İstanbul’un Çatalca ilçesinin İnceğiz köyünün hemen yanı başındaki mağaraları anlatacağım bugün. Mağaralar köylüler tarafından Kemal Sunal mağaraları olarak da biliniyor. Bunun nedeni başta Salako olmak üzere Kemal Sunal’ın filmlerindeki mağara sahnelerinin burada çekilmiş olması. Mağara demek ne kadar doğru olur bilemiyorum. Kayalar, oyuk olduğu için mağara tanımına uyuyorlar ama aslında burası büyük bir yerleşim kompleksi. O zamanlardaki sayıyla bir köyün burada yaşadığını söylemek hiç de abartı olmaz. Oluşumlar doğal değil. Tüm mağaralar insan tarafından killi kireçtaşı kayası oyularak yapılmış. Bu kaya, şekillendirmeye uygun bir litolojiye sahip. İlk yapıldığı zamanlarda birbirine bağlanan 4 katlı bir yerleşim bölgesi izlenimi uyandırıyor bende. Zaman içinde gerek aşınma, gerekse büyük depremler sonucunda bazı kısımları yıkılarak bu bağlantı kopmuş. Mağaraların Cenevizlilerden kaldığı söyleniyor.
Katın birinde küçük bir şapel var. Ayrıca odalardan birinde büyük bir haç kabartması var. Yani mağaralar bir dönem Hıristiyanlar tarafından yoğun olarak kullanılmış. Ancak mağaraların çok daha eski zamanlarda yapılmış olması gerekiyor. İstanbul’un ilk sakinlerini 400.000 yıl önce Yarımburgaz mağarasında yaşadığını, daha sonra Yenikapı’da 8000 yıllık bir köyün bulunduğunu da düşünürsek Hıristiyanlıktan çok daha önce buralarda da birileri yaşamış olmalı. Bu konuda ne yazık ki çok fazla bilgi yok. Bunlar benim kişisel gözlemlerim. Buradaki yerleşimler 3000-4000 yıl öncesine kadar yani kalkolitiğe kadar gidebilir diye düşünüyorum.
Mağaraları en alttan başlayarak gezebilirsiniz. Giriş mağaralarından yukarı katlara çıkan merdivenler çökmüş. Sadece ikinci katın biraz altında bir yerde birkaç basamak gözüküyor. Bir üst kata çıkmak için köprünün hemen karşısındaki patikadan yukarı çıkmak gerekiyor. Patika biraz kaygan. Dikkatli olmakta fayda var. Önce yükselen patika bir noktada sağa kıvrılarak aşağı inmeye başlıyor. Mağaraların en iyi korunmuş bölgesi burası. Ancak bir kadar da pis. Mağarada zaman geçirenler tüm pisliklerini odalarda bırakmışlar ne yazık ki. Duvarlara yazdıkları da cabası. Bu alanda küçük galerilerle birbirine bağlanan odalar var. Bu odalardan birinden merdivenlerle bir üst kata çıkılıyor. Bu noktadan manzara çok güzel. Mağaraların hemen yanı başından akan Karasu dere hem etkileyici hem de ürkütücü. Dere içinde geçen yıl yaşadığımız büyük selin izleri hâlâ duruyor.
Burası aynı zamanda bir piknik alanı. Alan içinde piknik yapabilir veya buradaki kır lokantasında karnınızı doyurabilirsiniz. İstanbul’dan buraya ulaşmak bir saatinizi alır. Yapacağınız tek şey sabah erkenden kalkmak ve yola çıkmak. Büyükçekmece’den Çatalca istikametine döndükten sonra yol sizi Çatalca’ya kadar götürür zaten. Bu konuda bir de kahvaltı tavsiyesi yapmak istiyorum. Büyükçekmece gölüne biraz yukarıdan bakan Antik köy sabah kahvaltısı için muhteşem bir yer. Hem kendi doğası hem çevresi ile çok güzel bir noktada konuşlanmış. Oldukça büyük bir alana sahip olan Antik Köy’de çocuklar için oyun parkı da var. Bunların yanı sıra ve ördek ve atlar da ilgi çekiyor. İstanbul civarında gördüğüm en güzel kahvaltı mekanı bence. Kahvaltınızı burada yaptıktan sonra tekrar yola çıkın. Çatalca’ya girmeden Saray yönüne dönün. Bir sonraki kavşaktan birkaç km. sonra İnceğiz yol ayırımını göreceksiniz. Yola ayırımından 4 km. sonra köye gireceksiniz. Köy içinde birkaç noktada “mağaralar” işareti sizi kısa sürede Karasu Dere’nin üzerindeki köprüye ve mağaralara götürecek.