04 Ekim 2024 18:56
CHP Genel Başkan Yardımcısı İlhan Uzgel, İsrail’in Lübnan'a başlattığı kara harekatı sonrasında “İsrail’in bir sonraki hedefi Türkiye” diyen Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerine tepki gösterdi. Uzgel, Meclis’e veya Dışişleri Komisyonu’na konuya dair bilgi verilmediğini belirterek, “Bir cumhurbaşkanı şu anda uluslararası hukuk, etik tanımayan, insanların hayatını hiçe sayan bir ülkenin Türkiye’ye saldıracağını söyleyip sonra da hiçbir şey olmamış gibi Saray'ına gidemez. Bu çok ciddi bir iddia” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Uzgel, İsrail’in Suriye, Lübnan ve Gazze’ye düzenlediği askeri operasyonları ve bölgedeki gerilimin Türkiye’ye olası etkilerini T24’e değerlendirdi. Uzgel, Erdoğan’ın “İsrail’in bir sonraki hedefi Türkiye” sözlerine tepki gösterdi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in talebi sonrasında TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un Meclis’te konuya dair kapalı bir oturumu kabul ettiğini hatırlatan Uzgel, “Meclis’te Genel Başkanımız Özgür Özel’in talebi üzerine bir kapalı oturum yapılması isteği götürüldü. Numan Kurtulmuş bu konuda olumlu yaklaştığını ifade etti ama somut bir tarih konusunda konuşulmadı. İsrail’in Türkiye’ye olası bir saldırısı için ise Dışişleri Komisyonu’na herhangi bir bilgi verilmedi” dedi.
İsrail lideri Netanyahu’nun dünyadan aldığı tepkiler nedeniyle savaşı genişletmek istediğini belirten Uzgel, şunları söyledi:
“7 Ekim geliyor, İsrail-Hamas savaşının birinci yılı dolacak. Hamas’ın saldırılarından sonra bildiğiniz gibi bölgedeki savaş İsrail-Hamas savaşından çıkıp bir İran ve vekilleriyle İsrail arasında savaşa dönüştü. Netanyahu bir aktör olarak savaşın boyutlarını büyütmek istiyordu. Dünya kamuoyundan baskı altındaydı. İran’ı savaşa çekip savaşı genişletmek ve böylece İran, İsrail ve Batı arasında çatışmaya dönüştürmek istiyordu eleştirileri azaltmak için. En azından ABD seçimleri bitip ocakta yeni yönetim iktidara gelinceye kadar bölgede mümkün olduğunca sorunlu aktörü oyun dışı bırakmaya çalıştı. Hizbullah ve Hamas’ın tasfiyesiyle gerçekleşti bu da. Suriye’yi de vurdu. Yani İsrail’in geçtiği strateji bu ve kontrollü bir şekilde de uyguluyor. İran da İsrail’in bu stratejisine uyuyor, kontrollü bir şekilde uyguluyor.
İsrail şu an 5 aktöre karşı kuvvet kullanıyor. İran, İsrail'de bizzat kendisi savaşmaktansa saldırılarını vekilleri üstünden yürütüyordu. Ancak İsrail, İran’ın üstüne o kadar gitti ki İran kaçınılmaz bir şekilde saldırılara karşılık vermek zorunda kaldı. İran şu anda kendi içinde ciddi toplumsal ve ekonomik sorunlara sahip. Vekilleri olan Yemen, Hamas ve Hizbullah ise İsrail’in yoğun baskısı nedeniyle zorlanıyor. İran vekilleri üzerinden savaş yürütme noktasında sıkıntıda. Bu yüzden çatışmanın boyutlarının büyümesi İran’ın da tercihi olmaz.”
Bölgesel savaş riski tartışılırken Uzgel, en büyük riskin İsrail’in İran’daki nükleer tesislere saldırı düzenlemesi olacağını belirterek, “Şu an bölgedeki en büyük risk, İsrail’in yaptığı saldırılarla yetinmeyip bunu üst bir aşamaya taşıyarak İran’ın nükleer tesislerini doğrudan hedef alması olacaktır. Böyle bir girişim ise bölgedeki çatışmayı yeni bir boyuta taşır. Bu yaşanmaz diyemeyiz çünkü uluslararası koşullar İsrail’in elini çok rahatlattı. İsrail de bunu fırsat bilip İran’a nokta atışı bir operasyon düzenleyebilir” ifadelerini kullandı.
