Hürriyet gazetesi Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, Hollywood yıldızları Brad Pitt ve Angelina Jolie'nin Urla'dan ev aldıklarına dair haberlerin spekülasyon çıktığını belirtti. Bildirici, "Haberlerin kaynağı durumundaki Oya Paktaş’a iki kez e-posta göndermeme rağmen yanıt alamadım. Bölgeden emlakçılarla da konuştum. Jolie ve Pitt’in villa aldığı haberlerinin tamamen spekülasyon olduğunu söylemek yanlış olmaz. Peki iyi de gazeteciler nasıl geldi bu oltaya?" diye yazdı.
Faruk Bildirici'nin Hürriyet gazetesinin bugünkü (3 Ekim 2016) nüshasında yayımlanan 'Angelina Jolie neden gelmedi?' başlıklı yazısını şöyle:
URLA'da geçen yıl Angelina Jolie, Brad Pitt ve Ronaldo heyecanı vardı. Bu ünlü isimlerin İzmir'in güzel ilçesinde villa satın aldıkları, 2016 yazını yeni villalarında geçirecekleri haberleri yayılmıştı. İlçedeki villa fiyatları tırmanışa geçmiş, emlak satışları epeyce hareketlenmişti.
Peki nereden çıkmıştı bu haberler? Urlalı işadamı Mehmet Ünal, Anadolu Ajansı’na konuşmuş, İtalyan emlak şirketinin temsilcisi olduğu belirtilen Oya Paktaş açıklama yapmıştı. Ortada başka bir bilgi, belge yoktu.
Fakat Hürriyet, Posta, Sabah, Milliyet ile yerel medyada yayınlandı bu haberler. İlk haber, 30 Ekim 2015’te Sabah gazetesinde “Brad Pitt ve Angelina Jolie İzmir’den villa aldı” başlığını taşıyordu. Aynı gazetede 3 Kasım 2015’te de “Ronaldo da Urlalı oluyor” haberi çıktı. Ardından Anadolu Ajansı yazınca, 6 Kasım 2015’te Hürriyet internette “Angelina Jolie ve Brad Pitt çifti Urlalıları heyecanlandırdı” haberi yayınlandı. Bu konuda başka haberler de yazıldı.
Dikkati çeken, Ronaldo ile ilgili karmaşaydı. Hürriyet’in haberinde Oya Paktaş, “Ronaldo’nun Urla’dan ev almasına ilişkin anlaşmanın hukuki sorunlar nedeniyle gerçekleşmediğini” söylüyordu. Ama bu haberden bir gün sonra Sabah’ta, iki gün sonra da Milliyet’te hâlâ “Ronaldo’nun Urlalı olduğu” yazılıyordu. Nedense ilgilileri bu haberleri yalanlamadı.
Aradan bir yıla yakın zaman geçti. Ne Angelina Jolie ve Brad Pitt görüntü Urla sahillerinde ne de Urla’dan villa aldıklarını doğrulayan bir gelişme oldu. Haberlerin kaynağı durumundaki Oya Paktaş’a iki kez e-posta göndermeme rağmen yanıt da alamadım. Bölgeden emlakçılarla da konuştum. Angelina Jolie ve Brad Pitt’in villa aldığı haberlerinin tamamen spekülasyon olduğunu söylemek yanlış olmaz. Peki iyi de gazeteciler nasıl geldi bu oltaya?
Cüppeli'nin damadı
ERHAN Dilli adlı okur, 20 Eylül’de E-Kobi sayfasında yayınlanan “8 yılda sıfırdan 100 milyon TL ciroya yükseldi” başlıklı söyleşiyi eleştiriyordu. “Cüppeli” diye bilinen Ahmet Ünlü’nün damadı olan Muhittin Palazoğlu adlı işadamının reklamının yapıldığını savunarak, bu işadamının “iktidardan nemalandığını” öne sürüyordu.
