21 Temmuz 2015 15:27
Şanlıurfa'nın Suruç İlçesi'nde Amara Kültür Merkezi önünde Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun (SGDF) Kobani’ye yardım amacıyla düzenlediği basın açıklaması sırasında IŞİD tarafından gerçekleştirildiği duyurulan ve 32 cana mal olan intihar saldırısı köşe yazarlarının ana gündemi oldu. 18 gazetede 62 yazar Suruç katliamını kaleme aldı.
Hürriyet’ten Taha Akyol, Mehmet Y. Yılmaz, Ertuğrul Özkök, Oral Çalışlar, Erdal Sağlam, Fatih Çekirge, Yalçın Bayer, Akif Beki, Rauf Tamer, Kanat Atkaya, Ayşe Arman; Milliyet’ten Güneri Civaoğlu, Mehmet Tezkan; Radikal’den Ezgi Başaran, Fehim Taştekin, Murat Yetkin, Ümit Kıvanç; Habertürk’ten Umur Talu, Fehmi Koru, Muharrem Sarıkaya; Zaman’dan Şahin Alpay, Sevgi Akarçeşme, Bülent Korucu; Cumhuriyet’ten, Orhan Bursalı, Ahmet Tan, Murat Sabuncu, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Pınar Öğünç; Sabah’tan, Haşmet Babaoğlu, Mahmut Övür, Burhanettin Duran; Vatan’dan Okay Gönensin, Murat Çelik; Yeni Şafak’tan Ali Bayramoğlu, Kemal Öztürk, Leyla İpekçi, Tamer Korkmaz, Salih Tuna, Abdulkadir Selvi; Star’dan Ahmet Taşgetiren, Ahmet Kekeç, Fadime Özkan, Mustafa Kartoğlu; Bugün’den Nazlı Ilıcak, Nuh Gönültaş, Tarık Toros, Ali Atıf Bir; Sözcü’den Emin Çölaşan, Mehmet Türker, Saygı Öztürk; Evrensel’den İhsan Çaralan; Millet’ten Ergun Babahan, Bengüç Özerdem, Değer Özergün; BirGün’den Fikri Sağlar; Yeniçağ’dan Ahmet Takan; Akit’ten Abdurrahman Dilipak, Ali Karahasanoğlu, Hasan Karakaya, Serdar Arseven; Meydan’dan Abdullah Kılıç Suruç’taki patlamayı değerlendirdi.
Taha Akyol - Hürriyet
IŞİD terörü
ARAP Baharı başladığında bizde de dünyada da iyimser beklentiler hâkimdi.
İşte Arap toplumları da diktatörlere karşı çıkıyordu, nihayet Ortadoğu'ya da demokrasi gelecekti.
17 Aralık 2010'da Tunus'ta diktatörlüğü protesto için Muhammed Buazizi'nin kendini yakmasıyla başlayan hareketler, birçok kimseye Doğu Avrupa toplumlarının 1989'da komünist diktatörlüğe karşı ayaklanmasını hatırlatmıştı.
Yüksek eğitimli ve önemli ölçüde modernleşmiş olan Doğu Avrupa toplumlarının komünizme karşı ayaklanmasıyla, Ortadoğu'da henüz kabile, mezhep, cemaat ve militarizm kimliklerini aşamamış toplumların ayaklanması benzer sonuçlar doğurabilir miydi?!
Fakat eski ABD Başkanı George W. Bush, belki de Irak'a yaptığı kanlı işgalin kompleksiyle şöyle diyordu:
"Arap Baharı, otoriter Sovyet komünizminin çökmesinden bu yana otoriter rejimlere karşı en büyük ayaklanmadır..." (15 Mayıs 2012)
'YÜZYILLIK PARANTEZ!'
Bizde özellikle İslami kesimde büyük bir heyecan doğmuştu.
İktidarın sözcüleri ve gazete manşetleri "Yüzyıllık parantez kapanıyor" diyorlardı. (Yeni Şafak, 1 Mart 2013)
Evvela "yüzyıllık parantez" sözü sosyoloji bilimine aykırıydı, bir olgu yüzyıl devam eder de etkileri olmaz mı?
Yazının tamamı için tıklayın.
Mehmet Y. Yılmaz - Hürriyet
Yanlış Suriye politikasının sonucu
SURUÇ'ta Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu'na üye gençlerin toplantısına yapılan bombalı saldırıda ben bu yazıyı yazdığım saatte 30 kişi ölmüş, 76'dan fazla kişi yaralanmıştı.
Dua edelim ki ölü sayısı artmasın, yaralılar bir an önce sağlıklarına kavuşsunlar.
İlk bilgilere göre patlamanın nedeni IŞİD'in bir intihar bombacısı.
AKP Mersin Milletvekili Muhsin Kızılkaya, patlamadan hemen sonra yaptığı açıklamada şöyle dedi:
"Baştan beri biz ülkemizi ateş çemberinin dışında tutuyoruz, bu ateşin kıvılcımlarının buraya gelmemesi için bir şeyler yapmak, iç barışı muhafaza etmek, silaha dayalı ortaya çıkacak bir fikre kapılmamak... Çok kısa süre içerisinde biz de Suriye'ye ya da başka ülkelere benzeyebiliriz."
Kızılkaya, partisinin hükümetini korumaya çalışıyor ama söylediği şey doğru değil.
Bu hükümet, Türkiye'yi bu ateş çemberinin dışında tutmak için hiçbir şey yapmadığı gibi, komşu bir ülkedeki içsavaşın üzerine benzin de döktü.
Suriye'de içsavaş başladığında, 15 günde Şam'da namaz kılma hayaliyle zamanın Başbakanı ve Dışişleri Bakanı birbirlerini gaza getirdiler ve bugün geldiğimiz sonuç bu: Sınır kentlerimiz Peşaver'e döndü, 2 milyondan fazla mülteciyi barındırmak ve bakmak zorundayız. Suriye'deki ateş ülkemize de sıçrama eğiliminde.
Bu bir sürpriz değil.
Yazının tamamı için tıklayın.
Ertuğrul Özkök – Hürriyet
Orası hâlâ Türkiye ise
ESKİDEN... Mesela 7 yıl önce olsaydı...
O günkü aklımızla, o günkü önyargılarımızla, o günkü hurafelerimizle, işimiz kolaydı..
"Derin devletin işidir" deyip geçer, hayatımıza devam ederdik...
***
Bu bahane kalmadı...
13 yıldır iktidarda, devleti, partinin organı haline getirmiş bir iktidar var.
Bırakın derin devleti, devlet kalmadı ortada...
***
Eskiden olsaydı...
"JİTEM" derdik, "Silahlı Kuvvetler içindeki gayriresmi harp yapılanması" der, yolumuza devam ederdik.
Birlikte yürünen yollarla, kurulan komplolarla, aşağılık pusularla, kumpaslarla...
O ordunun donanması demir alamaz, uçakları uçamaz, kara kuvvetleri tankını süremez hale getirildi...
***
Bu bahane de kalmadı...
Eskiden olsaydı...
"Terörle mücadele işi" deyip yürüyüp giderdik...
Ne polis bıraktılar, ne yargı...
***
O bahane de kalmadı...
***
Eskiden olsaydı...
"Bu eylem kime yaradı" sorusunu sorup, kafamızdaki olağan şüphelinin üzerine yıkar, elimizi yıkar giderdik...
***
O sorunun da bir manası kalmadı...
O bahane de gitti...
***
Arkadaş, öyleyse geriye ne kaldı...
Ben sordum, ben söyleyeyim...
- Sınırımıza getirilen Afganistan...
- Peşaver'e döndürülen Suriye...
- Paramparça edilmiş bir ülke...
- Ve burada, kendi vatanımızda...
Paramparça edilen, kutuplara ayrılan, "bizimkiler", "ötekiler" diye bölünen, "kindar nesil yetiştirme" ihtiraslarıyla birbirine düşürülen bir millet...
***
Şimdi soruyorum...
Suruç...
O ilçemiz...
Eğer hâlâ Türkiye toprağıysa...
Orada böylesine bir katliam yapılmışsa...
Ve şu andaki hükümet hâlâ AKP hükümetiyse...
***
Arkadaş, başbakan hâlâ sensin, hükümet hâlâ senin hükümetin...
Nedir fikrin...
- Hâlâ Şam'da namaz kılma fikrisabitinden kurtulmadın mı...
- Hâlâ Müslüman kardeş saplantın devam ediyor mu...
- Hâlâ, Suriye ateşine elinde benzin bidonuyla koşmaya kararlı mısın...
***
Çık ve mertçe söyle cumhuruna...
MEĞER O 'ÖFKELİ ÇOCUKLAR' KAFA KESEN IŞİD'CİLERMİŞ
Sınırımızın iki metre ötesinde kafa kesmeye başladılar...
İlk tepki, "Öfkeli gençler" demek oldu...
Hafifletici bir neden uydurduk...
Onlar kendilerine "İslam devleti" derken, biz kraldan fazla kralcılık yaptık, sırf İslam dememek için DAEŞ dedik...
***
Sonra Reyhanlı'da o bomba patladı...
TIR'lar suçüstü yakalandı.
Savcılar olayı ortaya çıkarmak üzereydi, "Paralelci" falan dendi, üstü örtüldü...
Yazının tamamı için tıklayın.
Oral Çalışlar - Hürriyet
Suriye'ye benzer miyiz?
Türkiye'yi siyasi istikrarsızlığa sokmaya yönelik basınç, son Suruç saldırısıyla görüldü ki, giderek yoğunlaşıyor.
Suriye'de ortaya çıkan kargaşa, Türkiye'yi etkilemeye ve iç istikrarını bozma tehdidini sürdürmeye devam ediyor.
Bu nedenle, umuyor ve bekliyoruz ki; ülkemizdeki siyasi belirsizlik, bir an önce netliğe kavuşsun ve "şiddete karşı ortak bir mücadele zemini" noktasında, partiler arasında uzlaşma sağlanabilsin.
Türkiye ateş çemberi altında. Bizi de ateşin içine çekmek istiyorlar.
Ülkemiz, bölgedeki istikrar adası özelliğiyle, serbest seçimleri gerçekleştiren çok partili rejimiyle ayakta duruyor.
Suruç saldırısının hemen ardından; Adıyaman'dan, PKK ile çatışma haberi geldi. Baraj inşaatına müdahale eden PKK'lilerle askerler arasında çıkan çatışmada, bir başçavuş yaşamını yitirdi.
Bu iki olayın üst üste gelmesi bile karşısında bulunduğumuz tehdidin ne kadar derin olduğunu gözler önüne seriyor.
SAVAŞIN İÇİNE ÇEKİLMEK
Savaşın içine çekilmek, temel tehlike olarak önümüzde duruyor.
Geçen yıl, IŞİD'in Kobani kuşatması sırasında; biliyoruz ki, ABD Türkiye'den, bölgeye askeri müdahalede bulunmasını istemişti.
Türkiye'nin bir kara harekatı yaparak IŞİD'i yenilgiye uğratması, Batı'ın beklentileri içindeydi. Ankara, ihtiyatlı davrandı.
Savaşa doğrudan bulaşmak anlamına gelebilecek böylesine bir harekata girişilmedi.
Kobani direnişçilerine destek verilirken, savaşın parçası olmaktan kaçınılabildi.
İsrail eski başbakanlarından Ehud Barak, geçenlerde Russia Today televizyonuna yaptığı açıklamada; Türkiye'nin bu tutumunu destekleyen değerlendirmelerde bulunmuştu.
Barak özetle, "Türkiye'nin IŞİD konusunda doğru bir değerlendirme içinde olduğunu" söyleyerek; bu örgütü yenilgiye uğratmak için en etkili ülkenin Türkiye olabileceğine dikkat çekmişti.
Yazının tamamı için tıklayın.
Erdal Sağlam – Hürriyet
Tüm şartlar bir an önce koalisyon diyor ama
DÜN Suruç'ta gerçekleşen saldırı, İŞİD terörünün yurt içine sıçradığı yorumlarına neden oldu.
Nereden gelirse gelsin terör yine acı, endişe demek.
Bayram sonrası hem siyasi hem ekonomik olarak çok sıcak günlere girdiğimizi söyleyebiliriz. Türkiye böylesine kritik bir süreçte, seçimin üzerinden 1.5 ay geçmesine rağmen hâlâ seçim öncesi hükümetle işi yürütmeye çalışıyor. Hâlâ da seçim sonrası oluşan tabloya göre yeni bir hükümet kurma çabalarında somut adım aşamasına bile gelinebilmiş değil.
Özetle; geçici daha doğrusu artık hükmü kalmamış bir hükümetle, Türkiye'nin bu kritik süreci yönetmesi mümkün değil. Bu olay bir an önce koalisyon kurulup çalışmalara başlamasının aciliyetini bir kez daha ortaya çıkardı.
Peki, bu ihtiyaç ortada iken taraflar ne yapıyor, neden 1.5 ay geçmesine rağmen somut hükümet çalışmalarına bile başlanamadı?