Süreç içinde Türkiye’nin bölgedeki güçlü bir aktör olarak etkin bir diplomasi süreci yürütmediğini söyleyen Uzgel, şunları aktardı:
“Türkiye'nin tavrı daha etkin bir diplomasiden yana olmalıydı. Türkiye, işlerin bu noktaya gelmesine engel olacak aktif bir diplomasi yürütebilirdi. Türkiye hem NATO hem de İslam İş Birliği Teşkilatı'nın üyesi, yani bölgede güçlü bir aktör. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni devreye sokmak için girişimde bulunulabilirdi. Dışişleri Bakanının Tahran’a, Tel Aviv’e, Riyad’a, Moskova’ya gitmesi gerekirdi. Hızlı bir diplomasi ile bölgedeki çatışma dinamiğini kontrol altına alacak girişimlerde bulunulmalıydı.”
İsrail’in Lübnan'a girmesiyle birlikte Türkiye’ye başlayan göç dalgası ihtimalini ise Uzgel, şöyle değerlendirdi:
“Şimdi İsrail, Lübnan’a girdi ve yeni bir göç dalgası ihtimali başladı. Bölgedeki her istikrarsızlık Türkiye’ye zarar veriyor. Hem insanlar ölmesin hem huzur bozulmasın hem de Türkiye’ye doğrudan olumsuz sonuçları olmasın diye Türkiye’nin daha aktif bir diplomasi süreci yönetmesi gerekirdi. Türkiye, tribündeki bir ülke haline geldi. Çatışmalara taraf olunsun demiyoruz ama ya krizin çözümü ya da çatışmaların sınırlandırılması noktasında Türkiye’nin oynayabileceği roller var. Bu rollerin hiçbiri oynanmadı. Gazze sorunu bitmez, Türkiye de bitiremezdi ama en azından yayılması önlenebilirdi. Hakan Fidan ve Erdoğan’ı aktif bir şekilde bu sürece girişimde bulunmalarına davet ediyorum.
Türkiye 98 yılında Suriye ile PKK nedeniyle savaşın eşiğine geldi. Hüsnü Mübarek hemen Şam’a gitti. Bosna sürecinde de Türkiye çok aktifti. Şu an ise pasif, yetersiz ve etkisiz bir dış politika izleniyor. Türkiye hem İsrail ile diplomatik ilişkileri olan bir ülke hem de Hamas ve Filistin yönetimi ile bağları olan bir ülke; ki olmalıdır. Ancak Türkiye şu an mevcut kapasitesini kullanamıyor. Bu hükümet iddia sahibiydi. 'Orta Doğu’yu tanırız, en fazla bilen parti biziz, Filistinlilerin en büyük koruyucusu biziz' deyip Türkiye’ye ihtiyaç duyulan noktada yoksunuz. Hiçbir noktada Türkiye’yi göremiyorsunuz. İran ve İsrail arasında çatışma çıktıktan sonra zaten bir şey yapamazsınız. Türkiye şu an ancak vatandaşlarını korumak adına bir çaba gösterebiliyor. Bu çatışmaların bölgesel savaşa dönmemesi için Türkiye girişimde bulunmalıydı. Türkiye diplomasisi bu değildi.”
Uzgel, Erdoğan’ın “mezhepçilik” nedeniyle Hizbullah’ı doğrudan sahiplenmediğini belirterek, “Erdoğan Hamas'a yaptığı gibi Hizbullah’ı doğrudan sahiplenmedi. Araya mezhepçilik girdi burada. Direkt Hamas’a engaje olmak yerine Hamas’la da, İsrail’le de ve Filistin yönetimiyle de bağ olmalıydı. Kafayı mezhepçilikten de kurtarmak lazım. Erdoğan o kadar uğraştı, Hamas’ın elindeki rehineleri bile alamadı. Hamas ile olan ilişkinin ne faydası oldu? Bir tarafa yakın olduysanız; en azından onun bir sonucunu almanız lazım. Türkiye’nin girişimi ile elde edilmiş hiçbir şey yok” dedi.
Erdoğan’ın “İsrail’in bir sonraki hedefi Türkiye” sözlerine tepki gösteren ve “Bu pozisyonda olan birinin yani cumhurbaşkanının bir ağırlığı, karşılığı olur” diyen Uzgel, sözlerine şöyle devam etti:
“Bir cumhurbaşkanı şu anda uluslararası hukuk, etik tanımayan, insanların hayatını hiçe sayan bir ülkenin Türkiye’ye saldıracağını söyleyip sonra da hiçbir şey olmamış gibi Saray’ına gidemez. Bu çok ciddi bir iddia. Bu pozisyonda olan birinin yani cumhurbaşkanının bir ağırlığı, karşılığı olur. Erdoğan, ‘Sonraki hedef Türkiye’ diyor.
Milli Güvenlik Kurulu toplandı ama çıkan karar çok cılız. Cumhurbaşkanı Erdoğan öyle bir laf ediyor ki… Türkiye’nin hemen savunma bakanına görev vermeli normalde. Bir tehdit tanımı yapıyorsanız; savunma doktrininizi buna göre geliştirip uygulamaya geçersiniz. Bundan sonra İsrail’den gelecek bir saldırıya göre hareket edersiniz. Bize gelmeyen ama cumhurbaşkanına gelen belli belge ve bilgiler var. İsrail’in hedefi gerçekten Türkiye ise bunu açıklamalı. İsrail kara harekatı mı yapacak? Suriye’yi yarıp Şanlıurfa’dan Türkiye sınırına mı girmeyi planlıyor? Savaş uçaklarıyla mı vuracak? Bize yönelik tehdidin içeriği neyse bilmemiz lazım. Ortak sınırımız dahi yok. İsrail, Türkiye’ye nasıl bir tehdit oluşturuyor? Bunu açıklamalılar. Eğer bunun altı dolmazsa cumhurbaşkanının bu kadar ağır dış ve güvenlik politikalarında kendi sözünün değeri azalır.”
Erdoğan’ın dış tehdit yaratarak iç politikayı şekillendirmesini eleştiren Uzgel, “Yunanistan’a giderken ‘Bir gece ansızın geliriz’ diyor. Sonra ‘Onlara demedim, başkasına dedim’ diyor. Bunlar gelişi güzel iç politika için dikkatleri günlük sıkıntılardan çıkarıp ‘Aman İsrail'in projeleri var, bizi eleştirmeyin, aç da kalabilirsiniz, bir merminin fiyatı ne kadar biliyor musunuz, arkamıza dizilin’ demek. İnsanlar ölüyor” açıklamasını yaptı.
Öte yandan; İsrail’in ABD ile sorun yaşayan aktörlere saldırdığına ve Türkiye’nin İsrail’e yönelik bir tehdit oluşturmadığına dikkat çeken Uzgel, sözlerini şöyle tamamladı:
“İsrail’in İran’a saldırma ihtimali var. İran da bölgeye saldırabilir. Bölgede bunlar tartışılırken Cumhurbaşkanı, ‘İsrail, Türkiye’ye saldıracak’ diyor. İsrail, İran’ın nükleer gelişiminden rahatsız ve böyle bir savunma doktrini var. ‘Nükleer kapasiteye ulaşmasından rahatsızız’ diyorlar. Türkiye'nin İsrail’e yönelik bir tehdidi yok ki. İsrail Türkiye’ye saldırsa kendisinin korunmasına yardımcı olan Kürecik Radar İstasyonu’nu mu vuracak, İncirlik Amerikan Üssü’nü mü vuracak? NATO üyesi vurmanın İsrail’e faydası ne olacak? İsrail, ABD ile kavgalı aktörleri vuruyor.”
