17 Eylül 2024

Lübnan'da Hizbullah'ın çağrı cihazları nasıl patlatıldı?

Cihazlara "üretim" ya da "teslimat" sırasında müdahale edilmiş ve içlerine patlayıcı ve kod  yerleştirilmiş olması daha akla yatkın

Bugün Lübnan'da Hizbullah militanlarının çağrı cihazları eş zamanlı olarak patlatılmış, 8 kişi hayatını kaybederken 2 bin 800 kişi yaralanmıştı (Fotoğraf: AA)

Akşam saatlerinde Lübnan'da bulunan Hizbullah mensuplarının çağrı cihazlarının "aynı anda" patladığı, ölü ve çok sayıda yaralıların olduğu haberi ulaştı. Olaydan İsrail sorumlu tutuluyor.

İlk etapta, çağrı cihazlarının hacklenerek, Lityum pillerinin bir yazılım ile patlatıldığı gibi bir yorum vardı. Ancak bu yorumu anlamsız hale koyan sorular şunlar;

  1. Patlamayı yaratanlar çağrı cihazlarının marka ve modellerini nasıl biliyorlardı?
  2. Pillerin patlaması için kod, çağrı cihazına nasıl eklendi?
  3. Piller patladıysa, neden ufak tefek yangınlar olmadı?
  4. Pillerden meydana gelecek bir patlamanın bu derece ölü ve yaralı yaratması mümkün mü?
  5. Çağrı cihazlarına bir kod göndererek, pil patlatılması ne kadar mümkün?
  6. Patlama yaratmak için sadece Hizbullah'ın çağrı cihazları nasıl seçildi?

Özetle, çağrı cihazlarının hacklenmesi ve bu yolla pillerin patlatılması, akla yatkın bir senaryo değil. Bunun yerine, cihazlara "üretim" ya da "teslimat" sırasında müdahale edilmiş ve içlerine patlayıcı ve kod  yerleştirilmiş olması daha akla yatkın.

El Cezire muhabiri Zeina Khodr, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın birkaç ay önce savaşçılarına, İsrail'in akıllı telefonlara sızma imkanı olduğunu ve bu nedenle akıllı telefonları bırakıp, haberleşmek için çağrı cihazları kullanmaya geçmelerini istediğini  aktarıyor. Anlaşılan İsrail bu gelişmeyi haber almış ve değerlendirmiş.

Yani bir yandan İsrail'in Hizbullah içinden haber alabildiği anlaşılıyor. Diğer yandan son model olduğu kaydedilen çağrı cihazlarının Hizbullah mensuplarına teslimi öncesindeki bir noktada (üretim ya da teslimatta) bu cihazlara, kod ve patlayıcılar yerleştirilmiş. Bu kod da çağrı cihazına gönderilen ve koda  hitap eden bir mesajla harekete geçirilmiş.

Bu olayla ilgili gerçekten önemli bir hususu Edward Snowden dile getirmiş. Şöyle diyor:

"İsrail'in az önce yaptığı şey -hangi yöntemle olursa olsun- pervasızlıktır. Araba kullanan (yani kontrolden çıkan arabalar) alışveriş yapan (çocuklarınız kasanın arkasında duran bebek arabasında) vb. sayısız insanı havaya uçurdular. Terörizmden ayırt edilemez."

Patlamalarda Hizbullah'ın üst düzey liderleri ve danışmanlarının da yaralandığını iddia edilirken Genel Sekreter Hasan Nasrallah’ın zarar görmediği belirtildi. Bu da ilginç değil mi?

Ama bir yandan da çağrı cihazının üreticisini ya da teslimatı yapan kanalı merak ettik. Acaba araştırılıyor mu?

Çağrı cihazı nedir?

Çağrı cihazı, internet bağlantısı olmadan kısa mesaj veya bildirim almak için kullanılan küçük bir elektronik cihazdır. Cep telefonları yaygın olarak piyasaya sürülmeden önce, 1990'larda ve 2000'lerin başında birincil iletişim aracı olarak yaygın olarak kullanılıyordu. Çağrı cihazlarının kullanımı akıllı telefonların ortaya çıkmasıyla önemli ölçüde azalmış olsa da, hastaneler ve sağlık tesisleri gibi bazı özel alanlarda hala kullanılıyor.

