Yedigöller platosunun en görkemli zirvesi olan Direktaş’ın eteklerindeki buzul gölünün kenarında kurulmuş çadırdan içeri girdiğimde saat 16:00’yı gösteriyordu. “Merhaba çay ve çorba istiyorum” diyerek bir tabureye çöktüm. Çadırdakilerden hiç birini tanımıyordum ve tam bir emrivaki yapmıştım. Ancak bu davranışımı yadırgamayacaklarını da çok iyi biliyordum. Çünkü ortak bir dil kullanıyorduk. Bu ortak dilimiz dağda olmamazdı. Dağlarda ihtiyacınız oldu mu ilk gideceğiniz yer yine dağcı çadırıdır. Bu kez bir turzim grubunun mutfak çadırına düşmüştü yolum ama fark etmiyordu. Dağda dara düşenlere yine dağdakiler yardım ederdi. Saat 06:00'dan beri ilk oturuşumdu bu. Hiç oturmadan ayak molaları vererek sürekli yürümüştüm ve çok yorgundum. Yürüdüğüm süre içinde hiç de fena beslenmemiştim ama yeterli sıcak sıvı alamadığım için dengem bozulmaya başlamıştı. Önce iki büyük bardak çay ardından da iki bardak sıcak çorba tüm enerjimi yerine getirmişti. Yaklaşık bir saat dinlenip burada bulunma amacımı anlattıktan sonra kampa veda edip tekrar yola çıktığımda saat 17:15 i gösteriyordu. İyice dinlenmiş ve sıkı beslenmiştim. Kamptaki Fransız turislerle selamlaşarak yola çıktığımda gök gürlemeye başladı.” İstersen burada kal dediler” ama gökyüzü bu yağmurun daha güneyde yağacağını gösteriyordu. Zaten yemiştim yiyeceğim kadar. Bir gün içinde önce yağmur sonra da dolu ile karşılaşmıştım.. Yedigöller platosu üzerinde gözüme otoban gibi görünen patikaya girerek yükselmeye başladım. Direktaşın üzerinde gök gürlüyor şimşekler çakıyordu. Bir ara geri döndüğümde tüm dağların kısa süre içinde beyaza boyandığını gördüm. İlk kar da bana nasip olmuştu. Çok sıkmadan yavaş yavaş yükselerek saat 18:45'te aşıta varmayı başardım. Sabah 10:15'te de yine aynı noktadaydım ve müthiş bir rüzgâr vardı...
Tüm gün çok güçlü ve soğuk eserek işimi çok güçleştirmişti. Halen de devam ediyordu. Kuytu bir yerde birkaç dakika nefeslenirken sabaha gitti düşüncelerim. Saat 06:00 gibi çıkmıştım yola. Yaklaşık dört saat yürüyerek önce Çelik Buyduran pınarına ardından da 3 bin 200 metre rakımlı aşıtıa varmıştım. Burayı ilk kez Demirkazık’da bir dağ kazasında kaybettiğimiz rahmetli Mümtaz Çankaya ile geçmiştik. Dile kolay tam 24 yıl olmuş buradan ilk geçeli. O zaman 25 kiloluk bir sırt çantasıyla çıkmıştım. Ne kadar zamanda çıktığımı hatırlamıyorum ama hiç zorlanmadığımı iyi biliyorum. Oysa şimdi biraz zorlanmadım desem yalan olur. Yürüyüşüm sırasında rüzgâr zorluk çıkarmıştı ama doğa yine bana gülen yüzümü göstermiş ve görmem içim 11 yaban keçisi göndermişti. Dördü yavru olan keçiler dağlarda özgürce dolaşıyorlardı Emler zirvesinin eteklerinde. Aşıtta biraz dinlenerek Aladağlar'ın en yüksek doruğu olan Kızılkaya'nın kuzeyindeki buzullara incelemek için tekrar düşmüştüm yollara. Her vadiye girip çıkmak epey zamanımı aldığı gibi yoruyordu da. Direktaş zivesine açılan büyük vadideki yamaç molozlarının altı tamamen buzul. Bu buzullar son birkaç yıllık periyotta çıktı ortaya. Yaşları 1000 - 2000 yıl arasında değişiyor olsa gerek. Son dönemlerde yıllık kar yağışında epey bir azalma oldu dağlarda. Eskiden ağustos sonlarına kadar bile vadilerde kar kalırdı. Osa şimdi temmuz ortasında bile tüm vadilerde neredeyse hiç kar kalmıyor. Yıllık kar hızlı eriyince sadece karlardan beslenen buzul göllerinin tümü kurumuş. Buzullardan beslenen birkaçı ise buzullar tamamen eriyinceye kadar kalacak.
Kızılkaya'nın kuzey çanağındaki buzullar birkaç yıl öncesine kadar tamamen yamaç molozlarının altında saklanmıştı. Kimse buralarda buzul olduğunu bilmiyordu. Küresel ısınmanın etkisiyle erime hızlanınca, buzul alttan alttan erimeye başladı ve çökerek 10-15 metrelik buzul kesitleri çıktı ortaya. Bu buzullar daha önceki yıllarda mevsimlik kar sayesinde erimekten kurtuluyordu. Oysa artık erime çok erken başladığı için yaz sonunda mevsimlik kar kalmıyor. Bu da buzulların erimesine yol açıyor. Erime böyle devam ederse 10 yıl içinde bu dağlarda buzul kalmayablir. Bunun anlamı özetle şu: Bu buzullar Zamantı Çayı'nın en büyük beslenme kaynağı olan Barazama şelalelerine giden yer altı sularına karışıyorlar. Buzulların yok olması bu yer altı sularının yaz aylarında iyice azalacağını ve Zamantı Çayı'nı yeterince besleyemeyeceğini gösteriyor. Bu sorun yakın bir gelecekte Zamantı Çayı'nın beslediği tarım havzalarında ciddi su problemlerine yol açacak.
Hava karadı artık. Bu rotadan çok geçtim ama ilk kez ineceğim. Genelde geri dönüşü başka bir rotadan yapardım. İlk inişim de karanlığa denk geldi. Fenerimi çıkardım, kafama taktım ve yürümeye başladım. Patika olmasına rağmen gece yürüyüşü alışık olmayanları fena hırpalar. Hiç canımı sıkmadan keyifle, Aladağlar'ın tadını çıkara çıkara yürüyordum. İniş ve aracın yanına gidiş yaklaşık 2 saat sürdü. Tam 15 saat sonra yola çıktığım yere varmayı başarmıştım.
Tek başımaydım ve çok yorulmuştum ama dağda olmanın keyfini de doyasıya yaşamıştım. Tam beş yıldır gelemediğim Aladağlar’ın zirveleriyle bir gün bile birlikte olmanın nasıl mutluluk verici bir şey olduğunu anlamak için dağcı olmak gerek.