Aslında durum açık; başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP yöneticileri, "Anayasaya uygun bir süreç yürütüldü" deseler de, Başbakanlık görevinin Ahmet Davutoğlu'na verilmesi de, Davutoğlu'nun koalisyon için somut çalışmalara başlaması da daha erken olabilirdi. Böylesine acil bir konu varken, en azından yurtdışı seyahatlere gitmekten vazgeçebilirdi.
Yazının tamamı için tıklayın.
Fatih Çekirge – Hürriyet
KAPIMIZIN önüne yığılan alçaklık, canlı bomba olarak evimizden içeri girmiş durumda.
Dünyanın gözleri önünde kafa kesen IŞİD önce bize 'komşu' oldu.
Şimdi can alıyor. Korkutuyor... Kan döküyor... Alçaklığın tarihini yazıyor...
Canlı bomba için hep aynı şeyi yazdım...
Ve işte yine aynı söze geldim:
"Öteki dünyada cennete gitme hayaliyle bu dünyayı cehenneme çeviren alçaklar..."
Şu etrafımıza bakın...
Kan çanağı gibi bir bölgenin tam ortasındayız... Din ve mezhep savaşları... Irkçılık...
Diktatörlük... Krallık... Emirlik... Altın, petrol ve kan...
Bir tek Türkiye Cumhuriyeti, (eksikleri de olsa) ortada bir demokrasi adası gibi duruyor...
Ve şimdi onu da bu pisliğin içine çekme gayretleri...
IŞİD'e yol veren Esad ellerini ovuşturuyor...
Kendi askerleri ölmesin diye IŞİD'e karşı Kürt güçleri destekleyen Batı şaşkın...
Bize gelince...
-Seçimin üzerinden neredeyse iki ay geçmiş...
Hâlâ belirsizlik var...
Dış politika çok ciddi bir sıkıntı ve kilitlenme yaşıyor... Öngörü eksikliğini diplomasi de kabul ediyor...
Yazının tamamı için tıklayın.
Yalçın Bayer – Hürriyet
Bir birikimin yok edilmesi
SURUÇ'ta olanlar sadece Ortadoğu'da yaşananlarla ilgili değildir. Türkiye sosyalist hareketinin 'gençlik birikimi'ne yönelik de planlı bir saldırıdır.
Türkiye'nin dört bir yanından toplanarak Suruç'a giden ve çoğunluğunu Ezilenlerin Sosyalist Partisi'ne yakın isimlerin oluşturduğu bu gençlerin her biri, Türkiye sosyalistlerinin verdiği son 'devrim şehitleri' olarak kayda geçecektir.
Hepsi de üniversitede okuyan ya da yeni mezun olan 31 gencin yanında bir o kadar da sakat genç kalacaktır.
Bu çocuklara yönelik 1980 sonrasında ilk defa görülen toplu olarak 'yok edim' projesi değil de nedir?
Her şeyin planlı olmadığını kim inkâr edebilir?
Yazının tamamı için tıklayın.
Akif Beki – Hürriyet
IŞİD'den daha büyük tehlike
EKRANDA '30 ölü, 76 yaralı' yazıyor. En az 30 ölü, 76 yaralı; o da şimdilik. 'Artabilir' deniyor. Korkunç bir katliam. Büyük bir acı. Allah bir daha yaşatmasın...
***
Tüm şüpheler, IŞİD tabelası altında toplanmış katil sürüsü üzerinde yoğunlaşıyor.
Suriye'de Rojava bölgesinin PYD kontrolüne geçişinin yıldönümü.
Aynı zamanda Türkiye'nin sınır güvenliği için IŞİD'i vurmaya hazırlandığı, sınıra askeri yığınak yaptığı bir zaman.
Neden? Niçin? Nasıl? Güvenlik zafiyeti var mı? Önlenebilir miydi?...
Bittabii bu soruların peşine düşülecek, bu sorulara tatminkâr cevaplar aranacak, yetkili ve sorumlu makamların ihmal ve kusuru sorgulanacak, hak yerini bulsun istenecek, gözü dönmüş canilerden hesap sorulacak, kana doymayan canavar sürüleriyle savaşılacak.
Yazının tamamı için tıklayın.
Rauf Tamer – Hürriyet
Boşluk
Suruç katliamı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Terör, terörlüğünü yapıyor. Devlet de devletliğini yapsın.
Hükümet boşluğuna rağmen mi?
Evet, hükümet boşluğuna rağmen...
Lafa gelince devletin devamlılığı var.
*
Fakat hükümet meselesi kabak tadı vermeye başladı.
45 gün süre dediysek, son saniyesine kadar vakti tepe tepe kullanmaya mecbur mu bunlar?
Daha durun, Davutoğlu'ndan sonra sıra Kılıçdaroğlu'na gelecek.
*
İşte biz böyle hükümetçilik oynarken, terör kapımızı çaldı bile.
Yazının tamamı için tıklayın.
Kanat Atkaya – Hürriyet
Patlama düzenekli zihniyet
TÜRKİYE'nin tercihleri patladı Suruç'ta.
Tercihleri gencecik 30 masumun canını aldı, 70'ten fazlasının yaralanmasına yol açtı.
Fünyeyi çeken elin kim olduğu, kimlerden olduğu yazıyı yetiştirdiğim saatlerde henüz netlik kazanmamıştı.
Ama parmak izi dikkatli incelenirse orada bir zihniyet ve o zihniyetin tercihleri net olarak görülebilir.
Gazetecilerin "Bazı Tel Abyadlılar Akçakale'de IŞİD'liler bulunduğunu ve can güvenlikleri olmadığını söylüyor.
Bu iddiaya ilişkin bir açıklama yapar mısınız?" gibi sorularına "Alın bunları, alın" diye cevap veren Şanlıurfa Valisi zihniyeti değil bu elbette!
Veya 19 Haziran'da, ileride ibret vesikası olarak anılacak "PYD, DAEŞ'ten daha tehlikeli" manşetiyle çıkan Sabah gazetesi zihniyetiyle de alakası yok!
Yazının tamamı için tıklayın.
Ayşe Arman – Hürriyet
Suruç'ta katliam var
Yine büyük bir acıyla karşı karşıyayız. 31 can gitti...
31 insan...
Bir sürü eve ateş düştü.
Sürekli olay, sürekli katliam. Türkiye bir kaosun içine çekilmek isteniyor, orası kesin.
Bu kaosa göz yumanlar da sorumlu olacak.
Çünkü acının dini, dili, ırkı, mezhebi olmaz...
İnsan hayatı da bu kadar ucuz olmamalı...
Hepimizin yüreği yanıyor.
Suruç'ta hayatını kaybedenlere rahmet yakınlarına baş sağlığı dilerim.
Yazının tamamı için tıklayın.
Güneri Civaoğlu – Milliyet
Hikmet
Suruç'ta 30 insanımız bir “canlı bomba”nın intihar saldırısıyla öldürüldü. 104’ü de yaralandı.
Kaybettik-lerimize rahmet, yaralılara şifa diliyorum.
Bu katliam bir insanlık suçudur.
Şu satırlar yazılırken henüz resmen doğrulanmasa da kuşkular IŞİD üzerinde yoğunlaşmakta.
Böylesine büyük bir kıyımı gerçekleştirmek üzere “canlı intihar bombası” pimi çekerken acaba “Allah-u ekber” diye mi bağırdı?
Çok büyük olasılıkla öyle.
Ona öğretilen “Allah ve din adına öldürürken ve ölürken doğrudan cennete gideceğidir.”
Bu öğretiyle şartlandırılmıştır.
“Dert yüklü dünyadan, huzura erişeceği cennete gideceği inancıyla” üzerindeki patlayıcıların pimini çekmiş olmalı.
Ne yazık ki Ortadoğu’nun kaderinde yazılıdır bu.
.......................
Yazının tamamı için tıklayın.
Mehmet Tezkan – Milliyet
Suruç’ta IŞİD militanı var mı?
Suruç’taki insanlık dışı saldırı şaşırttı mı?
Nerden çıktı, kimin işi diyerek yerinizden zıpladınız mı?
Hayır mı dediniz!..
Maalesef bekleniyordu.. Katliam bağıra bağıra geldi..
*
Canlı bombanın Türkiye’nin her tarafından Suruç’a giden sosyalist gençleri hedef alması tesadüf değil.. Hedef kitle özenle seçilmiş..
Kobani için toplanan 200 genç sabah kahvaltı yapıyor..
Kahvaltıdan sonra hep birlikte basın açıklaması..
Toplantının sonuna doğru korkunç patlama..
Demek ki; canlı bomba bütün bu gelişmeleri sakin sakin takip etmiş.. Üzerinde tahrip gücü çok yüksek patlayıcılarla kültür merkezinin bahçesine gelmiş.. Gençleri izlemiş.. Basın açıklaması sırasında gençlerin arasına girmiş.. Tam ortalarına yerleşince pimi çekmiş..
Profesyonel iş..
*
Canlı bombayı yollayanlar istihbarat yapmış.. Gençlerin dün sabah kültür merkezinin bahçesinde toplanacağını öğrenmiş.. Saldırıyı planlamış..
Bizim istihbaratçılar ne yapmış?
Polis istihbarat!..
MİT!..
*
Canlı bomba nerden gelmiş?
Muhtemelen Suriye’den, nerden gelecek!. Sınır mınır kalmadı zaten..
Diyorlar ki; bu kadar uzun sınırı korumak çok zor..
Bırakın sınırı, sınır kapıları yolgeçen hanı.. Dört yıldır giren çıkan belli değil.. Elinde silah, sırtında bomba taşıyana dur demedik..
Radikal örgütler cirit attı..
Sonuç ortada..
Bombalar önce Reyhanlı’da patladı..
Sonra Cilvegöz sınır kapısında..
Şimdi de Suruç’ta..
Yazının tamamı için tıklayın.
Ezgi Başaran – Radikal
Suruç'taki o bahçenin gençleri size bir şey söyledi
Vahşi dünyanın panzehirini ceplerinde taşıyan gençler... Belki tam da o yüzden bir intihar saldırısına kurban gittiler.
Bir masa etrafında gülümseyen, ince belli bardaklarındaki demli çayı yudumlayan gençler birkaç saat sonra oturdukları masanın havaya uçacağını, belki yanlarında oturan arkadaşının paramparça olacağını, fikir teatisinde bulundukları o bahçenin kan revan içinde kalacağını bilmiyordu.
Ama biz, şimdi o fotoğrafa baktığımızda, o dramatik ironiyi görüyoruz.
Ankara’dan, İstanbul Kadıköy’den, Adana’dan, Samsun’dan, Diyarbakır’dan gençler kalkıp Suruç’a gelmişlerdi.
Toplantı odalarında Ahmet Kaya posteri bulunan Amara Kültür Merkezi’nin bahçesinde buluştular, konuştular, tartıştılar. Suriye savaşı ve IŞİD saldırıları nedeniyle hayalet kente dönen Kobane’nin yeniden inşa edilmesi için neler yapılabileceğini listelediler.
Yazının tamamı için tıklayın.
Fehim Taştekin – Radikal
İthamımdır!
Hatay'da yanıma gelip "Video mesajıyla Kobani kampanyamıza destek verir misin" dediler. Verdim. Onları Suruç'ta şehit aileleriyle otururken gördüm. Neşeliydiler. Sonra ölürken...
11 Temmuz’da Hatay-Samandağ’da katıldığım konferansın bitiminde yanıma üç genç geldi.
“Biz Sosyalist Gençlik üyesiyiz. Kobani’nin yeniden inşası için kampanya yürütüyoruz, video mesajıyla destek olur musunuz?”
“Elbette” dedim. Kısa bir çekim yaptılar, sonra internette yayımladılar.Dün bu gençler Suruç’ta bombalı saldırının hedefi oldu.
İçim yandı! Hiçbirini tanımıyordum, artık tanıyorum:
Onlar komşu bir ülkeye gemilerle, uçaklarla, otobüslerle taşınan mobil cihatçılarla; eğitilen ve donatılan savaşçılarla yürütülen kirli bir savaşın kurbanları.
“Bu kafayla Türkiye Honduras olur” dedik oldu. Reagan, Nikaragua diktatörü Somoza’yu deviren solcu Sandinistalara karşı Kontraları eğitip silahlandırmak için Honduras’ı kullandı. Türkiye de Suriye yönetimine karşı benzer bir misyonu üstlendi, vekâlet savaşının fırlatma tahtası oldu.
“Bu gidişle Türkiye Pakistanlaşır” dedik, Pakistanlaşıyor. CIA ve ISI Afganistan’a küresel cihat otobanı oluşturdu, oradan Kaide ve Taliban çıktı. Silahlar dönüp sahibini vurdu. Pakistan eline silah tutuşturduğu militanları hep kontrol edebileceğini sandı. Yanıldı.
Türkiye’yi yönetenler de kendilerini her türlü kötülükten münezzeh sandı.