Çağrı cihazının çalışma sistemi basittir, kullanıcılar cihaza bir kod girer ve bu kod çağrı cihazına bir bildirim gönderen bir alıcı merkeze veya sisteme iletilir. Çağrı cihazı kısa mesajları veya kısa bildirimleri görüntüleyebilir ve bazı modellerde kullanıcılar mesajlara yanıt verebilir veya belirli bir numarayı arayabilir.

Füsun Nebil kimdir?

Füsun Sarp Nebil, İstanbul, Bakırköy'de doğdu. Eğitimini Çanakkale, İzmir ve İstanbul'da yaptı. Evli, 2 çocuk sahibidir. Denizcilik meraklısıdır (amatör kaptan).

Master derecesini Istanbul Teknik Üniversitesi Nükleer Yüksek Mühendisliği bölümünden aldı (Şimdi Enerji Enstitüsü). THY, Nasas Alüminyum Fabrikası ve Alemdar Holding Grubunda çeşitli görevlerde bulundu.

1997 Türkiye'nin ilk ISP'lerinden Alnet'in Genel Müdürlüğüne getirildi. 1999 yılında turk-internet.com'un da dahil olduğu çeşitli siteleri yayınlayan Intervizyon Ltd. şirketini kurdu. Şirket halen Kadinvizyon.com gibi başka siteleri de yönetmektedir.

1998 - 2011 arasında Ulaştırma Bakanlığı tarafından kurulan İnternet Kurulu üyeliği yaptı. Devletin özel sektörü aldığı çeşitli komisyonlarda çalıştı. 2016'dan beri TOBB Telekom Meclisi üyesidir.

Nebil, Eylül 2001 yılında Birleşmis Milletler tarafından Türkiye'den seçilen başarılı iş kadınları arasında yer aldı (UNECE INCLUDES 9 TURKISH BUSINESSWOMEN ON ITS LIST).

2010-2013 arasında Türkiye Dijital Oyun Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı.

2011 - 2015 arasında 4 yıl Eutelsat Avrupa TV Ödüllerinde Jüri Üyeliği görevi aldı.

Türkiye İhracatçılar Merkezi dahil, çeşitli projelerde "Bilişim ve İletişim Sistemleri Danışmanlığı" vermektedir. Konusuyla ilgili olarak TV programlarına ya da konferanslara katılarak, konuşma yapmaktadır. Yazıları internet üzerinden turk-internet.com sitesinin yanısıra, yetkinreport.com, bilisimdergisi.org.tr, Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği Dergisi, 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Güncel Hukuk Dergisi, Ankara Baro Dergisi, journo.com, Tüketiciler Birliği Etikett gibi çeşitli ortamlarda yayımlanıyor.

2014 yılından beri T24'te yazıyor.

Türk Telekom ve Turkcell konusunda araştırmaları ve uzmanlığı var. 2018 nisan ayında "Bitcoin ve Kripto Paralar" isimli ilk kitabı yayınlandı.

Detaylı bilgi için https://wiki-turk.com/fusun-sarp-nebil/ adresine bakabilirsiniz.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Dünyadan toplumsal taleple çözülen iki olay: Elisa Lam ve Maria Soledad

Her ikisinde, toplumun sessiz kalmadığını ve olayları sonuna kadar takip ettikleri görülüyor. Her iki olay da ilham ve ümit verici. Toplum vicadnını yaralayan olayların karşısında ne yapılması gerektiğini gösteriyor

Psikiyatrist Bilal Ersoy: İncel gençlere, umutla tutunacakları bir gelecek vaat edebilmeliyiz

Doç. Dr. İrem İnceoğlu, “inceller”in diğer kadın düşmanı yapılanmalardan farkının “kadın düşmanlığına bir kılıf uydurma çabasına bile girmeyecek kadar nefreti açık ifade edebilmeleri” olarak değerlendirirken; psikiyatrist Bilal Ersoy, yapılabilecek en önemli şeyin “onlara, tutunacakları bir geleceği vaat edebilmek” olduğunu söyledi

İletişim ve özelleştirmeler çağında "hasta hakları”

Hastaların haklarının korunduğu bir sistem için, hepimizin talepte bulunması ve devleti bu yolda zorlaması gerekli. Yani “tüketiciler” grubunun alt kümesi “hastalar” olarak haklarımıza sahip çıkmalıyız. Unutmayalım ki; vatandaşlar, hastanelere "müşteri" olarak değil "hasta" olarak gidiyor

"
"