Orta Doğu kaynıyor, bölgesel savaş riski artıyor; neler yaşandı?Orta Doğu'da bölgesel savaş endişelerini artıran gerilimli ve çatışmalı bir süreç yaşanıyor. İsrail'in Hizbullah'ın binlerce iletişim cihazını patlatmasıyla başlayan süreç, İsrail'in Lübnan'ın güneyine başlattığı kara harekâtı ve İran'ın Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın öldürülmesinin ardından balistik füzelerle yaptığı misilleme saldırısıyla giderek ısınıyor. İsrail, 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de sürdürdüğü savaşın hedefleri arasına Lübnan'ın güneyi, İsrail'in kuzeyinde "yerlerinden edilmiş" vatandaşlarının bölgeye geri dönmesini de ekledi ve Hizbullah'tan Litani Nehri'nin gerisine çekilmesini istiyor. ABD'nin gerilimi tırmandırmama uyarıları, Katar ve Mısır ile birlikte yürüttüğü ateşkes çabalarının ortasında Lübnan'da Hizbullah'a yönelik art arda iki büyük saldırı düzenlemişti. İsrail, Hizbullah'a ait binlerce iletişim cihazını iki gün üst üste eş zamanlı saldırılarla patlattı. FÜSUN SARP NEBİL YAZDI | Lübnan'da Hizbullah'ın çağrı cihazları nasıl patlatıldı? Hizbullah'ın kalesine büyük saldırılar; Hasan Nasrallah öldürüldüGerilimi iyice tırmandıran olay Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın, Hizbullah'ın kontrolündeki Dahiye'de hava saldırısıyla öldürülmesi oldu. Önce İsrail ordusu, 21 Eylül'de "hedefli bir saldırı" gerçekleştirerek Beyrut'un Dahiye bölgesinde bir apartmana hava saldırısı düzenledi. İsrail Savunma Kuvvetleri Sözcüsü Daniel Hagari, saldırıda, Operasyonlar Komutanı İbrahim Akil ile birlikte Rıdvan biriminin üst düzey komutanları ve komuta zincirlerinin öldürüldüğünü açıkladı. Hizbullah da yaptığı açıklamayla, üst düzey komutanı Akil’in öldüğünü doğruladı. Ardından 27 Eylül'de yine aynı bölgedeki 6 apartmana yapılan hava saldırısında Hizbullah lideri Hasan Nasrallah öldürüldü. Saldırı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'ndaki konuşmasının hemen ardından gerçekleştirildi ve Netanyahu'nun BM binasında saldırı emrini verirken çekilmiş bir fotoğrafı yayımlandı. Saldırıda her biri birer ton olmak üzere yaklaşık 85 sığınak delici bombanın kullanıldığı bildirildi. Hizbullah lideri Hasan NasrallahTIKLAYIN | Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, Beyrut'taki İsrail saldırısında öldürüldü ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, "Önümüzdeki günlerde tüm tarafların yapacağı tercihler bu bölgenin hangi yolda ilerleyeceğini belirleyecek" açıklamasında bulundu. Netanyahu, saldırı emrini BM binasından verdiİsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, 30 Eylül'de Hizbullah’a karşı savaşın bir sonraki aşamasının çok yakında başlayacağını duyurdu. Gallant, "Kuzey sınırındaki 188. Tugay savaşçılarıyla birlikte kuvvetler, Hizbullah'ı kuvvetle vurmaya hazır. Amacımız belli; kuzeyde yaşayanları evlerine döndürmek için elimizden gelen tüm imkanları kullanacağız" dedi. TIKLAYIN | İsrail Savunma Bakanı Gallant: Hizbullah’a karşı savaşın yeni aşaması çok yakında başlayacak İsrail'den Lübnan'ın güneyine kara harekâtıİsrail ordusu, 30 Eylül'de Lübnan'a kara harekâtının başladığı resmi açıklamayla duyuruldu. "Sınırlı, bölgesel ve hedefli" diye olduğu belirtilen harekâtın isminin "Kuzey Okları" olduğu açıklandı. İsrail ordu sözcüsü Daniel Hagari de yaptığı yazılı açıklamada, İsrail ordusunun, Lübnan'ın güneyinde Hizbullah'ın altyapısına yönelik sınırlı ve yoğun kara saldırılarına başladığını belirtti. İran'dan misilleme saldırısıİran, İsrail'in Hizbullah'a karşı yürüttüğü operasyona misilleme olarak İsrail'e bir balistik füze saldırısı başlattı. İsrail ordu radyosu, İran'dan İsrail'e yaklaşık 200 füze fırlatıldığını bildirdi. İran Devrim Muhafızları, saldırının Hamas Siyasi Büro lideri İsmail Haniye, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ve Nasrallah'ın da öldürüldüğü saldırıda öldürülen Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü bünyesinde görev yapan Tuğgeneral Abbas Nilfuruşan'ın öldürülmesine misilleme olduğunu açıkladı. İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) Sözcüsü Daniel Hagari, saldırının “sonuçları olacağını” söyledi. Hagari tarafından yapılan açıklamada, İsrail ordusunun İran saldırısına karşı "savunma ve misilleme yapmaya tamamen hazır" olduğu belirtilerek, bunun "zamanında" yapılacağı vurgulandı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahuda İran'ın füze saldırısıyla "hata yaptığını ve bunun bedelini ödeyeceğini" savundu. İran ise İsrail'e yönelik füze saldırısının "BM Şartı'nın 51. maddesine göre meşru müdafaa hakkı uyarınca" gerçekleştirildiğini belirtti. TIKLAYIN | Dünya basını, İran'ın İsrail'e misilleme saldırısını nasıl gördü? |
'Gecenin Kıyısı'nda taraf tutmanın anlamsızlığı üzerine bir hikâye |
© Tüm hakları saklıdır.