Ama yaratılan canavarın dönüşü gecikmedi:
11 Mayıs 2013’te Reyhanlı…
19 Mart 2014’te Niğde…
5 Haziran 2015’te Diyarbakır…
Ve 20 Temmuz 2015’te Suruç…
Bumerang dönüp Türkiye’yi vurduğunda “Esad yaptı” diyerek giriştiği algı operasyonları artık bu ülkenin mahkeme salonlarında duvara çarpıyor. O yüzden bu kez “Esad yaptı” diyemedi. Dili ‘IŞİD’ demeye de varmadı, uyduruktan ‘DEAŞ’ dedi.
Yazının tamamı için tıklayın.
Murat Yetkin – Radikal
Ankara IŞİD'e karşı sertleşiyor
IŞİD'in Suruç'ta gençleri katletmesi, hükümetin bir süredir örgüte karşı tutumunu sertleştirmesi ardından geldi. Ankara daha sert tedbirlere hazırlanıyor.
Bir gün önce, 19 Temmuz’da Ankara’da Kızılay, İstanbul’da Kadıköy’de basına açıklama yapıp öyle yola çıkmışlar.
Sabah kahvaltısı Suruç’ta “Amara Kültür merkezi” bahçesinde yapılmış, orada basın açıklaması da yapıp, Kobani’ye geçmek istiyorlarmış, “yeniden inşa” çalışmasına katılacaklarmış.
Pankartlarını açtıkları sırada, pankartın arkasında biriken grupta bir patlama oluyor, görüntülerini izledik: Bu yazının yazıldığı sırada öldürülenler 30’u bulmuştu, kimi ağır 74’ü yaralanmıştı.
***
Feci bir saldırı!
Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütü Türkiye’yi de cehenneme çevirmek için en zayıf halka gördüğü iktidar muhalefet ayrımına, gençleri öldürmek suretiyle saldırmıştır.
Önce o kınanmalıdır; akıllarda Türkiye’nin Suriye iç savaşına fazla dahil olmasından kaynaklanan güvenlik zafiyetleri soruları olsa da, asıl sorumlu bu cinayeti işleyendir.
***
Terörist saldırıyı kınadıktan sonra güvenlik zafiyetine de dikkat çeken HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş oldu. “İddia ediyorum” dedi, devletin oraya gidecek her bir genci kayıt altında tuttuğunu söyledi.
İşte bir gün önce İstanbul ve Ankara’da polis kameraları önünde konuşanlar da aynı gençlerdi.
AK Parti’li Orhan Miroğlu ilk tepkilerinde “Hedefin HDP olduğu belli” dese de Başbakan Ahmet Davutoğlu ilerleyen saatlerde “Saldırı Türkiye’yedir, hepimizedir” dedi.
Yazının tamamı için tıklayın.
Ümit Kıvanç – Radikal
Devletten şüphelenmeyen bizden değildir
Münasip bir bağlantı hattı izleyerek şu noktaya varmaya takatim yok; kısa yoldan söyleyeyim: Öyle bir yerde böyle bir katliam, devletin, en azından devlet içinden birilerinin bilgisi, göz yumması vs. olmaksızın gerçekleştirilemez. Suruç'ta herhangi bir kimsenin, elinde o güçte bombayla, polisin, MİT'in, daha bilmediğimiz bir sürü gizli devlet örgütünün dikkatini çekmeksizin dolaşması bile mümkün olamaz.
20 Temmuz, 16:00 suları. Can verenlerin sayısı galiba 30'u geçti (emin değiliz), en az 35 de ağır yaralı var. Her konuşan, “kayıplar artabilir” diyor.
Urfa/Suruç'ta, Kobanê'ye geçmek üzere bekleyen gençlerin kim olduğunu, Rojava'ya ne yapmak için gitmek istediğini gerçi artık biliyorsunuz. Ama tekrarlayacağım: İncik boncuklar şunlar bunlar yapıp satıp para toplamış, birilerine birşeyler ördürtmüş, oyuncak aldırtmış, bir MİT TIR'ına koysan muhtemelen doldurmayacak mütevazı yardım malzemesi vardı yanlarında. Esasen, içlerindeki, ruhlarındaki bir şeyi götürmeye çalışıyorlardı. Bir tür açlıkla gidiyorlardı aynı zamanda: zorluk darlık içindeki insanlara yardım edecekler, ruhlarını besleyeceklerdi. İnsan olan bu açlığı çeker. İnsan olanın ruhu dayanışmayla beslenir. Başkaları için birşeyler yapınca beslenir. Kendine yontmayla değil, kendine almayla değil, vermeyle beslenir, verecek şeyi toparlamayla beslenir, karşılık beklememeyle beslenir. İyi bir şey filiz vermişse, ucundan tutmayla beslenir.
Yazının tamamı için tıklayın.
Umur Talu - Habertürk
TIR’dan Suruç’a… İnsanî yardım!
Devlet, iktidar, elindeki teşkilat ve imkânlar TIR’daki “insani yardım”ı örtmek için ustalaşıyor…
Ama Reyhanlı, Cilvegözü ve şimdi de Suruç’taki “insani felaket”i önlemekte acemi kalıyor.
Suruç, Kobani’den gelenlerin, çoğu “bu taraftaki” akrabalar olmak üzere sığındığı yerlerin başındaydı.
Nitekim “sivillere saldırı” da Kobani’ye gidecek olanları hedef alarak yapıldı.
Bir süre önceki Kobani saldırılarının ardından Işid hedefi artık Türkiye’nin içine çekmiş olmalı.
Devlet büyükleri, hani Konsolosluk görevlileri rehin alındığında “Ey İşid, Müslümansan böyle şeyler yapma” diye çok sert açıklamalar yapmıştı ya, işte o Işid.
***
Ankara “Kobani düştü düşecek” üzerine o kadar düştü ki, Suruç’ta 30 can kanlar içinde düştü.
Bu sadece kınama değil, ciddi özeleştiri de gerektirir ama kim yapacak!
Hele Suruç tam da “İçeri alınmış Savcı”nın daha önceki saldırı, patlama, katliamlar üzerine “devlet birimlerinin bilgisi”ne dair iddiaları üzerine gelmişse…
Artık o Savcı da hakikaten bir iddia makamıdır!
***
Suruç, “bitmemiş iç savaşımız ”ı sınır ötesi “muhtemel savaş”ımızla birleştirmek üzere de bir bomba.
Suruç, bir katliam yoluyla, Ankara’nın petk hevesli olduğu “Sınır ötesi ve güvenlik kuşağı”nın da adeta kanlı davetiyesi.
Yazının tamamı için tıklayın.
Fehmi Koru - Habertürk
Afganistan olmak mı? Yoksa Suriye? Sakın ha!
LEONARDO da Vinci’nin Hz. İsa’nın Havarileriyle buluştuğu “Son Yemek” tablosunu ne kadar andırıyor Suruç’tan ajanslara düşen o ilk fotoğraf: Kimi başörtülü kadınlar ile gencecik erkekler biraz sonra başlarına geleceği bilmeden son kahvaltılarını ediyorlar...
Toplam sayıları 300’ü bulan, Suruç’un öte yanındaki, IŞİD tarafından yerle bir edilmiş Kobani’yi ayağa kaldırmak niyetiyle yola çıkmış “Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu” üyesi bu gençler...
Başlarına ne geldiğini dünden beri bütün dünya biliyor: Bir canlı bomba kadının kendini patlatmasıyla 30’dan fazla kişi hayatını kaybetti.
İlk tespit, eylemi IŞİD’in yaptığı...
Vahşet sözcüğü bile yapılanı tam karşılamıyor. Gerçekten ilk gelen haberler doğ- ruysa, yani eylem IŞİD’in eseriyse, ülkemizle en uzun sınıra sahip bir bölgeye egemen IŞİD, artık Türkiye’yi de hedefleri arasına katmış oluyor...
Şaşırtıcı mı? Değil. Bazılarının DAEŞ de dediği IŞİD İslam coğrafyasının bütününe talip bir örgüt. İlk çıkışını (2010) yapmasının üzerinden henüz 5 yıl bile geçmemişken, İngiltere’den geniş topraklara sahip bir varlık haline dönüştü bölgemizde IŞİD. Önce petrol ve su zengini yerleri hedef aldı; şimdi de oralardan elde ettiği imkânları ve kazandığı savaş deneyimini egemenlik bölgesini genişletmek için kullanıyor.
Ele geçirdiği yerleri her türlü psikolojik unsuru devreye sokarak elinde tutmasını bildi IŞİD; bunun tek istisnası, Suriye’nin Türkiye sınırındaki Kobani ve etrafındaki bölge...
Yazının tamamı için tıklayın.
Muharrem Sarıkaya – Habertürk
Büyük koalisyon hem de hemen
Doğu Akdeniz çanağını zapturap altına almış bir gerçek var.
Buna ister din odaklı terör, ister İslam iç savaşı deyin...
Her gün yeni bir felakete neden olan bu belanın bugünden yarına son bulma olanağı olmadığı gibi nasıl sonlanacağını da bilen yok...
Çünkü devlet yönetimlerinin boşalttığı veya zorla boşalttırıldığı alanlara yerleşti, bazı ülkelerde de onun yerine geçti...
Eğer dibinizde böyle bir savaş sürüyorsa ve halkınızın %90’ı da Müslüman ise sizin bundan etkilenmeniz kaçınılmazdır.
Öyle ki gelişini önceden görür, bundan dolayı nuktunuz tutulur, gerçekleşmemesi için yüreğiniz yalvarır.
Ancak engelleyemezsiniz.
Tıpkı dün Suruç’ta yaşanan 30’dan fazla fidanımızın canına katletmesinde görüldüğü gibi.
Benzer olayların bundan sonra olmayacağının da garantisi yok; çünkü hem dibinizde, hem de kaçınılmaz halde içinizde.
Ayrıca terör örgütlerinde bile var olan çatışma ahlakını yerle yeksan etmiş yönteme ve savaş aklına sahip.
Yazının tamamı için tıklayın.
Şahin Alpay – Zaman
AKP ile helalleşmek mümkün mü?
AKP ile koalisyon hükümeti kurmaya hazırlanan partilere, öncelikle CHP'ye sorulacak sorular o kadar çok ki... 17 / 25 Aralık soruşturmasının örtbas edilmesi için adli kolluk yönetmeliğinden başlayarak, HSYK, Yargıtay ve Danıştay kanunlarının değiştirilmesine kadar uzanan, eski Yargıtay Başkanı Ali Akel'in deyişiyle yargı bağımsızlığını bitiren önlemleri sineye çekecek misiniz? Rıza Zarrab'ın kuryesinin “paraların yüzde 4'ü Zarrab'a, yüzde 4'ü siyasilere gidiyordu” şeklindeki itiraflarına gözlerinizi kapatacak, ilgili bakanları Yüce Divan'a göndermekten imtina mı edeceksiniz? Abdullah Gül'ün atadığı üyeler onay verdi diye, hukuk devletinin en temel ilkesi, doğal hakim ilkesiyle çelişen sulh ceza hakimliklerinin devamına katlanacak mısınız? Yargıçların hoşa gitmeyen kararlarından dolayı tutuklanmalarını sineye çekecek misiniz? MİT'i devlet içinde devlet haline getiren yasa, temel hak ve özgürlükleri tehdit eden İç Güvenlik yasasını kabullenecek misiniz? Peki, AKP'nin başımıza türlü belalar açan, daha dün Suruç'ta en az 28 gencin ölümü, 100 kadarının yaralanmasıyla sonuçlanan intihar saldırısının ardındaki Suriye politikasında köklü değişiklik yapmadan yola nasıl devam edebilirsiniz?
Yazının tamamı için tıklayın.
Sevgi Akarçeşme – Zaman
Ne olacak bu Müslümanların hali?
Batı dünyasında, özellikle de ABD'de, 11 Eylül sonrası her saldırı haberi duyduğumda “ne olur fail Müslüman olmasın” diye dua ederim. Eğer saldırganın adı Müslümansa daha bir içim acır. Zira, diğer saldırılar, 17 Haziran'da Charleston'da ırkçı beyaz bir gencin zenci kilisesinde ibadet edenleri öldürmesi gibi, münferit vakalar olarak anılırken, içine Müslüman birinin karıştığı olaylar bir dinin üstüne yapışır kalır.
