7 Haziran seçimlerinde muhalefetin ekonomik vaatleri arasında yer alan asgari ücret, seçim meydanlarının en çok konuşulan konuları arasında yer alıyor. Hürriyet yazarı Uğur Gürses, 34 OECD ülkesinden 26’sında asgari ücretin zorunlu olduğunu belirterek asgari ücrete neden ihtiyaç duyulduğunu yazdı. Uğur Gürses, “Çok basit bir nedeni var; işgücü piyasasında pazarlık gücü olmayan ya da dezavantajlı grupların 'öldüm pahasına' çalıştırılmaması için, yoksulluk sınırında olan kesimlere destek için” dedi.
Uğur Gürses yazısında “Hele ki, 2009 sonrasında derinleşen küresel kriz nedeniyle yaygınlaşan durgunlukta, istihdam edilenlerin ücretleri üzerine oluşan baskıdan en çok kırılgan olan kesim, pazarlık gücü olmayan kesimler. Kapsayıcı ekonomik büyüme için düşük ücretli kesimin desteklenmesi önemli” ifadelerine yer verdi.
Uğur Gürses’in Hürriyet gazetesinin bugünkü (20 Mayıs 2015) nüshasında yayımlanan, “Asgari ücret neden var?” başlıklı yazısı şöyle:
Asgari ücret, CHP'nin net bin 500 TL olarak vaat etmesinin ardından HDP ve MHP'nin de katılmasıyla gündemin tartışılan maddesi oldu. Sadece bir seçim vaadi olmaktan çok, yoksulluğa müdahale içerikli programların parçası olması açısından da asgari ücret çok önemli. Çünkü artık dünyada asgari ücret, sosyal koruma politikalarının bir parçası.
Tesadüf bu ya, OECD'nin bu konudaki çalışması geçtiğimiz haftalarda yayınlanmıştı. Çalışmada, 34 OECD ülkesinin 26'sında asgari ücret yasal olarak zorunlu. 8 ülkede ise uygulanmıyor. Bu ülkelerin sektörler çapında toplu sözleşme-toplu pazarlık yapılan ve sözleşmelerde taban ücret belirlenen ülkeler olduğu biliniyor. Bu sekiz ülkenin refah düzeyleri yüksek Kuzey ülkeleri, İsviçre, İtalya gibi gelişmiş ülkeler olduğunu not etmek gerekiyor. Kişi başı gelirin yüksek ve eşitsizliğin düşük, kamusal sosyal koruma ve destek programlarının güçlü, toplumsal refahın görece daha yüksek olduğu ülkelerde asgari ücretin yokluğu bile fark edilmiyor.
Asgari ücrete neden ihtiyaç duyulur? Çok basit bir nedeni var; işgücü piyasasında pazarlık gücü olmayan ya da dezavantajlı grupların 'öldüm pahasına' çalıştırılmaması için, yoksulluk sınırında olan kesimlere destek için. Hele ki, 2009 sonrasında derinleşen küresel kriz nedeniyle yaygınlaşan durgunlukta, istihdam edilenlerin ücretleri üzerine oluşan baskıdan en çok kırılgan olan kesim, pazarlık gücü olmayan kesimler. Kapsayıcı ekonomik büyüme için düşük ücretli kesimin desteklenmesi önemli.
Birçok ülke asgari ücretin ötesinde sosyal destek programlarını da çok güçlü biçimde kullanıyor. Bu açıdan her iki pencereye birlikte bakılmasının da ayrıca önemli olduğu açık.
OECD ülkeleri çerçevesinde bakıldığında Türkiye'nin konumu şöyle;
Birincisi, brüt asgari ücretin ortanca gelire oranına bakıldığında bu, 2013 itibariyle Türkiye'de yüzde 69.4 olduğu görülüyor; sıralamada sondan ikinci demek. Anlamı da, ekonomideki tüm ücretlerin dağılımına bakıldığında merkezi değer ortancadır. Asgari ücretle arasındaki farkın çok düşük olması, ekonomideki ücretlerin önemli bölümünün asgari ücrete çok yakın olduğunu gösteriyor. Ayrıca, ülkemizde çalışanların toplu sözleşme ve pazarlık gücünün genel olarak çok zayıf olduğunun da bir göstergesi. Bu taban ücretin olmasının da ne kadar önemli olduğunu söylüyor.
İkincisi de; asgari ücret ortanca ücretin yüzde 69'u, ancak ortalama ücretin de yüzde 38'i. Bu iki oran arasındaki 31 puanlık fark, hiçbir OECD ülkesinde olmadığı gibi aynı zamanda ücret uçurumunun da göstergesi.
Bir ülkedeki ortanca gelirin yüzde 60'ı ya da ortalama gelirin yüzde 50'si yoksulluk sınırı olarak kabul görüyor. Bu yüzden, asgari ücret belirlenerek 'yoksulluk ücreti' de belirlenmiş oluyor.
OECD verileri, Türkiye'de iki çocuklu çiftlerin yaşadığı hanede, asgari ücretle çalışan tek kişinin yoksulluk sınırını aşmak için gereken çalışma saatinin 51 saat olduğunu gösteriyor. Oysa yasal çalışma sınırı 45 saat. Yani, her ay 24 saat ilave etmesi gerekiyor. Özellikle ortanca gelir ile asgari ücret arasında sadece yüzde 31'lik bir fark olduğu dikkate alınırsa çalışanların önemli bir bölümünün asgari ücretli olduğu, asgari ücret belirlendiği seviyenin yoksulluk açısından son derece önemli olduğunu gösteriyor.
Türkiye'de hanelerin toplamda yüzde 22'si, 2 yetişkinli, 3 ya da daha fazla çocuklu ailelerin de yüzde 48'i yoksul. Böyle bir ailenin asgari yaşam sınırı 4 bin TL'nin altında değil. Oysa asgari ücretle tek kişi çalışıyorsa Temmuz'dan itibaren eline geçen tam bin TL olacak. 'Üç çocuk yapın' diyen devlet büyüklerinin, asgari ücretin artırılmasını vaat eden partilere 'Hazine'yi sıfırlayacaklar' demesi anlaşılır gibi değil.