gücüyle içinde olacaktır. Umut ediyorum ki bu tür arayışlar güçlenerek devam eder ve Türkiye'nin Batısıyla, Doğusuyla, Türküyle Kürdüyle bütün muhalif güçleri, demokrasi güçleri el ele vermeyi başarır."
HDP lideri, haklarındaki davalarla ilgili savcılığa gitmeme tavrını sürdürdüklerini de belirtti ve olası zorla getirme kararlarıyla ilgili, "Savcı bu kararı alabilir tabi. Buna yetkisi var. Bu durumda bizi polis zoruyla savcılığa veya mahkemelere çıkarmak durumunda kalacaklar. Takdir onların tabii ki" dedi.
TAK nasıl kuruldu?
PKK'nın Kandil'deki sözcülerinden "Roj Kandil" TAK'ın kökeni ve örgüte karşı durumu konusunda 2010 yılında CNN International'a şu açıklamayı yapmıştı:
"TAK’ta yer alanların bazılarının geçmişte bizim içimizde olduğu doğrudur. Ancak politikalarımızı eleştiriyorlardı. Bizi çok pasif ve yumuşak görüyorlardı. Silahlı mücadelenin tırmandırılmasından yana olduklarını söylüyorlardı. Sonradan bizimle yollarını ayırdılar. Fakat onlar da Öcalan’ı önder olarak kabul ediyorlar. Öcalan’ın yakalanma sürecinin hemen ardından bizim içimizde ciddi sıkıntılar ve sorunlar yaşandı. Bazı arkadaşlar, 'Önderlik ateşkes yaptı, ama devlet bundan anlamadığı gibi ona karşı komplolar geliştirdi” diyorlardı. Sonra içimizde eleştiri getiren bazı unsurlar giderek ekipleştiler. Bu ekip hızla uçlaştı, uçlaştı ve bizden koparak kendi örgütlenmesini kurdu.
(TAK’ın PKK’nın şehir kolu olduğu iddiaları doğru mu' sorusu üzerine) TAK içindeki bazı unsurların bizden kopmuş olmaları nedeniyle bu tür değerlendirmeler yapılıyor. Aramızda hiçbir ilişki yok. Anladığım kadarıyla, Öcalan’a bağlı ve sadıklar."
TAK'ın daha önce üstlendiği saldırılar şöyle:
17 Temmuz 2005: Aydın Kuşadası'nda turistleri taşıyan minibüse ve bir hafta sonra İzmir Çeşme'de çöpe bırakılan bombanın patlaması sonucu 5 turist, bir polis memuru öldü, 34 kişi yaralandı.
10 Haziran 2007: İstanbul Bakırköy'de 31 kişinin yaralanması ile sonuçlanan patlama.
23 Mayıs 2007: Ankara Ulus Anafartalar çarşısındaki patlamada 7 kişi öldü, 102 kişi yaralandı.
31 Ekim 2010: İstanbul Taksim'de polis noktasına saldırıda 32 kişi yaralandı.
26 Ağustos 2011: Antalya Konyaaltı plajı ile 28 Ağustos'ta Kemer halk plajındaki patlamalarda 6 turist yaralandı.
20 Eylül 2011: Ankara Kızılay'daki patlamada 3 kişi hayatını kaybetti, 34 kişi yaralandı.
23 Aralık 2015: Sabiha Gökçen Havalimanı'na düzenlenen saldırıda 1 temizlik görevlisi hayatını kaybetti.
17 Şubat 2016: Ankara Merasim Sokak'ta, askeri servis araçlarına yönelik gerçekleştirilen bombalı saldırıda 29 kişi hayatını kaybetti.
13 Mart 2016: Ankara Güvenpark'taki saldırıda 37 kişi hayatını kaybetti, 125 kişi yaralandı.
27 Nisan 2016: Bursa’da Ulu Camii yakınlarında meydana gelen canlı bomba saldırısında 13 kişi yaralandı.
© Tüm hakları saklıdır.