Charleston saldırısından bir ay sonra, arefe günü, Tennessee'de askere alma bürosunda 5 Amerikan askerini öldüren 24 yaşındaki gencin adı Muhammed Yusuf Abdulaziz olarak açıklanınca ‘eyvah' dedim. Böyle saldırılar zaten El Kaide ve IŞİD'le mahvolan İslam algısını daha da korkunç hale getirmekle kalmıyor, aynı zamanda Batı ülkelerinde azınlık olarak yaşayan kendi halinde Müslümanların hayatını da zorlaştırıyor. Kuveyt doğumlu, ABD'de büyümüş saldırganın, hiçbir terör izleme listesinde olmaması, sıradan bir Amerikalı gibi yaşıyordu denmesi, işinde gücünde Müslümanları da zor durumda bırakıyor ve tehdit olarak algılanmalarına sebep oluyor. İşin ilginç tarafı, 24 yaşındaki saldırgan konusunda “arkadaşına olaydan önce ayet gönderdi” haberleri çıksa da Muhammed Yusuf Abdulaziz'in çelişkili bir hayatı olması, muhtemel bir kimlik çatışması yaşaması. Hakkındaki bazı haberlerde ‘amaçsız genç bir adam' olarak tanımlanan Abdulaziz, 15 Nisan'da marihuana etkisinde araba kullandığı için gözaltına alınmış ve yerel gazetede teşhir edilmekten de mahcup olmuş. Ayrıca depresyon tedavisi görüyormuş, ama ilaçlarını almayı bırakmış. Velhasıl, faili Müslüman olmasa onlarca psikopatça saldırıdan biri gibi arşivde yerini alacak vakanın ardında radikalizm motivasyonu aranıyor, İslam bir kez daha şiddetle anılıyor.
Böyle bir atmosferde Müslüman olarak yaşadığınızı düşünün. Kaçınılmaz olarak, haberlerde sıradan gözüken Müslümanların bile terörist olabileceğini duyan komşunuza, çevrenize Müslümanlardan zarar gelmeyeceğine ikna sorumluluğu yüklenir omuzlarınıza. İşte bu işlevi bugün ABD'de ve dünyanın başka yerlerinde kendine görev edinenlerin başında da Hizmet Hareketi geliyor. Fethullah Gülen'in onlarca yıldır tekrarladığı “Müslüman terörist olamaz, terörist de Müslüman olamaz” gibi ‘ama'sız ifadelerin önemi, IŞİD zihniyeti İslam'ı zedelerken daha net ortaya çıkıyor.
Yazının tamamı için tıklayın.
Bülent Korucu – Zaman
Önce Diyarbakır çözülmeli
Suruç'ta patlatılan bomba, onlarca kişinin ölümü ve yaralanmasının ötesinde anlamlar taşıyor. Gencecik çocukları vahşice katledenlerin asıl amacının vermek istedikleri mesaj olduğunu söylemeye gerek yok. Menfur saldırıyı; güvenlik stratejilerimiz, Suriye politikamız, uluslararası terör, Ortadoğu dengeleri gibi başlıklar altında analiz etmek mümkün. Ama öncelikle basit ve çıplak gerçeklikler üzerinden gitmeliyiz.
Türkiye, aynı delikten ve kısa zaman içinde ikinci defa ısırıldı. 7 Haziran seçimlerine iki gün kala HDP'nin Diyarbakır mitinginde patlayan bombayı ucuz atlatmıştık. O saldırı da hem ölü sayısı hem de oluşacak etki açısından aynı maksada yönelikti. Diyarbakır saldırısını ülke olarak ne çabuk unuttuk. Oradan gerekli dersler alınsaydı Suruç hiç yaşanmayabilirdi. Dünkü saldırıyı çözmek ve -Allah korusun- muhtemel yeni saldırıları önlemek için işe Diyarbakır'dan başlamak zorundayız.
Miting bombacısıyla alakalı skandal boyutunda bilgiler yansıdı kamuoyuna. Şüpheli O.G.'nin ailesi, çocuklarının IŞİD'e katıldığını Başbakanlık dâhil bütün yetkili kurumlara bildirerek yardım istiyor. Buna rağmen aylarca takip edilen şüphelinin olay günü takipten çıkarıldığı, kaldığı otelde hakkında polisler tarafından asker kaçağı olarak işlem yapıldığı, Adalet Bakanlığı'nın UYAP sistemine kayıt girilmediği ortaya çıktı. UYAP'ta kardeşinin IŞİD'e katıldığı için suç duyurusu yapan ağabeyin adının yazdığını bizzat Bakan Kenan İpek açıkladı. İpek, “UYAP'ta yazılı olmasa da polis aramalıydı.” diyor. İçişleri Bakanı Sebahattin Öztürk, “UYAP'ta kayıtlı olmamasından şüpheleniyoruz.” şeklinde kendini savunuyor. Diyarbakır'da bir beceriksizlik varsa kelimenin tam anlamıyla rezalet; değilse diğer ihtimaller ihanete varır.
Yazının tamamı için tıklayın.
Orhan Bursalı – Cumhuriyet
Terörle dansın sonuçlarını yaşıyoruz
Suruç’taki büyük alçakça katliam, şimdiki koalisyon-erken seçim durum analizinin sonuç kısmını öne çekti..
Öncelikle IŞİD’in Suriye’deki kanlı macerasını ülkemize taşıması üzerine birkaç noktaya değinmek zorundayız: Bu bilinemiyor muydu? Mümkün değil. Çünkü iktidarın IŞİD’le dansı başladığı andan itibaren, muhalif medyanın yorum köşeleri ikaz yazılarıyla dolup taşmaya başladı...
Gazeteler IŞİD’in ülkemizdeki faaliyetleriyle dolup taştı, büro açtılar, pankart astılar, para topladılar, hatta ormanda gösteriler bile yaptılar, adam ve insan devşirdiler, yüzlerce genç ve ailesi perişan oldu Suriye’de... Gazeteler oğullarını IŞİD’e kaptıran ailelerin dramlarıyla doldu taştı.
MİT TIR’ları yakalandı, silah yüklü, hepsi Suriye’de Esad’a karşı savaşan IŞİD ve benzeri köktendinci örgütlere gidiyordu.
İktidar hemen her olayda yakalandıkça sustu, inkâr etti.
Kaç canlı bomba dolaşıyor
Ama bu politikalarının dipsiz kuyu olduğunu anladığında çok geç kalmıştı RTE veDavutoğlu ikilisi.
Atı alan Üsküdar’ı geçmiş, uluslararası kamuoyu IŞİD’e karşı daha etkin önlemlere yönelmiş, kafa koparan örgütün geleceği kararmıştı.
İktidar, oynadığı atın tökezlediğini görünce, sessiz sedasız politikasını değiştirmeye yöneldi. IŞİD’cilerden bir kısmını tutukladı.
Örgütün ülkede yeraltı örgütlenmesini bilen yok.
Kaç canlı bombası var, bilen yok.
Yazının tamamı için tıklayın.
Ahmet Tan – Cumhuriyet
Bombanın ilan ettiği...
Suruç’un tekin bir yer olmadığı geçen yıl belli olmuştu. Tayyip Bey “tedbiren”karadan değil havadan helikopterle ilçe merkezine indi. (9 Mart 2014)
Allah saklasın, ağzılardan yel alsın, o gün kendisine çok şükür bomba değil, sadece yumurta atıllmıştı.
Yumurta otobüsün ön camına isabet etmişti.
Ama yumurta kendisini miting yapmaktan alı koyamadı.
Konuşmasında aynen şöyle dedi:
“Zannediyorlar ki yumurta atarsak siner. Biz bu yola kefenle çıktık. Suruç’ta şu belediye bu belediye var demedik.
Suruç’ta susuzluk vardı; bunu giderdik. Bu eseri vücuda getiren herkese teşekkür ediyorum.”
(Suruç’ta belediye HDP’li.)
Tayyip Bey, yumurtaya meydan okuyan söylevini bitirdi.
Suruç Sulama Projesi’nin diğer ayağı olan “Suruç Tüneli”nin açılışını da “sinevizyon üzerinden” sanal biçimde yaparak Suruç’tan ayrıldı.
***
Onu izleyen dönemde HDP’li ve AKP’li vekil adayları Suruç’a gidip geldiler.
CHP’den kimse pek uğramadı.
Uğramayanları kınamak gerekmediği, aksine basiretli davrandıkları için kendilerini tebrik etmek gerektiği seçimlerde ortaya çıktı.
Sandıklar açılıdında Suruç’un CHP bakımından “uğranmaya değmez” olduğu iyice anlaşıldı:
CHP yüzde 1 barajının bile altında, MHP’nin bile gerisinde kalmıştı:
MHP: Yüzde 0.84
CHP: Yüzde 0.83
HDP: Yüzde 80.9 ile tarihi bir rekor kırdı.
AKP ise yüzde 15.5’te kaldı!..
Yazının tamamı için tıklayın.
Murat Sabuncu - Cumhuriyet
Çadırını al gel abi!
Twitter’da gördüm ilk. Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun hesabındaCahit Berkay, “Gelin 19- 24 Temmuz tarihleri arasında Kobane’yi birlikte inşa edelim” diyordu.
Kobane’deki yıkımın boyutlarını biliyor, izliyordum. Diyarbakır’da Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) “Kobane yeniden inşa Konferansı”nı izlemiştim. Bölgeden gelenler tarafından orada yapılan detaylı sunumlar, yıkımın boyutları, kamuoyuna oradaki durumun sadece çok küçük bir parçasının yansıdığının göstergesiydi. Konferansta konuştuklarım, “Türkiye’nin neden sadece Doğu’su Kobane’deki insanların acısına duyarlı, diğer yerlerde aynı hassasiyet yok” sorularına muhatap kaldığımda en kısa sürede oraya gitmeliyim diye düşünmüştüm.
Gençlerin bu çağrısını gördüğümde bölgeyi iyi bilen gazeteci Celal Başlangıç’a grupla nasıl irtibata geçerim, diye sordum. Bana bir link yolladı. İnternette gençlerin yaptığı çağrının ve irtibat numaralarının yer aldığı bir metindi bu. Hemen oradaki cep telefonunu aradım. Karşımda sesi heyecanlı bir genç delikanlı vardı.
Yazının tamamı için tıklayın.
Şükran Soner – Cumhuriyet
Yanıtı tek seçenek; barış mı savaş mı?
Bayramın ilk günü yazdığım, ikinci günü size ulaşan yazımda, bayramda İslam dünyası odaklı, ırklar-mezhepler eksenli, kanlı terör eylemlerinde artışların yaşanacağı karabasanıyla, bayram kutlaması, bayram şekeri niyetine “Sistemin krizi, barışın umudu olabilir mi?” sorgulamasını gündemimize taşımak istemiştim... Irak - Suriye odaklı her bayram boyutları tırmanan terör saldırısı beklentisinde sürpriz olmadı. Irak’ta en kanlı, en çok ölümlü kaydı ile intihar eylemi içerikli pazaryeri saldırısında en yüksek sayılı sivil ölümün birden yaşandığı haberi geldi...
Medyamız galiba bayram keyfimizi kaçırmama duyarlılığında görüntü vermemekte özen göstermenin yanında haberi bile sanki teğet geçti... Beklemediğimiz Türkiye’ye bu kadar çabuk, vahşet, provokatif saldırıyı dün yaşayacağımızdı... Sol gençlik örgütlenmelerinin öncülüğünde, barış adına Kobani’ye insancıl katkıda bulunmak üzere Türkiye’nin her yerinden yola çıkmış gençlerin, Kobani’nin tam karşısındaki sınır kapısının Suruç yanında neşeli son kahvaltı sofralarının üzerine hedef alındıkları intihar saldırısı ile.. İlk saptamalara göre 31 barış gönüllüsü gencin ölümü 100’ün üzerinde ağır yaralı ile sonuçlanan saldırının vahşet boyutlarında donup kalışımız...
Sınırlarımızın öte yakasında bizi yalayıp geçen, iç savaş bataklığına çekilmeyi panik atağımız sanıyorduk ya... Kobani yıkımında inşaatlarda çalışmak üzere gönüllü giden gençlerimizi hedef alan patlamanın Kobani’deki bir başka patlama ile eşzamanlı olduğu haberleri kara mizah şakası gibi... Sokakta kanlı intihar eylemini duymuş okurun, Kobani’yi barış için gönüllü giden gençlerin hedef alındığını bilemeden içeriğine ilişkin vardığı ilk yargıyla sorgulaması daha da acıtıcı: “Kandil’in barajları hedef alacağını ilan ettiği tehditle bağlantılı bir saldırı mı?” Sonuçta hedef alınanların kimliğine bakarak, İŞİD’in intihar eylemcilerinin yaptıklarına inanmak ya da onların kendiliğinden üstlenmeleri neyi değiştirecek ki?..
Yazının tamamı için tıklayın.
Mustafa Balbay – Cumhuriyet
Suruç’ta suç zinciri...
Dün öğle saatlerinde Suruç’tan gelen acı haber bayram sonrası oluşması beklenen gündemi altüst etti.
Ne yazık ki terörün en ciddi sonuçlarından biri bu. Ülke gündemindeki tüm konuları ikincilleştiriyor.
Suruç’ta ilk belirlemelere göre 28 kişinin yaşamını yitirdiği intihar saldırısı, çok boyutlu sorgulanması gereken bir olay.
Suruç, Türkiye-Suriye sınırının sıfır noktasında. Geçen şubat ayında biz de gitmiş, hemen karşısındaki Kobani’nin dibine kadar gelmiştik. Kentteki güvenlik önlemleri olağanüstü idi. Kentin girişinden başlayan güvenlik tedirginliği adeta bir iklim, her tarafı sarmıştı.
Böyle bir kentte başta Istanbul ve Ankara olmak üzere Türkiye’nin farklı illerinden gelen sosyalist gruplara ait gençler basın toplantısı yapacak ve güvenlik güçleri oralı olmayacak?
Mümkün değil!
Böyle bir saldırı karşısında çok ciddi bir güvenlik ve istihbarat zaafı olduğu görülüyor.
Zaten sınır şehri olduğu için güvenlik bakımından hassas yerlerden biri olan Suruç, gerek mülteci akını gerekse Kobani gelişmeleri nedeniyle ayrıca önemli.
Bu zafiyetin mazereti olamaz.
Tabii zafiyet sözcüğü en hafif anlatım.
Yazının tamamı için tıklayın.
Pınar Öğünç – Cumhuriyet
Planlanan kreş boyamak, kütüphane açmaktı
Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu'nun (SGDF) çağrısıyla bir araya gelinmişti. Kampanyanın adı “Kobane'yi Beraber Savunduk, Beraber İnşa Ediyoruz". 19-24 Temmuz tarihleri arasında Kobane'ye yapılacak bu toplu ziyaretin ardında şöyle bir politik motivasyon vardı: “Gezi Direnişi'nin çocukları olarak, Ortadoğu'daki özgürlük direnişinin merkezi olan Kobane'ye gideceğiz. Bizlerin bu çalışmayı gerçekleştirmesinin iki nedeni mevcut. İlki Kobane'de yaşanan yıkım ve gençlik olarak duyduğumuz sorumluluk. Savaşın yıkıntıları arasında ayağa kalkmaya
çalışan, onlarca insanını savaşta kaybeden bir kentin yeniden ayağa kalkış mücadelesine seyirci kalamazdık. Bir diğer neden ise Kobane'nin temsil ettiği değerler. Bizler Gezi Parkı ve Kobane'nin özgürlük, eşitlik, kadın devrimi ve gençlik iradesi anlamına geldiğini düşünüyoruz. Gezi'nin komünlerini Kobane'nin komünlerine benzetiyoruz. Ve Kobane'nin yalnız olmadığını, Gezi'nin çocuklarının Kobane'nin yanında olduğunu göstermek istiyoruz.”
Bir aydan fazladır, açılan standlarda yürütülen yoğun bir faaliyet vardı. Götürülecek yardım malzemeleri, oyuncaklar, çocuklar için resim malzemeleri toplanıp paketleniyordu. Bu yola çıkmış 300 kadar gençten çok daha fazlasının emeği, aklı fikri vardı içinde.
Yazının tamamı için tıklayın.
Haşmet Babaoğlu - Sabah
Bu anahtar, hem söker hem takar!
Gelin, spesifik bir örnekle yaklaşıp IŞİD anahtarı yoluyla Mısır'a çizilen yol haritasına bakalım.
Bunu görmek için geçen kışa dönmek yeterli.
O tarihlerde Sisi rejiminin imajı Avrupa'da sarsılmaya başlamıştı. Hatta Sisi konuşurken İtalya Başbakanı Matteo Renzi sakız çiğneyip telefonunu karıştırmıştı.
Ama Tony Blair danışmanlığında inşa edilmiş Sisi rejimi bu kadar kolay terk edilebilir miydi?
Şubat ayında Hollywood yapımlarını aratmayan çarpıcı bir video bütün dünyaya servis ediliverdi..
Görüntülerde Libya sahilinde bir yerde sırtını Akdeniz'in dalgalarına vermiş IŞİD cellatları21 Mısırlıyı idam ediyordu.
Bir anda her şey değişti.
"IŞİD'in korkunç tehdidi altındaki Mısır" imajı başka her şeyin önüne geçti ve Sisi'nin neşesi yerine geldi.
Fakat takılan cıvataların karşılığında bazıları da sökülecekti!
Nasıl mı?
Kahire'de rahatlatılan Sisi, şimdi yine IŞİD eliyle Sina yarımadasında rahatsız edilerek tavize zorlanıyor.
"Sina ve Gazze sınırındaki IŞİD eylemleriyle baş edemiyorsun" bahanesiyle askeri operasyon gücünü İsrail'e bırakmaya zorlanıyor.
***
Uzun lafın kısası şu...
Dün Suruç'ta patlayan bombanın arkasında eğer iddia edildiği gibi IŞİD varsa...
Yazının tamamı için tıklayın.
Mahmut Övür - Sabah
Suruç’ta terör saldırısı
Terör, bayram sonrasını yine kana buladı. Şanlıurfa Suruç'ta sosyalist gençlerin toplantısına yapılan terör saldırısında çok sayıda insanımız yaşamını yitirdi. Bu kanlı saldırıyı lanetliyorum. Bu saldırı, sadece sosyalist gençlere, Kürt siyasetine değil, barış ve demokrasi limanı Türkiye'ye yöneltilmiş bir saldırıdır. Saldırının Kobani'yle ilişkili olması, aynı anda Kobani'de de benzer bir saldırının yaşanması hâlâ Kobani'nin Türkiye'nin içini karıştıracak bir argüman olarak kullanılabileceğini gösteriyor.
İstedikleri de, uzun süredir ateş çemberi içine alınan Türkiye'yi iç savaşın içine çekmek ya da iç savaşı Türkiye'nin içine taşımak. Bunun için PKK ve çevresi, "Türkiye DAEŞ'i destekliyor" yalanlarından, algı operasyonlarına kadar her şey yaptı. 6-8 Ekim'de bu proje bir ölçüde denendi ama başaramadılar. Çözüm süreci ruhu bu tuzağı bozdu. Ama onlar vazgeçmedi. Başından beri bir hesaplaşma alanı olarak seçilen Kobani'yi her fırsatta devreye soktular.
Şimdi Suruç'ta daha vahşi ve insanlık dışı bir katliam denendi. Bölge halkını kışkırtıp, iç savaşın fitilini ateşlemek istediler. Bu yüzden Suruç katliamını kimin yaptığından çok neyi hedeflediği önemli... Ama hâlâ bu hedefi görmeyen, görmek istemeyenler var. HDP'den bazı yetkililerin daha saldırı olur olmaz yaptıkları açıklama insanı dehşete düşürüyor. HDP Meclis Üyesi Orhan Çelebi'nin olayın üzerinden yarım saat geçmeden televizyon ekranlarından söylediği şu sözlere bakın: "Saldırıyı devlet ve İŞİD birlikte yapmıştır."
Gördüğünüz gibi hâlâ aynı yalanlara sarılanlar var.
Yazının tamamı için tıklayın.
Burhanettin Duran - Sabah
Suruç saldırısının anlamı
Suruç'ta Amara Kültür merkezi önünde gerçekleştirilen bombalı saldırı ile 30 vatandaşımızı kaybederken 100'ü aşkın insanımız da yaralandı. DAİŞ bağlantılı olduğu düşünülen canlı bombanın sebep olduğu menfur katliamı telin ediyor ve milletimize, vefat edenlerin ailelerine başsağlığı diliyorum.
Bu saldırıyı değerlendirirken meseleyi sadece "güvenlik zafiyeti" bağlamında ele almak bize önümüzdeki dönemi görebilecek bir bakış açısını vermeyecektir. 5 Haziran'daki Diyarbakır HDP mitingindeki patlamaya benzer bu saldırıyı kamuoyunda bir "algı savaşına" çevirmenin de zihin karmaşası yaratacağı ortada. Sorumluluğu Hükümet'in üzerine yıkan ve eleştiriyi "teröre destek" formatına sokan kampanyanın da öncelikle düşmanlık hislerini körükleyeceğini biliyoruz. Kaldı ki bu saldırının HDP'lilerin yanı sıra DAİŞ'le daha etkin mücadele için ABD ile yeni bir uzlaşmaya varan Hükümet'i de hedef aldığını görmeliyiz. Nitekim 10 Temmuz'da dört büyük kentte yapılan operasyonlarda 27 DAİŞ zanlısı gözaltına alınmıştı.
Yazının tamamı için tıklayın.
Okay Gönensin – Vatan
Bombacı da belli, amaç da belli
Suruç’ta bombayı patlatanlar belli. Son hareketi yapan kim olursa olsun, arkadaki kuvvet IŞİD’dir. Ya da IŞİD ile aynı amacı taşıyan ve Türkiye üzerine açık hesapları olan benzer bir kuvvettir.
IŞİD ve aynı hattaki kuvvetlerin amacı, tartışılmasına gerek olmayacak kadar açık.
1- Türkiye topraklarının savaş alanı olması.
2- Türkiye’nin güneyindeki bataklığa silahlı güç olarak çekilmesi.
IŞİD’in Ortadoğu’da yaymak istediği savaşın bir kenarında Türkiye var, hemen yanında da Kürtler var.
IŞİD ilk Kobane saldırısıyla, savaşın bir ucunu Türkiye toprağına uzatmayı başarmıştı.
Reyhanlı saldırısı da Türkiye toprağını savaş alanı yapmanın bir başka denemesiydi.
Kobane provokasyonunu atlatmak kolay olmadı, Reyhanlı saldırısı da amaçladığı kuşku bulutunu yaratmış oldu.
Suruç saldırısı, hem Kobane hem Reyhanlı operasyonlarının toplamı etkilere yol açabilecek bir operasyon.
Yazının tamamı için tıklayın.
Murat Çelik – Vatan
Bu kanlı eylem kimin işine yaradı?
Sorulması gereken en önemli soru başlıktaki.
***
Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde dün yaşanan olay; Türkiye gündeminin en ‘can alıcı’ başlığının ‘Kobani’ olduğunu kanıtlıyor.
6-7 Ekim (2014) olaylarının çıkış noktası da Kobani’ydi, dün Suruç’ta buluşan grubun hedefi, amacı da Kobani’ye gitmek ve insani destek vermekti.
6-7 Ekim olaylarında ülkenin dört bir yanına yayılan eylemler 50 insanın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanmıştı. O olaylar, sadece bir bölgede değil, Türkiye’nin genelinde siyasi dengeler üzerinde de belirleyici olmuştu.
Suruç’ta dün patlatılan bomba da 30 insanın canını aldı.
(Bu yazının yazıldığı dün akşam üstü saatlerinde ölü sayısı 30’du. Hastanelerdeki ağır yaralılardan kurtulamayacaklar olabileceği ve can kaybının artabileceğinden kaygı duyuluyordu.)
Merkezinde ‘Kobani’nin olduğu kanlı gündeme 80 can verdi bu ülke, sadece 9 ay içinde.
Yazının tamamı için tıklayın.
Ali Bayramoğlu – Yeni Şafak
Suruç’ta ne oldu?
Suruç'taki patlama, ilk verilere göre, intihar saldırısı sonucunda ortaya çıkan tablo ülkeyi sarstı. 30 kişinin öldüğü, 100'den fazla insanın yaralandığı olay pek çok yönüyle vahim ve kritik.
Devletten siyasi partilere, kanaat önderlerinden “uzmanlar”a kadar “bulaşıcı şiddet” ve “şiddet iklimi” karşısında hemen herkesin, itham üzerine kurulu açıklamalardan kaçınması ve sorumlu davranmasının önemli olduğu günlerdeyiz.
Sorun bir aktöre, bir politikaya, bir yanlışa çıkarılamayacak kadar derin görünüyor.
Daha önce Gaziantep'te, Reyhanlı'da yaşanmış, Diyarbakır, Adana ve Mersin'de denenmiş olmakla birlikte, Türkiye bu tür Ortadoğuvari sivilleri hedef alan büyük saldırılara alışkın bir ülke değil.
Ancak sınırdaş ülkelerde gelişmeler son zamanlarda bu konudaki endişeleri arttırıyor. Yıllardır benzer hadiseler yaşıyan Irak'ta şimdi IŞİD'le ortalık karışmış durumda. Suriye'nin durumu ve Rojava'daki savaş ortada. Rojava meselesinden IŞİD'e, sınır güvenliğinden mülteci akınına kadar bu tablo Ortadoğu'yu her geçen gün bize taşıyor. Her türlü sınırı muğlak hale getiriyor.
Yazının tamamı için tıklayın.
Kemal Öztürk – Yeni Şafak
Terörün iletişim yöntemleri
Suruç saldırısını şiddetle, “ama”sız olarak lanetliyorum. Yapanın, onu tutan maşanın, maşayı tutan elin ve elin sahibinin bir an önce ortaya çıkarılmasını istiyorum. Allah'tan ölenlere rahmet, yaralılara da şifa diliyorum. Safımız belli olsun, yerimiz, yurdumuz bilinsin diye yazdım bunları. Şimdi bu son alçak saldırıdan yola çıkarak konumuza gelelim.
Terör saldırılarının bir iletişim planı vardır
Hiçbir siyasi terör saldırısı, iletişim yönü planlanmadan yapılmaz. Terör saldırılarının iletişim planı, iletişim modellemesi, kullandığı yöntemler ve kavramlar, onu yapanı ve amacını açık eder, okuyabilirsek.
Bugünkü iletişim çağında, terörün son derece karmaşık, son derece profesyonel ve etkileyici iletişim yöntemleri kullandığını bilelim. Teröristlerin sandığımızdan daha büyük güce ve etkiye sahip iletişim yöntemleriyle karşı karşıyayız. Geleneksel iletişim kuramlarının ve konvansiyonel iletişim yöntemlerinin bunu çözemeyeceği kesin. Bu konuda etraflıca ve bilimsel araştırmalar da henüz yapılmış değil. Birazdan vereceğim örneklerle ne demek istediğini daha iyi anlayacaksınız.
Genel hatlarıyla terör saldırılarını ikiye ayırırlar:
1. Devletlerin istihbarat örgütlerinin, terör süsü vererek yaptığı saldırılar.
2. Terör örgütlerinin kendi inisiyatifiyle yaptığı saldırılar.
Her ne kadar devlet istihbaratlarının sızmadığı etkili terör örgütü yoksa da, bu örgütlerin bazen kendi inisiyatifle yaptıkları saldırı sonrası uyguladıkları iletişim yöntemlerinin farklı olduğu görülür.
Yazının tamamı için tıklayın.
Leyla İpekçi – Yeni Şafak
İç savaş için uğraşanlar içimizdeki pimi çekti
Kobane'nin yeniden inşasına katılmak üzere Suruç'a giden Sosyalist Gençlik Dernekleri federasyonundan üç yüz gencin Amara kültür merkezinin bahçesinde yapacakları basın açıklaması kana bulandı. An itibarıyla yirmi sekiz genç hunharca katledildi. Bu şekilde katledenler insani hiçbir değeri temsil edemezler diyerek başlayalım sıcak saatlerin içine girmeye. Zira sıcak saatler bir türlü bitmiyor. İç savaşa doğru hızla sürüklenmemizi isteyenler önce her seferinde olduğu gibi içimizdeki / nefsimizdeki bombanın pimini çekiyorlar.
Bizler ise daha ilk anda bildiklerimizden çok bilmediklerimiz üzerinden analizler yaparak, bilmediklerimizi kurcalayarak, her şeyin doğrusunu biliyormuşuz gibi büyük bir iddia ile birbirimize karşı canavarlaştık. Gençlerin kanı kurumadan birbirimize karşı neredeyse silahlanacak hale geldik. İç savaş isteyenlerin işini daha da kolaylaştırıyoruz, her seferinde olduğu gibi.
Yazının tamamı için tıklayın.
Tamer Korkmaz – Yeni Şafak
Suruç’taki canlı bomba…
Ramazan Bayramı'ndan hemen sonra, Terör sahne aldı; bir kere daha Kaos'tan fal tutuluyor: Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde belediyeye ait kültür merkezinin bahçesindeki “canlı bomba” saldırısında 30 kişi öldü. 100'ye yakın yaralı var.
Bu alçakça saldırıyı kınıyor; hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Türkiye'nin başı sağ olsun…
Dünkü terör saldırısı; sadece Suruç'u veya Şanlıurfa'yı değil, tüm Türkiye'yi hedef almıştır.
Taşeron terör örgütünün tetikçileri eliyle düzenlenen “kontra” saldırıyla; mevcut gerginliklerin çatışmaya dönüştürülmek istendiği, netice itibarıyla Kaos ortamının arzulandığı gözleniyor.
*
Patlama, Suruç'taki kültür merkezinin önündeki bahçede “Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu” mensuplarının “Kobani'nin Yeniden İnşası” konusunda basın açıklaması yaptığı esnada meydana geldi.
Haliyle, dünkü terör eylemi akıllara anında IŞİD'i getirdi.
Yazının tamamı için tıklayın.
Salih Tuna – Yeni Şafak
O salladığın parmağı kırarız
Suruç katliamında olağan şüpheli DEAŞ veya IŞİD denilen o taşeron örgüttür. Kaldı ki, örgüt adı değişse de durum değişmez.
Durum dediğim, (Kürt – Türk, Arap – Acem, Şii- Sünni) Müslümanı Müslümana kırdırmak; hedeflenen budur.
Kissinger'in 11 Eylül saldırılarının hemen ardından, “Bundan sonra çatışma Müslümanların arasında olmalıdır” şeklinde belirlediği hedef maalesef gerçekleşmektedir.
Oyun gayet nettir!
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov birkaç yıl öncesinden bu oyunu görmüş, şöyle demiştir: “Batı İslam dünyasını bölmeye çalışmamalı. Müslümanları birbirine kırdırmaktan vazgeçmeli…”
Vazgeçmediler, vazgeçmeyecekler!
Nihai amaçlarını da Doğu'nun yaşayan en büyük bilgesi Sezai Karakoç üstadımız, İran, Suriye, Türkiye çatışmasının tuzak olduğunu belirttiği 2011'deki konuşmasında şöyle dile getirmiştir: “Batı nihai işgali, son işgali yapmak peşindedir. Öyle bir işgal ki, bir daha İslam'ın dirilişi vaki olmasın, İslam haritadan silinsin. Hadise budur. Tehdit hatta tehditten de öte içinde yaşadığımız gerçek budur…”
Yazının tamamı için tıklayın.
Abdulkadir Selvi – Yeni Şafak
Selahattin Demirtaş’a eleştiri
Suriye'deki ateşi ısrarla Türkiye'ye taşımaya çalışıyorlar.
Önce Reyhanlı'ydı, şimdi Suruç…
Galiba, Tel Abyad, Kobani, Halep, Afrin Türkiye'ye değil, Washington'a, New York'a, Brüksel'e, Londra'ya, Paris'e sınır komşusu olmadığı sürece bu ateş bizi yakmaya devam edecek.
Geçmişte El Kaide saldırılarına maruz kaldık.
15-20 Kasım 2003 tarihinde İstanbul'da Neve Şalom Sinagogu ile İngiltere Konsolosluğu ve HSBC Bankasına yapılan saldırılarda 57 kişi hayatını kaybetmişti.
Bu kez IŞİD saldırdı.
Ve bir kez daha görüldü ki, Türkiye IŞİD'e destek veren bir ülke değil, IŞİD mağduru bir ülke.
Suriye olayının bir aşamasından itibaren Türkiye, bir tampon bölge oluşturulması için uluslararası camiayı harekete geçirmeye çalışıyor.
Türkiye'nin bu önerisi her defasında ABD tarafından engelleniyor.
Bıçağın kemiğe dayandığı noktada Türkiye bu kez Güvenli Bölge için harekete geçiyor, yine aynı engelleme.
ABD'nin öncülüğünü yaptığı Batı, Suriye ateşinin Türkiye'ye sıçraması için gereken her şeyi yapıyor.
Ahmet Taşgetiren – Star
Suruç: Vahşete lanet
Suruç. Kobani’nin sınır komşusu.
Kobani’ye gitmek üzere ilçede toplanan bir grubun içinde bir canlı bombanın kendini berhava etmesi ile gelen katliam: 28 ölü, 100’den fazla yaralı.
Olağan şüpheli DAİŞ mi, kuvvetle muhtemel.
Diyarbakır’daki patlamanın arkasında da bir yığın örgütle temastan sonra DAİŞ’te karar kılan bir militan vardı.
DAİŞ bölgenin belalısı.
Ama DAİŞ’i tanımlamak bile kolay değil.
Bünyesinde hangi gruplar yer alıyor, hangi amaca yönelik savaşıyorlar, tanımlamak kolay değil.
Bu sebeple, mücadele de kolay değil.
Acaba bu son sabotaj, Türkiye’ye karşı mı, yoksa Kobani’de etkinlik sağlayan PYD’ye karşı mı?
Eylem Türkiye’de gerçekleşiyor ve tabii ki bir tek vatandaşımızın başına bir şey gelmiş olsa bile öncelikle Türkiye, kendisini hedef durumunda görecek.
Kaldı ki Suriye’de, Irak’ta ya da daha geniş anlamda tüm bölgede gerçekleşen her hadise bir yönüyle Türkiye’yi ilgilendiriyor.
Yazının tamamı için tıklayın.
Ahmet Kekeç – Star
Allah bin belanızı versin!
Suruç’taki saldırı, kimden gelirse gelsin, hangi manyak örgütün işi olursa olsun, apaçık bir “savaş provokasyonu”dur. Ülkenin birliği, “Kürt ve Türk kardeşliği” hedeflenmiştir. Bütün hücrelerimizle ve yüksek sesle kınıyoruz! Bir huzur vermediniz şu insanlara... Allah bin belanızı versin!
Yazının tamamı için tıklayın.
Fadime Özkan – Star
Türkiye’nin başı sağ olsun!
ün öğlen saatlerinde Şanlıurfa Suruç’ta meydana gelen terör saldırısını tüm kalbimle lanetliyorum.
Gençlerin bedenlerini parçalayarak aslında millet ve ülke olarak bizi, Türkiye’yi parçalamak isteyenleri, saldırının faillerini, planlayıcılarını, alt-üst akıllarını lanetliyorum.
Tüm iyi duygularıyla Kobani’yi yeniden inşa etmek için Suruç’ta toplanan ve geçiş izni beklerken vahşi bir saldırının hedefi olanlara Allah’tan rahmet diliyorum.
Rabbim yaralılara acil şifalar versin, onları ailelerine, sevdiklerine bağışlasın.
Sevdiklerini kaybedenlere, onları her gün, her an durmaksızın özleyecek, yüreği isyan duygusuyla yanacak olanlara ise Allah sabırlar versin, acılarını hafifletsin.
***
Suruç saldırısının amacı yapanların kimliklerine göre az çok değişiklik gösterse de terörün hedefi aynıdır, açık ve nettir.
Terör eylemine maruz kalan ya da şahit olan, sevdiklerini yakınlarını kaybeden yahut uzaktan tanıklık yoluyla muhatap olan, empati kuran herkesi dehşete düşürmek, şiddet/dehşet döngüsünden siyasi rant elde etmek.
Yazının tamamı için tıklayın.
Mustafa Kartoğlu – Star
Saldırı Türkiye’ye karşı yapıldı
Diyarbakır’da HDP mitinginde patlayan bomba da Türkiye’yi hedef alıyordu, Suruç’taki bomba da Türkiye’yi hedef aldı.
İki saldırıda da hedef Türk vatandaşı Kürtlerdi.
DAEŞ’in (IŞİD) içinde çok sayıda Kürt militan olduğunu en son iki olaydan da biliyoruz;
Diyarbakır’daki saldırıyı yapan Adıyamanlı bir Kürt ve Alevi. Ayrıca bomba paketini orada bulunan birilerine daha sonra almak üzere ‘emanet’ bırakacak kadar diyalog kurmuş. Yani ne Kürt ne de Alevi olması Kürt ve Alevilerin yoğunlukla desteklediği bir partinin mitingine bomba koymasını engellememiş. DAEŞ’li olması hepsinin önüne geçmiş.
İkincisi;
Kobani’ye yönelik son DAEŞ saldırısı ‘içeriden’, bölgedeki köylerden toparlanan ve çoğu Kürt olan militanlar tarafından yapıldı. Birçoğunun PYD’lilerin kıyafetlerini giydiği ve farkedilmeden kente girdikleri biliniyor.
Yazının tamamı için tıklayın.
Nazlı Ilıcak – Bugün
Suruç'ta hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Ülkemizin esenliği için acımız ne kadar büyük olursa olsun sükûnetimizi korumalıyız.
Yazının tamamı için tıklayın.
Nuh Gönültaş – Bugün
Türkiye’nin Suriyelileştirilmesi
Suruç’taki katliamdan sonra söylenen ilk 9 cümle…
1- Kesin, paraleller yapmıştır…
2- Böyle olacağı belliydi. Arkasından çok daha fazlası da gelebilir…
3- Suruç’ta canlı bomba saldırısı olmuş. Peki hâlâ yayın yasağı gelmedi mi?
4- Coğrafya maalesef tekrar küresel finans-kapitallerin kapışma alanı oldu. Geldiğimiz
durum iyi niyetli Gezi Parkı romantizminden öte…
5- Türkiye seçimlerden çıkan belirsizliğin ardından iç savaşa sürüklenmeye çalışılıyor.
6- İşte “Yeni Türkiye” dedikleri bu olsa gerek.
7- Türkiye AKP belasından kurtulmazsa biz daha çok yaşarız böyle terörist eylemleri…
8- Teröristle cilveleşenler bedelini öderler.
9- Türkiye IŞİD’le mücadeledeki rolünü artırdı arkasından patlama geldi!
Cemil Barlas her şeyi de biliyor!
Türkiye’de bir şey olduğu zaman hemen ilk yorumlar genellikle Cemil Barlas’tangeliyor.
Dün Suruç’ta canlı bomba patlamış, 30’a yakın insan ölmüş, bir o kadarı da yaralanmış, bombanın daha dumanı tüterken Cemil Barlas hemen olayla ilgili teşhisini koydu ve tedavi yolunu gösterdi:
Yazının tamamı için tıklayın.
Tarık Toros – Bugün
Katili iyi tanıyoruz
Suruç’taki kanlı katliamın ardından tepkilere bakalım:
- Bu filmi daha önce seyrettik.
- Hain saldırıyı şiddetle lanetliyoruz.
- Saldırıyı fırsat bilenler, “istihbarat zafiyeti” diyecek.
- Hedef Türkiye, barış ve istikrar...
- Kürt halkı üzerinde kirli oyunlar oynanıyor.
- Sabrımızı test etmesinler!
- Birileri olayı AKP’nin üzerine yıkma derdinde, kimse ölenleri düşünmüyor.
- Devlette boşluk var, önlem alınmalıydı.
- Saldırıyı Müslümanlar’a yıkanlara lanet olsun.
- Suruç’taki katliam, bir işaret fişeği…
- Olayın takipçisi olacağız, failleri mutlaka yakalayıp adalete teslim edeceğiz.
- İçimizdeki hainlerin beslediği katiller, Suruç’ta katliam yaptı.
- Vatan hainine üzülen vatan hainidir.
Yazının tamamı için tıklayın.
Ali Atıf Bir – Bugün
Türkiye yeni bir stres testinde
Suruç’taki canlı bombalı eylem tam bir vahşet örneği. Suruç Suriye, Irak falan değil.
Türkiye sınırlarının içi. Sınır ilçesi falan fark etmez. Bizim ilçemiz.
İstanbul’dan gelen “sosyalist” gençler “yeniden inşa etmek” üzere Kobani’ye gideceklermiş.
Suruç’ta eylem yapıyorlarmış. Aralarına dalan bir canlı bomba da ortalığı kana bulamış.
İstanbul’dan gelip “Kobani’yi yeniden inşa” için gitmek nasıl ‘sembolik’ demokratik bir eylemse, bombalama da o kadar sembolik ama terörist bir eylem 30 cana mal olan korkunç bir sembolik eylem.
Bu yazı yazıldığında eylemin IŞİD tarafından yapıldığı söyleniyordu. Öyle ya da böyle bu, Türkiye için yeni bir dönem. Türkiye Cumhuriyeti yeni bir stres testinden geçecek.
Bu dönemde hep birlikte ne kadar demokratik güçlü bir Cumhuriyet olduğumuzu göreceğiz.
Ne yapılması gerekiyor?
Yazının tamamı için tıklayın.
Emin Çölaşan – Sözcü
Facianın perde arkası
Sevgili okuyucularım, karanlık güçler ilk bombayı mayıs 2013’te Reyhanlı’da patlatmıştı.
Aradan iki yıldan biraz fazla zaman geçti ve dün yeni bir bomba Suruç’ta patladı.
Her ikisi de Suriye sınırımıza bitişik ilçeler.
Yaklaşık 900 kilometrelik Suriye sınırımızda güvenlik sıfır, asayiş sıfır…
Ortalık yolgeçen hanı olmuş, gelen bombasıyla geliyor, giden silahıyla elini kolunu sallayarak gidiyor.
Terörist sabah sınırı geçip Suriye’ye gidiyor, orada Esad güçlerine karşı savaşıyor, akşam saatlerinde Türkiye’ye dönüp istirahata çekiliyor.
Eğer yaralı veya hasta ise bizim hastanelerde beleş tedavisi yapılıyor, karnı doyuruluyor, gerekirse otellerde ve kiralık evlerde ağırlanıyor, sonra yeniden ver elini Suriye!..
Her şey Allah’a emanet!
Yazının tamamı için tıklayın.
Mehmet Türker – Sözcü
Sorumlusu AKP iktidarıdır!..
Dün Şanlıurfa Suruç’ta meydana gelen terör saldırısı, iktidarın çarpık Suriye politikasının tabii bir sonucudur!..
31 ölü, 100’e yakın yaralı!..
Ölü sayısının daha da artmasından korkuluyor…
Bunun sorumlusu doğrudan AKP iktidarıdır!..
İktidarın, tüm uyarılara rağmen sürdürdüğü yanlış Suriye politikası, Türkiye’nin de terör bataklığına saplanıp kalmasına yol açtı…
Suriye sınırımız delik deşik, tam bir elek!..
Kim olduğu bilinmeyen, adına “sığınmacı” dediğimiz binlerce kişinin arasında yabancı ajanlar, IŞİD militanları kaynıyor…
Canlı bombalı IŞİD saldırısı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne, Türk halkının güvenliğine ve huzuruna karşı gerçekleştirilmiştir!..
Ve ne yazıktır ki bu saldırı büyük bir istihbarat zafiyetinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır…
Böyle bir saldırı İstanbul’un göbeğinde veya bir turizm bölgesinde de yapılabilirdi!..
AKP iktidarı gaflet ve dalalet içinde…
Türkiye sınırlarını koruyamaz hale geldi, yazıklar olsun!..
Yazının tamamı için tıklayın.
Saygı Öztürk – Sözcü
“Bunlara hazır olun”, “Kara bela Türkiye’yi sarıyor”
Şanlıurfa’nın Suruç İlçesi’nde göstere göstere gelen patlamada ilk belirlemelere göre 31 vatandaşımız hayatını kaybetti. Açıkçası bunlar bizim için sürpriz olmadı. Çünkü böyle bir eylemin yapılabileceğini 1 Temmuz’da, 13 Temmuz’da bu köşede ısrarla vurgulamış, “Önlem alın” uyarısında bulunmuştuk. Eğer önlemler alınmazsa “Şu olacaklara hazır olun” demiştik.
Gerçek olan durum şu: Önce, Irak sınırı için “kevgire döndü” deniliyordu. Buna Suriye sınırımız da eklendi. Denetimsiz, kontrolsüz birileri giriyor-çıkıyor, sınırlarımızı korumakla görevli olanlar da bu duruma seyirci kalıyor.
BU ÜLKENİN VATANDAŞLARI
Sınır ötesine geçen Türk vatandaşları da IŞİD ya da PKK için savaşıyorlar. Cenazeleri ülkemize getirildiğinde de belli çevreler onları “şehit” sayıyor. Sınır ötesine savaşmak için geçilmekle kalınmıyor. Teröristlere Türkiye üzerinden mühimmat, silah ve gıda ikmali de yine aynı örgütler aracılığıyla gerçekleştiriliyor. Yani terör örgütleri, yeterli önlem alınmadığı için topraklarımızı lojistik merkezi olarak kullanıyor.
Terör örgütü PKK’lıların silahlarıyla Güneydoğu’da rahatça dolaşmalarına seyirci kalınıyor. Onlar yöre halkı üzerinde “baskı aracı” olarak sağda-solda dolaşıyor, propaganda yapıyor, eli silah tutan gençleri sınır ötesindeki çatışmalara götürüyor. Terör örgütü IŞİD’e de yine Türkiye üzerinden önemli katılımlar oluyor. Yani, başka bir ülke toprağında bu ülkenin vatandaşları ölüyor, öldürülüyor.
Yazının tamamı için tıklayın.
İhsan Çaralan – Evrensel
IŞİD katlediyor yetkililer seyrediyor
Dün, öğle saatlerinde Suruç’ta büyük bir patlama oldu.
İnşasına destek vermek için Kobanê’ye gitmek üzere Urfa’nın Suruç ilçesine gelen 300 dolayındaki Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu üyesi genç, basın açıklaması için Amara Kütür Merkezinin bahçesinde toplanmıştı. IŞİD tarafından yapıldığı belirtilen “intihar saldırısı”nda çok sayıda kişi hayatını kaybetti ve yaralandı.
Burada öncelikle, Evrensel çalışanları olarak, hayatını kaybeden gençlerimizin aile ve yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Suruç’taki bombalı saldırıya dair gelişmelerin haber boyutuna ilişkin ayrıntılarını gazetemizin haber sayfalarında da okuyacaksınız. Ama biz burada Hükümet ve ülkeyi yöneten merkezi ve yerel idarecilerin sorumluluklarına değinmek istiyoruz.
Çünkü bu saldırı, herhangi bir terörist grubun ya da kişinin herhangi bir yere “münferit” olarak yaptığı saldırı değil.
Eğer böyle olsaydı; “Ne yapalım önceden bilinmez bu vakalar” denilip geçilebilirdi. Ama öyle değil. Tersine bu bombalamanın gerçekleşmesinde; Hükümetin, “çözüm süreci”ni tıkamış olmasından IŞİD’e karşı mücadelede ayak sürümesine, bölgede şeriatçı terör örgütleriyle iş tutarak dış politikasını ayağa kaldırma girişimlerine kadar çok yönlü olarak siyasi ve yönetsel sorumlulukları vardır.
Nitekim, Suruç’taki bombalı saldırı IŞİD’in ilk kanlı saldırısı da değil. Öyle ufak tefekleri bir yana bıraksak bile IŞİD’in Türkiye topraklarında;
- 11 Mayıs 2013 Reyhanlı’da gümrük kapısında gerçekleştirdiği bombalı saldırıda 52 kişi yaşamını yitirdi. Ve bu saldırıyla IŞİD arasındaki bağlantıya dair sayısız kanıt ortaya çıkmasına karşın dava hâlâ, belirsiz, mefhum bir örgütle bağlantısı olan kişilerin saldırısının davası olarak sürüyor.
Yazının tamamı için tıklayın.
Ergun Babahan – Millet
AKP politikalarının ödettirdiği bir bedel!
İlk işaret HDP’nin Diyarbakır mitinginde gelmişti ama asıl eylemin Urfa’da gerçekleşmesi şaşırtıcı olmadı. Urfa Valisi, hatırlarsanız IŞİD’le ilgili soru soran gazetecileri gözaltına aldırmıştı. Ceylanpınar’daki Devlet Üretme Çiftliği’nin IŞİD üssü iddiaları ise hiç bir zaman yalanlanmadı. Yabancı medyada IŞİD çetelerinin Urfa’yı nasıl merkez haline getirdiğini okuduk.
Kimse kimseye masal anlatmasın. Bu AKP’nin Kürtlere karşı radikal Arap unsurları tercih etmesinin açık bir sonucudur. Düne kadar korunup kollanan çetelere Amerika’nın kesin tavrı nedeniyle başlatılan göstermelik operasyonlar gerçeği gizleyemez, bu katliam IŞİD’in bu topraklarda korunup kollanmasının doğrudan sonucudur.
Türkiye, devletin korumadığı onlarca gencini hunharca kaybetmiştir ve bu katliamın doğrudan sorumlusu AKP’nin neo-Osmanlıcı, İttihatçı, mezhepçi politikalarıdır.
BÖLGE IŞİD ÜSSÜ HALİNE GELDİ
Bu ülkede PKK isyanı 40 bin cana mal oldu diyenler, ölenlerin 35 binden fazlasının Kürt olduğu gerçeğini görmezden geliyorlar. Roboski’de, Diyarbakır’da ve dün Urfa’da açık katliama maruz kaldılar. 1915 modeli politikaları kökten dinci çeteler eliyle uygulamak istemenin açık seçik fotoğrafıdır gördüğümüz.
Bugün MİT Tırları nedeniyle kopartılan kıyametin nedeni daha net anlaşılıyor. O Tırların kimlere silah ve bomba taşıdığı, kimlere bölgede bir devlet kurdurtmaya çalışıldığı daha net tesbit edilebiliyor.
Yazının tamamı için tıklayın.
Bengüç Özerdem – Millet
Kimse IŞİDmedi
Şanlı Urfa Valisi İzzettin Küçük, “IŞİD tehdidi yok” demişti.
Oysa daha o günlerde IŞİD mensubu 8 intihar eylemcisinin Suriye’nin Rakka şehrinden Türkiye’ye geçtiği biliniyordu.
Yapılan araştırmada kısa sürede militanların, Türkiye sınırında yer alan Halep/ Bableymun’un doğusunda bulunan Hacı Veli Köyündeki IŞİD karargâhından geldikleri tespit edilmişti.
Hatta 22 Haziran'da IŞİD'in 3 kadın teröristi Türkiye'ye gönderdiği haberi yayınlandı. Militanların isimleri bile belliydi.
YAZI GÖNDERİLMİŞTİ
81 ilin Emniyetine gönderilen yazıda "muhtemel eylem" yapacak 3 isim olarak, Özlem Yılmaz, Fadime Kurt ile Nuray Demirel isimleri verildi.
Bu uyarıya rağmen önlem alınmadı!
16 Haziran günü Şanlıurfa Valisi Küçük, savaştan kaçanların Türkiye’ye girdiği Akçakale Sınır Kapısı’nda incelemeler yaptığı sırada bir gazetecinin sorusu üzerine, sığınmacıların IŞİD’den değil PYD ve koalisyon güçlerine ait savaş uçaklarının bombardımanından kaçtığını söyledi.
Bir başka gazetecinin, “Buraya gelen insanların can güvenliğinin tehdit altında olduğu ve Akçakale’de IŞİD’lilerin olduğu söyleniyor” sorusunu Vali Küçük, “Hayır hiçbir tehdit yoktur” diye yanıtladı verdi ve kızarak kamptan ayrıldı.
Sonra ne yaptı?
Vali Küçük’le tartışmaya giren Cumhuriyet gazetesi muhabiri Pınar Öğünç, Evrensel gazetesi muhabiri Hasan Akbaş ve Alman medyasına çalışan Deniz Yücel gözaltına alındı.
Yazının tamamı için tıklayın.
Değer Özergün – Millet
Sayın Vali sahi IŞİD'li yok mu?
Dün Suruç’da yaşanan katliamın fotoğrafını çok iyi çekmek lazım. Çok değil bundan yaklaşık 1 ay önce katliamın yaşandığı kentin valisi İzzettin Küçük’ün sözleri hala tüm gazetecilerin kulaklarında çınlıyor. Vali Küçük, “Bölgede IŞİD’li var mı?” sorusuna tepki göstermiş bununla da yetinmeyip soruyu soran gazetecileri gözaltına aldırmıştı. Şimdi bakıyoruz ki; onlarca cana mal olan, yüzlerce kişinin yaralandığı terör saldırısını IŞİD’in gerçekleştiği iddia ediliyor. Ee sayın Vali, soruyu değiştirerek yineliyoruz; “Bölgede IŞİD’linin var olduğu ortaya çıktı da; ‘IŞİD’en var mı?!”
Şanlıurfa Valisi İzzettin Küçük, o gün kendisine sorulan o soru karşısında tepki göstermek yerine, bu soruyu ihbar kabul edip, bölgeyi güvenli hale getirmeye çalışsa, bugün onca gencimiz belki de hayatta olacaktı.
EMNİYET KİMLERE EMANET?
Bölgenin hassasiyeti bu kadar ortada… Ama bakıyoruz ki; Siirt’de İstihbarat Şube’ye müdür, müdür yardımcısı ve amir bulunamayınca, bir polis memuru vekalet ediyor.
Diyarbakır’ın da durumu ortada. Seçimden birkaç gün önce patlayan bombalı saldırıdan şans eseri ve duyarlılıkla büyük bir felaketten dönülmüştü.
İşte bölgenin hali...
Terörü durdurmak, özellikle de bombalı saldırıları önlemek için tek gereksinim iyi bir emniyet istihbarat ekibinden geçer… Eğer istihbaratın iyi olmazsa, sen oraya binlerce değil milyonlarca bile polisi yığsan, bu saldırıların ve patlamaların önüne geçemezsin, terörü önleyemezsin…
Yazının tamamı için tıklayın.
Fikri Sağlar – BirGün
Suruç’ta vahşet
Dün bu yazıyı bitirdikten sonra Suruç’ta büyük bir vahşetin yaşandığını haber aldım.
Kobane’yi yeniden imar etmek isteyen gönüllü gençlerin arasında patlayan bomba 27 gencimizi öldürmüş.
Bu vahşeti nefretle kınıyorum!.. Teröre lanet okuyorum. En kalleş saldırı bombalı teröristin uyguladığıdır. Bu vahşeti düzenleyenler insan olamazlar.
Bu olayın gerçek failleri Irak ve Suriye’yi zapt edilemez hırslarıyla, ırk ve mezhep düşmanlığı ile TIR’larla silah taşıyan ve bölgeyi kan gölüne çevirenlerdir.
Bombayı atanlar bulunamazsa sorumlusu RTE ve bugünkü istifa etmiş hükümet olacaktır!..
Yazının tamamı için tıklayın.
Ahmet Takan – Yeniçağ
Nere patladı ?...
Sadece Suruç değil Türkiye patladı!..
Göz göre göre geldi..
Günlerdir istihbarat birimleri yoğun olarak uyarıyordu; canlı bombaları...
Hatay’ın, Gaziantep’in, Urfa’nın çok hassas iller olduğunu...
Yetkililer diyor; “Bu illerde en az 25 ülkeden millet var. Yerli nüfus azınlığa düştü,kontrolden çıktı” diye.
Fakat yalnızca uyarıyorlardı!..
Saltanat uykusundaydı Ankara...
Şam tatlısı hayali ile yanıp tutuşanlar, ülkeyi terör örgütlerinin cenneti haline getirenler, tazıya tut tavşana kaç politikası ile bölge lideri olma hayali kuranlar, maceraperestler, PKKseverler, Cihadçılar, ÖSOcular, Nusracılar, IŞİDciler, şucular, bucular, stratejik derinlikçiler...
Sırtlarını nereye dayayanları, anlayamayanlar... Anlamamazlıkdan gelenler..
Gördünüz mü inorganik, organik bağları?..
Şimdi söyleyin bakalım, koalisyon ibresi hangi tarafa daha yakın?
Orduyu Suriye’ye sokup bir erken seçim başarısı tezgahlayabilecek misiniz?..
Tüm ördeklerden özür dileyerek şunu söylemeden edemeyeceğim;
Topal ördek değil beyinsiz ördek idaresine milleti, ülkeyi bırakırsanız böyle olur!..
Suruç’a “Kobani’ye gitme” bahanesi ile toplanan yüzlerce genci devlet ailelerine geri gönderemez miydi?
Neden günlerce orada bekletildiler?..
Yazının tamamı için tıklayın.
Abdurrahman Dilipak – Akit
Aman dikkat
Suruç’ta yaşananlar aslında öncü bir saldırı.. Arkası gelebilir.. PYD-DAEŞ çatışması DAEŞ-PKK hesaplaşmasına dönüşebilir.
Birileri boş durmuyor.. Türkiye’nin Irak ve Suriye ile ilgilenmesi birilerini rahatsız ediyor.. Türkiye’deki siyasi belirsizlik ve siyasi belirsizliğin beslediği ekonomik durgunluk birilerini umutlandırıyor..
Kim bunlar derseniz, İsrail ve Esed başı çekiyor. Sisi memnun bu gelişmelerden.. ABD, İngiltere ve Fransa’nın şahinleri de yangına körükle gidenler arasında ve tabi bu Şeytan Üçgeni’nin Truva atı Almanya da..
Paralel yapıya gelince “dibek dövenin hık deyicisi” rolünde.. AK Parti’ye karşı herkesle işbirliğine hazır ve açık bir yapı..
Türkiye’nin Musul petrolü ile ilgilenmesi, Barzani ile kurulan diyalog birilerini rahatsız ediyor.. Suriye’de kurulmak istenen güvenli bölge konusu da birilerini rahatsız ediyor..
Ellerinden geleni arkalarına koymayacaklar.. “Topyekûn saldırı”ya hazırlanıyorlar.. Derin devlet, Paralel yapı, liberaller, çevreciler, milliyetçiler, solcular, sosyalistler, liberaller, Kürtler, Aleviler, Ermeniler, şimdi buna bir de Süryanileri eklemlemeye çalışıyorlar.. Suriye’de Süryanilerin de silahlı birlikleri var artık. Onlar da PYD ile birlikte hareket ediyorlar.. Böylece Hristiyan dünyasının da ilgisini çekmeye çalışıyorlar.. Zaten Suriye’de ciddi bir Hristiyan topluluğu da var.. Şii’si, Selefi’si, Arap aşiretleri herkes bu oyunun içinde. Yani tek sorun DAEŞ değil..
Yazının tamamı için tıklayın.
Ali Karahasanoğlu – Akit
Silah bırakmayanlar, Suruç’un hesabını devletten nasıl sorabilir!
Suruç’taki patlama, tabii hepimizi üzdü..
İnsanların ölmesinden, kimse memnuniyet duyamaz...
Ama, Suruç’ta ölen insanlar üzerinden, onları istismar da ederek devletten hesap sormaya kalkan teröristlere de, “Bir dakika” demek, vazifemizdir...
Nasıl yani?
Şöyle..
Suruç’taki patlamada, devlete ne sorumluluk düşer?
Olayın yaşanmaması için, gerekli tedbirleri alma görevi..
İstihbaratını sağlam yapma.. Güvenlik tebirlerini titizlikle alma...
Sonuçta da, böyle bir patlamaya meydan vermeme..
Ama tüm bunlar için çaba sarfedildiği halde..
Yine patlama yaşandıysa..
Devlete yöneltebileceğimiz suçlama, ancak “kusur”dan ibarettir.
O patlamanın faili sonuçta devlet değildir.
Kimse, devlete, “Patlamanın faili sensin” diyemez..
Kimse, devlete, “kasti bir hareket isnadı” yapamaz.
Yazının tamamı için tıklayın.
Hasan Karakaya – Akit
Kanlı saldırının 6 faili... Ya da; Türkiye’yi Suriyeleştirmek isteyenler!
Vahşet, dehşet, provokasyon... Şanlıurfa’nın Suruç ilçesindeki Amara Kültür Merkezi yakınlarında, saat 11.45 civarında meydana gelen “canlı bomba” patlaması; “kimin işi” olursa olsun, ya da “kime karşı” yapılmış olursa olsun; “asıl hedef Türkiye”dir!..
Saldırı, “Türkiye’nin huzuruna”dır!..
“Türkiye’nin geleceğine”dir!
“Türkiye’nin dış politikasına”dır.
“Barış ortamına”dır!..
“Çözüm Sürecine”dir!..
“Canlı bomba”nın kendini patlatması sonucu 30 vatandaşımız öldü, 100civarında yaralı var... Dileriz, sayı bu kadarla kalır, “ağır yaralı”lardan daha fazla ölen olmaz!.. Yaralılara, acil şifalar dilerim...
Hepimize büyük geçmiş olsun...
KİMİN İŞİNE YARAR?
Merhum Mahir Kaynak’ın sürekli sorduğu gibi soracak olursak; “Bu patlama kimin işine yarar?”
Yazının tamamı için tıklayın.
Serdar Arseven – Akit
“Suruç Patlaması”nın “asıl” hedefi!
Şanlıurfa-Suruç’ta korkunç patlama, büyük tezgâh...
Ülkemizin birlik ve bütünlüğü büyük tehdit altında.
Etnik kökeni ne olursa olsun, her vatandaşımıza, hepimize düşen sorumluluklar var.
Oyun çok büyük; Türkler ve Kürtler, bütün Anadolu hedefte!..
Protesto eylemlerine dikkat; son derece kritik günlerden geçiyoruz.
•
Çeşitli yazılarımızda ve canlı yayınlarda, AK Parti’nin “Büyük Koalisyon” denilen “oyun”a getirilmek istendiğini, bunun için korkunç “olayların”tezgâhlanmasının kuvvetle muhtemel olduğunu belirtmiştik.
Türkiye, “İŞİD”e, (diğer terör örgütleri gibi) şiddetle karşı olduğunu her vesileyle ortaya koydu, bu karanlık yapıyı “terör örgütü” olarak ilan eden ilk ülke oldu, son günlerde de sınır güvenliğini temin açısından attığı kararlı adımları daha da güçlendirdi.
Bütün bunlara rağmen, Türkiye’yi “terör örgütüne destek veren” bir ülke olarak göstermek için dünya çapındaki kara propaganda devam etti.
Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak için elinden geleni ardına koymadı “Üst Akıl” ittifakı!
Yazının tamamı için tıklayın.
Abdullah Kılıç – Meydan
Kobani Katliamı’nın yeri, zamanı ve amacı
‘Canlı bomba’, Suruç’ta Kobani’ye destek vermek için şehir dışından ilçeye gelen 300 gencin toplandığı alana girdi.
Ve üzerindeki bombayı patlattı!
30 ölü, 100’ün üzerinde yaralı var.
Tam anlamıyla bir katliam yani…
Saldırı; yer, zaman ve hedef açısından da iyi hesap edilmiş!
Bir kere saldırının gerçekleştiği yer çok stratejik.
Kobani’deki direnişe destek veren kültür merkezlerinden biri.
Yani hem işlevsel hem de simgesel bir öneme sahip…
Yer seçimi kadar Kobani üzerinden verdikleri mesaj da önemli.
Çünkü Kürtler için Kobani her an infiale sebep olabilecek bir mesele!
Kobani’ye büyük bir anlam yüklüyorlar ve oradaki direniş, Kürtler için ‘diriliş efsanesi’ gibi…
“Kobani yoksa çözüm süreci de yok” diyecek kadar da bu konuda hassas ve duygusallar!
Kobani’nin düşmesine 6-8 Ekim 2014’te verdikleri büyük tepki de bu yüzden!
Saldırıyı planlayanlar, bütün bunları hesap etmiş olmalı!
Anlaşılan o ki birileri büyük bir kaos istiyor…
Ve bunun yolu da Kürtleri ayaklandırmaktan geçiyor.
İşte bu yüzden de terör örgütü, onları en hassas yerlerinden vurdu.
Hem de kalleşçe!
Saldırının zamanlaması da manidar…
Belli ki bu sadece bir terör saldırısı değil; Türkiye’yi yangın yerine çevirmek için yapılmış ‘derin’ bir hamle!
Saldırı zaten pamuk ipliğine bağlı hale gelen süreci bitirmek isteyenler için de iyi bir bahane…
Yazının tamamı için tıklayın.
© Tüm hakları saklıdır.