02 Ekim 2009

Bir felaket senaryosu

Bu sel felaketi gösterdi ki çok değil 10 veya 15 yıl sonra daha büyük sel olaylarıyla karşılaşacağız.

Bu hafta da içimden gezi yazısı yazmak gelmedi. Bu nedenle affınıza sığınarak sıkıcı da olacağını bile bile bu hafta da afetlerle ilgili yazacağım. Çünkü bu sel felaketi gösterdi ki çok değil 10 veya 15 yıl sonra daha büyük sel olaylarıyla karşılaşacağız. Bu yağmur bundan 25 yıl önce yağsaydı kayıtlara  “İstanbul’da Eylül ayı ortalaması 33 kg iken iki gün içinde toplam 220 kg civarında yağmur düşmesi “  olarak geçecekti.  Tek bir kişi bile selden yaşamını kaybetmeyecek,  iş yerleri de hasar görmeyecekti. Özellikle İkitelli’de bu kadar insanın yaşamını kaybetmesinin nedeni derelerin yerleşime açılmasından başka bir şey değil.
Aynı selin çok daha ürkütücüsü  ve büyüğü Çatalca’da oldu. Sel sularının 4 metre yükseldiğini söyleyenler bile var. Büyükçekmece havzasının tüm dereleri büyük bir hızla Büyükçekmece gölüne aktı. Bu derelerin en büyüğü olan ve Çatalca’nın kuzeyinden geçerek göle boşalan Karasu Dere’nin yatağı bu yoğun ve hızlı beslenmeyi kaldıramadı ve dört metre yükselerek tüm havzayı  sular altında bıraktı. Bu ürkütücü akışa rağmen Çatalca’da ölü sayısı sadece altıda kaldı.  Onlar da ne yazık ki sel sularının aktığı alanda bulunuyorlardı. Dere taşarak kimsenin yaşamına son vermedi. Yani Çatalca’da evleri ve işyerlerini su bastı ama sel değil taşkın sularıydı bunlar. En azından şimdilik böyle oldu.  Peki neden bu denli güçlü akışa rağmen az can  ve mal kaybı oldu ?. Bunun tek nedeni  İstanbul’daki  yoğun  yapılaşma.  Çatalca’da ise henüz yoğun bir yapılaşma yok (En azından şimdilik)
Neden şimdilik yok onu da kısaca açıklayayım. Malumunuz 3. Köprü yapılacak. Öyle şanslı bir milletiz ki anlatamam. Böyle bir köprü için elalem yıllarca ön çalışma yapar. Bizim  ise helikopterden bir bakışta güzergâhı belirleyebilecek yeteneğe sahip bir  başbakanımız var. Neyse konuyu dağıtmayayım. İşte başbakanımızın helikopterle güzergahını belirleyeceği köprü’nün ana ve yan yolları  Çatalca ve Silivri civarından geçecek . Tarih boyunca insanlar bir yere ulaşmak için önce yol yapmış daha sonra da bu yolları kullanarak yerleşmişlerdir. Yol bir çeşit işgal figürüdür. Amerikalılar vahşi batıya demir yolunu götürmeselerdi biraz zor yenerlerdi Kızılderilileri. Bu sözünü ettiğim bölgelere de yol gelince  işgal başlayacak. önce yavaş yavaş apartmanlar dikilecek,  sonra  dereler bu apartmanların arasında kalacak.  Bu modern (!) yapıların bütün pislikleri arada kalmış derelere akacak ve dereler bir süre sonra kokmaya başlayacaklar. Bir sonraki aşama  da bu derelerin ıslah edilmesi olacak. Islah edilen dereler ve bu derelerin etrafı, civarda  yer alan yerleşim yerleri yüzünden betonla kaplanacak. Kısa süre sonra buralarda da (Şimdi İstanbul’da olduğu gibi) arsa sorunu baş göstereceği için önce dere kenarları, daha sonra da derelerin içleri yapılaşmaya açılacak. Böylece doğanın işgali bitmiş olacak.  Bu arada İstanbul’un  önemli su kaynaklarından biri olan Büyükçekmece gölü de ne yazık ki Küçükçekmece gölünün şimdiki durumuna düşecek. Yani kirli sulardan oluşan ve pis kokan bir su birikintisi.  Bu felaket senaryosu için ne kadar bir süre lazım derseniz ne yazık ki çok değil yanıtını vermek zorunda kalacağım.  En fazla 15 -20 yıl sonra Büyükçekmece su toplama  havzası büyük yerleşim merkezleriyle dolacak. Bu kaçınılmaz bir son. Benim korkum su toplama havzasının Kuzey tarafı yani Terkos Gölü tarafının da bu acımasız talandan etkilenmesi. Zaten Büyükçekmece gölünün etrafı yapılaşmaya başlamış bile. Yani bu bir öngürü değil ne yazık ki acı bir gerçek.
Çırpıcı Dere, Tavukçu Dere, Ayamama Deresi, Sazlıdere, Nakkaş Dere, Kadıyakuplu Dere, Karagöz Dere,  Eskinoz Dere ve Pirinççi Dere nin başına gelenler kısa süre içinde ki  Çatalca civarında akan Hıcak Dere, Delice Dere, Kara Murat Dere, Karasu Dere, Çiftlik Dere, Ayazma Dere, Ayvalı Dere, Şeytan Dere, Kör Dere,  Beylik Çayırı Dere ile bu dereleri besleyen yüzlerce küçük kolun da  başına gelecek.  Derelerin üstü betonla örtülecek ve yoğun yağışlı bir dönemin ardından toprağa kavuşamayan su, yüzeysel akışla  aynı iki telli de olduğu gibi yerleşim yerlerini  yerle bir edecek. Ölü sayısı da şimdikinin birkaç katı olacak kuşkusuz. Buraları su toplama havzası buralarda büyük yerleşim yerleri yapılmasına izin vermezler diyenler de olabilir. Böyle düşünenler lütfen Ömerli Barajı ve Büyükçekmece gölünün etrafını bir dolaşsınlar bakalım. Çok değil 15- 20 yılda bu yazdıklarım gerçekleşecek.

Yazarın Diğer Yazıları

Su için yürüyoruz

Amerika’da 2014 yılında yapılan bir çalışmada dünyadaki tatlı su miktarının tüm suların sadece yüzde 2.5’u olduğunu söylüyor

Bir kanyon, Bir adam…….

Elini ilk sıktığımda bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. O gün Arapkir yaylalarında çamurla, yağmurla boğuşmuştuk.

Arapkir yaylalarında bir gün

Hava bir kapıyor bir açıyor. Kapadığında bardaktan değil kovadan boşalırcasına yağıyor yağmur

"
"