Sayfayı hazırlayan ve söyleşiyi yapan arkadaşımız Sadi Özdemir, okurun bu eleştirisine katılmadığı yanıtını verdi:
“Palazoğlu, Cübbeli Ahmet’in damadı. Bunu röportaj yapmadan önce de biliyordum. Girişimcileri birilerinin damadı ya da akrabası şeklinde tasnif ederek görüşeceksek ortaya çok tuhaf sonuçlar çıkabilir.
8 yıllık girişimci olduğu için doğal olarak önceki iktidarlar döneminde bir kazancı olmamıştır. Başarısının temelinde Ülker Grubu’nun spor sponsorluk organizasyonlarının kendisine verilmesi var. 8 yılda 100 milyon lira ciro yapabilmesi çok ilginçti. O nedenle bana göre röportajda bir gariplik yok.”
Özdemir’in vurguladığı gibi bence de Palazoğlu ile söyleşi yapılmasının bir sakıncası yok. Hakkında iddialar varsa onlar da sorulur, yanıtı alınır. Ama söyleşi yaptığımız iş adamı, kamuoyunda tanınan ve siyasi iktidar ile de iyi ilişkileri olan “Cüppeli” gibi bir din adamıysa bu bilgiye haberde mutlaka yer verilmesi gerekir. Böyle bir ünlünün damadı olması, Palazoğlu’nun kimliğinin bir parçası. Bunu bilmek okurun hakkı. “Cüppeli” ile yakınlığından bahsedilmemesi, bu bilginin okurdan gizlenmesi sonucunu doğurmuş.
Şaibe salgını
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan’ın siyasi hayatını ve 15 Temmuz’daki darbe girişimini konu alan bir filmin çekimlerine başlandığını duyuran “Beyazperdede darbe” haberinin ilk cümlesi dikkatimi çekti:
“1960 ihtilali, 15 Temmuz darbe girişimi ve Turgut Özal’ın şaibeli ölümü ‘Uyanış’ adlı filmle beyaz perdeye taşınıyor.”
20 Eylül’de ikinci sayfada yayınlanan bu cümlede iki hata yapılmıştı. Birincisi, 27 Mayıs 1960’taki müdahalenin “ihtilal” olarak tanımlanması yanlış. 27 Mayıs müdahalesi, o yıllarda nitelendirildiği gibi “ihtilal” ya da “devrim” değil, düpedüz askeri darbeydi. 27 Mayıs’ı diğer askeri darbelerden ayırmamalıyız. Biz gazeteciler her zaman demokrasiden yana tavır almalıyız.
Bereket “ihtilal” hatası aynı filmle ilgili olarak 26 Eylül’de yayınlanan haberde düzeltilmiş, “27 Mayıs 1960 darbesi” denmişti. Fakat o haberdeki ikinci hata, 26 Eylül’de de tekrarlanmış; yine “Turgut Özal’ın şaibeli ölümü” denilmişti. Bildiğim kadarıyla Özal’ın ailesi, -özellikle de oğlu Ahmet Özal- attı bu iddiaları ortaya. Fakat hiçbir şekilde kanıtlanamadı.
Hatta dava açılıp, Özal’ın naaşı mezardan çıkarılarak Adli Tıp’ta testler bile yapıldı ama zehirleme bulgusu tespit edilemedi. “Özal’a suikast” davasının tek sanığı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz de beraat etti; Yargıtay, bu kararı onadı.
Şimdi neye dayanarak “Özal’ın şaibeli ölümü” diyoruz? Filmi çekenlerin böyle bir iddiası varsa onlara atfen verilebilirdi. Ama haberi kaleme alan “şaibe” tespiti yapamaz. Son yıllarda yaygınlaşan “şaibe” başlıkları salgınına kapılmamakta yarar var. Bırakalım komplo teorisyenleri uğraşsın bu tür dayanaksız iddialarla. Gazeteci, somut bulgulara, bilgilere dayanır.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız