Bir alışveriş merkezinin kazan dairesi… Fakat burası sadece bir kazan dairesi değil, aynı zamanda üç erkeğin her cumartesi eşleriyle alışverişe geldiklerinde kaçıp saklandıkları bir sığınak, bir erkek mahzeni (mancave). Helmut, Eroll ve Lars burada bira ve pizza eşliğinde antensiz bir televizyonla maç izlemeye çalışır ve alışveriş çılgını karılarını çekiştirirler ve tabii erkeksi rekabet hislerine yenik düşüp sık sık birbirlerine de girerler. Mahzeni kontrole gelen itfaiyeci Mario’nun da aralarına katılmasıyla mahzen yaşantısı gelişir, karışır ve gittikçe tuhaflaşır.
İstanbul Devlet Tiyatroları Alman-İzlandalı yazar Kristof Magnusson’un Maennerhort/Erkek Parkı adlı oyununu sahneliyor. Prömiyerini 2003’te Almanya’da yapan komedi bugüne dek Almanya ve dışında 80 civarı tiyatroda sahnelenmiş, 2014’te de filmi yapılmış. Kadınların alışveriş tutkusuna yönelttikleri, erkeklerinse pizza, bira ve futboldan inşa ettikleri “iç dünyaları” ekseninde heteronormatif cinsiyet rollerine dair klişeleri kullanarak bunlarla dalgasını geçen ve dille ustalıkla oynayan metin zekice yazılmış, bazen kararan bir espri anlayışına sahip, dinamik, komik…
Yazarın hayal dünyasından çıktığına ikna olduğum bu “Erkek Parkı” konseptinin gerçekte varolduğunu öğrenmek ise benim için çok şaşırtıcıydı. Bu oyunun etkisiyle mi bilinmez ama, alışveriş merkezlerindeki çocuk oyun alanlarına benzer bir mantıkla işleyen bu “erkek yuvalarının” ilki 2003’te Hamburg’da Bleichenhof alışveriş merkezinde açılmış ve Almanca konuşulan ülkelerde, biraz da Fransa’da oldukça yaygın bir hale gelmiş. Erkeklerin eşleri alışveriş yaparken fiks bir paraya iki bira ve biraz atıştırmalık eşliğinde model trenlerle oynayıp spor yayınlarını izleyerek sosyalleşebildikleri bu alanların varlığı bana kapitalizm canavarının pazarlama dehası karşısında insan türünün zavallılığını düşündürttü. Ne gerek var, bir kere alışveriş yapmayınız. Eşiniz yapacaksa da siz onunla gitmeyiveriniz. Fakat tabii kapitalizmin köleliği bu mantıkla işlemiyor, yoksa başka bir dünyada yaşıyor olurduk.
Gelelim İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun Erkek Parkı prodüksiyonuna… Her şeyden önce, kelime oyunlarıyla, envayi çeşit dilsel trüklerle dolu bu metni Sibel Arslan Yeşilay çok zekice çevirmiş, tek bir çeviri metin kokusu almadan izleniyor. Behlüldane Tor’un dekor tasarımı önce gözüme biraz karmaşık göründü, sonra ise bu dağınık erkeklerin yaratacağı bir mekanın tam da böyle bir yer olabileceğine karar verdim. Yönetmen Saydam Yeniay metnin dinamik noktalarını ön plana çıkaran, fiziksel enerjisi yüksek, iniş çıkışları dengeli, iyi bir reji kurmuş. Dört erkek oyuncu için birer altın madeni denebilecek denli imkanlarla dolu karakterlerde İlkay Akdağlı (Helmut) Süleyman Atanısev (Eroll) Burak Karaman (Lars) ve Ali Çelik (Mario) gerçekten iyi iş çıkarıyorlar, karakterlere göre kastlar da çok başarılı seçimler. Fakat süper Mario karakterine gerçekten tıpatıp benzeyen Ali Çelik’in sahneye çıkmasıyla oyunun dinamiği yüseliyor, komedisi artıyor, Çeliğin inanılmaz komik yorumu oyunu bir tık yukarı taşıyor diyebiliriz. Tabii burada şu da etken olabilir: Oyunu galanın ertesi günü izledim ve ilk 10-15 dakikasında oyuncular içine girmekte zorlandılar sanki; itfaiyeci Mario’nun gelişiyle ise taşlar yerine oturdu ve herkes oyunculuğunu konuşturmaya başladı.
Erkek Parkı her şeyden önce iyi bir komedi olduğu için izlenesi. Sonra da oyunculukları ve 21. Yüzyıl kapitalist dünyasında kadınlarla erkeklere dayatılan roller ve alışveriş merkezlerinin yeryüzünden yokolmasının hayatımıza nasıl katkılar sunacağı üzerine düşünmek için…
Künye:
Yazar: Kristof Magnusson
Çeviren: Sibel Arslan Yeşilay
Yönetmen: Saydam Yeniay
Dekor: Behlüldane Tor
Kostüm: Mihriban Oran
Işık: Önder Arık
Oyuncular: İlkay Akdağlı, Süleyman Atanısev, Ali Çelik, Burak Karaman
www.istdt.gov.tr